Bu Blogda Ara

26 Eylül 2014 Cuma

Yenal Bilge - Renklerin Dansı



[KanalKultur] - Yenal Bilge, 18 ekim - 15 kasım 2014 tarihleri arasında "Renklerin Dansı" adlı kişisel resim sergisiyle Alta Sanat Galerisi'nde sanatseverlerle buluşuyor.

Sanatçı, oluşturduğu araştırma laboratuvarında, 3 seneye yakın bir süre resim sanatında kullanılan boya çeşitlerinin dışında farklı bir boya geliştirme projesi üzerinde çalıştı.

Bilim ve sanatın ayrılmaz bütün olduğunu görüşüyle, geleneksel ebru sanatından da yola çıkarak, sonsuz sıra dışı görsellik ve estetik motiflerin oluşturulabildiği, tekrarlanamayan, taklit edilemeyen, özgün farklılık yaratacak eserleri oluşturan boya formülasyonları ve uygulama tekniklerini geliştirdi.

Kendi geliştirdiği boya ve uygulama teknikleri ile hareketli, canlı, çoşkulu özgün ve farklı eserler ortaya koyuyor; kültür ile çağdaş-soyut sanat arasında bir sentez anlayışını benimsemiyor...

Yenal Bilge

1954 yılında Kütahya'da doğdu. 1976 yılında A.Ü. Fen Fakültesi'den Kimya Y. Müh. olarak mezun oldu. Petkim Aliağa Petrokimya A.Ş ve Tekser A.Ş firmasında çalıştı. 1989 yılında ortağı olduğu Bensan A.Ş firmasını kurdu, birçok AR-GE projelerini yönetti ve firmada 19 yıl genel müdür ve yönetim kurulu üyesi olarak çalıştıktan sonra profesyonel çalışma hayatını sonlandırdı. [KanalKultur] 

Yenal Bilge - Renklerin Dansı / 18 ekim - 15 kasım 2014; Alta Sanat Galerisi, Konaklar Mah. Söğüt Sok. Koza Sitesi10.Blok D: 1, 4.Levent - İstanbul; Tel.: (0212) 282 69 65

Hilmi Özbay - Retrospektif

[KanalKultur] - Derinlikler Sanat Merkezi, 26 Eylül - 18 Ekim 2014 tarihleri arasında, aramızdan ayrılan Hilmi Özbay'ın "Retrospektif" sergisine ev sahipliği yapıyor.

Sergide, Özbay'ın tüm sanat yaşamından titizlikle seçilen eserler sanatseverlerle buluşuyor.

Hilmi Özbay

1945 yılında Tekirdağ'da doğdu. 1962'de İlhami Demirci, Selahattin Taran, Hidayet Gülen ve Enver Naci Gökşen'in öğrencisi oldu.

1971-74 yılları arasında İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nde okudu. 1974-78 yılları arasında Çorum İlköğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü'nde Resim Öğretmeni olarak çalıştı. 1978'de Samsun Eğitim Enstitüsü ve Yüksek Öğretmen Okulu Resim Bölümü'ne atandı.

1982 yılında yüksekokulların üniversitelere bağlanmasıyla Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Bölümü'nde Öğretim Görevlisi olarak göreve başladı.

1988 yılında Mimar Sinan Üniversitesi'nde kurulan jürice sanatsal çalışmalarının yeterli bulunması sonucu öğretim üyeliğine (Yrd. Doç.) yükseltildi. 1988-92 yılları arasında Resim-İş Bölüm Başkanlığı görevini yürüttü ve Ankara DGS Galerisinde iki kez Bölüm–öğrenci dergisinin açılmasını gerçekleştirdi.

400 civarında karma sergi ve yarışmalı grup sergilerine katıldı.

2 ağustos 2013 tarihinde vefat etti. [KanalKultur]

Hilmi Özbay - Retrospektif / 26 eylül - 18 ekim 2014; Derinlikler Sanat Merkezi, Teşvikiye Cad. Nar Apt. No: 59 D. 2, Teşvikiye - Şişli - İstanbul; Tel.: 0212 291 82 55

25 Eylül 2014 Perşembe

Mahmut Aydın - O Ana Adanmış: Azap, Duruş, Korku, Medet

Mahmut Aydın - Azap

Mahmut Aydın - Korku

Mahmut Aydın - Duruş
[KanalKultur] - Heykeltraş Mahmut Aydın'ın "O Ana Adanmış" adlı kişisel sergisi, 16 ekim - 9 kasım 2014 tarihleri arasında Galeri Selvin 2'de sanatseverlerle buluşuyor.

Sanatçı, "O Ana Adanmış" isimli heykel sergisi hakkında "Dün'ü geçmişi" ile diyaloğunun kesilmiş olmasından kaynaklı bir sorun olarak ele alınan sükunet içindeki bedenleri, kıpırtısız dıştan gelecek her türlü müdahaleye karşı savunmasız ve pasif bir direnişle izleyicilere sunmaktayım" diyor.

Mahmut Aydın

1989'da Diyarbakır'da doğdu.

Diyarbakır Güzel Sanatlar Lisesi'nde sanat eğitimine başladı.

Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü'nü bitirdi.

Şu ödülleri aldı:

"Yeni Arayışlar 2" Yarışması 1.lik Ödülü (Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul, 2013); Turgut Pura Vakfı Heykel Yarışması'nda Sergileme (İzmir, 2012); Devlet Resim Heykel Yarışması'nda Sergileme (Ankara, 2012); Ahmet Merey Resim Yarışması'nda Sergileme (İstanbul, 2011); Ahmet Merey Resim Yarışması'nda Sergileme (İstanbul, 2010) Karikatür Yarışması'nda 1.lik Ödülü (İstanbul, 2008); Diyarbakır Liseler Arası Tiyatro Şenliği Afiş Yarışması 1.lik Ödülü (Diyarbakır)... [KanalKultur]

Mahmut Aydın - Medet
Mahmut Aydın - O Ana Adanmış (Heykel Sergisi) / 16 ekim - 9 kasım 2014; Galeri Selvin 2, Bebek Arnavutköy Cad. (1. Cadde) 20A, Arnavutköy - Beşiktaş - İstanbul; Tel.: 212.263 74 82

19 Eylül 2014 Cuma

Panel: Wandel durch Dialog | Diyalog Aracılığıyla Değişim

[KanalKultur] - Heidelberg Eğitim Bilimleri Üniversitesi (Pädagogische Hochschule Heidelberg) bünyesinde faaliyet gösteren Heidelberg Göç Araştırmaları ve Kültürleraşırı Pedagoji Merkezi (Hei-MaT) "Wandel durch Dialog | Diyalog Aracılığıyla Değişim" başlığıyla 1 ekim 2014 günü saat 15 - 18 arasında "Pädagogische Hochschule Heidelberg, AULA, Keplerstr. 87, 69120 Heidelberg" adresinde bir panel düzenliyor.

Panele ilgi duyan herkes ücret ödemeden katılabiliyor.

Toplantının hedefi, "Wandel durch Dialog" [Diyalog Aracılığıyla Değişim] (Verlag Kohlhammer, Stuttgart 2014, ISBN 978-3-17-025614-9) adlı kitap başlığından yola çıkarak, toplumdaki kültürel ve inançsal çoğulcu yapıyı içeren aktüel duruma yönelik ipuçlarını tespit etmek ve barış içinde beraber yaşamanın çerçevesinin muhtevasını çizmek olarak belirlenmiş.

Toplantının moderatörlüğünü Dr. Katja Thörner (Eugen-Biser-Stiftung, München) ve Prof. Dr. Havva Engin (PH Heidelberg) yürütüyor.

Panelle ilgili duyuruda şu hususlara yer veriliyor:

"Son zamanda, Müslümanlık ve Müslümanlar; a) bir yandan değişik Müslüman ülkelerinde başgösteren politik – toplumsal değişimlerden, çatışma ve savaşlardan dolayı, b) diğer yandan Müslüman gençler arasında Musevilere yönelik olumsuz önyargıların arttığı savıyla, c) birkaç Alman kentinde kimi "Müslüman grupların" sokaklarda "Şeriat Polisi" olarak devriye gezmeye başlaması ve d) Selefiler tarafından işlenen suçlardan dolayı, medyanın odağında bulunuyor. Kısaca, Müslümanlık ve Müslümanlara yönelik olumsuz haberlerin dozajı medyada giderek artıyor.

Böyle bir zamanda;

• Müslümanlar ve toplumun değişik kesimine mensup aktörler arasında diyalog nasıl gerçekleştirilebilinir?

• Günümüze kadar bilinen diyalog şekilleri geçerliliğini korumakta mı ya da diyalog için yeni içerik ve çerçeve mi gerekli?

• Gelecekte, Almanya’da Müslümanlar ve Hıristiyan toplum arasındaki ilişkilerin çerçevesini artarak devletin güvenlik politikaları ve önlemleri mi belirleyecek?

• Müslüman dernek temsilcileri, ülkedeki genel durumu nasıl algılıyor?

• Yerel toplumsal temsilciler konuyla ilgili ne gibi gözlemler yapıyor?

* * *

In letzter Zeit stehen Islam und Muslime durch politische Umbrüche, Konflikte und Kriege in verschiedenen Ländern mit muslimischer Bevölkerung, aber auch durch Diskurse wie die Zunahme von Antisemitismus unter muslimischen Jugendlichen, dem Aufkommen einer so genannten "Scharia-Polizei" auf deutschen Straßen oder dem religiösen Extremismus der Salafiten im Fokus medialer Öffentlichkeit, deren Grundton sich zunehmend verschärft.

Wie kann in diesen Zeiten ein Dialog zwischen Muslimen und den gesellschaftlichen und politischen Akteuren der hiesigen (Mehrheits-)Gesellschaft gestaltet werden? Macht ein Dialog in der angespannten Lage überhaupt Sinn oder muss er ganz anders geführt werden? Werden künftig in immer stärkerem Maße sicherheitspolitische Fragen das Verhältnis und das Zusammenleben von Bürger/innen muslimischer und christlicher Zugehörigkeit bestimmen? Wie erleben Vertreter/innen muslimischer Verbände die Stimmung im Land? Welche Beobachtungen und Feststellungen machen hiesige gesellschaftliche und politische Akteure?

Die Veranstaltung des Heidelberger Zentrum für Migrationsforschung und Transkulturelle Pädagogik in Kooperation mit der Eugen-Biser Stiftung München setzt sich zum Ziel, anknüpfend an der aktuellen Buchpublikation "Wandel durch Dialog" (Verlag Kohlhammer, Stuttgart 2014, ISBN 978-3-17-025614-9 2014), herausgegeben im Auftrag der Eugen-Biser-Stiftung von Havva Engin und Michael Reder gegenwärtigen gesellschaftlichen Befindlichkeiten im Hinblick auf kulturelle und religiöse Vielfalt nachzugehen und auszuloten, welche Rahmenbedingungen unerlässlich für ein friedliches Miteinander sind.

