Abdurrahman Kaplan - Palyaçolar Dizisinden, tuval üzerine akrilik, 2013 |
“İdoller ve Antik Kentler", "Zübdetü’t-Tevarih", "Sufi Düzenlemeler", "Cennet Cennet Dedikleri", "Süvarinin Türküsü", "Özgür Portreler", "Sokak Müzisyenleri", "Dans ve Müzik", "Padişahların Zaferi", "Bir Zamanlar Kapadokya", "Bir Anadolu Efsanesi" gibi projeler üzerine çalışmalarıyla tanınan sanatçı, "Palyaçolar"la yeniden sanatseverlerin karşısına çıkıyor.
Kaplan, resimlerinde köklerindeki çok boyutlu kültürel çeşitliliğe yönelişi, Batı resim geleneğinin yanı sıra, kendi özgün tavrını ortaya koyuyor.
Abdurrahman Kaplan "Palyaçoların Dünyasını Çizmek" adlı sanatçı manifestosunda şunları kaleme alıyor:
Çocukluk ve ortaöğrenim yıllarımızda zaman zaman gittiğimiz panayır tiyatroları ve sirkler vardı. Buralarda yapılan gösterilerde kendime en yakın bulduğum ve çok sevdiğim oyuncular palyaçolardı. Tavır ve davranışları ile kahkahalarla güldürür, hoşca vakit geçirmemizi sağlar, hepimizi eğlendirirlerdi. Palyaçoların kendilerine özgü rengarenk çeşitli desenlerle bezeli giysileri, başlarındaki değişik ve süslü şapkaları, kocaman pilili yakalıkları, puantiye papyonları, beyaza, pembeye boyalı ağız ve göz çevreleri, yay gibi çizilmiş kaşları, kırmızı, pembe burunları ve benzeri tipik görsellikleri belleğimde çokça yer etmişler. Hepimizin çocukluk yıllarını derinden etkilemiş olan bu süper güldürü emekçileri bana resim yapmak için gerekli coşkuyu serimlediler. Zihnimi renkli ve yaratıcı bir dünya ile doldurdular.
Tüm bu gözlemlerim dizinin özgün biçemini var ederken, hayal dünyamı olumlayan geçmişten bugüne ulaşan görsel güzellikler oldular.
Sanatta derinlerde ve dipte olanları yukarılara çekip çıkarabilmek gerekir. Palyaçoların eğlence dolu bu masalsı sahne önü dünyaları ile, hüznü ve acıyı birlikte yaşadıkları sahne gerisi dünyalarını birlikte ele almak, derinlerde ve dipte olanı yukarılara çıkarma çabası olarak değerlendirilebilir.
Peki bir ressam için iyi sanata varma anlamında nedir bu derinlerde ve dipte olanların başkaca ayrıntıları?
Diziyi çizip boyarken kafamın içinde dolaşan çelişik fikirler beni nasıl bir sanatsal serüvene yöneltiyor?
Buradan çıkaracağım sonuçlar beni hangi doğru estetiğe götürmeli gibi daha bir yığın soru üzerinde düşünmeye başladım.
Korkularımızı, hayallerimizi, mutluluklarımızı, zaaflarımızı, sevgimizi, nefretimizi, heyecanlarımızı, cinselliğimizi bir sanatçı duyarlığı içerisinde, anlamlı ve estetik bir şölene dönüştürebilmek, yaşayan, nefes alan bir sanatçı duruşuyla var ola-bilmek dipte ve derinlerde olanı aramak olsa gerek. Farklılıkları birlikte ele almak, Doğu ve Batı’yı veya öteki dünya kültürlerinin izdüşümlerini aynı tuvalde birlikte deneyimlemek görsel sanatlarda zor ve sancılı olabilir. Ama farklı kültürlerin birlikteliğinden yeni heyecanlar, yeni tatlar yeni konseptler ortaya çıkartılabilir. Bu deneyimleme yeni anlamlar, yeni biçimler ve yeni estetik ilişkilere ulaşmada daha da yarar sağlayabilir.
Gerçek sanat eserinde güçlü bir dinamizim, ateşli bir dışavurumculuk ile, sanatçısının kişisel yanlarının öne çıktığı duygusal bir yoğunluk olması gerekir. Derinde ve dipte olanlara yaklaşmak ve onları yukarılara çıkarmak belki de böyle şeyler olsa gerek. Kültürlerarası köprüleri, tarihsel ve coğrafi bakayaları kendi dünyamızda inşa edebilmek, geçmişi günümüze yeni bir yorumla taşıyabilmek ulusal kültürden uluslararası uygarlığa geçişin köprülerini sanatla görselleştirebilmek ve bunun gibi konular derinlerde ve dipte olanlara ulaşabilmek için gerekli düşünce ve pratikler olsa gerektir diye düşünüyorum.
Palyaçolar dizisinde dinamik bir yapıya ulaşmak için resimlerdeki objelerin / biçimlerin ayrıntılarını önceleyen yanlarını ele aldım. Farklı kompozisyon tekniklerinin denenmesi yoluyla izleyicilerin resmin ortasına odaklanmasını sağlamaya çalıştım. Bazı resimlerde renklerin temsilini ikinci plana atarak siyah-beyaz-gri tonlarla çalışmayı deneyimledim.
Palyaço figürlerinin psikolojik ve fiziksel ifadelendirmelerini, onların ıstıraplı, hüzün dolu gergin dünyalarını ortaya çıkarmaya çalıştım.
Palyaçolar dizisinde öteki dizilerde olduğundan daha başka teknik bir yenilenmeye gittim. Örneğin, 2012 yılında çalıştığım “Bir Anadolu Efsanesi” dizisinde resimlerin yüzeyinde 1,5-2 cm. kalınlığında rölyef etkili estalasyon tuvaller üzerinde fırça kullanarak boya ile “ıslak desen” diyebileceğimiz türden çalışmalar yapmıştım. Burada ise beyaz ve siyah zemin üzerinde, işlerin renkliliklerine vurgu yapan kalın (akrilik) boya katmanlarını üst üste kullanarak rölyef etkili bir boya olayını deneyimledim.
Tüm bu yeni denemelerdeki amacım sanatımın sürekli gelişip yenilenmesine yöneliktir. Bilindiği gibi bir sanatçının sanatının yenilenmesi tekniğinin de yenilenmesi ile olabiliyor. Temaya uygun yeni teknik buluşların yapılması kanımca bir gerekliliktir. Bir sanatçı kırk yıl, elli yıl aynı tekniği uygulayarak kendi resmine zarar vermemelidir. Bu kolaycı ve bilinenlerin tekrarı bir tutum olur. Başarı ile sonlandırdığımız bir teknik dönemi ya da oluşturduğumuz bir üslubu bırakıp, yeni teknik denemeler ve buluşlara gidebilmeliyiz. Bu zorluklara cesurca karşı koyabilmeliyiz. Yoksa bulunmuş bir tekniği sürekli “benim üslubum budur” diyerek yineleyip durmanın gereği de anlamı da yoktur. Dönem dönem farklı buluşlar keşfetmeliyiz ki; gelişmeye, zenginleşmeye, yeni kültürel ve sanatsal güzellikleri yaratmaya açık olalım.
1997 yılı içerisinde palyaçolar ve palyaço ailesi ile ilgili büyük boy bir seri yağlıboya çalışması yapmıştım. Bu resimler İstanbul’da Karsu Sanat Galerisi’nde açtığımız bir sergide ilgiyle karşılanmıştı.(1998). (Bu işlerin bazılarının görselleri benim değişik kitap ve kataloglarımda da yer aldılar.) 2013 yılında diziyi yeniden ele almak arzusu ile yaptığım bu yeni çalışmalar, katalogda bir bölümünün de yer aldığı resimleri ortaya çıkardı.
Bu resimleri çizip boyarken palyaçolar bana hem ölümün soğuk yüzünü, hem de yaşamın en canlı, en renkli sırlarını serimleyen bilge dostlar oldular. Aklımın bir yerlerindeki ölüm meleğinin kovucusu da, yeniden doğuşun iyilik melekleri de hep onlardı. Dizideki resimler bu paskallarla var oldu, beslendi ve büyüdüler. Gizli dünyalarında tarifsiz hüzünlerle sessiz acılar yaşayan bu güldürü ustalarının Cezanne, Picasso, Griss ve daha birçok büyük sanatçının resimlerine konu olması da, onların bu gizem dolu renkli dünyalarının sanatçılara fazlasıyla ilginç geldiğini ve palyaçoların gelecekte de sanatçıların ilgisini çekmeye, onların dostları olmaya devam edeceğini söyleyebilirim.
Büyük-Orta-Küçük 127 parça resimden oluşan palyaçolar; benim de zihinsel, duygusal, sosyal ve fiziksel sağlığıma katkıda bulundular.
Onları çalışırken hayatım olumlandı. Mutlu olma, yaşamı tozpembe görme düşlerim onlarla birlikte olduğum günlerde hep varoldu. Üstümüzde sallanan yalnızlık ve ölümün soğuk yüzünü unuttum gitti. Hayal dünyamdaki içsel ihtiyaç canavarına dur diyecek karşı duruşu onları çizip boyayarak sağlamaya çalıştım. Teslim olmuş, sünepe, korkak, amaçsız bir yaşama karşın; çalışarak, çizip boyayarak karşı durmak benim dünyama daha iyi geldi. Ne de olsa varlıklı olmaya değil, varolmaya ait bir insan olma hayallerime kavuşmak üzereyim. Sağlıcakla kalın, palyaçoların mutluluk dolu dünyalarında kalın..."
Abdurrahman Kaplan
1947'de Karaman'da doğdu. 1967'de İstanbul Çapa Öğretmen Okulu Resim Semineri'ni bitirdi. 1970'te Ankara G.E.E. Resim-İş Bölümü'nden mezun oldu. 1970-72 arasında Konya ve Kırşehir'de resim öğretmenliği yaptı. 1987-1994 ve 2003 yıllarında Adnan Turani, Erol Akyavaş, Sabri Berkel, Zeki Faik İzer, Halil Akdeniz, Ergin inan ve Mürşide İçmeli ile ilgili Türk resminin 7 önemli resim sanatçısını, kendi hazırladığı bir proje ile kitaplaştırdı ve bu sanatçıların monografi kitaplarını yayınladı. 2004'te Merkez Bankası Sanat Koleksiyonu'nun 2 cilt halinde kitaplaştırılmasıyla ilgili projenin kapak, grafik tasarım ve tüm uygulamalarını gerçekleştirdi Halen Ankara'da yaşıyor ve çalışmalarını bu kentte Resim Evi (Müze-Ev-Atölye) adıyla kurduğu mekanlarda sürdürüyor.
Abdurrahman Kaplan - Palyaçoların Dünyasını Çizmek / 6 mart - 2 nisan 2015; Krişna Sanat Merkezi, Kennedy Cad. No: 29/3, Kavaklıdere - Ankara; Tel.: (0312) 418 02 53
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder