[KanalKultur] - Ahmet Nejat’ın son dönem “Aşk ve Hiç” temalı eserlerini kapsayan “Hiç’in Rengi” isimli solo sergisi 26 mart – 18 nisan 2015 tarihleri arasında Galeri Fe’de sanatseverlerle buluşuyor.
Ahmet Nejat, “aşk”ı; herşeyi kapsayan “mutlakiyet”e, bir başka söyleyişle “hiç”e ulaşma yolundaki önemli bir evre olarak tanımlıyor ve eserlerinin kaynağı olarak görüyor.
Dünyevi ve manevi alemlerin her ikisinde tutkuyla özlenen, beklenen “aşk”, Ahmet Nejat’ın yapıtlarında renge ve biçime bürünmüş halde karşımıza çıkıyor.
Bir dönem, kusursuz güzelliğin aranışının sonucu olarak tanımlanan geleneksel tasvir sanatlarına özgü ve bir o kadar da çağdaş bir malzeme olan “altın” Ahmet Nejat’ın eserlerinde sonsuzluğun yansıması oluyor.
2011 tarihli kişisel sergisinde ilk defa sanatseverlerin beğenisine heykellerini sunan Nejat son dönem çalışmasında da gerçek ve düşü, dünyevi ve manevi olanı üçüncü boyutta bir araya getiriyor.
Latin yazısından farklı olarak, her sözcüğe ayrı bir değer katabilmesiyle üstün bir imgesel güce sahip olan Fars yazısı Nejat’ın eserinde iki sözcüğün; “aşk” ve “hiç”in sayısız zikredilmesinin temsili, kaligrafinin olduğu kadar üçüncü boyutun da sınırlarını zorluyor.
Ahmet Nejat’ın bilinen ve bilinmeyen alemlerin unsurlarını bir araya getiren yapıtları, birbirinin zıddı olan kavramları bünyesinde barındırmıyor; aksine, ancak ve ancak birlikte var olabilen karşıtlıkları vurguluyor.
Sanatçı, sergisinde varlığın ve yokluğun, biri olmaksızın diğerinin var olamayacağı kavramların altını çiziyor.
insan ve kültüre dair... | twitter: @kanalkultur | instagram: ismailenginhd | facebook: kanalkultur
Bu Blogda Ara
31 Mart 2015 Salı
Usta Fırçaların Buluşması
İbrahim Balaban |
Sergide Celal Tutant, Cemal Tollu, Cihat Özegemen, Elif Naci, Hüseyin Bilişik, İbrahim Balaban, Kemal Zeren, Malik Aksel, Mehmet Pesen, Mustafa Ayaz, Pertev Boyar, Ramiz Aydın, Saim Dursun Salih Zeki, Sami Lim, Şadan Bezeyiş, Şeref Akdik, Şeyho Bulut, Turgut Atalay, Ümmet Karaca’nın eserleri yer alıyor.
Educated Educators
Türk Eğitim Derneği’nin İngilizce dil eğitimi konusunda geleneksel olarak düzenlediği TED ELT Konferansı’nın yedincisi, “Educated Educators” teması ile 28 mart 2015 tarihinde TED Ankara Koleji’nde gerçekleştirildi.
Konferansa Türkiye’deki özel okul ve devlet okullarından gelen 950 öğretmen katıldı.
"Yabancı dil öğrenmek başka kültürlere hoşgörüyle bakabilmeyi öğretir"
Açılışta konuşan Türk Eğitim Derneği Genel Müdürü Sevinç Atabay “Yabancı dil öğrenmek o dili bir iletişim aracı olarak kullanmanın ötesinde bir başka kültüre, farklılıklara ve inançlara hoşgörüyle bakabilmeyi öğretir” dedi.
"Öğrenmek bir sevinç olgusudur"
Konferansın onur konuğu olarak konuşma yapan şair-yazar Ataol Behramoğlu ise konuşmasında “Ben öğrencilerime öğrenmenin bir sevinç olduğunu hissettirmeye çalışıyorum. Dil olgusunun canlı bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Nasıl canlı bir organizmada bedenlerinizin parçaları birbiriyle ilgiliyse ve bütünü oluşturuyorsa dil de böyle bir şeydir. Dilin bütün sözcüklerinin birbirleri arasındaki bağlantılar bir canlı organizmayı oluşturur. Bir dili keşfetmek bir kentin sokaklarını, kuytularını, alanlarını keşfetmek gibidir. Öğrencilerimizde keşfetme ve merak duygusunu kışkırtmamız lazım” dedi.
Konferansa Türkiye’deki özel okul ve devlet okullarından gelen 950 öğretmen katıldı.
"Yabancı dil öğrenmek başka kültürlere hoşgörüyle bakabilmeyi öğretir"
Açılışta konuşan Türk Eğitim Derneği Genel Müdürü Sevinç Atabay “Yabancı dil öğrenmek o dili bir iletişim aracı olarak kullanmanın ötesinde bir başka kültüre, farklılıklara ve inançlara hoşgörüyle bakabilmeyi öğretir” dedi.
"Öğrenmek bir sevinç olgusudur"
Konferansın onur konuğu olarak konuşma yapan şair-yazar Ataol Behramoğlu ise konuşmasında “Ben öğrencilerime öğrenmenin bir sevinç olduğunu hissettirmeye çalışıyorum. Dil olgusunun canlı bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Nasıl canlı bir organizmada bedenlerinizin parçaları birbiriyle ilgiliyse ve bütünü oluşturuyorsa dil de böyle bir şeydir. Dilin bütün sözcüklerinin birbirleri arasındaki bağlantılar bir canlı organizmayı oluşturur. Bir dili keşfetmek bir kentin sokaklarını, kuytularını, alanlarını keşfetmek gibidir. Öğrencilerimizde keşfetme ve merak duygusunu kışkırtmamız lazım” dedi.
30 Mart 2015 Pazartesi
İlham Enveroğlu - Nuh'un Gemisi
İlham Enveroğlu - Nuh'un Gemisi |
İlham Enveroğlu
1970'de Azerbaycan, Karabağ'da doğdu. 1989'da Azim Azim-zade Azerbaycan Devlet Ressamlık Mektebi'ni bitirdi. 1987–88'de Prof. Dr. Hudu Memedov'un, Türk sanatının temel prensiplerini fen bilimleri yöntemleriyle araştıran seminerlerine katıldı. 1995'de Azerbaycan Devlet İnşaat Mühendisleri Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nden mezun oldu.
Milli Kimlik İnşasında Halk Müziği
Özgür Balkılıç tarafından kaleme alınan, "Temiz ve Soylu Türküler Söyleyelim -Türkiye’de Milli Kimlik İnşasında Halk Müziği", 1922-52 yılları arasındaki halk müziği reformunun hikâyesini, Cumhuriyet’in ve Cumhuriyet kadrolarının başarı ve yenilgisinin öyküsünü anlatıyor.
19. ve 20. yüzyılda filizlenen ve gelişen milliyetçi hareketler, belirli bir nüfus topluluğundan “millet” yaratmak adına geleneksel halk şarkılarını “keşfetmeye” ya da “reforme etmeye” giriştiler.
Türkiye’de ise milliyetçi hareketlerin halk müziği reformu açık bir devlet politikası olarak en yoğun şekilde 1922-52 yılları arasında uygulandı.
Genç Cumhuriyet’in “Türk millet” yaratma çabasının en önemli ayaklarından biri olarak halk müziği çalışmaları, siyasetçilerin, aydınların, müzikologların, sanatçıların, halkevleri ve radyo üyelerinin, öğretmenlerin, kısacası Cumhuriyet’in hayallerinin peşinde koşan birçok kimsenin oluşturduğu bir tartışma ortamında gerçekleşti.
19. ve 20. yüzyılda filizlenen ve gelişen milliyetçi hareketler, belirli bir nüfus topluluğundan “millet” yaratmak adına geleneksel halk şarkılarını “keşfetmeye” ya da “reforme etmeye” giriştiler.
Türkiye’de ise milliyetçi hareketlerin halk müziği reformu açık bir devlet politikası olarak en yoğun şekilde 1922-52 yılları arasında uygulandı.
Genç Cumhuriyet’in “Türk millet” yaratma çabasının en önemli ayaklarından biri olarak halk müziği çalışmaları, siyasetçilerin, aydınların, müzikologların, sanatçıların, halkevleri ve radyo üyelerinin, öğretmenlerin, kısacası Cumhuriyet’in hayallerinin peşinde koşan birçok kimsenin oluşturduğu bir tartışma ortamında gerçekleşti.
Oya Özer - Tılsımlar | Talismans
[KanalKultur] - Oya Özer, ‘Tılsımlar | Talismans’ adını verdiği kişisel sergisi ile 1 - 15 nisan 2015 tarihleri arasında Galeri Eksen’de sanatseverlerle buluşuyor.
Sergi, dünya kültürüne yüksek derecede etki yapan Anadolu ve farklı medeniyetlerdeki tılsım konusu üzerinden hareket ediyor.
Sergide uğur böcekleri, balıklar, dört yapraklı yoncalar, hırka-i şerif ve kadim kültürlerin inançlarına dayalı birçok figürü Oya Özer estetiği ile sanatseverlerin beğenisine sunuluyor.
Eşref Yıldırım, sergi hakkında şunları kaleme alıyor:
Sanat, önceleri sanat değil ritüeldi. Sanatçı yoktu, korkutucu bir doğa ve onunla mücadele etmeye gücü yetmeyen çaresiz insan vardı sadece. Sanat tarihinin başlatıldığı yer olan mağara duvarı resimleri sanat değil "av büyüsü"ydü. Kontrol edilemeyen şeyleri etki altına almanın bir yolu olarak onları büyüleyebilmek umulurdu.
Rastlantıların kendi lehine sonuçlar vermesini, felaketlerin uzakta kalmasını bekleyen insan sadece dilemekle yetinmedi, bu isteme halini biçimleştirdi. Hayvanlara, bitkilere, taşlara başka anlamlar yükledi, onlardan yola çıkarak yeni semboller yarattı. Kendi üzerinde, evinde, yakınında taşıdı onları; yalnız, çıplak kalamadı. Tavus kuşundan yılana, sarımsaktan yoncaya, bazı tılsımlı sözcüklerden bazı düğümlere kadar aklınıza gelen gelmeyen yığınla şey, insanın arzularını elde etmesi yolunda birer sihirli araçtı artık. Tek tanrılı dinler döneminde pagan kültürlerin bu renkliliği azalsa bile yok olmadı.
Sergi, dünya kültürüne yüksek derecede etki yapan Anadolu ve farklı medeniyetlerdeki tılsım konusu üzerinden hareket ediyor.
Sergide uğur böcekleri, balıklar, dört yapraklı yoncalar, hırka-i şerif ve kadim kültürlerin inançlarına dayalı birçok figürü Oya Özer estetiği ile sanatseverlerin beğenisine sunuluyor.
Eşref Yıldırım, sergi hakkında şunları kaleme alıyor:
Sanat, önceleri sanat değil ritüeldi. Sanatçı yoktu, korkutucu bir doğa ve onunla mücadele etmeye gücü yetmeyen çaresiz insan vardı sadece. Sanat tarihinin başlatıldığı yer olan mağara duvarı resimleri sanat değil "av büyüsü"ydü. Kontrol edilemeyen şeyleri etki altına almanın bir yolu olarak onları büyüleyebilmek umulurdu.
Rastlantıların kendi lehine sonuçlar vermesini, felaketlerin uzakta kalmasını bekleyen insan sadece dilemekle yetinmedi, bu isteme halini biçimleştirdi. Hayvanlara, bitkilere, taşlara başka anlamlar yükledi, onlardan yola çıkarak yeni semboller yarattı. Kendi üzerinde, evinde, yakınında taşıdı onları; yalnız, çıplak kalamadı. Tavus kuşundan yılana, sarımsaktan yoncaya, bazı tılsımlı sözcüklerden bazı düğümlere kadar aklınıza gelen gelmeyen yığınla şey, insanın arzularını elde etmesi yolunda birer sihirli araçtı artık. Tek tanrılı dinler döneminde pagan kültürlerin bu renkliliği azalsa bile yok olmadı.
İslam ve Çin Medeniyeti
[KanalKultur] - Çin Pekin Üniversitesinde “İslam ve Çin Medeniyeti” sempozyumu düzenleniyor.
Çin Pekin Üniversitesi İleri Beşeri Bilimler Enstitüsü, Kerim Vakfı ve Türk Kadınları Kültür Derneği İstanbul Şubesi ortak girişimi ile Pekin Üniversitesi'nde 2 - 8 nisan 2015 tarihleri arasında “İslam ve Çin Medeniyeti” uluslararası sempozyumu düzenleniyor.
Sempozyum, dünyanın çeşitli ülkelerinde, İslam ve Çin medeniyeti konularında çalışan uzman, akademisyen ve öğrenciyi bir araya getirerek karşılıklı anlayışı zenginleştirmek, iletişim ve etkileşim imkanlarını ilerletmek amacıyla gerçekleştiriliyor.
Çin’in en önemli ve en büyük üniversitesi olarak tanınan Pekin Üniversitesi, İslam konulu uluslararası bir toplantıya ilk kez ev sahipliği yapıyor.. Sempozyumun açılışını Cemalnur Sargut ve Tu Weimming yapıyor.
Sempozyumda Cemalnur Sargut “İslam Tasavvufu ve Kadim Konfiçyüs Anlayışının Mukayesesi”, Mahmud Erol Kılıç “Dinde Fanatizmin Kaynağı ve Modern Zamanlar”, Ekrem Demirli “İlmi talep ediniz, velev ki Çin’de olsun:’ Tasavvuf Metinlerinde Çin’e Dair Bazı Atıflar”, Osman Nuri Küçük “Lao Tzu'nun Önerdiği İdeal İnsan Nitelikleri ile Tasavvufi Düşüncedeki İnsan-ı Kamil Anlayışının Mukayesesi”, Semih Ceyhan “İnsanlığın Çinli Mührü: Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbnü'l-Arabi'ye göre mistik bir metafor ve gerçeklik olarak Çin” Mohammad Khalil, “İslâm ve Başkalarının Kaderi: Modern Dönem Öncesi Gayrimüslimlerin Selâmeti Değerlendirmelerine Dair Çağdaş Tashihler”, Kristian Peterson “Çin’de Kur’ân’a Yaklaşım” , Mohammad Rustom “Çin’li Müslümanlar”... başlıklı sunumlarını tartışmaya açıyor.
2011 yılında Pekin Üniversitesi İleri Beşeri Bilimler Enstitüsünde Ken’an Rifai İslam Araştırmaları Kürsüsü kuruldu. Kürsünün ilk profesörleri tasavvuf alanında önemli çalışmalarıyla tanınan William Chittick ve Sachiko Murata. Çin Pekin Üniversitesi İleri Beşeri Bilimler Enstitüsü, tarihçi-filozof Tu Weiming tarafından yönetiliyor. Tu Weimming, Enstitü bünyesinde bulunmakta olan İslam Araştırmaları kürsüsünün çalışmalarını şöyle değerlendiriyor: “Yapılan bütün bu çalışmalar, Çin’in hali hazırdaki kendi içine bakma ve kendini anlamasına yönelik İslâm’ın ahlâki bakışını ve dini soruları ortaya çıkarma kabiliyetidir.” [KanalKultur]
Çin Pekin Üniversitesi İleri Beşeri Bilimler Enstitüsü, Kerim Vakfı ve Türk Kadınları Kültür Derneği İstanbul Şubesi ortak girişimi ile Pekin Üniversitesi'nde 2 - 8 nisan 2015 tarihleri arasında “İslam ve Çin Medeniyeti” uluslararası sempozyumu düzenleniyor.
Sempozyum, dünyanın çeşitli ülkelerinde, İslam ve Çin medeniyeti konularında çalışan uzman, akademisyen ve öğrenciyi bir araya getirerek karşılıklı anlayışı zenginleştirmek, iletişim ve etkileşim imkanlarını ilerletmek amacıyla gerçekleştiriliyor.
Çin’in en önemli ve en büyük üniversitesi olarak tanınan Pekin Üniversitesi, İslam konulu uluslararası bir toplantıya ilk kez ev sahipliği yapıyor.. Sempozyumun açılışını Cemalnur Sargut ve Tu Weimming yapıyor.
Sempozyumda Cemalnur Sargut “İslam Tasavvufu ve Kadim Konfiçyüs Anlayışının Mukayesesi”, Mahmud Erol Kılıç “Dinde Fanatizmin Kaynağı ve Modern Zamanlar”, Ekrem Demirli “İlmi talep ediniz, velev ki Çin’de olsun:’ Tasavvuf Metinlerinde Çin’e Dair Bazı Atıflar”, Osman Nuri Küçük “Lao Tzu'nun Önerdiği İdeal İnsan Nitelikleri ile Tasavvufi Düşüncedeki İnsan-ı Kamil Anlayışının Mukayesesi”, Semih Ceyhan “İnsanlığın Çinli Mührü: Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbnü'l-Arabi'ye göre mistik bir metafor ve gerçeklik olarak Çin” Mohammad Khalil, “İslâm ve Başkalarının Kaderi: Modern Dönem Öncesi Gayrimüslimlerin Selâmeti Değerlendirmelerine Dair Çağdaş Tashihler”, Kristian Peterson “Çin’de Kur’ân’a Yaklaşım” , Mohammad Rustom “Çin’li Müslümanlar”... başlıklı sunumlarını tartışmaya açıyor.
2011 yılında Pekin Üniversitesi İleri Beşeri Bilimler Enstitüsünde Ken’an Rifai İslam Araştırmaları Kürsüsü kuruldu. Kürsünün ilk profesörleri tasavvuf alanında önemli çalışmalarıyla tanınan William Chittick ve Sachiko Murata. Çin Pekin Üniversitesi İleri Beşeri Bilimler Enstitüsü, tarihçi-filozof Tu Weiming tarafından yönetiliyor. Tu Weimming, Enstitü bünyesinde bulunmakta olan İslam Araştırmaları kürsüsünün çalışmalarını şöyle değerlendiriyor: “Yapılan bütün bu çalışmalar, Çin’in hali hazırdaki kendi içine bakma ve kendini anlamasına yönelik İslâm’ın ahlâki bakışını ve dini soruları ortaya çıkarma kabiliyetidir.” [KanalKultur]
29 Mart 2015 Pazar
PassportART
Hakan Esmer - tuval üzeri yağlı boya, 116 x 89 cm., 2015 |
PassportART Ankara 2015 sergisine katılan sanatçılar: Ahmet Yeşil, Serdar Leblebici, Hakan Esmer, Ercan Ayçiçek, Ceyhun Yaman, Ayhan Çetin, Erhan Lanpir, Derya Ülker, Raşit Altun, Metin Kalkızoğlu, Duygu Aydoğan, Mevlüt Akar, Turgut Akarsu, Samed Arda Selim, Berk Arıkan, Mehmet Yıldırım, Baki Bodur.
Sanatçı Hakan Esmer, PasaportART projesini aşağıdaki cümleler ile ifade ediyor:
"An’ı paylaşırken : Paylaşım yapmak için başka bir An’ı planlamak.
Uçuk.. Sonsuz.. Zamansız.. Sınırsız.. Koşulsuz.. Sorgusuz; ama paylaşımcı…
Osmanlı Dünyasında İhtida Anlatıları
15.-17. yüzyıllar. Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda.
Sultanın topraklarında muazzam bir gayrimüslim topluluk yaşıyor, Osmanlılar da bu topluluk içinden İslamiyeti kabul edecek olanlara zengin fırsatlar sunuyor.
İhtida edenlerin, yani Müslüman olanların sayısı gitgide artınca din değiştirmek cemaatler arasında tartışmalara yol açıyor.
Müslüman ve Müslüman olmayan Osmanlı yazarları bir yandan cemaatlerinin sınırlarını tanımlarken, bir yandan da kendi dini ve siyasi gündemleriyle uğraşıyorlar.
Tarihçi Tijana Krstić’e göre, İslamiyeti kabul edenlerle ilgili hikâyelerin üretilmesi ve yaygınlaşması, 16.-17. yüzyıllarda Osmanlı emperyal kimliğinin ve Sünni Müslüman bakış açısının dile getirilmesinde büyük bir önem kazanmıştı.
Krstić, Osmanlıların ihtida ve mühtediler karşısındaki tavırlarının geçirdiği evrimi Akdeniz ülkelerindeki dini eğilimlerin, ayrıca Osmanlıların hem Habsburglar hem de Safevilerle rekabetinin çerçevesine oturtuyor, yeni kaynaklarında peşinde koşarak bireyler, cemaatler, yerel ve merkezi yetkililer arasındaki ilişkilerin din değiştirme sürecini nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor.
Sultanın topraklarında muazzam bir gayrimüslim topluluk yaşıyor, Osmanlılar da bu topluluk içinden İslamiyeti kabul edecek olanlara zengin fırsatlar sunuyor.
İhtida edenlerin, yani Müslüman olanların sayısı gitgide artınca din değiştirmek cemaatler arasında tartışmalara yol açıyor.
Müslüman ve Müslüman olmayan Osmanlı yazarları bir yandan cemaatlerinin sınırlarını tanımlarken, bir yandan da kendi dini ve siyasi gündemleriyle uğraşıyorlar.
Tarihçi Tijana Krstić’e göre, İslamiyeti kabul edenlerle ilgili hikâyelerin üretilmesi ve yaygınlaşması, 16.-17. yüzyıllarda Osmanlı emperyal kimliğinin ve Sünni Müslüman bakış açısının dile getirilmesinde büyük bir önem kazanmıştı.
Krstić, Osmanlıların ihtida ve mühtediler karşısındaki tavırlarının geçirdiği evrimi Akdeniz ülkelerindeki dini eğilimlerin, ayrıca Osmanlıların hem Habsburglar hem de Safevilerle rekabetinin çerçevesine oturtuyor, yeni kaynaklarında peşinde koşarak bireyler, cemaatler, yerel ve merkezi yetkililer arasındaki ilişkilerin din değiştirme sürecini nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor.
28 Mart 2015 Cumartesi
Fransa’ya Türk Göçü Üzerine Genç Araştırmacıların Çalışmaları
Fransa ve Türkiye arasında 8 nisan 1965 tarihinde imzalanmış işgücü anlaşmasının ellinci yılı vesilesiyle, Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü (IFEA), Galatasaray Üniversitesi'nin işbirliği ile 9 nisan 2015 tarihinde, "Fransa’ya Türk Göçü Üzerine Araştırmacıların Çalışmaları" başlıklı bir çalıştay düzenliyor.
IFEA’daki çalıştay, Fransa’ya Türk göçü konusunda çalışan, Fransa ve Türkiye’deki yükseköğretim ve araştırma kurumlarına kayıtlı doktora ve yüksek lisans öğrencilerinin katılımına açık.
Çalıştayın amacı, Fransa’ya Türk Göçü hakkında farklı disiplinlerin buluştuğu, entellektüel paylaşım ve tartışma platformu oluşturmak olarak belirlenmiş. Çalıştay, IFEA’da, göç olgusuna geniş bir perspektiften bakılmasını destekleyen, "Göçler ve Hareketlilik" adlı araştırma biriminin (Axe de recherche « Migrations et Mobilités ») gelişimi kapsamında düzenleniyor. Çalıştayda gerçekleştirilecek Fransa’ya Türk göçü konusu odaklı sunumlar, Türkiye’ye ilişkin farklı göç olguları üzerine çalışan araştırmacılar tarafından tartışılıyor. Sunum dilleri Fransızca ve Türkçe.
Çalıştayın bilim ve organizasyon komitesinde şu isimler yer alıyor: Hafsa Afailal (Université Rovira i Virgil / Université Galatasaray / IFEA - Axe « Migrations et Mobilités »), Elif Aksaz (IFEA - Axe « Migrations et Mobilités »), Armand Aupiais - L’homme (Université Paris 7 - URMIS / IFEA - Axe « Migrations et Mobilités »), Kristen Biehl (Université Oxford - COMPAS / IFEA-Observatoire urbain d’Istanbul - Axe « Migrations et Mobilités »), Adeline Braux (IFEA - Observatoire du Caucase - Axe « Migrations et Mobilités »), Didem Danış (Université Galatasaray / IFEA - Axe « Migrations et Mobilités »), Clémence Scalbert - Yücel (IFEA - Pôles d’études contemporaines)
Adı geçen çalıştayda şu sunumlar tartışmaya açılıyor:
IFEA’daki çalıştay, Fransa’ya Türk göçü konusunda çalışan, Fransa ve Türkiye’deki yükseköğretim ve araştırma kurumlarına kayıtlı doktora ve yüksek lisans öğrencilerinin katılımına açık.
Çalıştayın amacı, Fransa’ya Türk Göçü hakkında farklı disiplinlerin buluştuğu, entellektüel paylaşım ve tartışma platformu oluşturmak olarak belirlenmiş. Çalıştay, IFEA’da, göç olgusuna geniş bir perspektiften bakılmasını destekleyen, "Göçler ve Hareketlilik" adlı araştırma biriminin (Axe de recherche « Migrations et Mobilités ») gelişimi kapsamında düzenleniyor. Çalıştayda gerçekleştirilecek Fransa’ya Türk göçü konusu odaklı sunumlar, Türkiye’ye ilişkin farklı göç olguları üzerine çalışan araştırmacılar tarafından tartışılıyor. Sunum dilleri Fransızca ve Türkçe.
Çalıştayın bilim ve organizasyon komitesinde şu isimler yer alıyor: Hafsa Afailal (Université Rovira i Virgil / Université Galatasaray / IFEA - Axe « Migrations et Mobilités »), Elif Aksaz (IFEA - Axe « Migrations et Mobilités »), Armand Aupiais - L’homme (Université Paris 7 - URMIS / IFEA - Axe « Migrations et Mobilités »), Kristen Biehl (Université Oxford - COMPAS / IFEA-Observatoire urbain d’Istanbul - Axe « Migrations et Mobilités »), Adeline Braux (IFEA - Observatoire du Caucase - Axe « Migrations et Mobilités »), Didem Danış (Université Galatasaray / IFEA - Axe « Migrations et Mobilités »), Clémence Scalbert - Yücel (IFEA - Pôles d’études contemporaines)
Adı geçen çalıştayda şu sunumlar tartışmaya açılıyor:
27 Mart 2015 Cuma
K. Deniz Pireci - 'Oyun Asla Bitmez!
K. Deniz Pireci - Avatar |
K. Deniz Pireci ilk olarak 2006 yılında sergilenen ve artık Rus bir koleksiyonerde bulunan porselen bebekleriyle, bu kez farklı bir yaklaşımla yeni boyutlar oluşturuyor.
Sanatçı, 2012 Pekin Bienali, 2012 Bakü Bienali ve 2014 Tayvan Bienali’nde de yer alan bu seriden heykel ve yerleştirmelerle sergisinde “Oyun Asla Bitmez!” diyerek geçmişi ve günümüzü sorguluyor.
Deniz Pireci, binlerce hatta on binlerce yıl bozulmadan zamana meydan okuyan bir malzeme olan porseleni, ölümsüzlüğe olan arzunun bir göstergesi olarak yorumluyor.
İktidarın ve muktedir olma arzusunun da ölümsüzlük takıntısından kaynaklandığını düşünen sanatçı; her zaman olduğu gibi sorunları işaret etmekle kalmıyor, izleyiciyi düşünmeye de zorluyor.
Eserlerinde birimden bütüne giden Deniz Pireci; bu serisinde de 3 yıllık bir üretimin sonucu olarak, yüzlerce parçayı bir araya getiriyor.
Atilla Galip Pınar - Öz | Essence
Atilla Galip Pınar - Hafıza | Memory, tuval üzeri akrilik | acrylic on canvas, 135 x 90 cm., 2015 |
Sanatçı, son bir yıl içerisinde ürettiği resimlerinden oluşan sergisinde, çoğunlukla kendi iç yolculuğunun ve varoluş sorgulamalarının yansımalarını izleyiciyle paylaşıyor.
İnsan ve doğa ilişkisini temel alan, duygusal anlamda loş olarak tanımlanabilecek fakat bütünüyle pesimist olmayan bir yaklaşımın görüldüğü eserler, özellikle günümüz insanının maddeselliğe indirgenmiş genel bilinç düzeyine eleştiriler yöneltiyor.
Sanatçıya göre, belki her dönemden daha karmaşık bir karanlığın içerisinde debelenen insanoğlu maddesellikle avunmakta, kısa ömrünü daha da anlamsızlaştırmaktadır.
Kaosun, kısırdöngünün, kötülüğün alabildiğine hüküm sürdüğü günümüz dünyasında insanın yaşam dengesini sürdürebilmesi ise ancak öz-gerçekliğine doğru yönelmesiyle bir nebze mümkün olabilir. Fakat kişinin yapacağı bu yolculukta karşılaşacağı 'şey' muhtemelen beklediği saflıkta ve iyilikte olmayacaktır.
Atilla Galip Pınar, yapıtlarının merkezinde, her zaman olduğu gibi düşünceye ve sorgulamaya, resim dilini ıskalamadan yer veriyor.
* * *
Gallery İlayda will be hosting Atilla Galip Pınar’s 4 th solo show “Essence” between March 6 th- April 12th, 2015.
In his exhibition, which is composed of the paintings that has been created in last one year, the artist is sharing, mostly the reflections of his internal journey and his questioning the existence, with the art viewers.
24 Mart 2015 Salı
Çocuğumu Okula Hazırlıyorum – Materyal Paketi / Ders Kâğıtları CD’si
Göçmen Türk Veliler İçin Veli Akademisi |
Heidelberg Eğitim Bilimleri Üniversitesi (Pädagogische Hochschule Heidelberg) bünyesinde faaliyet gösteren Heidelberg Göç Araştırmaları ve Kültürleraşırı Pedagoji Merkezi (Hei-MaT) ile Baden Türk Okul Birlikleri Dernekleri Federasyonu; T.C. Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın malî desteğiyle 2013 yılı Aralık ayından itibaren "Göçmen Türk Veliler İçin Veli Akademisi" Projesi’ni yürütmeye başladı.
Projenin ana hedefi, Baden Türk Okul Birlikleri Dernekleri Federasyonu ile birlikte, Almanya'nın Baden bölgesinde yaşayan Türkiye kökenli velileri, Alman eğitim sisteminin yapısı, işleyişi ve beklentileri konularında bilgilendirmek, veli hakları ve okulda veli çalışmalarına aktif katılma temelinde kendilerini eğitmek olarak belirlendi.
İlgili proje 30.11.2014 tarihinde nihayetlendi.
Projeyle ilgili ilk geçici sonuçlar "Abschulusskonferenz" başlığıyla düzenlenen Konferans ile 22. Kasım 2014 günü PH Heidelberg'de açıklandı...
Proje kapsamında Prof. Dr. Havva Engin tarafından hazırlanan "Çocuğumu Okula Hazırlıyorum – Materyal Paketi / Ders Kâğıtları CD’si" yayınladı.
CD'de, şu konular ele alınıyor:
Nowruz
[KanalKultur] - Türksoy ve Yunus Emre Enstitüsü ortaklaşa bir etkinlikle Nevruz'u Almanya'nın Köln kentinde 26 mart 2015 günü saat 18:15'da [Stadthalle Köln-Mülheim, Jan-Wellem-Straße 2, 51065 Köln adresinde] ilkbahar şenliği olarak kutluyor.
"Nowruz" ilkbahar şenliğine Yunus Emre Enstitüsü Direktörü Hayati Develi ile Türksoy Genel Sekreteri Dusen Kasseinov'un yanı sıra, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgisiztan, Özbekistan, Türkmenistan, Türkiye, Rusya (Altay, Başkurdistan, Yakutistan, Tataristan, Tuva Özerk Cumhuriyeti...), Moldova (Gagavuzya)'dan sanatçılar ve halk oyunları ekipleri de yer alıyor. [KanalKultur]
"Nowruz" ilkbahar şenliğine Yunus Emre Enstitüsü Direktörü Hayati Develi ile Türksoy Genel Sekreteri Dusen Kasseinov'un yanı sıra, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgisiztan, Özbekistan, Türkmenistan, Türkiye, Rusya (Altay, Başkurdistan, Yakutistan, Tataristan, Tuva Özerk Cumhuriyeti...), Moldova (Gagavuzya)'dan sanatçılar ve halk oyunları ekipleri de yer alıyor. [KanalKultur]
21 Mart 2015 Cumartesi
20 Mart 2015 Cuma
newroz – yeni gün – nevruz
Maria Sezer - "Faili Meçhul Yanık" |
Sergiye şu sanatçılar katkıda bulunuyor:
Endam Acar, Ali Aksakal, Aslımay Altay Göney, Aydan Baktır, Fırat Bingöl, Esra Carus Gülaydın, Ulaş Çibuk, Sakine Çil, Zeynel Doğan, Fırat Erdoğan, Sümbül Eren, Bahattin Eren, Güler Güngör, Şirin İskit, Yücel Kale, Aziz Kanat, Gülsün Karamustafa, Raziye Kubat, Dicle Meşe, Elif Meşe, Ramazan Özcan, Mustafa Özkul, Lerzan Özer, Leyla Sakpınar, Emre Senan, Maria Sezer, Barış Seyitvan, Ferit Turgut.
Lidya Sökmen - Çığlık
Lidya Sökmen "Çığlık" adlı ilk kişisel resim sergisiyle 26 mart - 4 nisan 2015 tarihleri arasında Peker Sanat Evi'nde sanatseverlerle buluşuyor.
Sergide sanatçının ilk duvar resimlerinden son dönem resmine kadar (3 - 10 yaş arasındaki çalışmalarının bütününü kapsayan) işleri yer alıyor.
Lidya Sökmen
2005 yılında Ankara’da doğdu. İlk eğitimini 3 - 4 yaşında Monteseri Kreşi'nde aldı. Daha sonra 5 ve 6 yaşında TED Ankara Koleji Ana Okulu’na devam etti. Halen aynı okulun 4. sınıfını okuyor.
Resme 3 yaşında duvarlarını boyayarak başladı. Resim tutkusuna İbrahim Demirel yönetimindeki Sanat Yapım Galerisi’nde aldığı resim dersleriyle devam etti. 1. ve 2. sergisini yine aynı galeride 2012 ve 2013 yılında karma sergilere katılarak açtı. 3. sergisini 2013 yılında TED Kolejinin congresium salonlarında açtığı okul sergisiyle gerçekleştirdi.
Sergide sanatçının ilk duvar resimlerinden son dönem resmine kadar (3 - 10 yaş arasındaki çalışmalarının bütününü kapsayan) işleri yer alıyor.
Lidya Sökmen
2005 yılında Ankara’da doğdu. İlk eğitimini 3 - 4 yaşında Monteseri Kreşi'nde aldı. Daha sonra 5 ve 6 yaşında TED Ankara Koleji Ana Okulu’na devam etti. Halen aynı okulun 4. sınıfını okuyor.
Resme 3 yaşında duvarlarını boyayarak başladı. Resim tutkusuna İbrahim Demirel yönetimindeki Sanat Yapım Galerisi’nde aldığı resim dersleriyle devam etti. 1. ve 2. sergisini yine aynı galeride 2012 ve 2013 yılında karma sergilere katılarak açtı. 3. sergisini 2013 yılında TED Kolejinin congresium salonlarında açtığı okul sergisiyle gerçekleştirdi.
19 Mart 2015 Perşembe
Çetin Emeç anılıyor...
[KanalKultur] - Beşiktaş Belediyesi, Ustalara Saygı Toplantısı etkinliği çerçevesinde, basın dünyasının saygın ismi Çetin Emeç'i anıyor.
"Çetin Emeç’e Saygı Gecesi" 23 mart 2015 günü Melih Cevdet Anday Sahnesi - Akatlar Kültür Merkezi'nde (İstanbul) saat 20'de başlıyor.
25 yıl önce 7 mart’ta uğradığı silahlı bir saldırı sonucu hayatını yitiren Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç için dostları, sevenleri, meslektaşları Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi’nde bir araya geliyor.
Demokrasiye bağlılıkları ve laik tutumlarından ötürü gazetecilerin ve aydınların hedef alındığı 90’lı yıllarda gazetecilik duruşundan ödün vermeyen, titiz çalışması ve çalışkanlığıyla meslektaşlarına örnek olan Çetin Emeç için gerçekleştirilen saygı gecesini Faruk Şüyün hazırlıyor; Özalp Birol sunuyor. Etkinlikte aralarında Aydın Candabak, Ayşe Kulin, Doğan Hızlan, Enis Berberoğlu, Kenan Sönmezler, Namık Koçak, Nebahat Ercan, Nurcan Akad, Öznur Kalender, Pınar Türenç, Uğur Dündar ve Zeynep Göğüş’ün de bulunduğu konuşmacılar ustayı anlatıyor.
Konuşmaların ardından Çetin Emeç'in kızı Mehveş Emeç Birol davetlilere piyano ile mini bir konser veriyor.
"Çetin Emeç’e Saygı Gecesi" 23 mart 2015 günü Melih Cevdet Anday Sahnesi - Akatlar Kültür Merkezi'nde (İstanbul) saat 20'de başlıyor.
25 yıl önce 7 mart’ta uğradığı silahlı bir saldırı sonucu hayatını yitiren Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç için dostları, sevenleri, meslektaşları Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi’nde bir araya geliyor.
Demokrasiye bağlılıkları ve laik tutumlarından ötürü gazetecilerin ve aydınların hedef alındığı 90’lı yıllarda gazetecilik duruşundan ödün vermeyen, titiz çalışması ve çalışkanlığıyla meslektaşlarına örnek olan Çetin Emeç için gerçekleştirilen saygı gecesini Faruk Şüyün hazırlıyor; Özalp Birol sunuyor. Etkinlikte aralarında Aydın Candabak, Ayşe Kulin, Doğan Hızlan, Enis Berberoğlu, Kenan Sönmezler, Namık Koçak, Nebahat Ercan, Nurcan Akad, Öznur Kalender, Pınar Türenç, Uğur Dündar ve Zeynep Göğüş’ün de bulunduğu konuşmacılar ustayı anlatıyor.
Konuşmaların ardından Çetin Emeç'in kızı Mehveş Emeç Birol davetlilere piyano ile mini bir konser veriyor.
Adnan Turani 90 yaş sergisi - Resimler
[KanalKultur] - Adnan Turani "Resimler" adlı 90 yaş sergisiyle 19 mart 10 nisan 2015 tarihleri arasında Nurol Sanat Galerisi'nde yeniden sanatseverlerle biraraya geliyor.
Adnan Turani
1925'te İstanbul’da doğdu. 1948'de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirdi.
1953-59 yılları arasında Münih, Stuttgart, Hamburg Akademilerinde lisans ve uzmanlık öğrenimini tamamladı.
1959-70 yıllarında Gazi Eğitim Enstitüsü'nde resim öğretmenliği yaptı.
1972'de Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Koordinatörlüğü'nü yürüttü.
1973'te Hacettepe Üniversitesi'nde doktorasını verdi.
1978'de Hacettepe Üniversitesi'nde doçent oldu.
Adnan Turani
1925'te İstanbul’da doğdu. 1948'de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirdi.
1953-59 yılları arasında Münih, Stuttgart, Hamburg Akademilerinde lisans ve uzmanlık öğrenimini tamamladı.
1959-70 yıllarında Gazi Eğitim Enstitüsü'nde resim öğretmenliği yaptı.
1972'de Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Koordinatörlüğü'nü yürüttü.
1973'te Hacettepe Üniversitesi'nde doktorasını verdi.
1978'de Hacettepe Üniversitesi'nde doçent oldu.
Çağrı Saray - Eksilen Zaman | Diminishing Time
Çağrı Saray - "Aile Fotoğrafı | Family Photo", Duratrans Baskı (Işıklı Kutu) | Duratrans Print (Light Box), 100 x 70 cm., 2011 |
"Eksilen Zaman" sergisi Çağrı Saray’ın kimlik sorgulamaları, kişisel bellek, ev-mekân kavramı ve kentsel ortamın toplumsal-siyasal anlamları üstüne kurulu yerleştirme, desen, gravür, fotoğraf ve videolarından oluşuyor.
Sanatçının 1999 - 2015 yılları arasında ürettiği ve sergide bir araya gelen bir dizi çalışma, geçmişe ve günümüze ait verileri dolaysız ve ayrıksı unsurlar olarak ele almak yerine, dizgesel ve birbirini olumlayan tek bir form olarak ortaya koymayı hedefliyor.
Çağrı Saray, belleğinde yer eden, her yeni deneyim ve olayla yeniden inşa ettiği geçmişine toplumsal olaylar bağlamında tekrar bakıyor. Yerel ve küresel yaşam koşullarını sarsan, zorlayıcı politik, ekonomik, sosyal değişimlere ve bu değişimlerin hafızayı nasıl dönüştürdüğüne ya da nasıl eksilttiğine odaklanıyor.
Sanatçının çalışmalarındaki içerik ve biçimler, bu karşı çıkılabilir koşulların çeşitli özellik, süreç ve anlarını titizlikle haritalandırıyor.
18 Mart 2015 Çarşamba
Ümmühan Yörük - İlerisi | Future
Ümmühan Yörük - "Kader Çizgisi Serisi" nakış, çerçeveli 30 x 40 cm., 2014 |
Ümmühan Yörük, Pi Artworks' teki ikinci sergisinde geleceğe duyulan kaygının, maruz kalınan zorunlulukların, geleceğe dair bilinmezliğin hissettirdiklerinden yola çıkıyor. Üretimlerini gündemimin notları diye adlandıran Yörük, bu sergisinde 'bir nesne üreticisi' olarak kendi meselelerini de işin içine katıyor. Dört seriden oluşan sergide kumaşları birleştirerek yaptığı resim ve heykellerin yanısıra hazır nesnelere müdahale ederek oluşturduğu işler de yer alıyor.
Bunu Neden Yapıyorum?/ Varyasyon Serisi, 1964 yılında "sanatçı" olmayan birisi tarafından dekoratif amaçla kullanılmak üzere yapılmış buluntu bir nesneden yola çıkılarak oluşturulmuş. Farklı renk ve desende kumaş parçalarının, 50 cm. çapında kumaş bir yüzey üzerinde, tekrarına dayalı olarak üretilmiş bu nesne, serinin ilk parçası ve biçim olarak serinin geri kalanına referans veriyor. Bu nesnenin seçilmesi ve yorumlanması onun statüsüyle ilgilenmek için değil, sanat üretimlerinde kullanılan hazır / buluntu / dekoratif malzemelerin geleneksel algısını kırmaya çalışan "sanatçı"nın verdiği "çaba"yla, aynı zamanda da bu "çaba"dan vazgeçilmesiyle ilgili.
İstanbul Modern'de Motifler, Temalar ve Yaklaşımlar: Ermenistan ve Türkiye’den Video Sanatı
“Temalar; geçmiş, tarih, bellek, emek, rahatsızlık, doğa ve kültür gibi ortak içerikleri sunar. Tekrarlayıcı bir unsur olan motifler; hareket, mimari, doğa ve bedenin ardındaki fikre odaklanırken bir karşılaşma alanı teşkil eden tavırlar ise Ermenistan ve Türkiye’nin ortak geçmişine, bugününe ve iç içe geçmesi olası geleceklerine; ortak tarih, kültür ve yaşamlarına işaret eder.”
Hrant Dink Vakfı’nın oluşturduğu Türkiye-Ermenistan Burs Programı aracılığıyla 2014 ekim ayından bu yana İstanbul Modern’in küratöryel bölümünde araştırmalarına devam eden Seda Shekoyan, Ermenistan ve Türkiye’deki video sanatı hakkında bir sunum ve video gösterim programı için araştırma yaptı.
Güncel video sanatına odaklanan Artists’ Film International 2014-2015 (Uluslararası Sanatçı Filmleri) programı kapsamında düzenlenen etkinlik, Türkiye ve Ermenistan’dan farklı nesillerden 6 sanatçının 2000 sonrası video üretimleri üzerinden komşu iki coğrafyanın ortak sanatsal meselelerine bakıyor.
Gösterimi yapılacak videolar arasında “Motifler, Temalar ve Yaklaşımlar” başlığı altında üç farklı katmanda karşılaşma sağlamayı hedefleyen Seda Shekoyan, sanat ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi belgesel görüntüler üzerinden araştırıyor.
Hrant Dink Vakfı’nın oluşturduğu Türkiye-Ermenistan Burs Programı aracılığıyla 2014 ekim ayından bu yana İstanbul Modern’in küratöryel bölümünde araştırmalarına devam eden Seda Shekoyan, Ermenistan ve Türkiye’deki video sanatı hakkında bir sunum ve video gösterim programı için araştırma yaptı.
Güncel video sanatına odaklanan Artists’ Film International 2014-2015 (Uluslararası Sanatçı Filmleri) programı kapsamında düzenlenen etkinlik, Türkiye ve Ermenistan’dan farklı nesillerden 6 sanatçının 2000 sonrası video üretimleri üzerinden komşu iki coğrafyanın ortak sanatsal meselelerine bakıyor.
Gösterimi yapılacak videolar arasında “Motifler, Temalar ve Yaklaşımlar” başlığı altında üç farklı katmanda karşılaşma sağlamayı hedefleyen Seda Shekoyan, sanat ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi belgesel görüntüler üzerinden araştırıyor.
2. Dünya Savaşı'nda Türkiye'nin Yahudi Politikası
SALT Galata'da 24 mart 2015 günü saat 18:30'da Nora Şeni, İzzet Bahar ve Corry Guttstadt'ın katılımıyla "2. Dünya Savaşı'nda Türkiye'nin Yahudi Politikası" başlıklı bir konferans düzenleniyor.
Avrupa ülkelerinin yaralı hafızalarıyla yüzleşme süreçlerine odaklanan "Hafıza Politikaları" serisinin sekizinci konferansı, tarihçiler İzzet Bahar ve Corry Guttstadt'ın katılımıyla gerçekleştiriliyor.
Programın bilimsel sorumlusu Nora Şeni'nin moderatörlüğünde düzenlenen konferansta Bahar, "II. Dünya Savaşı'nda Fransa'daki Türk Yahudilerine Ne Oldu?"; Guttstadt ise, "Türkiye, Holokost ve Hafıza" başlıklı birer konuşma yapıyor.
Avrupa ülkelerinin yaralı hafızalarıyla yüzleşme süreçlerine odaklanan "Hafıza Politikaları" serisinin sekizinci konferansı, tarihçiler İzzet Bahar ve Corry Guttstadt'ın katılımıyla gerçekleştiriliyor.
Programın bilimsel sorumlusu Nora Şeni'nin moderatörlüğünde düzenlenen konferansta Bahar, "II. Dünya Savaşı'nda Fransa'daki Türk Yahudilerine Ne Oldu?"; Guttstadt ise, "Türkiye, Holokost ve Hafıza" başlıklı birer konuşma yapıyor.
Ercan Arslan - Hak
Ercan Arslan, "Hak" adını verdiği kişisel resim sergisiyle 7 - 30 nisan 2015 tarihleri arasında Galatea Art Galeri'de sanatseverlerle buluşuyor.
Berlin ve İstanbul’da yaşayan Ercan Arslan,1984’ten bu yana Frankfurt-Oder, Londra, Berlin, Utrecht, İstanbul ... gibi birçok şehirde 70'in üzerinde sergi açtı.
Önay Sözer, sanatçı hakkında şunları kaydediyor:
"Ercan Arslan sergi kataloğunda, yaptığı resimlerin ne bir yorumu ne bir öyküsü olduğunu vurgulayarak sanatını içine yabancı hiçbir şeyin katılmadığı doğrudan doğruya bir görsellikle tanımlamak istiyor.
Sanatçının bu tavrını çağımızın sanatsal sorunlarıyla yakından ilişkili görüyorum.
Sanatçı sanatıyla dünyanın bağımsız yorumunu yapan kişidir ya da öyle olması gerekir. Günümüzde ise buradaki bağımsızlık aynı dünyanın üzerimizde yaptığı politik, ideolojik dünya görüşsel baskılar karşısında çok sorunlu bir hale gelmiş bulunuyor.
Ercan Arslan’ın her türlü yorumun ötesine geçme çabasını bu bağlamda hem bir jest hem de çağımızla ilgili bir semptom, bir belirti olarak anlamaktan yanayım.
Berlin ve İstanbul’da yaşayan Ercan Arslan,1984’ten bu yana Frankfurt-Oder, Londra, Berlin, Utrecht, İstanbul ... gibi birçok şehirde 70'in üzerinde sergi açtı.
Önay Sözer, sanatçı hakkında şunları kaydediyor:
"Ercan Arslan sergi kataloğunda, yaptığı resimlerin ne bir yorumu ne bir öyküsü olduğunu vurgulayarak sanatını içine yabancı hiçbir şeyin katılmadığı doğrudan doğruya bir görsellikle tanımlamak istiyor.
Sanatçının bu tavrını çağımızın sanatsal sorunlarıyla yakından ilişkili görüyorum.
Sanatçı sanatıyla dünyanın bağımsız yorumunu yapan kişidir ya da öyle olması gerekir. Günümüzde ise buradaki bağımsızlık aynı dünyanın üzerimizde yaptığı politik, ideolojik dünya görüşsel baskılar karşısında çok sorunlu bir hale gelmiş bulunuyor.
Ercan Arslan’ın her türlü yorumun ötesine geçme çabasını bu bağlamda hem bir jest hem de çağımızla ilgili bir semptom, bir belirti olarak anlamaktan yanayım.
17 Mart 2015 Salı
Emre Lüle - İçiçe Plastik Duvar Heykelleri | Poli-plastisizm Poly-plasticism
Emre Lüle - Poli Plastik + Ahşap, 180 x 100 cm., 2015 |
Sanat eleştirmeni Sezer Aykan’ın Emre Lüle'nin eserleri ile ilgili şu yorumu kayda alıyor:
"Emre Lüle'nin yapıtlarını son olarak TÜYAP 2014, İstanbul'da gördüm ve inceledim. Bu fuarda daha çok resme, sonra heykele ve bunların yanında fotoğraf ve video yapıtlarına yer verilmişti; tek-tük "yerleştirme (installation)" düzenlenmişti; ama, yüzlercesi arasında, Lüle'nin eserlerine benzeyen herhangi bir sanat eseri yoktu. Emre Lüle, tuval olarak plastik kullanıyordu.
Bilindiği gibi, bir "polimer" olan plastiğin birçok çeşidi bulunuyor; ticarette, bunlara, Plexiglass, Vitroflex, Acrylite, Oroglass, Lucite gibi isimler verilmiş, ve daha çok, endüstriyel ürünler üretilmesinde kullanılıyorlar; saydam, mat, opak olanları var.
13 Mart 2015 Cuma
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Yemek Kültürü
Evliya Çelebi Seyahatname’sinde yer alan gıda maddeleri, yemek adları, mutfak-sofra araç gereçleri ve yiyecek-içecekle ilgili esnaf ve mekânlara dair bilgiler 17. yüzyıl Osmanlı dünyasının ve komşularının yemek kültürü için benzersiz bir veri tabanı oluşturuyor.
Evliya Çelebi elli bir yıllık yolculukları sırasında şaşırtıcı bir titizlikle tam 2.246 gıda maddesi kaydetmiş. Bunlardan 480’i meyve; 303’ü tatlı; 255’i çorba, pilav, kebap turşu vb. yemekler; 241’i içecek; 232’si et, sakatat, tavuk ve yumurta; 193’ü hamur işi ve ekmek; 170’i sebze, tahıl ve baklagiller; 140’ı balık ve deniz mahlûkları; 105’i süt ürünleri; kalan 127’si de yağ, baharat ve çerez türü gıdalar.
Seyyahın olağanüstü hoş ve nüktedan üslubuyla yemeklere dair anlattıkları hem Osmanlı beslenme alışkanlıkları konusunda bildiklerimizi zenginleştirerek destekliyor, hem de bu bilgilerin bir bölümünü yeniden gözden geçirmeye, sorgulamaya ve sofra kültürümüzü daha iyi tanımamıza yardımcı oluyor. Ayrıca bizi İstanbul’un, sarayın, yüksek rütbelilerin mutfaklarından çıkarıp 17. yüzyılın yöresel mutfakları ve “sokak tatları” ile tanıştırıyor.
İstanbul, Trabzon, Bursa, Bitlis, Belgrat, Üsküp, Yanya, Saraybosna, Şam, Kahire, Kırım mutfaklarını ve sokak satıcılarını aktarırken, “Osmanlı mutfağı”nın sadece İstanbul saray mutfağıyla sınırlı olmadığını fısıldıyor, daha geniş bir coğrafyanın ve toplumsal kesimin mutfak anlayışıyla ilgili zengin ipuçları veriyor.
Evliya Çelebi elli bir yıllık yolculukları sırasında şaşırtıcı bir titizlikle tam 2.246 gıda maddesi kaydetmiş. Bunlardan 480’i meyve; 303’ü tatlı; 255’i çorba, pilav, kebap turşu vb. yemekler; 241’i içecek; 232’si et, sakatat, tavuk ve yumurta; 193’ü hamur işi ve ekmek; 170’i sebze, tahıl ve baklagiller; 140’ı balık ve deniz mahlûkları; 105’i süt ürünleri; kalan 127’si de yağ, baharat ve çerez türü gıdalar.
Seyyahın olağanüstü hoş ve nüktedan üslubuyla yemeklere dair anlattıkları hem Osmanlı beslenme alışkanlıkları konusunda bildiklerimizi zenginleştirerek destekliyor, hem de bu bilgilerin bir bölümünü yeniden gözden geçirmeye, sorgulamaya ve sofra kültürümüzü daha iyi tanımamıza yardımcı oluyor. Ayrıca bizi İstanbul’un, sarayın, yüksek rütbelilerin mutfaklarından çıkarıp 17. yüzyılın yöresel mutfakları ve “sokak tatları” ile tanıştırıyor.
İstanbul, Trabzon, Bursa, Bitlis, Belgrat, Üsküp, Yanya, Saraybosna, Şam, Kahire, Kırım mutfaklarını ve sokak satıcılarını aktarırken, “Osmanlı mutfağı”nın sadece İstanbul saray mutfağıyla sınırlı olmadığını fısıldıyor, daha geniş bir coğrafyanın ve toplumsal kesimin mutfak anlayışıyla ilgili zengin ipuçları veriyor.
Cemre
© Yenal Bilge |
Empresyonist akım özelliklerini koruyarak tuvallere aktaran Gönül Engin Yılmaz'ın peyzajları, naturmort ve portreleri, doğayı, yaşadığı şehir İstanbul'u ve derin insan sevgisini yansıtıyor.
Bilim ve sanatın ayrılamaz bir bütün olduğu görüşünde olan Yenal Bilge; tekrarlanamayan, taklit edilemeyen, özgün farklılık yaratan eserlerinde boya formalasyonları ve uygulama teknikleri geliştirdi. Geliştirdiği boya ve uygulama teknikleri ile hareketli, canlı, coşkulu özgün ve farklı eserler ortaya koyuyor. Sanatçı, ebru sanatı ile çağdaş - soyut sanat arasında bir sentez anlayışını benimsiyor.
12 Mart 2015 Perşembe
Ceylan Öztürk - küçük harfli tarih
Ceylan Öztürk, “küçük harfli tarih” isimli 4. kişisel sergisi ile 6 şubat - 14 mart 2015 tarihleri arasında ALAN İstanbul’da sanatseverlerle buluşuyor.
Türkiye çağdaş sanatı içerisinde hem sergi içerikleri hem de enstelasyon ve müdahale işleri ile öne çıkan Ceylan Öztürk, “küçük harfli tarih” başlıklı yeni sergisinde bir tarihçi rolüne bürünüyor ve tarihçinin subjektif bakış açısını referans alarak tarih yazımını sanatçı bireyselliğinde ele alıyor.
Sergideki eserler yöntem denemesi olarak, öznel tarih yazımı ile sanatçının sanatsal pratiği arasındaki benzerlikleri arıyor ve bunları birleştiriyor. Bu eserler kendi içlerinde birer süreci devam ettirirken, belirli sosyal ortamların soyut biçimlerini ve pratiklerini de kopya ederek, sergi içerisinde yeni bir hareket alanı yaratıyor ve izleyenin bu alanda üretken bir biçimde vakit geçirebilmesi için uygun bir ortam oluşturuyor. Sergi süresince izleyicinin de sürece dahil olabileceği bu yeni mekan, ortak bir kullanım alanına dönüşüyor.
Ceylan Öztürk, “küçük harfli tarih”te tarih yazımının subjektif yaklaşımını sanatçı olarak ele almasının yanında konunun ve sürecin devamını sağlarken, sergi alanında sergi ile birlikte devam eden ve süreci devam ettiren bir yapı oluşturuyor. Bu sürece serginin oluşturulma süreci de dahil olurken, sergi geçmişinin kaydı sunuluyor ve öznel tarih yazımı görselleştiriliyor.
Türkiye çağdaş sanatı içerisinde hem sergi içerikleri hem de enstelasyon ve müdahale işleri ile öne çıkan Ceylan Öztürk, “küçük harfli tarih” başlıklı yeni sergisinde bir tarihçi rolüne bürünüyor ve tarihçinin subjektif bakış açısını referans alarak tarih yazımını sanatçı bireyselliğinde ele alıyor.
Sergideki eserler yöntem denemesi olarak, öznel tarih yazımı ile sanatçının sanatsal pratiği arasındaki benzerlikleri arıyor ve bunları birleştiriyor. Bu eserler kendi içlerinde birer süreci devam ettirirken, belirli sosyal ortamların soyut biçimlerini ve pratiklerini de kopya ederek, sergi içerisinde yeni bir hareket alanı yaratıyor ve izleyenin bu alanda üretken bir biçimde vakit geçirebilmesi için uygun bir ortam oluşturuyor. Sergi süresince izleyicinin de sürece dahil olabileceği bu yeni mekan, ortak bir kullanım alanına dönüşüyor.
Ceylan Öztürk, “küçük harfli tarih”te tarih yazımının subjektif yaklaşımını sanatçı olarak ele almasının yanında konunun ve sürecin devamını sağlarken, sergi alanında sergi ile birlikte devam eden ve süreci devam ettiren bir yapı oluşturuyor. Bu sürece serginin oluşturulma süreci de dahil olurken, sergi geçmişinin kaydı sunuluyor ve öznel tarih yazımı görselleştiriliyor.
Süheyla Taşçıer: bakışlarına gizledikleri masumiyeti
Proposte per il nostro millennio: La letteratura italiana tra postmodernismo e globalizzazione | Binyılımız İçin Öneriler: Postmodernizm ve Küreselleşme Arasında İtalyan Edebiyatı
İstanbul Üniversitesi, İtalyan Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, İstanbul İtalyan Kültür Merkezi işbirliğiyle 19 - 20 mart 2015 tarihleri arasında "Proposte per il nostro millennio: La letteratura italiana tra postmodernismo e globalizzazione | Binyılımız için öneriler: Postmodernizm ve küreselleşme arasında İtalyan edebiyatı" başlıklı sempozyumu düzenliyor.
Sempozyum açılış konuşmalarını Esin Gören (İstanbul Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanı), Mustafa Özkan (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı), Federica Ferrari Bravo (İstanbul İtalya Başkonsolosu) ve Maria Luisa Scolari (İstanbul İtalyan Kültür Merkezi Müdür Vekili) yapıyor.
Sempozyum Onur Konuğu Enrico Brizzi'nin "Un altro passato è possibile. L’Epopea Fantastorica Italiana | Başka bir geçmiş mümkündür. İtalyan Alternatif Tarih Destanı" başlıklı konuşmasının ardından düzenlenen 5 oturum ile sempozyum sona eriyor.
İlgili sempozyumda şu sunumlar tartışmaya açılıyor:
Sempozyum açılış konuşmalarını Esin Gören (İstanbul Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanı), Mustafa Özkan (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı), Federica Ferrari Bravo (İstanbul İtalya Başkonsolosu) ve Maria Luisa Scolari (İstanbul İtalyan Kültür Merkezi Müdür Vekili) yapıyor.
Sempozyum Onur Konuğu Enrico Brizzi'nin "Un altro passato è possibile. L’Epopea Fantastorica Italiana | Başka bir geçmiş mümkündür. İtalyan Alternatif Tarih Destanı" başlıklı konuşmasının ardından düzenlenen 5 oturum ile sempozyum sona eriyor.
İlgili sempozyumda şu sunumlar tartışmaya açılıyor:
Ayasofya: Kimlik, Hafıza ve Mekân
Toplumsal Tarih, şubat 2015'te yayınlanan 254. sayısında Nevra Necipoğlu ve Çiğdem Kafescioğlu’nun editörlüğünü yaptığı dosyayla, Bizans’tan bu yana İstanbul’un belleğini kaydeden Ayasofya’ya sayfalarını açıyor.
Giriş yazısının başlığı, dosyanın hazırlanma amacını içinde taşıyor: “Ayasofya: Kimlik, Hafıza ve Mekân Üzerine Binbeşyüz Yıllık Bir Tartışma”.
Buket Kitapçı Bayrı, Hayrettin Yücesoy, Gülru Necipoğlu ve Edhem Eldem’in yazıları yapının tarihsel ve fiziksel olarak geçirdiği değişimi, yüklendiği simgesel anlamdaki dönüşümü farklı açılardan incelerken, Zeynep Ahunbay da bir dünya mirası olan Ayasofya’daki koruma sorunlarının üzerinde duruyor.
Dosya dışı sayfalarda Stefo Benlisoy, “Patrik III. Yuvakim ve Anadolulu Ortodokslar” başlıklı yazısıyla Anadolulu Ortodoksların Patrikhane seçimlerinde neden iki dönem patrik seçilen III. Yuvakim’i destekledikleri sorusunu ortaya atıyor ve bu soruya, sınıfsal ve etnik meseleleri ve Ortodoks ruhban hiyerarşisindeki sorunları göz önünde tutarak cevap arıyor.
“İstanbul’da Rus Arkeoloji Enstitüsü (1897-1914)” başlıklı yazısında Pınar Üre 19. yüzyılda kurulan ve Osmanlı ülkesinde arkeoloji alanında önemli işler yapan Rus enstitüsünün emperyal bir amaçla kuruluşunu, faaliyetlerine hangi motivasyonun yön verdiğini ve bu faaliyetlerin sonuçlarını anlatıyor.
Giriş yazısının başlığı, dosyanın hazırlanma amacını içinde taşıyor: “Ayasofya: Kimlik, Hafıza ve Mekân Üzerine Binbeşyüz Yıllık Bir Tartışma”.
Buket Kitapçı Bayrı, Hayrettin Yücesoy, Gülru Necipoğlu ve Edhem Eldem’in yazıları yapının tarihsel ve fiziksel olarak geçirdiği değişimi, yüklendiği simgesel anlamdaki dönüşümü farklı açılardan incelerken, Zeynep Ahunbay da bir dünya mirası olan Ayasofya’daki koruma sorunlarının üzerinde duruyor.
Dosya dışı sayfalarda Stefo Benlisoy, “Patrik III. Yuvakim ve Anadolulu Ortodokslar” başlıklı yazısıyla Anadolulu Ortodoksların Patrikhane seçimlerinde neden iki dönem patrik seçilen III. Yuvakim’i destekledikleri sorusunu ortaya atıyor ve bu soruya, sınıfsal ve etnik meseleleri ve Ortodoks ruhban hiyerarşisindeki sorunları göz önünde tutarak cevap arıyor.
“İstanbul’da Rus Arkeoloji Enstitüsü (1897-1914)” başlıklı yazısında Pınar Üre 19. yüzyılda kurulan ve Osmanlı ülkesinde arkeoloji alanında önemli işler yapan Rus enstitüsünün emperyal bir amaçla kuruluşunu, faaliyetlerine hangi motivasyonun yön verdiğini ve bu faaliyetlerin sonuçlarını anlatıyor.
Bir Varmış Hiç Yokmuş
"Bir Varmış Hiç Yokmuş" meddah, orta oyunu, Hacivat ve Karagöz gibi geleneksel Türk tiyatrosunun öğeleri ile Anadolu'nun zengin tekerleme, masal ve karakterlerini bir araya getirerek bizlere eşine az rastlanır bir hikâye anlatıyor.
Annesi oğlunu ''Hiç'' almaya gönderir ve vakit kaybetmeden eve dönmesini ister.
Peki, ama nedir bu "Hiç"?
Keloğlan "Hiç" in peşinde öyle hikâyelerle karşılaşır, öyle eğlenceli insanlarla tanışır ki bir ara "Hiç"i bile unutur.
Uzun yolculuğunun sonunda öğrendiği sadece "Hiç"in ne olduğu değil daha birçok kıssadan hissedir.
Işıl Kasapoğlu'nun yazıp sahnelediği oyunun dekor, kostüm ve kuklalarını Karina Cheres tasarladı. Müziği Alper Maral'a ait oyun aynı zamanda bir müzikal.
Annesi oğlunu ''Hiç'' almaya gönderir ve vakit kaybetmeden eve dönmesini ister.
Peki, ama nedir bu "Hiç"?
Keloğlan "Hiç" in peşinde öyle hikâyelerle karşılaşır, öyle eğlenceli insanlarla tanışır ki bir ara "Hiç"i bile unutur.
Uzun yolculuğunun sonunda öğrendiği sadece "Hiç"in ne olduğu değil daha birçok kıssadan hissedir.
Işıl Kasapoğlu'nun yazıp sahnelediği oyunun dekor, kostüm ve kuklalarını Karina Cheres tasarladı. Müziği Alper Maral'a ait oyun aynı zamanda bir müzikal.
Deutsch - Türkische Beziehungen während des Dardanellen Krieges | Çanakkale Savaşı Esnasında Türk - Alman İlişkileri
[KanalKultur] - Çanakkale Savaşı'nın 100, yıldönümü nedeniyle 20 mart 2015 günü saat 18:30'da Köln'de [AZIMUT Hotel Cologne, Hansaring 97, 50670 Köln adresinde] Yunus Emre Enstitüsü tarafından, "Deutsch - Türkische Beziehungen während des Dardanellen Krieges | Çanakkale Savaşı Esnasında Türk - Alman İlişkileri" başlıklı bir panel düzenleniyor.
Panele Prof. Dr. Wilfried Loth (Duisburg-Essen Üniversitesi), Prof. Dr. Paul Leidinger (Münster Westfälische Wilhelms Üniversitesi), Prof. Dr. Mustafa Gencer (Bolu Üniversitesi) ve Dr. habil. Fahri Türk (Trakya Üniversitesi) konuşmacı olarak katılıyor.
Panelin modertörlüğünü Dr. Ahmet Ünalan yapıyor. [KanalKultur]
Panele Prof. Dr. Wilfried Loth (Duisburg-Essen Üniversitesi), Prof. Dr. Paul Leidinger (Münster Westfälische Wilhelms Üniversitesi), Prof. Dr. Mustafa Gencer (Bolu Üniversitesi) ve Dr. habil. Fahri Türk (Trakya Üniversitesi) konuşmacı olarak katılıyor.
Panelin modertörlüğünü Dr. Ahmet Ünalan yapıyor. [KanalKultur]
11 Mart 2015 Çarşamba
Dijital Alanın Küratörlüğü: Yeni Bir Sanat Formunun İcadı
İstanbul Modern’in dünyada öncü rol üstlenen müzelerin yöneticilerini Türkiye’den izleyiciler ile buluşturarak güncel müzecilik alanında yeni bir bilgi paylaşım ağı ve iletişim platformu yaratmak amacıyla 2012 yılında başlattığı program “Müzeler Konuşuyor”, Birleşik Krallık ile devam ediyor.
“Müzeler Konuşuyor: Konuğumuz Birleşik Krallık” programı kapsamında Aralık 2014 – Nisan 2015 tarihleri arasında Birleşik Krallık'tan sekiz sanat müzesinin direktör, küratör ve departman yöneticileri İstanbul’a geliyor. 17 mart 2015 günü CBE Kurucu Direktörü Ruth Mackenzie, "Dijital Alanın Küratörlüğü: Yeni Bir Sanat Formunun İcadı" konusunu irdeliyor.
Dünyanın ilk ulusal halka açık müzesinin kurulmasından itibaren müzecilik alanında öncü rol üstlenmiş olan Britanya müzeleri, kültürel miras alanında birikimlerini yenilikçi yaklaşımlarla birleştiren eşsiz bir tecrübeye sahip.
BBC ve Arts Council England tarafından 2014 yılında kurulan The Space, dünyanın her köşesinde insanların mobil cihazlar, tabletler ve bilgisayarları üzerinden deneyimleyebileceği dijital yapıtlar üretmek üzere farklı disiplinlerden sanatçıları davet ediyor. Kitlelere ulaşmak için yeni yöntemler ve yeni dijital sanat formları yaratmak konusunda sanatçıları desteklen The Space, izleyicileri sanatı yalnızca keyif almak amacıyla tüketen bireylerden ziyade, aktif bir sanat topluluğunun parçası olarak sanat yapıtlarının ortaya çıkmasına katkıda bulunmaya teşvik ediyor.
“Müzeler Konuşuyor: Konuğumuz Birleşik Krallık” programı kapsamında Aralık 2014 – Nisan 2015 tarihleri arasında Birleşik Krallık'tan sekiz sanat müzesinin direktör, küratör ve departman yöneticileri İstanbul’a geliyor. 17 mart 2015 günü CBE Kurucu Direktörü Ruth Mackenzie, "Dijital Alanın Küratörlüğü: Yeni Bir Sanat Formunun İcadı" konusunu irdeliyor.
Dünyanın ilk ulusal halka açık müzesinin kurulmasından itibaren müzecilik alanında öncü rol üstlenmiş olan Britanya müzeleri, kültürel miras alanında birikimlerini yenilikçi yaklaşımlarla birleştiren eşsiz bir tecrübeye sahip.
BBC ve Arts Council England tarafından 2014 yılında kurulan The Space, dünyanın her köşesinde insanların mobil cihazlar, tabletler ve bilgisayarları üzerinden deneyimleyebileceği dijital yapıtlar üretmek üzere farklı disiplinlerden sanatçıları davet ediyor. Kitlelere ulaşmak için yeni yöntemler ve yeni dijital sanat formları yaratmak konusunda sanatçıları desteklen The Space, izleyicileri sanatı yalnızca keyif almak amacıyla tüketen bireylerden ziyade, aktif bir sanat topluluğunun parçası olarak sanat yapıtlarının ortaya çıkmasına katkıda bulunmaya teşvik ediyor.
Nuri İyem Resim Ödülü 10. Yılında
Nuri İyem adına 2006 yılından bu yana gerçekleştirilen “Nuri İyem Resim Ödülü” Resim Yarışması 2015 yılında onuncu kez düzenleniyor.
Yarışmaya katılmak isteyen 18 yaşını doldurmuş, T.C. vatandaşı ressamların; temin edebilecekleri katılım formlarıyla birlikte eserlerini, 08.05.2015 tarihinde saat 10:00’da başlamak üzere 10.05.2015, saat 19.00’a kadar Evin Sanat Galerisi’ne teslim etmeleri gerekiyor.
“Nuri İyem Resim Ödülü 2015” Seçici Kurulu; Cansen Ercan, Emet Güreli, Ümit İyem, Prof. Dr. Erhan Karaesmen, Temür Köran, İrfan Önürmen, Burcu Pelvanoğlu, Ali Şimşek ve Emre Zeytinoğlu’ndan oluşuyor.
Seçici Kurul tarafından ödüle layık görülen sanatçıya 10.000 TL para ödülünün yanısıra “Nuri İyem Resim Ödülü” nü simgeleyen, Prof. Rahmi Aksungur tarafından özel olarak üretilen bronz “heykel” veriliyor.
“Nuri İyem Resim Ödülü”nü alan ve Seçici Kurul tarafından sergilenmeye değer bulunan resimler, Evin Sanat Galerisi’nde 2 Haziran 2015 tarihinde düzenlenecek ödül töreninin ardından, 2 - 16 haziran 2015 tarihleri arasında sergilenecek ve hazırlanacak kapsamlı katalogda bir araya getirilecek.
Yarışmaya katılmak isteyen 18 yaşını doldurmuş, T.C. vatandaşı ressamların; temin edebilecekleri katılım formlarıyla birlikte eserlerini, 08.05.2015 tarihinde saat 10:00’da başlamak üzere 10.05.2015, saat 19.00’a kadar Evin Sanat Galerisi’ne teslim etmeleri gerekiyor.
“Nuri İyem Resim Ödülü 2015” Seçici Kurulu; Cansen Ercan, Emet Güreli, Ümit İyem, Prof. Dr. Erhan Karaesmen, Temür Köran, İrfan Önürmen, Burcu Pelvanoğlu, Ali Şimşek ve Emre Zeytinoğlu’ndan oluşuyor.
Seçici Kurul tarafından ödüle layık görülen sanatçıya 10.000 TL para ödülünün yanısıra “Nuri İyem Resim Ödülü” nü simgeleyen, Prof. Rahmi Aksungur tarafından özel olarak üretilen bronz “heykel” veriliyor.
“Nuri İyem Resim Ödülü”nü alan ve Seçici Kurul tarafından sergilenmeye değer bulunan resimler, Evin Sanat Galerisi’nde 2 Haziran 2015 tarihinde düzenlenecek ödül töreninin ardından, 2 - 16 haziran 2015 tarihleri arasında sergilenecek ve hazırlanacak kapsamlı katalogda bir araya getirilecek.
İsa Çelik - Gibi
İsa Çelik, "Gibi" adlı resim sergisiyle 12 - 29 mart 2015 tarihleri arasında Schneidertempel Sanat Merkezi'nde sanatseverlerle buluşuyor.
İsa Çelik, sergiyle ilgili sanatçı manifestosunda şunları kaleme alıyor:
“Gibi…
İnsan, insanın kurdu mudur?
İki ayağımızın üstüne neden kalktık?
Neden alet yaptık?
Ateşi neden bulduk?
“Güzel günler göreceğiz…” söylevleri yalan mıydı?
Yalandı.
“Mutlu ve refah içinde bir ülke için” mavalları yalan mıydı?
Yalandı.
“Halkımızın mutluluğu için…” nutukları yalan mıydı?
Yalandı.
Hepsi yalandı.
Hepsi yalan.
İsa Çelik, sergiyle ilgili sanatçı manifestosunda şunları kaleme alıyor:
“Gibi…
İnsan, insanın kurdu mudur?
İki ayağımızın üstüne neden kalktık?
Neden alet yaptık?
Ateşi neden bulduk?
“Güzel günler göreceğiz…” söylevleri yalan mıydı?
Yalandı.
“Mutlu ve refah içinde bir ülke için” mavalları yalan mıydı?
Yalandı.
“Halkımızın mutluluğu için…” nutukları yalan mıydı?
Yalandı.
Hepsi yalandı.
Hepsi yalan.
7 Mart 2015 Cumartesi
Şevket Sönmez - Istanbulgrade
Şevket Sönmez - Futuhatfreak, Mixed Media on Paper, 2015 |
Sular ne kadar derin?
Sanatçı Şevket Sönmez 11 mart - 4 nisan 2015 tarihleri arasında Merkur'deki “Istanbulgrade” adlı yeni sergisinde İstanbul Boğazı’nda yalın ayak yürüyerek boy vermeyi deniyor.
Şevket Sönmez kişisel sergisinde insana aynı anda her şeyden yakın ve uzak durabilen İstanbul imgesini rüyalardan kendisine; kendisinden rüyalara doğru yönelerek oluşturmaya çalışıyor. Bu sergideki resimler sahip olma arzusu, hayal, rüya, dokunuş, rüzgâr ve derin akıntıların getirdiği delilikle ilgili. Sanatçı daha önce geliştirdiği büyük boyutlu suluboya çalışma tekniğini bu sergiyle beraber uç noktalara taşıyor. Farklı malzemelerin kullanımından oluşan özgün bir teknik, zengin bir görsel dünyayla buluşuyor. Boğaz manzarası ile bir sokak köpeği, yakın bir arkadaş ve bunların tümü aslında sanatçı için İstanbul’u anlatan birer imge.
Şevket Sönmez’in eserleri, İstanbul denilince akla ilk gelen 'peyzaj' konseptinden uzak resimler.
6 Mart 2015 Cuma
Abdurrahman Kaplan - Palyaçoların Dünyasını Çizmek
Abdurrahman Kaplan - Palyaçolar Dizisinden, tuval üzerine akrilik, 2013 |
“İdoller ve Antik Kentler", "Zübdetü’t-Tevarih", "Sufi Düzenlemeler", "Cennet Cennet Dedikleri", "Süvarinin Türküsü", "Özgür Portreler", "Sokak Müzisyenleri", "Dans ve Müzik", "Padişahların Zaferi", "Bir Zamanlar Kapadokya", "Bir Anadolu Efsanesi" gibi projeler üzerine çalışmalarıyla tanınan sanatçı, "Palyaçolar"la yeniden sanatseverlerin karşısına çıkıyor.
Kaplan, resimlerinde köklerindeki çok boyutlu kültürel çeşitliliğe yönelişi, Batı resim geleneğinin yanı sıra, kendi özgün tavrını ortaya koyuyor.
Abdurrahman Kaplan "Palyaçoların Dünyasını Çizmek" adlı sanatçı manifestosunda şunları kaleme alıyor:
Çocukluk ve ortaöğrenim yıllarımızda zaman zaman gittiğimiz panayır tiyatroları ve sirkler vardı. Buralarda yapılan gösterilerde kendime en yakın bulduğum ve çok sevdiğim oyuncular palyaçolardı. Tavır ve davranışları ile kahkahalarla güldürür, hoşca vakit geçirmemizi sağlar, hepimizi eğlendirirlerdi. Palyaçoların kendilerine özgü rengarenk çeşitli desenlerle bezeli giysileri, başlarındaki değişik ve süslü şapkaları, kocaman pilili yakalıkları, puantiye papyonları, beyaza, pembeye boyalı ağız ve göz çevreleri, yay gibi çizilmiş kaşları, kırmızı, pembe burunları ve benzeri tipik görsellikleri belleğimde çokça yer etmişler. Hepimizin çocukluk yıllarını derinden etkilemiş olan bu süper güldürü emekçileri bana resim yapmak için gerekli coşkuyu serimlediler. Zihnimi renkli ve yaratıcı bir dünya ile doldurdular.
Yeditepe İstanbul
Mustafa Pilevneli |
Yaşayan en değerli Türk izlenimci sanatçılardan Ayhan Türker, Muhsin Kut ve Mustafa Pilevneli’yi buluşturan ‘Yeditepe İstanbul’ başlıklı sergi, 5 - 24 mart 2015 tarihleri arasında Hobi Sanat Galerisi'nde birbirinden farklı teknik, üslup ve yaklaşımlar ile sanatçıların gözündeki İstanbul’u ve izlenimlerini biraraya getiriyor.
"Yeditepe İstanbul" başlıklı sergi, çatılardan İstanbul manzaralarından Boğaz’a, şehrin eski güzelliklerinden Tarihi Yarımada’ya ve eski Kalamış özlemine iki yaka İstanbul’u tüm görkemi ve güzellikleri, dünü ve bugünüyle tek bir galeri mekânına sığdırıyor.
Ayhan Türker’in sakinliği ve yeşiliyle İstanbul’un eski günlerine göz kırpan resimleri, Muhsin Kut’un kendine özgü tekniği ve renkleriyle resmettiği gözden kaçan İstanbul manzaraları ve Mustafa Pilevneli’nin coşkulu renkleri ve tekniğiyle göz kamaştırıcı bir şekilde aktardığı Boğaz ve Kalamış resimleri sanatseverlerle buluşuyor.
5 Mart 2015 Perşembe
Kurdele
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesi ile oluşturulan, kadının kişiliğini, maneviyatını ucuzlaştıran ve basitleştiren düşüncelere karşı, kadın sorunlarına duyarlı sanatçıların eserleri ile oluşturulan "kurdele" sergisi 4 - 31 mart 2015 tarihleri arasında Galatea Art Galeri'de sanatseverlerle buluşuyor.
Sanatçılar: Aylin Çakıner (Fotoğraf), Ayda Aksakal (Heykel), Bengisu Muazzez Kurtuluş (Resim), Bilge Kutlu (Heykel), Demet Güngörür (Heykel), Deniz Gökduman (Resim), Deniz Sağdıç (Resim), Dinçer Güngörür (Heykel), Elif Zeynep Karagöz (Resim), Nalan Türkeri (Resim), Ercan Arslan (Resim), Gamze Duman (Resim), Gökhan Taş (Heykel), Hatice Dönmez (Heykel), Oben Yılmaz (Resim), Reşat Ceylan (Resim), Sibel Niksarlı (Heykel), Suzan Tümkaya (Heykel), Tolga Boztoprak (Resim), Yeşim Ustaoğlu (Seramik)
Performans Sanatçıları: Hilal Kuvvet, Seda Çakmaksoy, Sinem Çubuk
Hatice Dönmez sergi hakkında şunları kaleme alıyor:
"Bir kadın... Darmadağın olmuş ruhuna, kurdeleler bağlanmış. Boynuna, kalbine dolanmış boğuyor... Ayaklarına dolanmış özgürlüğü çalınmış, beline dolanmış namus olmuş alınmış, satılmış,öldürülmüş...’’
Sanatçılar: Aylin Çakıner (Fotoğraf), Ayda Aksakal (Heykel), Bengisu Muazzez Kurtuluş (Resim), Bilge Kutlu (Heykel), Demet Güngörür (Heykel), Deniz Gökduman (Resim), Deniz Sağdıç (Resim), Dinçer Güngörür (Heykel), Elif Zeynep Karagöz (Resim), Nalan Türkeri (Resim), Ercan Arslan (Resim), Gamze Duman (Resim), Gökhan Taş (Heykel), Hatice Dönmez (Heykel), Oben Yılmaz (Resim), Reşat Ceylan (Resim), Sibel Niksarlı (Heykel), Suzan Tümkaya (Heykel), Tolga Boztoprak (Resim), Yeşim Ustaoğlu (Seramik)
Performans Sanatçıları: Hilal Kuvvet, Seda Çakmaksoy, Sinem Çubuk
Hatice Dönmez sergi hakkında şunları kaleme alıyor:
"Bir kadın... Darmadağın olmuş ruhuna, kurdeleler bağlanmış. Boynuna, kalbine dolanmış boğuyor... Ayaklarına dolanmış özgürlüğü çalınmış, beline dolanmış namus olmuş alınmış, satılmış,öldürülmüş...’’
Rahmi Aksungur Heykel Sergisi
Rahmi Aksungur, “Gezi”, kompozit heykel, 250 x 100 x 80 cm., 2014 |
Heykellerinde yalın tasarımları ön plana çıkaran sanatçı, geleneksel malzemenin yanısıra günümüz malzemelerini de tercih ediyor.
Sergilerinde heykel – mekan ilişkisi kurduğu yerleştirmelerinin ortaya çıkardığı fiziksel ve tinsel etkilerle yeni deneyim alanları yaratıyor.
Rahmi Aksungur
1955'te İzmir'de doğdu. 1979 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Heykel Bölümü’nden hazırladığı diploma çalışması ile Üstün Başarı Ödülü'ne layık görülerek mezun oldu.
1983 yılında Heykel Ana Sanat dalında sanatta yeterlilik ve 2000 yılında profesörlük ünvanını aldı.
2001 yılında “Cumhuriyet Tarihi Düzenlemesi Sanat Eserleri Yarışması”nda birincilik ödülü alarak Ankara Devlet Mezarlığı’nda Türkiye'deki ilk büyük kapsamlı heykel düzenlemesi olma özelliğini taşıyan projesini gerçekleştirdi.
On Birinci Yüzyıl Konstantinopolisi’nde Bedeni ve Ruhu Sağaltmak - Sempozyum: Hayat Kısa, Sanat Uzun : Bizans’ta Şifa Sanatı – Yeni Bakışlar
Pera Müzesi, 14 mart 2015 günü "Hayat Kısa, Sanat Uzun : Bizans’ta Şifa Sanatı – Yeni Bakışlar" başlıklı bir sempozyum düzenliyor. Sempozyum "Açılış Konuşması"nı Brigitte Pitarakis yapıyor.
İlgili sempozyumda "Şifaya Dair Algılar ve Endişeler", "Şifa Mabetleri ve Pagan Mirası", "Şifa Mabetleri ve Azizlerin Hayat Öyküleri" ve "Tıbbi Uygulamalar, Şifa ve Hastalık" konu kümelerinde şu bildiriler yer alıyor:
Derek Krueger (Kuzey Carolina, Greensboro Üniversitesi): Bizans’ta Şifa ve Kurtuluş; Frederick Lauritzen (Venedik): On Birinci Yüzyıl Konstantinopolisi’nde Bedeni ve Ruhu Sağaltmak; Christos Merantzas ve Brigitte Pitarakis (Patras Üniversitesi ve CNRS, Paris): Cinlerin Gürültüsünden Cennetin Melodisine: Bizans’ta Şifa; Şehrazat Karagöz (İstanbul Arkeoloji Müzeleri): Gerçekten Efsaneye Hekim Tanrı Asklepios; Philipp Niewöhner (Dumbarton Oaks, Washington, D.C.): Anadolu’nun Şifa Pınarları: Pagan Mirasın Sorunu; Philipp Niewöhner: Şifa Mabetleri ve Azizlerin Hayat Öyküleri; Halûk Çetinkaya (Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul): Konstantinopolis’te Kosmidion; Anna Lampadaridi (CNRS/IRHT, Paris): Yunan Mucize Metinleri Külliyatında Şifa: Trabzonlu Aziz Eugenios Örneği; Petros Bouras-Vallianatos (King’s College, Londra): Geç Bizans’ta Tıbbi Teori ve Uygulamalar; Koray Durak (Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul): Egzotik İlaçlar ve Bizans Tıbbının Gelişimi; F. Arzu Demirel (Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Burdur): İskeletlerden Elde Edilen Veriler Işığında Anadolu Bizans Toplumlarında Sağlık.
Pera Müzesi, Meşrutiyet Caddesi No.65, Tepebaşı - Beyoğlu - 34443 İstanbul; Tel. + 90 212 334 99 00
İlgili sempozyumda "Şifaya Dair Algılar ve Endişeler", "Şifa Mabetleri ve Pagan Mirası", "Şifa Mabetleri ve Azizlerin Hayat Öyküleri" ve "Tıbbi Uygulamalar, Şifa ve Hastalık" konu kümelerinde şu bildiriler yer alıyor:
Derek Krueger (Kuzey Carolina, Greensboro Üniversitesi): Bizans’ta Şifa ve Kurtuluş; Frederick Lauritzen (Venedik): On Birinci Yüzyıl Konstantinopolisi’nde Bedeni ve Ruhu Sağaltmak; Christos Merantzas ve Brigitte Pitarakis (Patras Üniversitesi ve CNRS, Paris): Cinlerin Gürültüsünden Cennetin Melodisine: Bizans’ta Şifa; Şehrazat Karagöz (İstanbul Arkeoloji Müzeleri): Gerçekten Efsaneye Hekim Tanrı Asklepios; Philipp Niewöhner (Dumbarton Oaks, Washington, D.C.): Anadolu’nun Şifa Pınarları: Pagan Mirasın Sorunu; Philipp Niewöhner: Şifa Mabetleri ve Azizlerin Hayat Öyküleri; Halûk Çetinkaya (Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul): Konstantinopolis’te Kosmidion; Anna Lampadaridi (CNRS/IRHT, Paris): Yunan Mucize Metinleri Külliyatında Şifa: Trabzonlu Aziz Eugenios Örneği; Petros Bouras-Vallianatos (King’s College, Londra): Geç Bizans’ta Tıbbi Teori ve Uygulamalar; Koray Durak (Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul): Egzotik İlaçlar ve Bizans Tıbbının Gelişimi; F. Arzu Demirel (Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Burdur): İskeletlerden Elde Edilen Veriler Işığında Anadolu Bizans Toplumlarında Sağlık.
Pera Müzesi, Meşrutiyet Caddesi No.65, Tepebaşı - Beyoğlu - 34443 İstanbul; Tel. + 90 212 334 99 00
Çağdaş Kibeleler
Düşün, kültür, sanat, edebiyat ve iş dünyasını zenginleştiren kadınlar, 9 Mart’ta “Ustalara Saygı”da buluşuyor.
Beşiktaş Belediyesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü özel etkinliği olarak 9 mart 2015 günü saat 19'da Melih Cevdet Anday Sahnesi - Akatlar Kültür Merkezi'nde Çağdaş Kibeleler”e saygı duruşu etkinliği düzenliyor.
Faruk Şüyün’ün hazırladığı ve sunduğu gecede 50. Sanat Yılı’nı kutlayan Dilek Türker, “Âbide-i Aşk / Kuvay-ı Milliye Kadınları 2015" adlı yeni oyunundan bir bölüm sahneliyor. Sanat tarihi ve müzecilik uzmanı Prof. Dr. Filiz Yenişehirlioğlu, ressam Prof. Dr. Nazan Erkmen, minyatür ve performans sanatçısı Günseli Kato gecenin sanatçı kadınları...
Yazar ve çevirmen Sezer Duru ve yazar Ayşe Kilimci ise etkinliğe edebiyat alanından katılacak isimler...
Müzik dünyasından Prof. Dr. Gülper Refiğ, iş dünyasından Yrd. Doç. Dr. Nurdan Tümbek Tekeoğlu’nun konuk olduğu “Çağdaş Kibeleler”e Saygı Duruşu gecesinde artık aramızda olmayan sanat, bilim ve düşün dünyasından alanına damga vurmuş kadınlar da bir dia gösterisi ile anılıyor.
Beşiktaş Belediyesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü özel etkinliği olarak 9 mart 2015 günü saat 19'da Melih Cevdet Anday Sahnesi - Akatlar Kültür Merkezi'nde Çağdaş Kibeleler”e saygı duruşu etkinliği düzenliyor.
Faruk Şüyün’ün hazırladığı ve sunduğu gecede 50. Sanat Yılı’nı kutlayan Dilek Türker, “Âbide-i Aşk / Kuvay-ı Milliye Kadınları 2015" adlı yeni oyunundan bir bölüm sahneliyor. Sanat tarihi ve müzecilik uzmanı Prof. Dr. Filiz Yenişehirlioğlu, ressam Prof. Dr. Nazan Erkmen, minyatür ve performans sanatçısı Günseli Kato gecenin sanatçı kadınları...
Yazar ve çevirmen Sezer Duru ve yazar Ayşe Kilimci ise etkinliğe edebiyat alanından katılacak isimler...
Müzik dünyasından Prof. Dr. Gülper Refiğ, iş dünyasından Yrd. Doç. Dr. Nurdan Tümbek Tekeoğlu’nun konuk olduğu “Çağdaş Kibeleler”e Saygı Duruşu gecesinde artık aramızda olmayan sanat, bilim ve düşün dünyasından alanına damga vurmuş kadınlar da bir dia gösterisi ile anılıyor.
4 Mart 2015 Çarşamba
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türkiye Sinema Tarihi
Toplumsal Tarih Mart 2015'te yayınlanan 255. sayısında Özde Çeliktemel-Thomen’in editörlüğünü yaptığı dosyayla, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e sinemayı mercek altına alıyor. Dosya yazıları Osmanlı’da çekilen ilk filmlerden Manaki Kardeşler’e, sinemanın iktidar ve tarihle ilişkisinden film yıldızı olmak isteyen gençlere verilen öğütlere uzanıyor.
“Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türkiye Sinema Tarihi” başlıklı dosyada Özde Çeliktemel-Thomen, II. Abdülhamid döneminde sinemada denetim ve sansür mekanizmalarını inceliyor. Nezih Erdoğan nitrat filmlerin yol açtığı kazaları, yani küçük çaplı yangınları ve bunlara karşı alınan önlemleri anlatıyor. Saadet Özen, sinemanın tarihle kol kola girişini Manaki Kardeşlerin “Hürriyet” başlıklı film serisi üzerinden örnekliyor. Özge Özyılmaz 1930 ve 40’larda açılan “yıldız yarışmaları”nın mesajlarını, basına yansımaları üzerinden aktarıyor. Esin Paça Cengiz, Türkiye’de sinema, tarih ve temsil ilişkisi üzerine sorular sorup yanıtları tartışıyor.
Dosya dışı sayfalarda Mehmet Ö. Alkan “En Doğru Bildiğimizden Kuşkulanmak” dizisinin onuncu yazısını “İcadından 12 Eylül’e Cumhurbaşkanlığı Forsu ve 16 Türk Devleti Efsanesi” üzerine kuruyor. Alkan, metninde Cumhurbaşkanlığı forsunun hangi motivasyonla “icat” edilip sürdürülegeldiğini anlatıyor; forstaki 16 yıldızla temsil edilen Türk devletlerinin hangileri olduğu konusundaki tartışmaları tarih kitapları ve resmi kurumlarca hazırlanan listelerden izliyor.
“I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusunda Ermeni Askerler” başlıklı yazısında Ayhan Aktar, Meşrutiyet döneminde 1909’da çıkarılan bir kanunla erkek gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarının da askere alınmasından sonra, büyük savaş öncesinde ve savaş sırasındaki Ermeni subay ve askerlerin durumuna eğiliyor.
Rohat Alakom “Kandilli Kız Lisesi’nin İlk Müdiresi Hanna Hindbeck’in Öyküsü” başlıklı yazısında, bundan yaklaşık yüz yıl önce kurulan lisede görev yapan Hanna Hindbeck’in kimliği ve karanlıkta kalmış yaşam öyküsünü yeni bilgiler ışığında aydınlığa kavuşturuyor.
“Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türkiye Sinema Tarihi” başlıklı dosyada Özde Çeliktemel-Thomen, II. Abdülhamid döneminde sinemada denetim ve sansür mekanizmalarını inceliyor. Nezih Erdoğan nitrat filmlerin yol açtığı kazaları, yani küçük çaplı yangınları ve bunlara karşı alınan önlemleri anlatıyor. Saadet Özen, sinemanın tarihle kol kola girişini Manaki Kardeşlerin “Hürriyet” başlıklı film serisi üzerinden örnekliyor. Özge Özyılmaz 1930 ve 40’larda açılan “yıldız yarışmaları”nın mesajlarını, basına yansımaları üzerinden aktarıyor. Esin Paça Cengiz, Türkiye’de sinema, tarih ve temsil ilişkisi üzerine sorular sorup yanıtları tartışıyor.
Dosya dışı sayfalarda Mehmet Ö. Alkan “En Doğru Bildiğimizden Kuşkulanmak” dizisinin onuncu yazısını “İcadından 12 Eylül’e Cumhurbaşkanlığı Forsu ve 16 Türk Devleti Efsanesi” üzerine kuruyor. Alkan, metninde Cumhurbaşkanlığı forsunun hangi motivasyonla “icat” edilip sürdürülegeldiğini anlatıyor; forstaki 16 yıldızla temsil edilen Türk devletlerinin hangileri olduğu konusundaki tartışmaları tarih kitapları ve resmi kurumlarca hazırlanan listelerden izliyor.
“I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusunda Ermeni Askerler” başlıklı yazısında Ayhan Aktar, Meşrutiyet döneminde 1909’da çıkarılan bir kanunla erkek gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarının da askere alınmasından sonra, büyük savaş öncesinde ve savaş sırasındaki Ermeni subay ve askerlerin durumuna eğiliyor.
Rohat Alakom “Kandilli Kız Lisesi’nin İlk Müdiresi Hanna Hindbeck’in Öyküsü” başlıklı yazısında, bundan yaklaşık yüz yıl önce kurulan lisede görev yapan Hanna Hindbeck’in kimliği ve karanlıkta kalmış yaşam öyküsünü yeni bilgiler ışığında aydınlığa kavuşturuyor.
Kadınların Sineması, Kadınların Direnişi, Direnişin Sineması: 13. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali
13. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nin 2015 yılı programı ve Altın Bamya adayları açıklandı. Bu yıl "Kadınların Sineması, Kadınların Direnişi, Direnişin Sineması" temasıyla düzenlenen festival 13 Mart 2015'te, İstanbul’da başlıyor; 27 Nisan’a kadar, 6 ayrı şehirde sürüyor.
Gezici festival 13-22 Mart’ta İstanbul’da, 28-29 Mart'ta Denizli'de, 4-5 Nisan'da Muğla-Bodrum'da, 11-12 Nisan'da Diyarbakır'da, 18-19 Nisan'da Adana'da, 25-26 Nisan'da İzmir'de...
13. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali 13 Mart 2015 Cuma günü, saat 19:00’da Galatasaray Meydanı’ndan Pera Müzesi’ne yapılacak Festival Yürüyüşü ile başlıyor. Festivalde 25 ülkeden, 61 film gösteriliyor. Filmler 'Kadınların Sineması', 'Margarethe von Trotta Toplu Gösterimi', 'Nahid Persson Sarvestani Toplu Gösterimi', 'Kendine Ait Bir Cüzdan', 'Cins, Cinsiyet, Cinsiyetler' ve 'Bedenimiz Bizimdir' adında altı ayrı bölümde seyirciyle buluşuyor. Festival bu yıl önemli konukları da ağırlıyor. 1975'ten bu bu yana çektiği filmlerde güçlü kadın karakterler yaratan Margarethe von Trotta ile buluşma 17 Mart Salı günü İstanbul Modern'de...
Pera Müzesi’nde Mor Kamera Umut Veren Kadın Sinemacı Ödülü’nün de verileceği açılışta "Arkadaşımı Merak Ediyorum" filmi gösteriliyor. Üç yıldır, hem film çözümleri hem de film üretiminde kadının temsili, toplumsal cinsiyet ve eşitlik, pozitif ayrımcılık gibi konularda atölye çalışmaları yapan Bağımsız Kadın İnsiyatifi'nin ilk filmi olan "Arkadaşımı Merak Ediyorum", Gezi Direnişi’nden sonra İzmir’de tutuklanan kadın direnişçilerle dayanışma amacıyla yürüttükleri kampanyayı anlatıyor.
Gezici festival 13-22 Mart’ta İstanbul’da, 28-29 Mart'ta Denizli'de, 4-5 Nisan'da Muğla-Bodrum'da, 11-12 Nisan'da Diyarbakır'da, 18-19 Nisan'da Adana'da, 25-26 Nisan'da İzmir'de...
13. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali 13 Mart 2015 Cuma günü, saat 19:00’da Galatasaray Meydanı’ndan Pera Müzesi’ne yapılacak Festival Yürüyüşü ile başlıyor. Festivalde 25 ülkeden, 61 film gösteriliyor. Filmler 'Kadınların Sineması', 'Margarethe von Trotta Toplu Gösterimi', 'Nahid Persson Sarvestani Toplu Gösterimi', 'Kendine Ait Bir Cüzdan', 'Cins, Cinsiyet, Cinsiyetler' ve 'Bedenimiz Bizimdir' adında altı ayrı bölümde seyirciyle buluşuyor. Festival bu yıl önemli konukları da ağırlıyor. 1975'ten bu bu yana çektiği filmlerde güçlü kadın karakterler yaratan Margarethe von Trotta ile buluşma 17 Mart Salı günü İstanbul Modern'de...
Pera Müzesi’nde Mor Kamera Umut Veren Kadın Sinemacı Ödülü’nün de verileceği açılışta "Arkadaşımı Merak Ediyorum" filmi gösteriliyor. Üç yıldır, hem film çözümleri hem de film üretiminde kadının temsili, toplumsal cinsiyet ve eşitlik, pozitif ayrımcılık gibi konularda atölye çalışmaları yapan Bağımsız Kadın İnsiyatifi'nin ilk filmi olan "Arkadaşımı Merak Ediyorum", Gezi Direnişi’nden sonra İzmir’de tutuklanan kadın direnişçilerle dayanışma amacıyla yürüttükleri kampanyayı anlatıyor.
50 yıl sonra Sinematek internette
"Danışma Kurulu"nda Ahmet Soner, Doç. Dr. Ahmet Gürata, Jak Şalom, Prof. Dr. Funda Başaran, Prof. Dr. Oğuz Makal, Doç. Dr. Gülseren Adaklı, Turan Tanyer ve Ercan Kesal'ın yer aldığı "sinematek.tv” projesi ile on binlerce sayfa sinema yayını, binlerce sinema afişi, sinema üzerine araştırma, makale tez, sözlü tarih kayıtları ve filmler ile 1 Mart 2015 tarihinden itibaren herkesin erişimine açıldı.
Artık, 1900'lerin başından bu yana yayınlanmış sinema ile ilgili dergi ve kitaplara PDF ve elektronik kitap formatı EPUB olarak ulaşmak mümkün.
Sözlü tarih projesi Dijital Bellek'in görüntüleri sinematek.tv adresinden izlenebiliyor. Dijital Bellek ses ve görüntü dosyaları aynı zamanda podcast kanalından da yayınlanıyor.
Sinamatek'te Türk filmi afişleri ve bu afişler hakkında ayrıntılı bilgiler bulunuyor.
Arşiv niteliği olan ve ilk defa Sinematek.tv de yayınlanan 1965-1980 yıllarına ait araştırma dosyaları, sinema doktora tezler ve sinema makaleleri "makale-tez” bölümünde yer alıyor.
Filmler bölümünde sinema klasikleri ve eskilerden özel kısa filmler izlenebilir halde...
Artık, 1900'lerin başından bu yana yayınlanmış sinema ile ilgili dergi ve kitaplara PDF ve elektronik kitap formatı EPUB olarak ulaşmak mümkün.
Sözlü tarih projesi Dijital Bellek'in görüntüleri sinematek.tv adresinden izlenebiliyor. Dijital Bellek ses ve görüntü dosyaları aynı zamanda podcast kanalından da yayınlanıyor.
Sinamatek'te Türk filmi afişleri ve bu afişler hakkında ayrıntılı bilgiler bulunuyor.
Arşiv niteliği olan ve ilk defa Sinematek.tv de yayınlanan 1965-1980 yıllarına ait araştırma dosyaları, sinema doktora tezler ve sinema makaleleri "makale-tez” bölümünde yer alıyor.
Filmler bölümünde sinema klasikleri ve eskilerden özel kısa filmler izlenebilir halde...
2 Mart 2015 Pazartesi
Süheyla Taşçıer: cennette şadan anne oğul doğurdu
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)