Programm:

Begrüßung und einleitendes Inputreferat

• Dipl. theol. Stefan Zinsmeister M.A., Geschäftsführer der Eugen-Biser-Stiftung, München

Teilnehmende des Podiumsgesprächs (alphabetisch):

• Dr. Bekir Alboğa, Beauftragter für interreligiösen Dialog der "Türkisch-Islamische Union der Anstalt für Religion" (DITIB), Köln
• Dr. Max Bernlochner, Ministerium für Integration Baden-Württemberg, Referat Interkulturelle Angelegenheiten, Stuttgart
• Yakup Divrak, Alevi Bektaşi Gemeinde Heidelberg und Umgebung e.V., HABT, Heidelberg
• Dr. Jens Hildebrandt, Dez. III, Bildung, Jugend, Gesundheit, Mannheim
• Ayhan Kuzu, Vorsitzender, Defne Kulturverein Mannheim
• Şafak Öztürk, Turkuaz Plattform, Düsseldorf

Moderation:

• Dr. Katja Thörner, Eugen-Biser-Stiftung, München
• Prof. Dr. Havva Engin, PH Heidelberg

Ort: Pädagogische Hochschule Heidelberg, AULA, Keplerstr. 87, 69120 Heidelberg

Datum: 01.10.2014

Zeit: 15:00-18:00 Uhr

Die Teilnahme ist kostenlos. Wir bitten um eine Anmeldung per Mail unter: mail@hei-mat-online.de

13 Eylül 2014 Cumartesi

Evren Temel - Kentin Yüzleri

[KanalKultur] - Evren Temel'in'"Kentin Yüzleri" isimli resim sergisi 25 eylül - 13 ekim 2014 tarihleri arasında Galeri Selvin'de sanatseverlerle buluşuyor.

Sergisi hakkında Evren Temel şunları söylüyor:

"Resimlerimde ilhamı bana kentsel çevrenin dinamikleri veriyor. İçinde, hem de tam da ortasında yaşadığım ya da gidip gördüğüm, sokaklarında kaybolduğum kentlerin beni heyecanlandıran farklı yüzleri serginin ana çerçevesini oluşturuyor. Kentin, sıradan günlük hayatta sürekli karşımıza çıkan ama belki farkına varmadan geçip gittiğimiz imgeleri, yüzleri...

Serginin bir bölümünde kentin yüzleri tıpkı büyük kentlerdeki kozmopolit yapının doğasında olduğu gibi kalabalık, karmaşık ama bir arada varoluyorlar. Diğer bölümde ise ruh halini yaşadığı çevreden aldığını gözlemlediğim kentli insanların portreleri yer alıyor.

Her iki yaklaşımda da mezun olduğum Orta Doğu Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü'nden edindiğim birikimlerim ile hep tutkunu olduğum ve asla mezun olmanın mümkün olmadığına inandığım resim serüvenimi bu sergide buluşturmaya çalıştım.

Önceki dönem resimlerimde figürlerin parçalandığı ama hiçbir zaman dağılmadığı, belki de yeniden yapılandığı görülebilir. Bu sergide ise parçalamayı tuvalin yüzeyine taşımayı hedefledim ama yine dağılmadan ve bir arada. Çoklu yüzlerde kullandığım bantlar da farklı yüzleri bir arada tutan ironik birer eleman olsun istedim."

Evren Temel

1988'de Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümünden mezun oldu.

1991'de ODTÜ, Şehir ve Bölge Planlama bölümünde Yüksek Lisans programını tamamladı.

2002'de resim çalışmalarına Temür Köran ve İrfan Önürmen ile başladı. 2002- 2006 tarihleri arasında çalışmalarına İrfan Önürmen ile devam etti.

Halen resim çalışmalarını İstanbul'da kendi atölyesinde sürdürüyor.. [KanalKultur]

Evren Temel - Kentin Yüzleri / 25 eylül - 13 ekim 2014; Galeri Selvin, Arnavutköy Dere Sok. No:3, Arnavutköy - Beşiktaş - İstanbul; Tel.: 212.263 74 81

Saltanat Sembolü Olarak Farklı Bedenler: Osmanlı Sarayında Cüceler ve Dilsizler

Toplumsal Tarih'in ağustos 2014'te yayınlanan 248. sayısının kapak yazısı Ezgi Dikici'den: "Saltanat Sembolü Olarak 'Farklı' Bedenler: Osmanlı Sarayında Cüceler ve Dilsizler"...

Bu yazısında Ezgi Dikici, Avrupa'da ve başka yerlerdeki monarşilerde de görülen eski ve evrensel bir geleneği, bedensel farklılıklara sahip insanların saraylarda istihdam edilmesini, Osmanlı Sarayı'nda 15. – 17. yüzyıllarda istihdam edilen cüceleri ve sağırları konu ederek anlatıyor.

Edhem Eldem, 19 yüzyılın ikinci yarısında basılan Elbise-i Osmaniye kitabının tarihini araştırırken ortaya çıkan yeni soruları okuyucuyla paylaşıyor. Eldem bu örnekten yola çıkarak, Türkiye'de tarihçiliğin zaaflarından biri olarak 'temel kaynak' kabul edilen bazı çalışma ve kişilerin sorgulayıcı ve derinlemesine analizlerinin yapılmamasının sebepleri ve sonuçları üzerinde duruyor.

Zafer Toprak, Adhémar Esmein ve Léon Duguit gibi önemli anayasa profesörleri arasında gerçekleşen seçme ve seçilme hakkı tartışmalarının Osmanlı Devleti'nin II. Meşrutiyet yıllarında kadınların siyasal katılımı konusundaki etkileri üzerinde duruyor.

Mehmet Ö. Alkan, "En Doğru Bildiğimizden Kuşkulanmak" isimli yazı dizisinde, Cumhuriyet'in ilanının, halkın ve hatta Milli Mücadele'nin önderlerinin bile haberi olmaksızın "oldu bittiye" getirilmesini ele alıyor.

Beno Kuryel, toplumsal evrim dinamiklerinde bilim ve teknoloji tarihinin gelişim sürecinde kültürel, ideolojik ve siyasi boyutlarla bugünün nasıl kurulduğunu irdeliyor.

Bildirileriyle 12 Mart 1971 Dönemi Sıkıyönetimi

Anayasa profesörü M. Zafer Üskül, "Bildirileriyle 12 Mart 1971 Dönemi Sıkıyönetimi" kitabında sıkıyönetim kararıyla beraber gelen yasakları, kapatılan dernekleri ve gazeteleri, üniversitelere ve aydınlara yönelik baskı politikalarını, operasyonları ve yargılamaları başlıklar halinde
gözler önüne seriyor.

Altı sıkıyönetim komutanlığı tarafından yayımlanan 419 bildiriye ilaveten, ek bildiriler ve açıklamaların da gündeme geldiği 12 Mart 1971 dönemi, Anayasa profesörü M. Zafer Üskül tarafından kaleme alınan "Bildirileriyle 12 Mart 1971 Dönemi Sıkıyönetimi" kitabında incelendi.

"Bildirileriyle 12 Mart 1971 Dönemi Sıkıyönetimi" kitabı, gazetelerden taranan bildirilerin, tebliğlerin ve basın açıklamalarının yanı sıra tamamının hukuksal bir çerçevede değerlendirilmesini içeriyor.

Kitapta ulaşılabilen bildirilerin içeriklerinden yola çıkarak, sıkıyönetim kararıyla beraber gelen yasaklar, kapatılan dernekler ve gazeteler, üniversitelere ve aydınlara yönelik baskı politikaları, operasyonlar, yargılamalar başlıklar halinde yeniden göz önüne seriliyor.

Aynı zamanda kitapta, bildirilerde, tebliğlerde ve basın açıklamalarında yer alan trafik, fiyat denetimi, gıda güvenliği, sağlık, temizlik, ormanların korunması, turistik ve arkeolojik eserlerin muhafazası, işçi-işveren ilişkileri, sendikalar, kumar, fuhuş, uyuşturucu madde kullanımı, müstehcen yayınlar gibi konulara da yer veriliyor. Sıkıyönetim politikalarının insan yaşamı üzerindeki aşırı denetimi de ironik bir şekilde ortaya konuluyor.

M. Zafer Üskül: Bildirileriyle 12 Mart 1971 Dönemi Sıkıyönetimi. Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2014, 408 S., ISBN: 9789753333122

Erkan Yaprakkıran - Bir - Bütün | One-Whole

Erkan Yaprakkıran - "bir-bütün"
ağaç konstrüksiyon, 160 x 130 cm., 2014
[KanalKultur] - Erkan Yaprakkıran, "Bir - Bütün" başlıklı sergisiyle 10 – 27 eylül 2014 tarihleri arasında Mine Sanat Galerisi'nde sanatseverlerle buluşuyor.

Genç sanatçının bu kişisel sergisinde, boya, desen, tuval, fotoğraf ve farklı malzemelerle kurgulanan beden dili;  uzayıp süzülen zarif kesitlerle "bir-bütün" olarak, duyularımızda bıraktığı hazzın gerilimini yansıtıyor bize... Zincirin tutsaklığıyla sarmalanan kırmızı; figür paketlemeleri içerisinde, hazzın sıcak temasıyla karşımıza çıkıyor; kadın ve birleşeni ile… izleyiciyle buluşuyor.

Ahmet Cemal, sanatçı ve eserleriyle ilgili şunları kaydediyor:

"Karşımızdaki resimlerde kadın – yalnızca bedeni ile değil, tüm varlığıyla – bir tür tapınağa dönüşmüş. Canlı taşlarla inşa edilmiş bir tapınak. Ressamın dokunmaktan hiç bıkmadığı taşlarla.

Haz, ressamın tuvallerinde ve fotoğraflarında alabildiğine konuşkan. Kadın, bu konuşkanlık aracılığıyla doğada hak ettiği saygınlığa kavuşuyor. Bu saygınlığın eşiğinden sonra o, artık resmin ne öznesi ne de nesnesi. Doğrudan sahibi. Bütün resimler boyunca bedenin kırmızı dilinin rehberliğinde erkeği keşfe çıkıyor…"

Erkan Yaprakkıran

Anadolu Üniversitesi Resim Bölümü Halil Akdeniz atölyesinden mezun oldu ve Işık Üniversitesi'nde yüksek lisansına halen devam ediyor.

Erkan Yaprakkıran - "zaman"
ayna-karışık teknik, çap: 135 cm., 2013
* * *

The body language built by the paint, the design, the canvas, the photograph and different materials reflects the vibration of pleausure through our sensations.  Extending and gliding with elegant sections but reaching ‘one and whole’. “Red” bundling with the bondage of the chain in the figure wrappings appears by the warm touch of pleausure with the woman and her unification...

Ahmet Cemal: "The woman in the paintings that we are standing in front of them returned a kind of temple, not only by her body but also by her all existence. A temple built up with living stones. The stones that the painter is never fed up with touching them.

Delight is talkative with a vengeance in his canvases and photographs. Woman reaches her deserved prestige in the nature through that communicativeness. After the threshold of that prestige she is neither any more the subject nor the object of the painting.She is directly the owner of it. Women seem like exploring the men under the guidance of red language of body throughout the paintings." [KanalKultur]

Erkan Yaprakkıran - Bir - Bütün | One-Whole / 10 - 27 eylül 2014; Mine Sanat Galerisi, Prof. Dr. Müfide Küley Sok. No:1/1 Yasemin Apt. D:5, Nişantaşı - İstanbul; Tel.: +90(212) 232 38 13

12 Eylül 2014 Cuma

Osmanlı Kahvehaneleri

Kahvehane; Kültürel birikim ortamı, sosyalleşme mekânı ve siyasi iktidar karşısında halkın sesini duyurabildiği bir kamusal alan?

Osmanlı toplumunda 16. yüzyıl ortalarında bir şehir mekânı olarak gelişen kahvehaneler, yepyeni bir sivil deneyimin gelişmesine katkıda bulundular.

Değişik zümrelerden ve kültür seviyelerinden insanların kahve içmek ve sohbet etmek amacıyla gittikleri bu yerler, kısa zamanda toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayan bir konuma geldi.

Kitap, beş akademisyenin bu konudaki çalışmalarını bir araya getiriyor. Makalelerin en önemli ortak yanı "kamusal alan" kavramsallaştırmasının bir çeşit eleştirisi ve Osmanlı'da kahvehane kamusallığını anlama çabası.

Selma Özkocak; kahvehanelerin gelişiminin daha geniş ölçekli gelişmelerle, örneğin 16. yüzyıl ve sonrasında artan şehirleşme, şehre göç ve bunun bir sonucu olarak sosyalleşmedeki yükseliş ve bütün bunların da özel alanın ve daha çok ev yaşamına ait geleneksel konukseverlik yapısının dönüşümü ile ilişkilendirilmesinin önemini vurguluyor.

Uğur Kömeçoğlu; kahvehaneleri Sennett'in "aktör olarak insan" biçiminde kavramsallaştırması ve kamusal alanın bir sosyallik formu olarak okunması üzerinden irdeliyor ve bu mekânda gerçekleşen meddah, karagöz, ortaoyunu, âşık gösterileri gibi toplumsal performansları mekânsal ve eleştirel kamusallığın öğeleri olarak sunuyor.

Ahmet Yaşar; kahvehanelerin, Osmanlı İstanbul'una girişi sırasında ve sonrasında devlet erkânı ve ulema arasındaki kötü şöhretini inceliyor ve siyasi iktidarın kahvehane kamusallığı üzerindeki kontrolünü irdeliyor.

Ali Çaksu; 1826 yılına kadar Osmanlı siyasetine belirgin biçimde yön veren yeniçerilerin kahvehanelerle ilişkilerini inceliyor ve yeniçeri kahvehanesinin kahve ve tütün içilecek bir yer olmasının yanısıra bir edebiyat salonu, isyancı karargâhı, karakol, tekke, iş bürosu ve mafya kulübü gibi işlediğini örneklerle ortaya koyuyor.

Cengiz Kırlı ise 1840-1845 yıllarına ait "havadis jurnalleri" adını taşıyan bir dizi belge üzerinden, mezkûr dönemde sıradan İstanbul insanının kahvede, sokakta, çarşı ve pazarda ve hatta evlerinde yaptıkları sohbet ve dedikoduları inceliyor.

Ahmet Yaşar (Ed.): Osmanlı Kahvehaneleri, Mekân, Sosyalleşme, İktidar. Kitap Yayınevi, İstanbul 2009, 139 s., ISBN: 978-605-105-027-0

Gazi Sansoy - Pop

[KanalKultur] - Galeri İlayda,7 Ağustos – 28 Eylül 2014 tarihleri arasında Gazi Sansoy'un "Pop" isimli solo sergisini Zorlu Center PSM Sanat Galerisi [34340, Beşiktaş, İstanbul] alanında gerçekleştiriyor.

Rönesans resminde soylu ve güçlü sınıflara karşı eleştiri ve karikatürizasyonla da karşılaşırız. Sanatçılar, resimlerinde iktidar sahibi ailelerin şatafatlı yaşamlarını daha da abartılı ve biraz da hicivli resmederek yumuşak tonlu eleştirilerde bulunurlar. Bu, Sansoy'un, Rönesans sanatçıları ile buluştuğu zaman-ötesi bir noktadır. Sansoy, sözkonusu eserlere resimsel değerleri açısından büyük hayranlık duyarken konuları açısından eleştiri ile yaklaşır. Din, soylu sınıf, zengin ve gösterişli hayatların kahramanlarını ait oldukları yerden bu şekilde silerek, kendi deyişiyle onlarla "dalga geçer".

