Bu Blogda Ara

17 Eylül 2013 Salı

Rafet Ekiz 10. Yıl Anma Sergisi

Rafet Ekiz 10. Yıl Anma Sergisi / 14 - 29 eylül 2013;
Harmony Sanat Galerisi, Kuzguncuk Mh., Üsküdar
- 34674 İstanbul; Tel.: (0216) 553 2167
[KanalKultur] - Türkiye'de çağdaş resmin önemli isimlerinden Rafet Ekiz 10. ölüm yıldönümünde, 14 - 29 eylül 2013 tarihleri arasında Kuzguncuk Harmony Sanat Galerisi'nde açılan sergi ile anılıyor. Sanatçı 14 temmuz 2003 tarihinde bir arabanın çarpması sonucu erken yaşta yaşama veda etmişti…

Rafet Ekiz'in otuz yıllık sanat yaşamının çeşitli evrelerinden eserleri sergide yer alıyor.

Özgün, kendine has resmiyle sevilen, dikkati çeken sanatçının eserlerinde binlerce yıllık Anadolu uygarlıklarını-kültürünü görmek olası. Ekiz, Anadolu'yu eşsiz zenginlikte kaynak olarak görmüş, izlenmesi-incelenmesi gerektiğini yeni kuşak sanatçılarına önermişti.

Onun resmi hakkında birçok saygın resim eleştirmeni de irdeleyici değerlendirmelerde bulundu:

Mehmet Arap (2006)

Özellikle Anadolu'daki kadim kültürleri irdelediğinizde yaşamın, günümüze göre, ne kadar 'totemik, şamanik ve mitik', haliyle de ilkel bir gramer üzerinde yapılandıklarına odaklanırsınız. İşte 'Rafet Ekiz Karakteri' bu noktada işe karışır. Ekizin pentürlerinde gözünüze takılan, sizi rahatsız eden ya da kendinizden geçiren şey 'İlkellik'tir. İlkel kelimesi 'ilk' sıfatına '-el' eki getirilerek türetilmiştir. Anlambilimsel (Semeiology) açıdan baktığınızda 'ilk'; yorumlanmamış, öz, bengi, ve sembol' anlamlarıyla ilşkilendirilebilir. İşte bu im (İlk-ellik) sanatçının pentürde irdelediği başlıca konudur; tek, özgün ve orijinal, yani urmonotheistik...

Kaya Özsezgin (2006)

Rafet için geçerli olamazdı. O, içinden geçenleri, kendince düşündüklerini resim diliyle aktarmak peşinde olmalıydı; nasıl düşünüyorsa öyle çiziyordu. İnce resimsel hesaplar yapmak, ona göre bir iş olamazdı. Spontan ve samimiydi. Resimlerinin ifade ettiği şeylerin, ona özgü olduğunu başkalarının da bilmesini istiyor, anlaşılmak gibi boş hayaller peşinde koşmuyordu. Sonuçta, onun yaptığı, ortak yazgıları paylaştığı öteki meslektaşlarının yaptığı şeydi. Onu tanımlayıcı tek kavram, ancak doğallık olabilir. Rafet, bildiği dille konuşmanın ötesindeki yapaylıklara itibar etmemeyi, bir sanat düsturu haline getirmiş olmalıydi ki, çevresindeki resimlere değil, yaşamlara bakıyordu. Bu yaşamların kendisininkiyle kesiştiği noktaları göz önüne alıyor, bunu renk ve çizgiyle nasıl verebileceğinin yolunu kendince kuruyordu.

Mehmet Ergüven (1997)

Rafet Ekiz'in ilk bakışta açıkça algılanabilir olana gönderme yapan resim resim dili, gerçekte gizli bir kaleydoskop kinetizmi ile iç içedir; tuval sathı, her yönden bakabileceğimiz çiçek dürbününe dönüşmüştür nerdeyse; Ekiz, resmine bitiştiği ölçüde ondan uzaklaşıp, araya koyduğu mesafeyi bize bırakan harika bir meczup, daha doğrusu tantanalı bir yalnızdır. Düşsel olan, her ne kadar Ekiz'in haleti ruhiyesine uygun düşse de, resim oluşum süreci (genesis) içinde öylece ve kendiliğinden ortaya çıkmaz; çünkü figür ile sentaktik kaygının karşılıklı olarak birbirini soğurması, eşzamanlılığın ötesinde, daima resmi önceleyen bir kurguya bağımlıdır burada. Bu bağlamda resmin adı çoğun kendisinden daha düşseldir; zira resim bittikten sonra düş kurmaya başlar Ekiz.

Ersin Alok (1987)

Rafet Ekiz bir göçebe çocuğudur. Yapıtlarında, kendi dünyasının sembolik simgelerini üretir. Var olmanın, biçimden kaynaklanan çeşitli bütünler olduğuna inanır. Onun için aksiyon mutlaka kırmızı rengin dünyasıdır. Bir olayın gerçek etkinliği, mutlaka canlılığını doğurmak için olmalıdır der Rafet Ekiz. Onun için soyut kavramı bir yok olma veya yeni bir yok'u dağıtma anlamı değildir. Bütün mitolojik çemberindeki olaylar onun yaşamında her zaman vardır. Estetik kuram yok gibi görülmesine karşın büyük bir ağırlıkla, hatta zorlanmayla kendisini bütün resimlerde gösterir.

İsmail Tunalı (1987)

Rafet Ekiz'in resimleriyle daha ilk karşılaşmada, değişik bir haz ve duygu aldığımızı hemen farkederiz. Bu değişik haz ve duygunun nedeni nerede bulunuyor? Böyle bir sorunun yanıtı, hiç kuşkusuz Rafet Ekiz'in yapıtlarının özünde bulunuyor. O halde ilk yapmamız gereken şey, bu yapıtların öz bakımından bir analizini ortaya koymaktır.

Rafet Ekiz

İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü'nden Selahattin Tarhan'ın öğrencisi olarak mezun oldu. Daha sonra İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde Devrim Erbil – Özdemir Altan atölyelerinden eğitim aldı ve buradan 1982 yılında mezun oldu. Bu tarihten itibaren birçok yarışmalara girip aldığı ödüllerle dikkati çekti. İlk olarak 1986 Yılında Galata Sanat Galerisi'nde annesi naif ressam Esma Ekiz, Heykeltıraş kardeşleri Rahim Ekiz ve Metin Ekiz'in de eserlerinin yer aldığı sergi ile sanatseverlerinin karşısına çıktı. Ardından yirmiye yakın kişisel sergi, birçok seçkin karma sergilerde yer aldı. Birçok sanat fuarında eserleri sergilendi.

Ölümünden sonra Leman Yayınlar'ından; dostlarının anlatımından oluşan "Rafetçe" ve "Rafetlik" adlı iki kitap, bir sanat kitabı, bir de annesi ve iki kardeşinin de yer aldığı "Ekizler" adlı olmak üzere dört kitap yayınlandı. [KanalKultur]

Rafet Ekiz 10. Yıl Anma Sergisi / 14 - 29 eylül 2013; Harmony Sanat Galerisi, Kuzguncuk Mh., Üsküdar - 34674 İstanbul; Tel.: (0216) 553 2167

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder