Çalışmaları uluslarası ve ulusal karikatür yarışmalarında ödüller kazanan ve karma sergilerde yer alan Oğuz Demir'in ilk kişisel 'Karikatür Sergisi' 3 - 25 şubat 2016 tarihleri arasında Schneidertempel'de sanatseverlerle buluşuyor.
Sergideki işler, sanatçının son 5 yılda yaptığı çalışmalardan oluşuyor.
Sanatçı, karikatürde bir anlatım yolu olarak tercihinin çoğunlukla izleyeni 'güldürmek'ten çok 'rahatsız etmek' olduğunu belirtiyor.
Demir, karikatürlerinde ağırlıkla kapitalizm, tüketim, yönetimler, küresel dönüşüm gibi konuları ele alıyor; günümüz sistemine ayrıksı bir eleştiri getiriyor.
Tekniğini çalışmasının temasının belirlediğini söyleyen Demir; akrilik, ekolin, çini mürekkebi, suluboya gibi farklı malzemeler kullanıyor.
Hint, Çin, Türk minyatür teknikleri ve Asya sanatı, anlatım dili olarak çizerin bazı çalışmalarında etkisini gösteriyor.
insan ve kültüre dair... | twitter: @kanalkultur | instagram: ismailenginhd | facebook: kanalkultur
Bu Blogda Ara
29 Ocak 2016 Cuma
27 Ocak 2016 Çarşamba
Ramuş İpek - Sevgi ve Barış
[KanalKultur] - Doğa ve insan sevgisini, evrendeki barışı simgeleyen objeleri resimde kendine özgü bir üslupla ifade eden Ramus İpek, 'Sevgi ve Barış' isimli solo sergisiyle 7 – 30 ocak 2016 tarihleri arasında Ankara Nurol Sanat Galerisi'nde; 5 – 27 şubat 2016 tarihleri arasında da Bodrum Nurol Sanat Galerisi'nde sanatseverlerle buluşuyor.
Son yedi yılının büyük kısmını Bodrum’da yaşayan Ramuş İpek yeni sergisinde çevresinde gördüğü cansız objelerin zaman içinde doğal aşınımla biçim değiştirmelerinden etkileniyor ve sanatçının tuvalinde bu objeler estetik formlara bürünüyor.
Sanatçı, resimlerinde konu olarak emekçi insanları işliyor; Anadolu kadınının duygusal ve karakteristik özelliklerini ön plana çıkarıyor.
Son yedi yılının büyük kısmını Bodrum’da yaşayan Ramuş İpek yeni sergisinde çevresinde gördüğü cansız objelerin zaman içinde doğal aşınımla biçim değiştirmelerinden etkileniyor ve sanatçının tuvalinde bu objeler estetik formlara bürünüyor.
Sanatçı, resimlerinde konu olarak emekçi insanları işliyor; Anadolu kadınının duygusal ve karakteristik özelliklerini ön plana çıkarıyor.
26 Ocak 2016 Salı
Evin Sanat Galerisi Karma Sergi
Nuri İyem - Toprak Ana, tuval üzeri yağlıboya, 100 x 74 cm., 1972 |
Sergide yer alan eserlerden Nuri İyem’in 1972 yılı imzalı, 'Toprak Ana' isimli eseri başyapıtı değeri taşıyor.
Neş’e Erdok'un 2013 yılında gerçekleştirdiği sergisinden bir portre, Rahmi Aksungur’un ahşap, kompozit ve bronz heykelleri ve Temür Köran’ın büyük ölçekli portre çalışmalarının yanı sıra; Cansen Ercan, Emin Turan, Aylin Zaptçıoğlu, Hakan Cingöz ve Setenay Alpsoy’un, 7 – 15 kasım 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilen ARTIST 2015 / 25. İstanbul Uluslararası Sanat Fuarı’nda da sergilenmiş, yeni eserleri karma serginin bir bölümünü oluşturuyor.
Sergide Hakan Gürsoytrak’ın Aralık ayında gerçekleştirdiği son kişisel sergisi 'KARA Gece Devriyesi'nde sergilenmiş eserlere geniş bir bölüm ayrılıyor. Gecenin karanlığından, sessizliğinden doğup, sanatçının kendisine, atölyesine odaklanan resimler Gürsoytrak’ın eleştirel resimlerine yeni bir teknik ve bakış açısı getiriyor.
25 Ocak 2016 Pazartesi
Serdar Leblebici Resim Sergisi
Serdar Leblebici - Portre serisi, tuval üzeri yağlı boya, 80 x 60 cm., 2015 |
Sanatçının, 2014 yılındaki 'Şehrin Kıyısında' isimli serisinin ardından, bu sergisinde 3 farklı serisinden çalışmalar bulunuyor.
Serdar Leblebici
1961'de İzmir'de doğdu.
1984'te Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Tekstil Tasarımı Anasanat Dalı'ndan mezun oldu. Ressam Yavuz Seçkin ile çalıştı.
SNBA kurumu tarafından; 2006 yılında, 'Resim Dalında Bronz Madalya', 2011 yılında,'20 x 20' Delegasyon sergisi ile 'Gümüş Madalya', 2013 Tunus / Monastir Uluslararası Plastik Sanatlar Festivali'nde ise 'Resim Dalında Büyük Ödül' ile onurlandırıldı.
İmgeyle | Image Still
© Nikolaj Rasmussen - Flores II-02 |
Sanatçılar: Begüm Yamanlar, İsmail Eğler, Elena Lyakir, Şener Soysal, Egemen Tuncer, Fırat Giraygil, İrem Sözen, Nikolaj Rasmussen, Işıl Arısoy Kaya, Erdem Aydın, Can Dağarslanı, Julie Nymann
Fotoğraf kavramının günümüzde ne anlama geldiğini araştıran 'İmgeyle' sergisi, bu konu üzerinde çalışan sanatçıların, fotoğraf ve video mecraları arasındaki sınırları bulanıklaştıran işlerini bir araya getirerek bu mecraların geçirdiği evrimi inceliyor.
'An'ı betimlediği için durağan ve durgun, zaman içerisinde yer aldığı için hareketli ve sonsuz...
Bu iki mecra arasındaki geçişlerin ve kesişme anlarının yarattığı imgesel illüzyonu yeniden yorumlayan sergi, lensin öteki tarafından baktırabilmeyi, izleyiciye 'neye bakıyoruz' sorusundan çok, 'nasıl bakıyoruz' sorusunu sordurmayı amaçlıyor.
24 Ocak 2016 Pazar
22 Ocak 2016 Cuma
Kontaktstudium Migration und Flucht
Das Hei-MaT an der Pädagogischen Hochschule Heidelberg beginnt im April 2016 mit einem neuen Kontaktstudiengang. Hierbei handelt es sich um eine berufsbegleitende Weiterbildung mit Präsenz- und Selbststudienphasen über zwei Semester.
Warum ein Kontaktstudium?
Personen, die im Migrationsbereich arbeiten, sind vielfältigsten Herausforderungen ausgesetzt. Zum einen müssen sie differenziertes Wissen über die Herkunftsländer, Migrationsgründe, aufenthalts- und ausländerrechtliche Bestimmungen, Qualifikationen der Migranten und Asylsuchenden vorliegen haben, zum anderen Expertise darüber besitzen, wie die jeweiligen Personen individuell und ihren Bedarfen entsprechend unterstützt, beraten und in verschiedene Maßnahmen vor Ort in der Kommune integriert werden können. Angesichts der aktuell hoch bleibenden Zahl von Flüchtlingen sind die Anforderungen an Fachkräfte, die im Migrationsbereich tätig sind, nochmals gestiegen.
Das geplante Kontaktstudium setzt sich zum Ziel, die Fachkräfte der Migrationsarbeit entsprechend zu qualifizieren und für die gestiegenen Anforderungen in rechtlichen, sozialen und pädagogischen Feldern handlungskompetent zu machen.
Inhalte des Kontaktstudiums
- Migrationsgeschichte und Migrationssoziologie
- Rechtliche Rahmenbedingungen von Migration, Flucht und Asyl nach Deutschland
- Pädagogische Professionalität in inter-/transkulturellen Kompetenzfeldern
- Sprachförderung Deutsch und Institutionennetze
Personen aus öffentlich-kommunalen Institutionen (öffentlicher Dienst, z.B. Jugendamt, Sozialamt, Gesundheitsamt, Polizei, Beratungsstellen, Migrantenselbstorganisationen etc.), die im Bereich Migration und Flüchtlinge tätig sind sowie Lehrkräfte und weitere Pädagogen aus Bildungsinstitutionen.
Aydan Birdevrim'le Zamana Yolculuk
[KanalKultur] - Teknolojik gelişme sonucunda değişime uğrayan kültürle birlikte doğal olarak daha önce insanın yaşamına giren nesnelerin yerini çağdaşları alıyor. Uzun süre görülmeyen, duyulmayan, konuşulmayan, dokunulmayan nesneler, zamanla unutuluyor.
Aydan Birdevrim, eğitimci ve sanatçı olarak kaybolmuş ya da kaybolmaya yüz tutmuş eserleri, el sanatlarını, gelenekleri tekrar yaşatmak, dün olmadan bugün, bugün olmadan yarın olamayacağı için onları yeni nesillere tanıtmak gerektiğine inanıyor. Bunu yaparken geçmişe özlem içinde düne takılı kalmadan, büyük emeklerle tarihsel süreçte gelişmiş desenlerin, formların deforme edilmeden kullanılmasını vurguluyor; yanlış restorasyonlara dikkat çekmek için, yeni formlar üzerinde desenleri yorum getirmeden kullanıyor.
Aydan Birdevrim'in, 'Zamana Yolculuk' ismini verdiği ve 5 ocak - 5 şubat 2016 tarihleri arasında Gölcük Belediyesi Sanat Galerisi'de sanatverserlerle buluşan sergisinde, eserlerin ana temasını Anadolu kapı tokmakları, minyatürler, çeşitli dönemlere ait çiniler ve gelenekler oluşturuyor.
1981'de beri seramik sanatıyla, son yıllarda da camla uğraşmakta olan sanatçı, camın transparan ve yalın görünüşüne karşın soğuk görünümünden kurtarmak için onu Osmanlı desenleriyle bütünleştirmeye çalışıyor. Böylelikle sıcak ve soğuk dengeyi sağlayarak, camın şeffaflığında desenleri görmek istiyor. Sanatçı, seramik eserlerinde eski ahşaplar, paslı demirler ve zincirlerle birlikte kilitler kullanarak, kapı tokmağının kendi özünü vurguluyor. Kapı tokmaklarının kendine özgü dilini eserlerinde gizemli mesajlar vererek, Anadolu insanının anlatmak istediği ince detayları, inançlarını, korkularını sosyal ve ekonomik yönünü gizemli bir şekilde kapılara yansıtmış olduğu duyarlılığı seramik ve camda yeni formlarda yaşatıyor.
Aydan Birdevrim, eğitimci ve sanatçı olarak kaybolmuş ya da kaybolmaya yüz tutmuş eserleri, el sanatlarını, gelenekleri tekrar yaşatmak, dün olmadan bugün, bugün olmadan yarın olamayacağı için onları yeni nesillere tanıtmak gerektiğine inanıyor. Bunu yaparken geçmişe özlem içinde düne takılı kalmadan, büyük emeklerle tarihsel süreçte gelişmiş desenlerin, formların deforme edilmeden kullanılmasını vurguluyor; yanlış restorasyonlara dikkat çekmek için, yeni formlar üzerinde desenleri yorum getirmeden kullanıyor.
Aydan Birdevrim'in, 'Zamana Yolculuk' ismini verdiği ve 5 ocak - 5 şubat 2016 tarihleri arasında Gölcük Belediyesi Sanat Galerisi'de sanatverserlerle buluşan sergisinde, eserlerin ana temasını Anadolu kapı tokmakları, minyatürler, çeşitli dönemlere ait çiniler ve gelenekler oluşturuyor.
1981'de beri seramik sanatıyla, son yıllarda da camla uğraşmakta olan sanatçı, camın transparan ve yalın görünüşüne karşın soğuk görünümünden kurtarmak için onu Osmanlı desenleriyle bütünleştirmeye çalışıyor. Böylelikle sıcak ve soğuk dengeyi sağlayarak, camın şeffaflığında desenleri görmek istiyor. Sanatçı, seramik eserlerinde eski ahşaplar, paslı demirler ve zincirlerle birlikte kilitler kullanarak, kapı tokmağının kendi özünü vurguluyor. Kapı tokmaklarının kendine özgü dilini eserlerinde gizemli mesajlar vererek, Anadolu insanının anlatmak istediği ince detayları, inançlarını, korkularını sosyal ve ekonomik yönünü gizemli bir şekilde kapılara yansıtmış olduğu duyarlılığı seramik ve camda yeni formlarda yaşatıyor.
21 Ocak 2016 Perşembe
Üryan, Çıplak, Nü - Türk Resminde Bir Modernleşme Öyküsü
İzzet Ziya - Kayıktaki Kız, Zeyno-Muhsin Bilge Koleksiyonu, tuval üzerine pastel, 29,5 x 23,5 cm., yak. 1915 |
Osman Hamdi Bey, Süleyman Seyyid Bey, Halil Paşa, İzzet Ziya Bey, Avni Lifij, Ruhi Arel, İbrahim Çallı, Namık İsmail, Melek Celal Sofu, Cemal Tollu, Zeki Faik İzer, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Fikret Mualla, Leyla Gamsız ve Yüksel Arslan gibi farklı kuşaklardan sanatçılara yer veren “Üryan, Çıplak, Nü: Türk Resminde Bir Modernleşme Öyküsü” sergisi, yüzyıl başında gizli saklı ve tek tük, Cumhuriyet döneminde ise yoğun olarak üretilen nü resimlerin izini sürerek ressamların, çıplaklığın sanatsal temsillerine karşı var olan kültürel direnci aşma çabalarını gözler önüne seriyor. Çıplaklık konusunun, gelenekselden moderne çeşitli dönüşümleri kapsayan tarihsel ve toplumsal süreçler kadar, bireysel hassasiyetleri de içeren oldukça karmaşık bir olgu olarak karşımıza çıktığına dikkat çeken Ahu Antmen “Bu sergi ile nü resmin Türk sanatındaki gelişim evresini ele alırken, bir yandan da ülkemizde Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte sanatçı kimliğinin oluşumunu, kültürel olarak mahremle özdeşleştirilmiş kadın bedenine yönelik cinsellikten arınmış sanatsal bir algı geliştirmenin güçlüklerini, modern kimlik algısında sanat ve nü resim arasında kurulan bağlantıları resimlere bakarak düşünmeyi, düşündürmeyi amaçladık” diyor.
20 Ocak 2016 Çarşamba
Gülgün Başarır - Herhangi Şeyler
[KanalKultur] - Gülgün Başarır, 'Herhangi Şeyler' adını verdiği sol sergisiyle 14 - 31 ocak 2016 tarihleri arasında Galeri Selvin'de sanatverlerle buluşuyor.
Sanatçı, sergi manifestosunda şunları kaydediyor:
'Herhangi şeyler' isimli bu sergimde, birbiri ile ilişkilendirilmiş farklı konuları farklı şekilde ifade etmeyi seçtim.
Donalt Kuspit 'Sanatın Sonu' kitabında, 'Kimi insanlar site adı verilen birbirinin aynısı konutları beğenmediklerini söylüyorlar ama, sanat galerilerindeki birbirinin aynı sıra sıra kutulara hayranlıkla bakıyorlar.' sözü farklı konuları seçmemde yol gösterici oldu. Çünkü ben de galerilerdeki birbirinin aynı resimleri artık görmek istemiyorum. Sanat eseri, bir konunun ömrü billah tekrarı ile değil, sanatçının tuval üzerindeki eyleminin tekrarı ile oluşur.
Sanatçı, sergi manifestosunda şunları kaydediyor:
'Herhangi şeyler' isimli bu sergimde, birbiri ile ilişkilendirilmiş farklı konuları farklı şekilde ifade etmeyi seçtim.
Donalt Kuspit 'Sanatın Sonu' kitabında, 'Kimi insanlar site adı verilen birbirinin aynısı konutları beğenmediklerini söylüyorlar ama, sanat galerilerindeki birbirinin aynı sıra sıra kutulara hayranlıkla bakıyorlar.' sözü farklı konuları seçmemde yol gösterici oldu. Çünkü ben de galerilerdeki birbirinin aynı resimleri artık görmek istemiyorum. Sanat eseri, bir konunun ömrü billah tekrarı ile değil, sanatçının tuval üzerindeki eyleminin tekrarı ile oluşur.
Kadir İnanır’a 21. Türkiye Almanya Film Festivali’nin Onur Ödülü Veriliyor
[KanalKultur] - 4 – 13 mart 2016 tarihleri arasında Türkiye Almanya Film Festivali, sinefilleri 21. kez Nürnberg’e davet ediyor. 2016 yılının programının hazırlanması devam ediyor.
Programın önemli bir parçası olan Onur Ödülü’nün sahibi belirlendi. Festival, 2016 yılında oyuncu Kadir İnanır’a sanatı ile Türkiye sinemasının gelişmesine etkin katkısı ve yaşam boyu başarısı için Onur Ödülü’nü veriyor.
Kadir İnanır’a Onur Ödülü 4 mart’ta Tafelhalle Nürnberg’deki açılış galasında takdim ediliyor. İnanır, 5 mart 2016’da Künstlerhaus K4’te 'Karılar Koğuşu' (Yönetmen: Halit Refiğ, TR, 1990) filminin gösteriminin ardından ise seyirciler ile söyleşiye katılıyor.
Kadir İnanır 1968 yılında ilk kez kamera karşısına çıktıktan sonra kariyerinde hızla yükseldi. 182 sinema filmi ve 11 dizinin başrolünü üstlendi. Ataerkil toplumu veya sınıf çatışmalarını konu eden birçok toplumsal siyasi filmde oynayan İnanır, özellikle Atıf Yılmaz, Şerif Gören veya Ömer Kavur'la çalışmaları sonucunda Türkiye’nin siyasi nitelikli sinemasında etkin oldu..
Türkiye Almanya Film Festivali Onur Ödülleri
Kültürlerarası diyaloga katkıda bulunan sanatçılara Türkiye Almanya Film Festivali tarafından verilen Onur Ödülleri:
Programın önemli bir parçası olan Onur Ödülü’nün sahibi belirlendi. Festival, 2016 yılında oyuncu Kadir İnanır’a sanatı ile Türkiye sinemasının gelişmesine etkin katkısı ve yaşam boyu başarısı için Onur Ödülü’nü veriyor.
Kadir İnanır’a Onur Ödülü 4 mart’ta Tafelhalle Nürnberg’deki açılış galasında takdim ediliyor. İnanır, 5 mart 2016’da Künstlerhaus K4’te 'Karılar Koğuşu' (Yönetmen: Halit Refiğ, TR, 1990) filminin gösteriminin ardından ise seyirciler ile söyleşiye katılıyor.
Kadir İnanır 1968 yılında ilk kez kamera karşısına çıktıktan sonra kariyerinde hızla yükseldi. 182 sinema filmi ve 11 dizinin başrolünü üstlendi. Ataerkil toplumu veya sınıf çatışmalarını konu eden birçok toplumsal siyasi filmde oynayan İnanır, özellikle Atıf Yılmaz, Şerif Gören veya Ömer Kavur'la çalışmaları sonucunda Türkiye’nin siyasi nitelikli sinemasında etkin oldu..
Türkiye Almanya Film Festivali Onur Ödülleri
Kültürlerarası diyaloga katkıda bulunan sanatçılara Türkiye Almanya Film Festivali tarafından verilen Onur Ödülleri:
Birey İçinde Bulunduğu Ses Ortamını Nasıl Algılar? - Günlük Sesler: Sesi Gündelik Hayat Üzerinden Keşfetmek
Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi'nde (ANAMED) 8 ocak 2015 - 20 mart 2015 tarihleri arasında meraklısıyla buluşturulan 'Günlük Sesler: Sesi Gündelik Hayat Üzerinden Keşfetmek' sergisi ziyaretçileri kent yaşamına dair çeşitli seslerin yanı sıra gündelik hayatta dikkatten kaçan seslerle de tanıştırıyor.
Kurgusu ve tasarımı PATTU (Cem Kozar, Işıl Ünal) tarafından üstlenilen sergide, ses tasarımcıları Mine Erkaya ve Ateş Erkoç’un ses yerleştirmeleriyle ziyaretçilere mekân, sokak ve kent gibi farklı ölçeklerde bir soundscape (ses alanı) deneyimi sunuluyor.
Farklı bölümlerden oluşan sergi, 'Birey içinde bulunduğu ses ortamını nasıl algılar?' sorusu ile başlayarak, günün temposunda duymamaya başladığımız seslerin ayrıştırıldığı etkileşimli bir yerleştirmeyle devam ediyor. Bir sonraki bölümde senaryo ve kurgusu Vassilis Danellis’e, hareketli görselleri Hürcan Emre Yılmazer’e ait olan 'Şehirde Başka Bir Gün Daha' adlı ses yerleştirmesinde ise sokakta kaydedilen ses ve efektlerden oluşan bir hikaye ziyaretçilerle buluşturuluyor. Bu bölümde, Dolby Atmos, Extreme Audio ve Pana Film Stüdyoları’nın sponsorluğunda ziyaretçiye gerçekçi ve eşsiz bir soundscape (ses alanı) deneyimi sunuluyor. Sesin üç boyutlu ve dinamik olarak mekânda deneyimlenmesini sağlayan Dolby Atmos teknolojisi Türkiye’de ilk kez bir sergide kullanılıyor.
Kurgusu ve tasarımı PATTU (Cem Kozar, Işıl Ünal) tarafından üstlenilen sergide, ses tasarımcıları Mine Erkaya ve Ateş Erkoç’un ses yerleştirmeleriyle ziyaretçilere mekân, sokak ve kent gibi farklı ölçeklerde bir soundscape (ses alanı) deneyimi sunuluyor.
Farklı bölümlerden oluşan sergi, 'Birey içinde bulunduğu ses ortamını nasıl algılar?' sorusu ile başlayarak, günün temposunda duymamaya başladığımız seslerin ayrıştırıldığı etkileşimli bir yerleştirmeyle devam ediyor. Bir sonraki bölümde senaryo ve kurgusu Vassilis Danellis’e, hareketli görselleri Hürcan Emre Yılmazer’e ait olan 'Şehirde Başka Bir Gün Daha' adlı ses yerleştirmesinde ise sokakta kaydedilen ses ve efektlerden oluşan bir hikaye ziyaretçilerle buluşturuluyor. Bu bölümde, Dolby Atmos, Extreme Audio ve Pana Film Stüdyoları’nın sponsorluğunda ziyaretçiye gerçekçi ve eşsiz bir soundscape (ses alanı) deneyimi sunuluyor. Sesin üç boyutlu ve dinamik olarak mekânda deneyimlenmesini sağlayan Dolby Atmos teknolojisi Türkiye’de ilk kez bir sergide kullanılıyor.
19 Ocak 2016 Salı
Türk Sanatı’nda Kökler ve Temeller
Mıgırdiç Givanian |
Sergide eserleri yer alan sanatçılar arasında Erol Akyavaş, Özdemir Altan, Bedri Baykam, İbrahim Çallı, Nejat Melih Devrim, Şükriye Dikmen, Gürdal Duyar, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Mıgırdiç Givanian, Ara Güler, Nuri İyem, Zeki Faik İzer, Füreyya Koral, Fikret Mualla, Zekai Ormancı, İbrahim Safi, Nusret Suman, Bedia Taran, Burhan Uygur, Adnan Varınca … bulunuyor.
16 Ocak 2016 Cumartesi
Nazan Erkmen'den uluslararası yeni bir başarı: İllüstrasyonları İtalya'da sahnelenen Kız Kulesi Efsanesi'nde
Şimdiye kadar yüzlerce kitap resimleyen, çoğu uluslararası 25 ödüle layık görülen Doğuş Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Nazan Erkmen'in illüstrasyonları İtalya'da sahne dekoru olarak uygulanıyor.
L’Aquilla Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü öğretim üyeleri tarafından Kız Kulesi Efsanesi öyküleri senaryolaştırılıyor, müziği yeniden yapılandırılarak eser halinde sahneye konuluyor.
Kız Kulesi Efsanesi'nde sanatçı-öğretim üyesi Nazan Erkmen tarafından resimlenen efsanenin illüstrasyonları da sahne dekoru oluyor. Üç boyutlu sahne dekorları için efsanenin tümü sanatçı tarafından yeniden resimleniyor ve ayrıca bu resimler bir kitap olarak yayımlanıyor.
Prof. Dr. Nazan Erkmen 2010'de Çırağan Sarayı Kempinski’de 'Bir Bennudur İstanbul' adlı bir sergi açmıştı. Bu illüstrasyon sergisinde çocuklar adeta bir kuşun kanadında gezdiriliyordu. Sergi, İstanbul'un gizemini ve efsanelerini çocuklara tanıtmayı amaçlıyordu. Kız Kulesi Efsanesi'nin illüstreleri de büyük ilgi gören bu sergide yer almıştı.
L’Aquilla Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü öğretim üyeleri tarafından Kız Kulesi Efsanesi öyküleri senaryolaştırılıyor, müziği yeniden yapılandırılarak eser halinde sahneye konuluyor.
Kız Kulesi Efsanesi'nde sanatçı-öğretim üyesi Nazan Erkmen tarafından resimlenen efsanenin illüstrasyonları da sahne dekoru oluyor. Üç boyutlu sahne dekorları için efsanenin tümü sanatçı tarafından yeniden resimleniyor ve ayrıca bu resimler bir kitap olarak yayımlanıyor.
Prof. Dr. Nazan Erkmen 2010'de Çırağan Sarayı Kempinski’de 'Bir Bennudur İstanbul' adlı bir sergi açmıştı. Bu illüstrasyon sergisinde çocuklar adeta bir kuşun kanadında gezdiriliyordu. Sergi, İstanbul'un gizemini ve efsanelerini çocuklara tanıtmayı amaçlıyordu. Kız Kulesi Efsanesi'nin illüstreleri de büyük ilgi gören bu sergide yer almıştı.
15 Ocak 2016 Cuma
Oryantalizm
Pierre-Desire Guillemet (1827-1878) - Çiçek takan kız |
Antik A.Ş., 15 ocak - 15 şubat 2016 tarihleri arasında 'Oryantalizm' adlı sergiyi sanatseverlerle buluşturuyor. Antik Palace’daki sergide Oryantalizm sanatının usta isimlerine ait değerli tablolar meraklısını bekliyor... Sergi, özel koleksiyonlarda yer alan tabloların toplumla paylaşılması ve yeni koleksiyonerlere ışık tutması amacıyla gerçekleştiriliyor.
Üç asır boyunca Batı dünyasında görülen Osmanlı hayranlığının tuvallere yansıması Oryantalist tabloların bir arada sergilenmeleri ve toplumla paylaşılmasının çok önemli olduğunu belirten Antik A.Ş.’nin kurucuları Nurcan ve Turgay Artam, değerli eserlerini paylaşan koleksiyonculara, sanatseverler adına teşekkür ediyor; 'bu eserlerin bir arada görülmesinin büyük bir şans' olduğunu belirtereki tüm sanatseverleri sergiyi görmek için Antik Palace’a davet ediyor. Sergiyi geçekleştiren Nurcan Artam, 'Benzerlerine yurtdışında çok rastlanan eğitici ve bilgilendirme amaçlı koleksiyoner paylaşım sergilerinin Türkiye’de artacağına inanıyorum, koleksiyonlar toplumla paylaşıldıkça değerlenir.' diyor.
Tarihin Sonsuzluğunda: Notre Dame de Sion 160 Yaşında
1872 - Öğrenciler |
Serginin küratörü Saadet Özen şunları söylüyor:
'Sergide, yüz elli kadar fotoğrafın yanı sıra yüz civarında öğrenci defteri, ders kitabı, kıyafet, okulun kendine has geleneklerini yansıtan ödül taçları, kuşaklar, kordonlar tarihî bir perspektifle ziyaretçilere sunuluyor.
160. yıl sergisinin temeli, bundan on yıl önce, 2006’da, okulun yüzellinci yılında yapılmış olan çalışmalara dayanıyor. O tarihte NDS’liler Derneği dönüm noktası sayılabilecek bu yıl dönümünü kurumun geçmişiyle yeni bir bağ kurmak için bir fırsat olarak görmüştü. Notre Dame de Sion, Fransa dışındaki ilk okullarından birini 1856’da, İstanbul’da, o dönemdeki adıyla Pangaltı’da açmıştı. Kuruluşunun yüzellinci yılında okul hâlâ aynı yerdeydi. Okul ondokuzuncu ve yirminci yüzyılın keskin dönemeçlerinde varlığını ve büyük değişimlerden geçmiş olmasına rağmen imgesini nasıl koruyabilmişti? Bu soruya cevap arayan mezunlar Roma’da ve Fransa’da bulunan NDS arşivlerine gitmiş, okulun eski öğretmen ve öğrencileriyle görüşmüş, ayrıca mektup, fotoğraf, karne, kıyafet gibi malzemeyi biraraya getirmişlerdi.
13 Ocak 2016 Çarşamba
12 Ocak 2016 Salı
Türkiye’de Dini Kurumlar, Temsilcileri ve Sosyal Medya - Dini Kurumların Sosyal Medya Deneyimleri
Yeniköy Panayia Rum Ortodoks Kilisesi Vakfı tarafından AB desteğiyle 14 ocak 2016 günü (18:30, Feriköy Ermeni Kilisesi Nazar Şirinoğlu Salonu, Şahadet Sok. No: 13 Feriköy - İstanbul) Türkiye’de Dini Kurumlar, Temsilcileri ve Sosyal Medya - Dini Kurumların Sosyal Medya Deneyimleri konulu panel düzenleniyor.
Panelde Rum, Antakya Ortodoks, Ermeni, Yahudi, Süryani, Protestan, Ezidi, Latin Katolik, Alevi, Sünni cemaatlerden temsilciler kurumlarının sosyal medya tecrübelerini, sosyal medyada nasıl varlık gösterdiklerini paylaşıyor.
Söz konusu panelin açılışını Laki Vingas (Yeniköy Panayia Rum Ortodoks Kilisesi ve Mektebi Vakfı Başkanı) yapıyor. Giriş konuşmacısı ise Erkan Saka (Yrd. Doç. Dr.).
Panelin moderatörlüğünü Av. Rita Ender üstleniyor.
Türkiye’de Dini Kurumlar, Temsilcileri ve Sosyal Medya - Dini Kurumların Sosyal Medya Deneyimleri panelinin konuşmacıları arasında Prof Dr. Elpidoforos Lambriniadis (Bursa Metropoliti, Heybeliada Aya Triada Manastırı Baş Rahibi), Rahip Harutyun Damatyan (Türkiye Ermeni Partikhanesi), Süleyman Bayraktar (Araştırmacı - Yazar), Peder Fetros Gülçe (Süryani Kadim Kilisesi), Dr. Leyla Ferman (Avrupa Ezidi Federasyonu Eş Başkanı), Kayra Akpınar (Protestan Pera Diriliş Kilisesi Vaizi), Buğra Poyraz (Latin Katolik Kilisesi Temsilcisi), Kemal Akgün (Alevi Düşünce Ocağı İl Başkanı) ve Peder Dimitri Doğum (Antakya Ortodoks Kilisesi) bulunuyor.
Panelde Rum, Antakya Ortodoks, Ermeni, Yahudi, Süryani, Protestan, Ezidi, Latin Katolik, Alevi, Sünni cemaatlerden temsilciler kurumlarının sosyal medya tecrübelerini, sosyal medyada nasıl varlık gösterdiklerini paylaşıyor.
Söz konusu panelin açılışını Laki Vingas (Yeniköy Panayia Rum Ortodoks Kilisesi ve Mektebi Vakfı Başkanı) yapıyor. Giriş konuşmacısı ise Erkan Saka (Yrd. Doç. Dr.).
Panelin moderatörlüğünü Av. Rita Ender üstleniyor.
Türkiye’de Dini Kurumlar, Temsilcileri ve Sosyal Medya - Dini Kurumların Sosyal Medya Deneyimleri panelinin konuşmacıları arasında Prof Dr. Elpidoforos Lambriniadis (Bursa Metropoliti, Heybeliada Aya Triada Manastırı Baş Rahibi), Rahip Harutyun Damatyan (Türkiye Ermeni Partikhanesi), Süleyman Bayraktar (Araştırmacı - Yazar), Peder Fetros Gülçe (Süryani Kadim Kilisesi), Dr. Leyla Ferman (Avrupa Ezidi Federasyonu Eş Başkanı), Kayra Akpınar (Protestan Pera Diriliş Kilisesi Vaizi), Buğra Poyraz (Latin Katolik Kilisesi Temsilcisi), Kemal Akgün (Alevi Düşünce Ocağı İl Başkanı) ve Peder Dimitri Doğum (Antakya Ortodoks Kilisesi) bulunuyor.
9 Ocak 2016 Cumartesi
MeMeT Güreli - olağan
MeMeT Güreli - Atölyeden I, Tuval üzeri yağlıboya, 150 x 220 cm., 2015 |
MeMeT Güreli’nin 8. kişisel sergisi 'olağan', 24 aralık 2015 – 14 ocak 2016 tarihleri arasında Evin Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşuyor.
'olağan', kaynağını sanatçının çalışma ortamından (atölye) alıyor ve bir sanat eserinin atölyede başlayan ve sokaklara karışan özerkliğini, bir sanatçının yaşamında atölyenin – veya bir yazarın yaşamında bir çalışma odasının – önemi üzerinden sorgulatıyor.
Emre Zeytinoğlu, 'olağan' sergisi üzerine hazırladığı yazıda atölye kavramından şöyle bahsediyor:
'Bir kez daha söylemeliyiz ki bir atölye demek, sanat yapıtının kendi yeri demektir; doğru, bu resimler ona dikkat çekiyor. Diğer yandan onların her biri atölyenin niteliklerini anlattığı gibi, kendileri de bizzat bir sanat yapıtı halinde sunuluyor: Atölyeyi gösteren, onu yücelten, fakat aynı zamanda o atölyede doğmuş olmakla, özerkliğini yitirmemiş sanat yapıtları bunlar.'
7 Ocak 2016 Perşembe
Ermenice Elyazması Kolofonlar: Elyazması Kolofonlarda Celali İsyanları
Toplumsal Tarih ocak 2016'da yayınlanan 265. sayısında Henry Shapiro’nun '17. Yüzyıl Osmanlı-Ermeni Sosyal ve Entelektüel Tarihine Aralanan Yeni Bir Pencere: Ermenice Elyazması Kolofonlar' başlıklı yazısını kapağa taşıyor. Henry Sapiro, Ermeni rahiplerin yazdığı ve Türkçe tarih yazımında neredeyse hiç yararlanılmamış olan elyazması kolofonlardan örnekler sunuyor.
Sato Moughalian 'Kütahya’dan Kudüs’e: Kudüs’te Ermeni Seramik Ticaretinin Doğuşu' başlıklı yazısında, Kudüs’ün dokusuna işlemiş seramik ustalığının Osmanlı döneminde Kütahya’daki Ermeni zanaatkârlara uzanan köklerinin izini sürüyor.
Sinem Erdoğan '18. Yüzyılda Nakkaşhane Üzerine Belgeler: Sûrname-i Vehbî ve Musavvir İbrahim Çelebi' başlıklı yazısında, 1720 yılında Osmanlı Sarayı’nda düzenlenen şenlik için hazırlanan resimli sûrname kopyalarının üretim süreci hakkında yeni fikirler öne sürüyor.
Sibel Gürses Söğüt 'Osmanlı’nın Modernleşme Sürecinde İstanbul’un Yangın Söndürme Araçları' başlıklı yazısında Osmanlı’da suyun yangınla mücadeledeki yerini ve kurulan su şebekesiyle yangın söndürme konusundaki tasarıları ele alıyor.
Sato Moughalian 'Kütahya’dan Kudüs’e: Kudüs’te Ermeni Seramik Ticaretinin Doğuşu' başlıklı yazısında, Kudüs’ün dokusuna işlemiş seramik ustalığının Osmanlı döneminde Kütahya’daki Ermeni zanaatkârlara uzanan köklerinin izini sürüyor.
Sinem Erdoğan '18. Yüzyılda Nakkaşhane Üzerine Belgeler: Sûrname-i Vehbî ve Musavvir İbrahim Çelebi' başlıklı yazısında, 1720 yılında Osmanlı Sarayı’nda düzenlenen şenlik için hazırlanan resimli sûrname kopyalarının üretim süreci hakkında yeni fikirler öne sürüyor.
Sibel Gürses Söğüt 'Osmanlı’nın Modernleşme Sürecinde İstanbul’un Yangın Söndürme Araçları' başlıklı yazısında Osmanlı’da suyun yangınla mücadeledeki yerini ve kurulan su şebekesiyle yangın söndürme konusundaki tasarıları ele alıyor.
5 Ocak 2016 Salı
Mehmet Sakızcı Kişisel Resim Sergisi
© Mehmet Sakızcı |
Mehmet Sakızcı
1966'da Şanlıurfa'da doğdu. 1996'da Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nden, Prof. Zahit Büyükişleyen Atölyesi'nden fakülte ve bölüm birincisi olarak mezun oldu.
1999'da Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Ana Sanat Dalı'nda Prof. Zafer Gençaydın danışmanlığında “Kuşatılmış Bireyin Plastik İmge Yaratma Sürecinin Çözümlenişi” adlı tez konusuyla yüksek lisansını tamamladı.
4 Ocak 2016 Pazartesi
Taha Baydar - Gibi | As
© Taha Baydar |
Sanatçı, çalışmalarında; edindiği teknik ve tecrübeleri, kendi karakteriyle bağdaştırmaya çalışarak eserlerine şekil veriyor. Doğada varolan amorf formları yorumlayıp, renkle farklı algılar oluşturarak kendini camın akışına bırakıyor.
Taha Baydar
1987'de Eskişehir’de doğdu. 2005 yılında Eskişehir Yunus Emre Anadolu Meslek Lisesi, Otomasyon Bölümü’nden mezun oldu. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Cam Bölümü’nde lisans eğitimini 2009 yılında tamamladı. Paşabahçe ve Yakamoz cam fabrikasında staj eğitimi gördü. Aynı yıl Mimar Sinan Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrenimine başladı. Tasarımcı olarak 1,5 yıl çalıştı. 2010 yılında Cam Ocağı Vakfı’nda Robert Stern’den burslu eğitim aldı. 2011 Eylül itibariyle de Eskişehir Odunpazarı Belediyesi Sıcak Cam Atölyesi’nde sanatçı olarak çalışmalarına devam ediyor.
TED Senfoni Orkestrası Geleneksel Yeni Yıl Konserleri
Kültür ve sanatın destekçisi Türk Eğitim Derneği, müziğin evrensel dilini duyurmak amacıyla her yıl düzenlediği Geleneksel Yeni Yıl Konserleri’nde 2016'da İstanbullu ve Ankaralı müzikseverlerle buluşuyor. Şef Ahmet Ünlü yönetimindeki TED Senfoni Orkestrası, 8 ocak 2016’da İstanbul İş Sanat Konser Salonu’nda, 16 ocak 2016’da ise Ankara MEB Şura Salonu’nda...
TED Senfoni Orkestrası gelenekselleşen yeni yıl konserleri kapsamında 2016'da soprano Esin Talınlı ve tenor Şenol Talınlı eşliğinde eşsiz bir müzik ziyafeti sunuyor..
Öğrencilik yıllarında “TED Ankara Koleji Nefesli Sazlar Orkestrası”nda görev yapan TED Ankara Koleji mezunlarının, 2007 yılında bir araya gelerek kurduğu TED Ankara Koleji Mezunları Orkestrası ilk konserini 2008’de ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde verdi. Mezunlar Orkestrası, 2010 yılından itibaren, bünyesine yaylı enstrümanları katarak senfonik bir yapıya kavuştu ve Türk Eğitim Derneği çatısı altında “TED Senfoni Orkestrası” adını aldı. Orkestranın genel müzik direktörlüğünü Ahmet Ünlü üstleniyor.
TED Senfoni Orkestrası
Profesyonel müzik eğitimi almamış TED Okulları mezunlarından oluşan, Türkiye’nin ilk ve tek amatör senfoni orkestrası olma özelliğini taşıyor. 120 kişilik kadrosuyla TED Senfoni Orkestrası, her yıl geleneksel yeni yıl ve yaz konseri olmak üzere toplam on bir konser verdi. TED Ankara Koleji’nin 80. Yıl Oratoryosu’nu seslendiren orkestra, Türk Eğitim Derneği’nin 85. yılı onuruna düzenlenen “85 dakikada 85. yıl” etkinliğinde de görev aldı. Orkestra ayrıca Zülfü Livaneli, Murat Karahan ve Güvenç Dağüstün gibi seslere eşlik etti ve birçok Türk bestecinin eserlerinin dünya prömiyerini de gerçekleştirdi.
TED Senfoni Orkestrası gelenekselleşen yeni yıl konserleri kapsamında 2016'da soprano Esin Talınlı ve tenor Şenol Talınlı eşliğinde eşsiz bir müzik ziyafeti sunuyor..
Öğrencilik yıllarında “TED Ankara Koleji Nefesli Sazlar Orkestrası”nda görev yapan TED Ankara Koleji mezunlarının, 2007 yılında bir araya gelerek kurduğu TED Ankara Koleji Mezunları Orkestrası ilk konserini 2008’de ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde verdi. Mezunlar Orkestrası, 2010 yılından itibaren, bünyesine yaylı enstrümanları katarak senfonik bir yapıya kavuştu ve Türk Eğitim Derneği çatısı altında “TED Senfoni Orkestrası” adını aldı. Orkestranın genel müzik direktörlüğünü Ahmet Ünlü üstleniyor.
TED Senfoni Orkestrası
Profesyonel müzik eğitimi almamış TED Okulları mezunlarından oluşan, Türkiye’nin ilk ve tek amatör senfoni orkestrası olma özelliğini taşıyor. 120 kişilik kadrosuyla TED Senfoni Orkestrası, her yıl geleneksel yeni yıl ve yaz konseri olmak üzere toplam on bir konser verdi. TED Ankara Koleji’nin 80. Yıl Oratoryosu’nu seslendiren orkestra, Türk Eğitim Derneği’nin 85. yılı onuruna düzenlenen “85 dakikada 85. yıl” etkinliğinde de görev aldı. Orkestra ayrıca Zülfü Livaneli, Murat Karahan ve Güvenç Dağüstün gibi seslere eşlik etti ve birçok Türk bestecinin eserlerinin dünya prömiyerini de gerçekleştirdi.
Şam'da Kayısı
İstanbul ve kentteki sanatçı topluluklarına odaklanarak hareketlilik ve sürgün dönemlerinde sanat üretimini araştıran fanzin ve sergi projesi Şam'da Kayısı, apexart (New York) girişimiyle ve SALT'ın işbirliğinde gerçekleştiriliyor.
Suriye'de savaşın şiddetlenmesinden bu yana milyonlarca kişi ülkeden iltica etmek zorunda kaldı; savaştan kaçanların çoğu Türkiye, Lübnan ve Ürdün'e sığındı. Kamu alanlarını değiştiren bu hareketlilik ve sürgün iklimi, İstanbul gibi büyük kentlerde farklı karşılaşma ve etkileşim ihtimallerini beraberinde getiriyor. Dilek Winchester ve Atıf Akın tarafından bu bağlamda kurgulanan fanzin ve sergi projesi Şam'da Kayısı, André Breton'un "İnsan yoldaş bulmak için yayın yapar!" sözüne göndermeyle, sanatçı yayınları ve fanzinler aracılığıyla çok dilli bir üretim ve paylaşım ortamı yaratmayı hedefliyor. Projenin katılımcıları, fanzin formatını kullanarak gerek kendi deneyimleri temelinde gerekse Cumhuriyet tarihi boyunca İstanbul'u merkeze alan göç dalgalarının etkileri üzerine öneriler sunuyor.
Mevcut durumun olasılıklardan en iyisi olduğu anlamını taşıyan "Bundan iyisi, Şam'da kayısı" ifadesinden hareketle adlandırılan proje, Winchester'ın 2010-2011'de çıkardığı Kayısı Kent A4 fanzininden temel alıyor. Her bir sayısı, aralarında Akın'ın da bulunduğu sanatçıların katkısıyla oluşturulup tasarlanan fanzin, İstanbul'un dört bir yanında PVC kaplama ve fotokopi hizmeti veren seyyar tezgâhlarda çoğaltılarak dağıtılmıştı. Genellikle görmezden gelinen ve kayıt dışı ekonominin bir parçası olan bu işi yapanlar, çoğunlukla Doğu Anadolu'dan, özellikle de kayısısıyla meşhur Malatya'dan İstanbul'a göçmüş kişilerdir.
Suriye'de savaşın şiddetlenmesinden bu yana milyonlarca kişi ülkeden iltica etmek zorunda kaldı; savaştan kaçanların çoğu Türkiye, Lübnan ve Ürdün'e sığındı. Kamu alanlarını değiştiren bu hareketlilik ve sürgün iklimi, İstanbul gibi büyük kentlerde farklı karşılaşma ve etkileşim ihtimallerini beraberinde getiriyor. Dilek Winchester ve Atıf Akın tarafından bu bağlamda kurgulanan fanzin ve sergi projesi Şam'da Kayısı, André Breton'un "İnsan yoldaş bulmak için yayın yapar!" sözüne göndermeyle, sanatçı yayınları ve fanzinler aracılığıyla çok dilli bir üretim ve paylaşım ortamı yaratmayı hedefliyor. Projenin katılımcıları, fanzin formatını kullanarak gerek kendi deneyimleri temelinde gerekse Cumhuriyet tarihi boyunca İstanbul'u merkeze alan göç dalgalarının etkileri üzerine öneriler sunuyor.
Mevcut durumun olasılıklardan en iyisi olduğu anlamını taşıyan "Bundan iyisi, Şam'da kayısı" ifadesinden hareketle adlandırılan proje, Winchester'ın 2010-2011'de çıkardığı Kayısı Kent A4 fanzininden temel alıyor. Her bir sayısı, aralarında Akın'ın da bulunduğu sanatçıların katkısıyla oluşturulup tasarlanan fanzin, İstanbul'un dört bir yanında PVC kaplama ve fotokopi hizmeti veren seyyar tezgâhlarda çoğaltılarak dağıtılmıştı. Genellikle görmezden gelinen ve kayıt dışı ekonominin bir parçası olan bu işi yapanlar, çoğunlukla Doğu Anadolu'dan, özellikle de kayısısıyla meşhur Malatya'dan İstanbul'a göçmüş kişilerdir.
2 Ocak 2016 Cumartesi
9/8 Roman Dansı: Kültür, Kimlik, Dönüşüm ve Yeniden İnşa
'Çingeneler, Çingeneliği sevenler, Çingene gibi olanlar, Çingene doğanlar sıklıkla popülist bir söylemin kaynağı olabiliyor. Çoğu zaman, ‘Keşke Çingene olsaydım,’ diyebiliyor ya da bu ve benzeri cümlelerle isterik bir öykünmeye şahit olabiliyoruz. Hangi Çingene gibi olmak istiyoruz peki? Bir moda yarışmasında kıyafet sunumu esnasında mutlaka ‘göbek attırılan’ o dolgun, egzotik, merak uyandıran, konuştuğunda komik olan Çingene gibi mi? Yoksa kentsel dönüşümle barınma hakkı elinden alınmış, kullanılmış, sahip olmadığı cümlelerle konuşturulmuş, yarınını bilmeyen Çingene gibi mi? Akademinin sadece bir malzeme ve kaynaktan ibaret gördüğü, içine girip tüm anlamlarını lime lime ettiği, zorla aydınlattığı, zorla sevdirdiği ya da nefret ettirdiği o mahallelerde mi yaşamak istiyoruz? Siyasi iktidarın demokratik açılım paketindeki tehlikeli ‘hevallere’ karşı sevimli ‘şoparlar, kızanlar’ mı bizi kendine yakın hissettiren?'
Gonca Girgin tarafından kaleme alınan 9/8 Roman Dansı, Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze Türkiye’deki Çingene-Roman toplulukların dönüşümünü irdeliyor. Bunu hem bireysel ve kolektif anlamlar taşıyan, hem nesne ve özne olabilen, hem de kültürel arşiv niteliğini her koşulda sürdürebilen 'bedenler' ve kültürel sermaye alanı olarak kimliklerin kurulmasında, yıkılmasında ve dönüşmesinde etkin role sahip 'dans' üzerinden yapıyor.
Son dönemde iyiden iyiye küresel ekonomilerin, hızlı kültürel ve toplumsal dönüşümlerin popüler kaynaklarından biri olan Çingene-Roman kimliği, karmaşık bir yapıya sahip. Bu karmaşık yapının sebepleri arasında, hem kimlikle ilgili konuların aidiyet merkezlerinden sapmış olması, hem de tarz ve tercihlerin kolektif görünümleri aracılığıyla üretilen söylemlerin bolluğu sayılabilir.
Gonca Girgin tarafından kaleme alınan 9/8 Roman Dansı, Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze Türkiye’deki Çingene-Roman toplulukların dönüşümünü irdeliyor. Bunu hem bireysel ve kolektif anlamlar taşıyan, hem nesne ve özne olabilen, hem de kültürel arşiv niteliğini her koşulda sürdürebilen 'bedenler' ve kültürel sermaye alanı olarak kimliklerin kurulmasında, yıkılmasında ve dönüşmesinde etkin role sahip 'dans' üzerinden yapıyor.
Son dönemde iyiden iyiye küresel ekonomilerin, hızlı kültürel ve toplumsal dönüşümlerin popüler kaynaklarından biri olan Çingene-Roman kimliği, karmaşık bir yapıya sahip. Bu karmaşık yapının sebepleri arasında, hem kimlikle ilgili konuların aidiyet merkezlerinden sapmış olması, hem de tarz ve tercihlerin kolektif görünümleri aracılığıyla üretilen söylemlerin bolluğu sayılabilir.
1 Ocak 2016 Cuma
hemzemin'de diğerleri
© Ayhan Çetin |
Farklı disiplinlerden ve farklı sosyo-kültürel kaynaklardan beslenen bizler, daha fazla insanı « diğerleri »ni varoluş çabamıza ortak edebilmek ve daha çok insanla ortak bir zeminde buluşabilmek için cepheyi geniş tutmayı amaçladık. Farklı sanat dallarını bir araya getirme amacımız aslında böyle zarif bir kaygının ifadesi. Hemzemin sanat grubunun üyeleri olarak bizler kendi varoluşumuzda başkalarını da duyumsamayı ve « diğerleri » ile hemhal olmayı arzuluyoruz. Muhayyilelerimizi diri tutan imgeleri sizlerle paylaşma isteğimiz bundan. « Diğerleri » ile hemzeminde buluşma arzusu bizler için yalnızca gündelik-pratik bir çaba değil aynı zamanda bir tutku, bir özlem ya da bir tür romans. Hemzemin sanat grubu olarak çok uzun bir yola çıktığımızın farkındayız. Menzile hiçbir zaman varamayacağız belki ama -her yeni sergide- her yeni durakta daha fazla insanı « diğerlerini » heyecanımıza ve varoluşumuza ortak edeceğiz.'
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)