Sansoy, üzerinde çalıştığı tabloları dünyanın farklı müzelerinde kendisi fotoğraflar. Tuvale baskı alırken eserlerin çerçevelerini de kapsaması, hatta bazılarına ahşap taklidi plastik çerçeve yaptırması, onlara yaptığı müdahalenin absürt yanını güçlendirirken aynı zamanda onların müze objesi kimliğini de vurgular. Ciddi bakışlı müzelerin başyapıtlarına yaptığı bu muzipçe müdahale, bir yanıyla da sanat tarihine dokunur. Kutsal kişiler, mitolojik karakterler, soylular sanatın öyküsünü oluşturan kahramanlardır. Sanat tarihi onları anlatır, yorumlar, yargılar, öyküleştirir, yaşatır ya da öldürür. Onların imgelerinin sanat tarihsel olmayan bir müdahale ile yerinden edilmesi, bir anlamda kimliksizleştirilmeleri sanatın tarihinin de yeniden yorumlanmasını, değerlendirilmesini provake eder. İzleyici bir kez daha, bu kez sanatın tarihinde oluşmuş boşlukları doldurmaya davet edilir.

Gazi Sansoy'un Avrupa Rönesans resmine duyduğu büyük hayranlık ve içlerinde varolma isteği, onların tuval üzerindeki dijital baskı kopyalarına yaptığı yalın ve özgün müdahalede vücut bulur.

Bu çıkış noktasından doğan Yüzsüzler Serisi, içine sızdığı konular, alanlar ve kullandığı teknik itibari ile çok yönlü okumalara olanak veren zengin bir seyir fırsatı sunar.

* * *

Gallery Ilayda Tesvikiye is pleased to present "Pop" a solo exhibition by Gazi Sansoy August 7th – September 28th, 2014 at Zorlu PSM gallery venue.

Renaissance paintings involve criticism and caricaturing of noble and powerful classes. Artists picture ostentatious lives of dominant families in their paintings in a more exaggerated and more satiric way; and by doing so they make soft criticisms. This is a point beyond time in which Sansoy meets with Renaissance artists. While Sansoy has great admiration to these works in terms of their value as paintings, he criticizes their themes. By erasing the heroes of religion, noble, rich and pretentious lives from where they belong to, he "ridicules" them, in his own words.

Sansoy takes photos of the paintings he works on in different museums around the world. He takes the frames of the painting into to scope while he is printing on canvas. He even gets some of them framed with plastic frames which look like wood. As well as strengthening the absurd part of his intervention, he also emphasizes their identity as museum objects. This tricky intervention to masterpieces of serious looking museums also touches to the history of art. Holy personalities, mythological characters, and noblemen are heroes who compos the story of art. History of art speaks about them, interprets, judges, and narrates them, keeps them alive or kills them. Replacing their images with a non-artistic intervention and their de-identification in a way provoke the reinterpretation and evaluation of history of art. Spectators are invited once more to fill in the gaps in the art history.

Gazi Sansoy's great admiration to European Renaissance painting and his desire to exist within them come into being in his simple and unique intervention to digitally printed copies of these paintings on canvas. As a result of the topics and areas it infiltrates in and the technique used, Faceless Series, rising from this starting point, provides a very rich sight enabling a multidimensional reading. [KanalKultur]

Alberto Modiano - Zaman ve Mekan içinde Musevilik

"Zaman geçer fotoğraf kalır" [Alberto Modiano]

Alberto Modiano'nun üç yıllık bir çalışma sonucu gerçekleştirdiği "Zaman ve Mekan içinde Musevilik" konulu fotoğraf sergisi, Schneidertempel Sanat Merkezi'nde 11 - 28 eylül 2014 tarihleri arasında meraklısıyla buluşuyor.

Sergi açılışında bu çalışmanın fotoğraflarından oluşan geniş kapsamlı kitabın tanıtım lansmanı da yapılıyor, sanatçı kitaplarını imzalıyor.

Siyah beyaz fotoğraflardan oluşan bu sergide İstanbul'da yan yana yaşayan birçok din ve kültürün birbiri ile etkileşimlerine de tanık olunuyor.

Bu toprakların zenginliğini bir kez daha paylaşmak için sergi bir fırsat yaratıyor...

Alberto Modiano - Zaman ve Mekan içinde Musevilik / 11-28 eylül 2014; Schneidertempel Sanat Merkezi; Bankalar cd. Felek Sk. No:1, Karaköy - İstanbul

Cemil Cahit Yavuz - Serbest Alan

Cemil Cahit Yavuz - Gezi
[KanalKultur] - Cemil Cahit Yavuz, Serbest Alan ile Evin Sanat Galerisi'nde.. 9 – 27 eylül 2014 tarihleri arasında izleyiciyle buluşacak olan sergi, Evin Sanat Galerisi'nin ev sahipliği yapacağı ilk grafik sergisi olma özelliğini taşıyor.

Birçok dergide çizgi roman, kapak, tipler ve karikatürler çizen Cemil Cahit Yavuz'un yeni sergisi, sanatçının bir süredir devam eden "Leke Oyunları" serisinden işleri ve daha önce sergilenmemiş yeni çalışmalarını biraraya getiriyor.

Sergi, çeşitli boyutlarda kağıt işler içeren üç gruptan oluşuyor; düzenlemeler, tek figürlü işler ve esprili lekeler. Birinci grupta, her biri aynı konudaki lekesel figürlerin istiflenmiş düzenlemesinden meydana gelen on ayrı çalışma bulunuyor. Figürler siyah beyaz ve ayrı ayrı çalışılmış olarak düzenlemelerde yerini alırken, her biri ayrı konuda ortalama iki yüzün üzerinde figürden bir doku oluşturuyor. İkinci grupta ise düzenlemelerde yer alan figürlerden seçilenler farklı teknik ve boyutta yeniden üretilmiş. Genellikle 'absürd ve anlamsız'la 'çarpıcı anlam' arasında dolaşan tek figürlü lekeler, siyah beyaz, kontrast ve anlatımcı bir yaklaşım sunuyor. Negatif alanlar kadar, pozitif alanlar da konunun parçası oluyor. Üçüncü gruptaki işler ise sanatçının şimdiye kadar çeşitli dergilerde "Leke Oyunları" başlığıyla yayımlanan çalışmaları. İfadeleri, karakterleri olmayan lekesel figürlerin 'çarpıcı anlatım' üzerine kurulmasına dayanan seri, daha çok küçük ve çok figürlü çalışmalardan meydana geliyor.

Cemil Cahit Yavuz - Kadın Özgürlüğü
Sergideki tüm çalışmalara bir bütün olarak bakıldığında, grafik dilin öne çıktığı görülüyor. Çeşitli alanlarda birçok etkene ve koşula bağlı olarak ortaya çıkan bu dil, özgün bir ifade biçimine dönüşüyor ve kendine serbest bir alan yaratıyor.

Cemil Cahit Yavuz

1985 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (Mimar Sinan Üniversitesi) Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü'nde yüksek lisansını tamamladı. Bugüne kadar altı kişisel sergi açan ve birçok karma sergiye katılan sanatçı, grafik tasarim ve illüstrasyon işlerinin yanısıra çeşitli serbest grafik işler üretiyor.  İstanbul Aydın Üniversitesi Grafik Bölümü'nde ders veriyor ve aynı zamanda Ot dergisinde "Leke Oyunları" köşesine devam ediyor. [KanalKultur]

Cemil Cahit Yavuz - Serbest Alan / 9 - 27 eylül 2014; Evin Sanat Galerisi, Büyük Bebek Deresi Sokak No:13, Bebek - 34342 İstanbul; Tel.:+90 (212) 265 81 58

11 Eylül 2014 Perşembe

Tuzlu Su: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori. 14. İstanbul Bienali

14. İstanbul Bienali, Carolyn Christov-Bakargiev tarafından bir dizi işbirliği içerisinde şekillendiriliyor. Bienalin başlığı ve kavramsal çerçevesi 10 eylül 2014'te Kadıköy Haldun Taner Sahnesi'nde düzenlenen bir medya toplantısı ile duyuruldu.

Kavramsal Çerçeve

"Tuzlu Su : Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori. 14. İstanbul Bienali çizginin nerede çekileceğini, nerede geri çekilmek gerektiğini, nelerden faydalanılabileceğini ve neyin öne çıkarılabileceğini aramak üzere yola çıkıyor. Bienal bunu 'açık bir denizde, yüzey düzken parmak uçlarıyla, derinlere inildiğinde, katlanmış kodlama katlarını açmadan' yapıyor. Bu uluslararası sanat sergisi, elliden fazla görsel sanatçının yeni işlerinin yanı sıra, içlerinde denizbilimci ve nörobilimcilerin de bulunduğu farklı alanlardan profesyonellere yer veriyor. Boğaziçi ekseninde şehrin geneline yayılan sergi, şiirsel ve siyasi olarak dünyayı şekillendiren ve dönüştüren, görünen ve görünmeyen farklı dalga sıklığı ve biçimlerini, su akıntıları ve yoğunluklarını ele alıyor.

Sanatla ve sanat aracılığıyla yas tutuyor, hatırlıyor, kınıyor, iyileşmeye çalışıyoruz. Kendimizi formdan giderek zenginleşen yaşama yansıyan neşe ve canlılık ihtimaline adıyoruz." (Christov-Bakargiev)

Toplantıya sergiyi 'şekillendiren' Carolyn Christov-Bakargiev'in yanı sıra İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Genel Müdürü Görgün Taner ve İstanbul Bienali Direktörü Bige Örer katıldı.

Bige Örer'in açış konuşmasından sonra Carolyn Christov-Bakargiev, "Tuzlu Su: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori. 14. İstanbul Bienali" başlığını açıkladı ve serginin kavramsal çerçevesi ile ilgili bilgi verdi. Medya toplantısı, William Kentridge'in Tide Table [Gelgit Çizelgesi] (2003) adlı işinin gösterimi ve Füsun Onur'un Pembe Bot (1993/ video 2014) adlı videosundan izlenilen bir bölüm ile devam etti. Ardından Nanni Balestrini'nin, 2009-2010 yıllarında yazdığı, 2012 yılında yayımlanan kısa romanı Carbonia'dan bir bölüm okundu. Metnin İtalyancasını yazarın kendisi, metnin İngilizcesini Carolyn Christov-Bakargiev, Türkçesini ise Otonom Yayıncılık'tan Münevver Çelik okudu.

14. İstanbul Bienali için Carolyn Christov-Bakargiev kavramsal çerçeveyi oluşturma sürecinde Cevdet Erek'in 'sanatsal tavsiyeleri'nden, Griselda Pollock'un 'keskin entelektüel zeka'sından, Pierre Huyghe'un 'duyarlılığı'ndan, Chus Martínez'in 'küratöryel hayal gücü'nden, Marcos Lutyens'in 'dikkati'nden, Füsun Onur'un 'sahip olduğu keskin bakış'tan, Anna Boghiguian'ın 'siyasi felsefesi'nden, Arlette Quynh-Anh Tran'ın 'gençlik dolu heyecanı'ndan, William Kentridge'in 'bilgelik yüklü tereddütleri'nden yararlanıyor. Christov-Bakargiev, süreç ilerledikçe belirecek başka nitelik ve aracılıklardan da beslenecek. Yakın zamanda başlayan işbirlikleri arasında Elvan Zabunyan'ın 'sıradışı okumaları', Emin Özsoy'un 'okyanus üzerine derin bilgisi', Aslı Çavuşoğlu'nun 'anlatıda kurduğu çeşitlilik', Emre Hüner'in 'sürekli çoğalan koleksiyonları', Merve Kılıçer'in 'samimi ilişkileri' ve Russell Storer'in 'güzellik algısı' yer alıyor.

İstanbul Bienali'nin Danışma Kurulu'nda Adriano Pedrosa, Başak Şenova, İnci Eviner, Iwona Blazwick ve Ute Meta Bauer yer alıyor.

Dengbêj Gazîn ve Âşık Leyli: Yerevan'dan Van'a | From Yerevan to Van

Dengbêj Gazîn ve Âşık Leyli, 12 Eylül Cuma günü, saat 20.30'da, İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Kampüsü, Mustafa Kemal Amfisi'nde, Avrupa Birliği tarafından finanse edilen "Ermenistan Türkiye Normalleşme Süreci Destek Programı" kapsamında "Yerevan'dan Van'a | From Yerevan to Van" adlı bir konser veriyor.

Renklerin Ahengi - Türk Dünyası Resim Sergisi


TÜRKSOY'un Türk dünyası sanatçılarını bir araya getirdiği geleneksel karma resim sergisine 2014'te Dolmabahçe Sarayı Sanat Galerisi ev sahipliği yaptı.

19 ülke ve 45 sanatçının yer aldığı sergide Türk dünyasının özgün temaları, renklerin ahengiyle bir araya geldi.

1997 yılından bu yana aralıksız devam eden TÜRKSOY Ressamlar Buluşmaları ile 16 farklı ülkeden 300'e yakın sanatçı bir araya geldi. Yirmi yıl içerisinde New York'dan, Tahran'a, Floransa'dan Rabat'a kadar binlerce kilometre yol kat ederek, 27 farklı ülke ve 100'e yakın şehri dolaşan eserler, Türk kültürünü farklı bir pencereden sanatseverlere sunmak üzere ilk kez İstanbul'daydı.

Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Milli Sarayları işbirliğinde gerçekleştirilen «Renklerin Ahengi»  isimli özel sergi, 16 - 30 ağustos 2014 tarihleri arasında, İstanbul Dolmabahçe Sanat Galerisinde ziyaretçilerini ağırladı. Sergide, Azerbaycan, Bosna Hersek, Bulgaristan, Kazakistan, Gagavuzya (Moldova), Kırgızistan, Türkiye, Türkmenistan, Irak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Özbekistan ve Rusya Federasyonunun özerk cumhuriyetlerinden olan Başkurdistan, Kırım, Kemerovo Bölgesi, Tataristan, Saha (Yakutistan), Tıva, Hakasya, ve Çuvaşistan'dan 45 sanatçının eserleri yer aldı.

Orchestra'Sion Açılış Konseri

[KanalKultur] - Orchestra'Sion, 27 eylül 2014 günü saat 19:30'daki dünyaca ünlü viyolonsel sanatçısı Alexander Rudin'nin açılış konseriyle müzikseverlerle buluşuyor.

Orkestra Şefi: Orçun Orçunsel; Solist: Alexander Rudin - Viyolonsel; Konzermeister: Rüstem Mustafa...

Klasik müzik konseri, herkese açık ve Notre dame de Sion Gösteri Salonu'nunda.

Konserde yer alan eserler: Felix Mendelssohn-Bartholdy: Bir Yaz Dönümü Gecesi Düşü Uvertürü op.21; Piotr Ilitch Tchaïkovsky: Bir Rokoko Teması Üzerine Çeşitlemeler op.33 (Orijinal Versiyon); Ludwig van Beethoven: Senfoni No.5 op.67 do minör - Allegro con brio, Adagio, Andante con moto, Allegro

Alexander Rudin, Viylonsel

Moskova'da doğdu. Müzik öğrenimine küçük yaşta Gnesin Enstitüsünde başladı. İlk öğretmeni Lev Efgrafof idi. On iki yaşındayken "Konçertino Prag" adlı uluslararası yarışmada büyük ödülü aldı. Üç yıl sonra Leipzig'deki Bach Müzik Yarışması'nda kazandığı büyük başarıyla kendini göstermeye başladı. Bunlar, onun uluslararası yarışmalarda genç bir viyolonselci olarak kazanacağı başarıların ilk işaretiydi. Nitekim daha sonra Floransa'da "Gaspar Cassado" yarışmasında ve Moskova'da "Çaykovski" yarışmasında birincilikler aldı. Gnesin'den mezun olur olmaz misafir solist olarak ülkesinde ve yurt dışında birçok konser vermeye başladı. Tekrar Gnesin Enstitüsü'ne giren Rudin bu kez iki dalda daha başarı gösterdi: piyano ve orkestra şefliği. Repertuvarında barok, klasik ve modern eserler olan Rudin, Avrupa ve Amerika'da verdiği konserlerin yanı sıra, İstanbul ve İzmir Festivalleri'ne katıldı; senfoni orkestraları eşliğinde konserler verdi. Sanatçı, aynı zamanda İzmir Yaşar Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Müzik Bölümü'nde ve Moskova Çaykovski Akademisinde dersler veriyor.

Orchestra'Sion

Orchestra'Sion'un ortaya çıkmasında genç bir orkestra şefi ve piyanist ile kapılarını ve eğitimini müziğe açmak isteyen Frankofon bir kurumun biraraya gelmesi rol oynadı.