[© Necdet Subaşı - KanalKultur] - Alevi Açılımı çerçevesinde birer ön adım olarak değerlendirilebilecek çalıştaylar, kamuoyunda geniş bir ilgi gördü. Çalıştayların alışılmamış-denenmemiş niteliği konuya ilgi duyan çevrelerde derin bir dikkatle izlendi.
Aslında açılımın olmazsa olmaz birer parçası olarak tasarlan çalıştaylarda amaç, Alevilerin mevcut sorunlarını tam bir netlikte ortaya koymaktı. Bu doğrultuda başta Alevi toplumunun belli başlı eğilimleri olmak üzere, bütün bir kamuoyunun görüş ve düşüncelerini yansıtmak üzere yeni bir temsil alanının oluşturulmasına şiddetle ihtiyaç vardı. Sorunun bilumum paydaşlarını dinlemek gerekiyordu. Sadece Alevileri değil tüm toplumu, eşitlikçi bir müzakereye davet etmek için her şeyden önce önyargılarla şekillenmiş her tür dışlama ve ayrımcılığa karşı ortak bir sorumluluk ve kullanışlı bir dil geliştirmek gerekiyordu. Gerçekleştirilen resmi ve gayrı resmi buluşmalarda amaç, Alevilerin sorunlarının tüm toplumca kavranmasını, hatta derinlemesine hissedilmesini sağlamak ve böylece herkesin sorunun çözümüne katkı sağlamasını sağlamaktı. Çalıştayların genel karakteri içinde akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, medya ve siyaset dünyasından temsilciler, öncelikle söylem düzeyindeki farklılaşmaları esas kabul edilerek müzakereye davet edilmişlerdi.
Çalıştayların huzur içinde sürdürülmesinde Alevi kamuoyunun katkısı her türlü takdirin üzerindedir. Adeta üzerine titrenilerek sürdürülen süreçte Aleviler, sadece Çalıştaylar içinde değil gündelik hayatın değişik kompartımanlarında da fırsat buldukları her seferinde açılıma katkı sağlamaya çalıştılar. Çalıştaylar toplumun birbirini yeterince tanımadığı, birlik ve beraberliğe çok sık vurgu yapılmasına rağmen şimdiye kadar atılan adımları geçiştirmenin ötesine gitmediğini göstermiştir. Bugün artık Aleviler kendileri için en yüksek iyi olarak tasarladıkları taleplerini her fırsatta dile getirmekten geri durmuyorlar. Bu talepler kendi içinde çeşitlilik ve farklılık barındırsa da sorunun gelip dayandığı yer demokrasi ve insan haklarında kilitlenmektedir. Bu kilidin toplumun ortak duyarlılıklarıyla aşılacağında hiç kuşku yoktur. Devletle tartışmalı ilişkiler içinde bugüne kadar varlığını sürdürmeyi başarmış tüm inanç grupları içinde Alevilerin yaşadıklarının emsalsiz olduğunu bugün artık herkes teslim etmektedir.
Bu bağlamda sorunun temel parametrelerinin neler olduğu kadar hangi prosedürlere bağlı kalınarak çözümleneceği de esaslı bir tartışma konusudur. Bütün bunlar çalıştay katılımcılarının entelektüel çabalarına bağlı olarak şekillenmektedir. Başından beri vurgulandığı gibi bu girişimlerde amaç önyargı ve dışlama stratejileriyle biçimlenmiş Alevi algısını dönüştürmek, Aleviler kendilerini nasıl algılıyorsa o doğrultuda bir konsepti hayata geçirmektir. Hiç kuşkusuz bu sunum, her zaman genel toplum ve devletin kıyısında yaşamak zorunda bırakıldığına kani olan bir topluluğun kendi öz çıkarlarını asla ihmal etmemeyi de gerektirir. Bu nedenle gerçekleştirilen çalıştayların nihai amacı eşitliği bozan ya(p)tırımlara artık bir daha olmayacak bir şekilde son vermektir. Bu kararlılık devlet vatandaş ilişkilerinin alışılmış doğasını tartışmaya açmakta, gelenekselleşmiş bir laiklik anlayışının bugün herkes için sıkıntı yaratan boyutlarını yeniden ele almayı ve tartışmayı gerektirmektedir.
Alevilerin örgütsel dağınıklığı, taleplerinde yer yer sınır tanımaz çeşitliliği yansıtan mevcut varlıkları mevcut açılımın gerçekleştirilmesi konusunda hiçbir zaman engel olarak tanımlanmamaktadır. Tüm inanç gruplarında öteden beri var olan ve var olması da pek tabii olan bu çeşitlilik olsa olsa söz konusu grupların cevvaliyetini yansıtabilir. Bununla birlikte bu kargaşanın yarattığı zeminin başta teoloji olmak üzere pek çok konuda ortaya çıkardığı ikilikleri, ikilem ve gerilimleri de toplulukların kendi ararlında çözüme ulaştırmaları beklenmektedir.
Sorunun üzerine kararlılıkla gidildikçe hem ihmal ve göz ardı etmelerin toplumsal meşruiyeti ortadan kalkmakta hem de sorunu bir sermaye olarak kullanmakta beis görmeyen kimi istismarcıların tarihsel miatları dolmaktadır. Süreci doğru anlama ve kavrama konusunda başından beri yeteneksiz, haset, art niyetli çıkışlara sahip kimi istisnai aktörlerin varlığı dikkatlerden kaçmamaktadır. Ancak bu manipülatif hatta provakatif girişimlerin, devlet toplumun seslerine kulaklarını açtıkça, süreci etkilemekten mahrum kalacağından da artık eminiz. Bu nedenle iyi niyet, sabır ve kararlılıktan asla prim vermemek gerekmektedir. [© Necdet Subaşı - KanalKultur]
* Alevi Açılımı Koordinatörü
[10 Aralık 2009]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder