Bu Blogda Ara

15 Ekim 2013 Salı

Kelime Ata: Türkiye Birlik Partisi

[© Kelime Ata - KanalKultur] - Birlik Partisi (BP), farklı kimliklerin ve ideolojilerin kendilerini ifade etmesine olanak tanıyan 27 Mayıs Anayasası'nın oluşturduğu "görece özgürlükçü" bir ortamda "zengin Aleviler" tarafından, Avukat Cemal Özbey'in önderliğinde 17 Ekim 1966'da kuruldu. Partinin en önemli özelliği hem Cumhuriyet tarihinde belli bir inanca mensup olan Alevilere yaslanan ilk parti hem de Alevilerin ilk siyasi deneyimi olmasıydı. Burada ister istemez politik İslamla bir karşılaştırma yapma gereği ortaya çıkıyor. BP, Alevilerin ilk siyasal partisidir ama örneğin kuruluşu Milli Nizam Partisi'ne (MNP) benzememektedir. MNP, Nakşibendi dergahının aldığı kararla ve Nakşibendi kadrolarla ortaya çıkarken, BP'nin kuruluşunda, manevi otorite sayılan Hacıbektaş dergahının önderliği, yönlendirmesi, aktivistliği sözkonusu değildir. Bu da, politikleşmiş Alevilerle siyasal İslam arasında önemli bir ayrım noktasıdır.

Sosyolojik olarak Alevi tabana seslenen ancak Alevilik inancı üzerinden kurgulanan bir toplum ve devlet düzenine taraftar olmayan partinin amblemi, 12 imamı temsil ettiği söylenen 12 yıldız ve Hz. Ali'yi sembolize eden bir aslandı. Partinin 16 kurucusu, Hasan Tahsin Berkman (emekli general), Cemal Özbey (avukat), Feyzullah Ulusoy (avukat, çiftçi), Salim Delikanlı (emekli albay), Tahsin Tosun Sevinç (sendikacı), Mustafa Geygel (müteahhit), Mehmet Güner (İktisatçı), İbrahim Zerze (İşçi), Hüseyin dedekargınoğlu (matbaacı), Hüseyin Günel (müteahhit), Mustafa Topal (doktor), Hüseyin Eren (emekli albay), Arif Kemal Eroğlu (işçi), Mehmet Ali Egeli (İktisatçı), Hüseyin Erkanlı (avukat) ve Faruk Erginsoy (avukat) idi.

Partinin ilk programında resmi siyasetin derin izleri fark ediliyordu. CHP'nin ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 6 ilkesi (cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik, devletçilik ve laiklik) referans alınarak hazırlanan programa göre Birlik Partisi, "reformist, ilerici, Türkçü ve Atatürkçü" idi. "Yeşilin, kızılın ve karanın" karşısındaydı, siyasi yelpazedeki yeri "Kemalizm ilkelerinin yanıbaşı" idi. Sınıflar arasındaki menfaat çatışmalarını gidermeyi öncelikli hedef gören partinin Kemalizm'den ayrıldığı tek nokta, laikliğin uygulanışına getirdiği itirazdı. Alevilerin Diyanet İşleri Teşkilatı'nda neden temsil edilmediği noktasından başlayan bu itirazın gereği olarak Birlik Partisi, Diyanet'in "inanç grupları arasındaki denge ve eşitliği sağlayacak ve bunların inanç ve vicdan özgürlüğüne saygı gösterecek şekilde" teşkilatlandırılmasını talep ediyordu.

İlk Genel Başkan Emekli bir Tuğgeneral olan Hasan Tahsin Berkman'dı. Ekim 1966'dan, Mart 1967'ye kadar genel başkanlık yapan ancak genel başkanlığında "aksiyoner" olmamakla suçlanan Berkman, partililerle yapılan bir toplantısında ABD yanlısı açıklamalar yapınca düşürüldü ve yerine Millet Partisi'nden transfer edilen Hüseyin Balan getirildi. Hüseyin Balan'ın genel başkanlığında gerçekleştirilen 1. Olağan Kongre sonrasında ise parti ilk ciddi bölünmesini yaşadı ve partiden ayrılan sağ eğilimli grup Emekli Kurmay Albay Sadettin Suataç'ın önderliğinde Demokrat Birlik Partisi'ni (DBP) kurdu. Bu partinin kurucuları arasında BP'nin kurucularından Emekli Kurmal Albay Hüseyin Eren de yeralıyordu.

Berkman ve Hüseyin Balan döneminde parti, Alevilerin geleneksel kesimiyle buluştu ve bu buluşmayı Alevilerin manevi önderleri olan dedeler aracılığı ile gerçekleştirdi. Dedeler, partinin örgütlenmesinde aktif roller üstlenirken, halk ozanları örgütlenme sürecinde partinin propagandasını yaptılar. Köylerde yaşayan Alevilerle, köyden kente göç eden ancak Alevi inancının etkilerini taşımaya devam eden kesimlerin partiye ilgi göstermesinde, Hacıbektaş dergahı da kilit rol oynadı. Çünkü, dergahın 1960'lı yıllardaki postnişini Feyzullah Ulusoy, partinin kurucuları arasındaydı. Dergahla parti arasındaki ilişki Berkman'ın Genel Yönetim Kurulu'nda düşürülüp Hüseyin Balan'ın genel başkan seçildiği toplantıdan sonra kesintiye uğrasa da zedelenen bağ, 1969 seçim sürecinde biraz da tabanın baskısıyla yeniden kuruldu.

BP, ilk seçimine 2 Haziran 1968 tarihinde yapılan kısmi senato ve mahalli seçimlerinde girdi. En az 15 ilde örgütlenme şartını yerine getiremediğinden dolayı sadece Alevi nüfusun yoğun illerde belediye başkanlığı, belediye ve il genel meclis üyeliği seçimine giren parti, il genel meclisinde yüzde 1.6 oy aldı. Seçime girdiği 17 ilde toplamda aldığı oy düşük kalsa da partinin kimi illerde gösterdiği başarı dikkat çekiciydi. Amasya'da yüzde 20.7 oy alarak CHP'den sonra üçüncü parti olan Birlik Partisi, Tokat'ta yüzde 16.2, Erzincan'da yüzde 15.6, Çorum'da yüzde 14.5'lik başarı elde etmişti. Yüzde 5'in üzerinde oy aldığı diğer iki il ise Malatya (yüzde 6.8) ve Sivas (yüzde 6.2) idi.

1968 seçimlerinde elde edilen veriler, Birlik Partisi'nin hangi illerde başarılı olabileceğini gösterdi ve 1969 milletvekili seçimleri, bu verileri doğrulayıcı oldu. 12 Ekim 1969 tarihinde yapılan milletvekili seçimlerinde, Hacı Bektaş Veli'nin soyundan geldiklerine inanılan Ulusoy ailesi ve Malatya'nın Ağuçan Ocağı dedelerinden Hüseyin Doğan ailesi üzerinden Alevilerin geleneksel kesimi ile buluşma gerçekleştirildi. Ulusoy ailesinden Kazım Ulusoy Amasya'da, Ali Naki Ulusoy Çorum'da, Yusuf Ulusoy Tokat'ta, Cemalettin Ulusoy da Yozgat'tan liste başı gösterildi. 1965'te Adalet Partisi'nin milletvekili seçilen Hüseyin Doğan'ın oğullarından Kazım Doğan Maraş'ta, Enver Doğan Adıyaman'da liste başı olurken, Mazlum Doğan ise Malatya'da beşinci sıraya konuldu.

Bu seçimde 29 ilde sandık başına giden Birlik Partisi, 12 Ekim 1969 seçimlerinde 8 milletvekili çıkardı ve yüzde 2.8 oy aldı. Amasya'dan Kazım Ulusoy, Tokat'tan Yusuf Ulusoy, Çorum'dan Ali Naki Ulusoy, İstanbul'dan Haydar Özdemir, Malatya'dan Sami İlhan, Ankara'dan Hüseyin Balan, Sivas'tan Mustafa Timisi ve Hüseyin Çınar'ı milletvekili çıkaran BP, nüfusunun tamamına yakınını Kürt Alevilerinin oluşturduğu Tunceli'de ise varlık gösteremedi. Bunun iki nedeni vardı. Birincisi, partinin "Türkçü" söylemi diğeri de Türkiye'de okuma yazma oranının en yüksek olduğu il nüfusunun inanç eksenli olduğu imajına sahip partiyi reddetmesiydi.

Kurulduğu tarihten itibaren iç çatışmaların yaşandığı BP, etkili bir örgütlenme gerçekleştirememesine karşın 1969 seçimlerinde iyi bir başlangıç yaptı ama bu başarı Alevi nüfus dikkate alındığında pek de parlak değildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde grup oluşturulması için yeter sayı olan 10 milletvekilliği bile elde edilememişi ki, bunun en önemli nedenlerinden biri 1960'lı yıllarda Aleviliğin sol bir kimlik edinmesi, özellikle Alevi gençlerin sosyalist hareketlerin içinde kümelenmesiydi.

Aleviliğin sol düşünceyle örtüştürülmesi, Alevilerin partisi olarak doğan Birlik Partisi'nde de yansımasını buldu ve Kasım 1969'da gerçekleştirilen ikinci olağan kongrede Mustafa Timisi'nin seçilmesine olanak sağladı. 1969 Milletvekili Genel Seçimi'nde alınan sonucu başarısız bulan delegelerin yeni bir lider arayışında Sivas milletvekili Timisi, genç ve eğitimli bir siyasetçi olarak öne çıktı ve rakibi Hüseyin balan'ın karşısında kazandığı zaferle Birlik Partisi'nin üçüncü genel başkanı oldu.

Sivaslıların yoğunlaştığı gecekondu mahallesi Tuzluçayır'da oturan ve o tarihte telefonu olmayan tek parlamenter olan Timisi'nin partiye dinamizm kazandıracağı ve bir açılım getireceği daha ilk açıklamasında anlaşıldı. Timisi, Alevilerin inançlarından dolayı horlandığını belirtirken, BP'nin mezhepçi bir parti olmadığını vurguladı ve "kişisel faaliyetler yerine kadro çalışması" yapılacağını, "parti politikalarının halka intikali"nin sağlanacağını açıklayıp aydınları partiye davet etti.

Timisi'nin genel başkan seçilmesinden sonra Genel Yönetim Kurulu üyelerinden TİP kökenli Orhan Arsal, Genel Politika Esasları'nı hazırladı. 1970 yılındaki Olaganüstü Kongre'de kabul edilen Genel Politika Esasları ile Balan ve Berkman dönemindeki "donmuş Atatürkçülük"ten uzaklaşıldı ve Atatürkçülük "Atatürk gibi bakmak ve davranmak" şeklinde yorumlandı. "Atatürkçü devrim, oluşan ve yiten değil, oluşan, yiten ve yeniden oluşan" süreç olarak tanımlandı. Atatürkçülüğün amacının "kişiyi özgürlüğe, eşitliğe ve nesneye egemen olmaya kavuşturmak" olduğu ifade edildi. Dönemin sol fikirlerinden etkilenerek hazırlanan Genel politika Esasları'nın belirgin farklılığı din konusunda ortaya çıktı. "Dinsel inançlarla materyalist felsefelere aynı ölçüde saygı" duyulduğu ifadesine yer verilen Genel Politika Esasları'nda dinsel inanç ve siyasal düşünce ayrılıkları "kişisel sorun" sayıldı. Hem solu hem de Alevileri kucaklama çabasının gözlendiği Genel Politika Esasları'nda Diyanet İşleri Teşkilatı'nın bütün inanç gruplarının temsil edilmesine olanak sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması isteğinden vazgeçilerek "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın laik Cumhuriyet'te yeri yoktur" noktasına gelindi.

Genel Politika Esasları, henüz kesinleşip Olağanüstü Kongre'de kabul edilmemişken, daha taslak halinde iken, BP içindeki ikinci büyük kopuşun gerekçelerinden birini oluşturdu. Kazım Ulusoy, Yusuf Ulusoy, Ali Naki Ulusoy, Hüseyin Balan ve Hüseyin Çınar, 1970 yılında Demirel Hükümeti'ne BP Genel Yönetim Kurulu'nun aldığı karara aykırı olarak beyaz oy verdi. 5 milletvekilinin beyaz oyu açıklamak için başvurduğu iki gerekçeden biri partinin yeni siyasi çizgisi diğeri de rejimin bekasıyla ilgiliydi. Sözkonusu milletvekilleri, "demokrasiyi kurtarmak" için beyaz oy verdiklerini söylerken, "BP'nin TİP benzeri bir partiye dönüştürülmesine tepki olarak hükümeti desteklediklerini" vurguladılar.

Demirel hükümetine beyaz oy veren Ulusoylar'ın siyasal tutumu karşısında partide inanç ve siyaset karşı karşıya geldi. GYK, partinin kararına aykırı davrandıkları gerekçesiyle 5 milletvekilini ihraç ederken ihraçların parti tabanına anlatılmasında Alevilik inancına referans yapıldı. Sözkonusu milletvekilleri düşkün ilan edildi ve haklarında "Beş Yol Düşkünü" adlı kitap yazıldı. Ulusoy'ların tasfiye edilmesiyle, partinin geleneksel kesimle olan bağları bir daha hiç onarılmayacak şekilde zedelendi ve sol düşüncelerden etkilenen üst yönetimin partideki hakimiyetini pekiştirmesini sağladı.

Düşünsel düzeyde gerçekleşen sola açılım, 1973 seçimlerinde eski TİP'lilerle yapılan seçim ittifakı ile ileri bir aşamaya vardı. Birlik Partisi bu arada bir isim değişikliğine giderek 1971 yılındaki kongrede "Türkiye Birlik Partisi" (TBP) adını almıştı. Türkiye Birlik Partisi'nin eski TİP'li Mehmet Ali Aybar'la seçim ittifakına yönelmesinde, 1971 yılında kapatılan TİP'in boşlukta kalan "bilinçli 300 bin seçmenin" oyunu alma arzusu yatıyordu. Aybar'ın ittifaktan beklentisi ise "hem mecliste sosyalist sesi susturmamak" hem de kuracağı sosyalist partinin tabanını oluşturmaktı. Yapılan anlaşmaya göre, Aybar ve arkadaşlarıyla gerçekleşen ittifak 14 Ekim 1973 akşamına kadar sürecekti. Sandıkların açılmasından sonra Aybar ekibi ile TBP kendi yollarını ayıracaktı.

Anlaşmaya göre, eski TİP'lilere Adayıman, Hatay, Kars, İstanbul ve Yozgat'ta liste başı, Adana, İzmir ve Kahramanmaraş'ta ikinci sıra verildi. Timisi ise Sivas'ta birinci sıradaydı. AP Hükümeti'ne beyaz oy verdikleri için ihraç edilen 5 milletvekilinden 4'ü ise farklı partilerde TBP'ye rakip olmuştu. Kazım Ulusoy Cumhuriyetçi Güven Partisi'nin Amasya, Ali Naki Ulusoy ise yine aynı partinin Çorum adayı idi. Yusuf Ulusoy Tokat'tan bağımsız aday çıkarken, Hüseyin Balan da AP'nin Ankara listesindeydi.

Türkiye Birlik Partisi, 14 Ekim 1973 seçimlerine 35 ilde, kısmi senato seçimlerine 17 ilde girdi. Aybar'ın sosyalizmi anlattığı propaganda döneminde TBP, seçmenin karşısına demokratik sol çizgisiyle çıktı. Parti, demokratik sol anlayışını 12 ilkede toplamıştı ki, 12 ilke Alevilik'teki 12 imama atıf yapmaktı. Bu ilkeler "Devrimcilik, toplumculuk, Atatürkçülük, demokrası, halkçılık, devletçilik, cumhuriyetçilik, bağımsızlık, özgürlükçülük, laiklik, eşitlik ve yurtseverlik"ti. Parti, bu dönemde her bir ilkeye sınıfsal içerik kazandırmıştı.

1973 seçimlerinde TBP, beklediği başarıyı elde edemedi. Olası bir sağ iktidarın gücünü CHP ile frenleme düşüncesi nedeniyle sol oyları CHP toplamış, 1969 seçimlerinde yüzde 2.8 oy alan TBP, ancak yüzde 1.1 oy alabilmiş ve sadece Timisi'yi Sivas'tan milletvekili seçtirebilmişti. Aybar da parlamento dışında kalmıştı.

1973 seçimleri, TBP için sonun başlangıcı idi. Alevilerin geleneksel kesiminin CHP'ye kaydığı, Alevi gençlerin ise sosyalist grupların içinde mücadele yürüttüğü bir ortamda TBP, TBP 1973-1977 yılları arasında sol fraksiyonlara kapılarını açtı. Parti, sosyalist gençleri çekerek kendisine dinamik bir güç kazandırmak istiyordu ama sosyalist gençlerin niyeti başkaydı. Sosyalist gruplar, TBP'nin kurumsal kimliği üzerinden kendi örgütlerine sempatizan devşiriyorlardı ki bu durum 1977 seçimleri arifesinde bir başka kopuşa yol açtı. Parti içinde blok bir güç oluşturan grup, Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP), 1977 seçimleri öncesinde Timisi'den partinin anahtarını istemiş, Timisi'nin karşı çıkması üzerine de TİİKP Merkez Komitesi, seçim arefesinde kadrolarını çekmişti.

1977 seçimleri TBP'nin fiilen kapandığını gösteren bir tarihtir. Tek başına gireceği bir seçimden yenik çıkacağını fark eden parti yönetimi CHP ile seçim ittifakı yapmak istedi. Çünkü tabanın eğilimi CHP ittifakından yanaydı. Hatta, taban, ittifakın mümkün olmaması halinde bile seçime girilmeyip CHP'nin desteklenmesini istiyordu. TBP yönetimi il ve ilçe örgütlerinin eğilimini dikkate alarak CHP'ye işbirliği teklifinde bulunup 10 milletvekilliği (TBMM'de o dönemin grup oluşturmak için gerekli sayısı bu) istedi ama Ecevit, "Türk demokrasisi açısından bazı olumsuz gelişmelere yolaçabileceği gerekçesiyle işbirliğine yanaşmayıp koşulsuz iltihak istedi. TBP, bu isteği 20 Mart 1977 tarihli GYK açıklamasıyla reddetti ve tek başına seçime girdi.

Bu karar, partinin yerel örgütlerinde çözülme yarattı. "Artan şiddet eylemlerinin durdurulmasının güçlü bir CHP iktidarı ile mümkün olacağı" görüşünü taşıyan il ve ilçe örgütlerinde istifalar oldu; hatta Gençlik Kolları Genel Merkez yönetimi tümüyle istifa edip CHP'ye girdi. Bu baskının karşısında duramayan parti yönetimi ise 34 ilde seçime girme olanağı bulunmasına rağmen 20 ilde sandığa gitti.

Listelerin hazırlanması sırasında aday bulamamak gibi teknik bir sorun yaşayan TBP, 1977 seçimlerinde hezimete uğradı ve parlamentodaki tem temsilcisi Mustafa Timisi'yi bile aday olduğu İstanbul'dan milletvekili seçtirmeyi başaramadı. Ağır yenilgiden sonra parti yönetimi kadın ve gençlik kollarını parti tüzüğüne aykırı davranarak seçim döneminde parti lehinde çalışma yapmadıkları gerekçesiyle feshetti. Fesihler, partinin yeni bir yapılanma sürecine girdiğinin de işaretiydi. Nitekim, 1977 yılının Aralık ayındaki kongrede "devrimci, toplumcu, yurtsever hareketle kucaklaşmak" ve bu kucaklaşmayı "siyasal bir güce dönüştürmek" üzere program ve tüzükte değişikliğe gidilmesi kararlaştırıldı.

1966'da parti kurulurken açıklanan, 1970'deki kongrede de revize edilen programa göre, son programda keskin bir idelojik dönüşüm gerçekleştirildi. İlk iki programda "yeşil, kızıl ve karanın" karşısında olunduğu beyan ediliyor ayrıca sınıflar arasındaki menfaat çatışmalarının önlenmesi öncelikli hedefler arasında yeralıyordu. 1980 tarihli programda ise "Komünizme karşı olmak ve bu ideolojiye karşı mücadele etmek" ifadesi çıkarıldı. "Türkiye Birlik Partisi, emperyalizme, faşizme, feodalizme karşı olan halkın (…) partisidir" denilerek, komünizme kapı aralandı.

"Demokratik yollarla iktidar" ilkesini korumaya devam eden parti, sözkonusu söylem değişikliğiyle dönemin radikal eğilimlerine uyum sağladı ama 12 Eylül 1980'de gerçekleşen askeri müdahale nedeniyle programını anlatmaya pek de fırsat bulamadı. 12 Eylül darbesinden sonra tüm partilerle birlikte siyasi faaliyetleri durduruldu. [© Kelime Ata - KanalKultur]

* Gazeteci ve Habercek.com imtiyaz sahibi; Liberal Düşünce Topluluğu'nun düzenlediği "İnsan Hakları Açısından Türkiye'de Alevi Sorunu" sempozyumunda sunulan tebliğ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder