Zeynel Kozanoğlu |
a) Vilhelm Thomsen: Zoru Başaran Deha
Moğolistan'da Orhon Irmağı kıyısında üzerlerinde pek çok yazılar bulunan bir takım büyük taşların varlığı öteden beri biliniyordu. Rus ve Fin bilim heyetleri bu "andaç"ları incelemiş, fotoğraflarını ve kopya basımlarını da almıştı. Bu basımlar Finlandiya'da kurulu Fin-Uygur Cemiyeti aracılığıyla bilim dünyasına verilmişti.
Böylece "bilmece" ortaya konulmuş oluyordu. Şimdi sıra çözümdeydi.
Avrupa'da pek çok dilbilimci bu taşlar üzerindeki yazıyı çözmek üzere kafa yormaya koyulmuştu bile. Orhon Yazıtları diye anılan ve ne olduğu bilinmeyen bu yazılar üzerine eğilenlerden biri de Prof. Dr. Vilhelm Thomsen (1842-1927) idi.
Vilhelm Thomsen 1876 yılında İngiltere'de Oxford'ta dersler vermişti. Ve zaman içinde yüzyılın dünyaca ünlü bilginlerinden biri haline gelmişti. Bu arada Hind - Avrupa dilleri arasındaki ilişkiyi bulmuş ve fonetik sisteminin kurallarını belirlemişti. Ve bütün bu çalışmalarının bir çeşit ödülü olmak üzere 1876 yılında Danimarka Bilimler Akademisi üyeliğine getirilmişti. 1909 yılında da Akademi başkanı seçilecekti.
Orhon yazıtları konusunda müjdeli haber 15 Aralık 1893 günü geldi.
Prof. Dr. Vilhelm Ludvik Peter Thomsen yazının çözümüne yönelik anahtarı 25 Kasım günü bulmuş ve yazıtlar üzerindeki harflerin her birinin değerini ayrı ayrı belirlemişti. Çalışmasının sonucunu 15 Aralık 1893 günü kısa bir bildiri halinde Kopenhag Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi'nin bir toplantısında sunmuştu.
Böylece bundan böyle Orhon yazıtları "bilinmez"likten çıkmış oluyordu. Yazıtlar Türklere aitti ve üzerindeki yazı da Türkçeydi. Sütunlardan ikisi bu bölgede yaşamış iki Türk hakanı Kül Tigin ve Bilge Kagan adlarına 732 ve 735 yıllarında diktirilmişti. Sonradan bulunmuş bir üçüncü sütun da Bilge Kagan'ın danışmanı olduğu belirlenen Tonyukuk tarafından yazdırılıp kendi adına diktirilmişti.
Sütunlar kuzey Moğolistan'da Karakurum'dan 60 kilometre uzakta Orhon ırmağı kıyısında bulunmuştu. Her biri 3.75 metre uzunluğunda, 1.25 metre eninde, 0.40 metre kalınlığında kireç taşından sütunlardı. Üzerlerinde yirmi bin kadar "Runik Sembol" yer alıyordu.
Prof. Dr. Vilhelm Thomsen dünyaya parmak ısırtan bir başarıya imza atmıştı. Ve işin garibi bu başarının sahibi olan genç bilim adamı Türklük bilimi üzerine o güne kadar hiç eğilmemişti ve hatta o kadar ki, Türk dilini de yazıtları incelediği sırada bunların Türkçe olabileceği ihtimali belirdikten sonra öğrenmişti.
Orhon Yazıtları'nı, ders kitabı yazarı Mehmet Hengirmen şöyle değerlendiriyor:
"Bu yazılar Türkçenin ilk yazılı belgeleri olması bakımından çok önemlidir. Yeryüzünde pek az dilin bin iki yüz yıl öncesine ait yazılı belgeleri vardır[2]".
Vilhelm Thomsen Kopenhag'ta doğmuştu. Çocukluğu babasının işi dolayısıyla Randers'ta geçti. Vaktinden önce olgunlaşmış, bir çocuktu. Henüz lise sıralarındayken bile dil bilimi incelemeleri ile uğraştığı biliniyor.
Lise öğrenimini bu kasabada tamamladıktan sonra 1859 yılında babasının isteği üzerine Kopenhag Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne yazıldı. Ancak, kısa süre sonra buradan ayrılarak çocukluğundan beri ilgisini çeken Dil Bilimleri Fakültesi'ne geçti.
Belli başlı batı dilleri dışında Sanskrit, Arap, İspanyol, Rus, Fin, Macar vb. dillerini biliyordu. Son yıllarda bildiği toplam dil sayısı onaltıya ulaşmıştı.
Doktorasını Macar dili üzerine yaptığı çalışması ile 1869 yılında kazanan Vilhelm Thomsen Kopenhag Üniversitesi'nde 1871 yılından beri karşılaştırmalı dilbilimi okutuyordu ve Orhon Yazıtları'nı çözmede gösterdiği başarı sonrasında bilim dünyasının ortasında kendisini önemli bir Türkolog olarak buldu.
Başarı gerçekten şaşırtıcı idi. İnsanlık tarihi için çok daha değerli sonuçlar doğuran "Mısır hiyeroglifleri[3]" ile "Babil çivi yazısı[4]"nın okunabilmesi de bu alanda atılmış pek parlak adımlardı ama o yazılar üzerinde çalışan bilim adamlarının elinde kuvvetli ipuçları vardı. Onlar bu ipuçlarından yararlanmışlardı.
Orhon Yazıtları'nı çözebilmek için ne anlaşılır bir çeviri, ne de önceden bilinen öz adlar vardı. Elde bilim adamını çözüme götürecek zayıf bir ışık bile bulunmadığına göre işin içinden başarıyla çıkmak kişisel beceriye kalıyordu.
Ve Prof. Dr. Vilhelm Thomsen bu beceriyi gösterdi. Kısa bildirisini Kopenhag Üniversitesi'nde bilim kuruluna sunduğunda yazıtların tam metnini, çevirisi ve gerekli açıklamalarıyla birlikte pek yakında yayınlayacağını haber vermişti.
Ne çare ki, ağırca hasta düştü. Bundan ötürü çalışması iki yıl sürüncemede kaldı. Böyle hallerde bilim dünyasına sabırla beklemek düşerdi. Ancak, Alman asıllı Rus Türklük bilimcisi Wilhelm Radloff (1837-1899) bu sabrı göstermedi. Thomsen'in çözüm anahtarını kaparak yazıtların Almanca basımını "Moğolistan'da Eski Türk Yazıtları / Die Alttürkischen Inschriften der Mongolei" başlığı altında yayınladı.
Danimarkalı bilim adamı ve aynı zamanda Vilhelm Thomsen'in öğrencisi Dr. J. Østrup Ankara Halkevi'nde 2 Nisan 1930 akşamı verdiği konferans'ta, "bilimsel bir buluşu çalma gayreti" içinde bulunmakla suçladığı W. Radloff için şöyle demiştir:
"Radloff'un amacı Türk dilinin geçmişini yüzlerce yıl gerilere götüren bu buluşa Thomsen'le aynı zamanda ulaştığı izlenimini vermekti. Thomsen'in araştırmasının ilk ürünlerini kendisinden önce yayınlamış olmasına rastlantı süsü vermeye çalışıyordu. Bu davranış bilimsel bir buluşu çalma gayretinden başka bir şey değildi ve böyle çirkin bir davranış, arkasından intikamını sürüklemez miydi?
Evet, gerçekte hızla kaleme alınmış olan eser, o kadar yanlışlarla dolu idi ki, basılışı bitmeden bir takım düzeltmeler eklemek zorunluğu doğdu. Radloff'un bu saygısızlığından ötürü Thomsen incindi. Fakat vakarlı bir biçimde sessizliğini korudu. O yalnız eserleriyle cevabını verdi. Bütün Avrupa bilim adamları Wilhelm Radloff'u bu tutumundan dolayı ayıpladı[5]".
Vilhelm Thomsen beklenen ayrıntılı açıklamasını "Çözülmüş Orhon Yazıtları / Inscriptions de l'Orhon dechiffrees" adlı eseriyle Fransızca olarak 1896 yılında yaptı. Çağdaş Türklük Bilimi'nin en önemli adımlarından biriydi bu.
"Böylece bu anıtların Türk milletinin kollarından biri olup Milattan sonra VI. yüzyıl ortalarından başlayarak Kuzey Çin'den Karadeniz'e kadar geniş bir imparatorluk kurmuş Göktürkler tarafından yazılıp dikildiği, dilinin Türkçe ve 38 harften oluşan alfabesinin Göktürk alfabesi olduğu ortaya çıktı[6]".
Türkçenin tarihine bin yıldan fazla bir derinlik kazandıran bu başarı, bütün dünyada olduğu kadar Türkiye'de de yankı buldu. Pek gecikmiş olmakla birlikte Sultan V. Mehmet (1909-1918) büyük dilci Vilhelm Thomsen'i 20 Ekim 1915 günü Birinci Dereceden Mecidi Nişanı ile ödüllendirdi[7].
"Thomsen yazıtlar üzerindeki çalışmalarını araştırma yazıları veya başlı başına eserler halinde bundan sonraki yıllarda da devam ettirmiştir. Bir yandan yazıtlarda 1160 yıl boyunca tabiat şartlarının meydana getirdiği tahribat, bir yandan da yer yer okuma ve yorumda kendini gösteren eksiklik veya farklılıklar dolayısıyla üzerinde durulması ve çözülmesi gereken sorunlar çıkıyordu[8]".
Thomsen bundan başka 1897 yılında Kutadgu Bilig'i yayınladığı sırada Macar Türkolog Armin Vambéry (1832-1913)'nin ve Alman asıllı Rus Türkolog Radloff'un okuma yanlışlarını düzeltmiş, bu düzeltmeleri Paris'te toplanan XI. Uluslararası Kongre'de bildiri olarak sunmuştur.
Bu bildiri Budapeşte'de çıkarılmakta olan bilimsel dergide "Uygurca'nın Sessiz Harfler Sistemi Üzerine / Sur le Systéme des Consonnes dans la Langue Ouigoure" başlığı altında yeniden yayınlanmıştır[9].
Vilhelm Thomsen'in büyük çapta çalışmalarından biri de 1916 yılında yayınlanan "Türkçe / Turcica" adlı kitabıdır. Bu eserde değerli bilim adamının Orhon ve Yenisey yazıtları üzerine en son yorum ve değerlendirmeleri yer almıştır.
Thomsen tarafından diller üzerine yapılan çalışmalar "Bütün Yapıtları / Samlede Afhandlinger" ana başlığı altında toplanarak dört cilt halinde 1919-1931 yılları arasında yayınlanmıştır. Üçüncü cilt Türklük Bilimi üzerine yaptığı çalışmalara ayrılmıştır[10].
Orhon yazıtlarıyla ilgili çalışmasına bu üçüncü ciltte yer vermeyen Thomsen bunun nedenini kitaba koyduğu önsözde anlatmaktadır. Devletin ve Carlsberg Vakfı'nın desteğiyle beş yüz adet olarak Kopenhag'ta basıldığını bildiğimiz eser yayınlanışı üzerinden seksen küsur yıl geçtiği halde tümüyle Türkçe'ye çevirilmiş değildir.
Orhon Vadisinde Tonyukuk Anıtı diğerlerinden sonra bulunmuştur. Rus Türkolog E. Nikolaevna Klements (1854-1914) tarafından bilim dünyasına sunulan bu anıtla ilgili yayını Thomsen yeniden gözden geçirmiştir. Köktürk tarihine ilişkin bir giriş yazısı ile birlikte bu çalışma'nın tümünü Danimarka diline çevirmiştir.
Vilhelm Thomsen başlangıçta Fransızca olarak yayınladığı Orhon yazıtları ile ilgili bildirisini daha sonra yeniden gözden geçirerek Danimarkacaya çevirdi. Bu çeviri H. H. Schaeder tarafından 1924 yılında Almanca'ya aktarıldı. Schaeder'in bu çevirisini ise epey zaman sonra Ragıp Hulusi Özden Türkçe'ye taşıdı[11].
Vilhelm Thomsen'in mesleği dışındaki yaşantısı pek zengin değildi. Alçak gönüllü ve çekingen bir bilgin ömrü sürüyordu. Yaşamı içinde en yüksek şereflere erişti. Danimarka Kralı ona Fil Nişanı[12] ile birlikte Ekselans unvanı da vermişti. Bilim dünyası onu "eşsiz bir üstad" olarak kutladı.
Vilhelm Thomsen'in kitaplığında bulunan Türklük Bilimi ile ilgili kitapların kataloğu 1928 yılında yayınlandı. Bu kataloğun yalnız Osmanlı Edebiyatı bölümünde birbirinden değerli 811 eser bulunuyor[13].
Prof. Dr. Zeynep Korkmaz'ın deyişiyle "Orhon ve Yenisey yazıtlarının okunması ile Türkoloji tarihinde yeni bir çağ açan[14]" Vilhelm Thomsen yetişmemiş olsaydı, Kopenhag Üniversitesi'nde Türklük Bilimi Kürsüsü yine de kurulur muydu, bilinemez, ama "Orhon ve Yenisey Yazıtları" bu kadar çabuk çözülemezdi, bu böyle kabul ediliyor.
Vilhelm Thomsen son yıllarında eski öğrencisi Dr. Kurt Wulff (1881-1939)'la birlikte Yenisey Yazıtları üzerinde çalışmaya koyuldu. Göktürk ve Yenisey Yazıtları'nın yeni bir yayınını Dr. Kurt Wulff baskıya hazırlayacaktı. Ne yazık ki, bu çalışma profesörün ölümü üzerine sonuçsuz kaldı.
Vilhelm Thomsen Orhon Yazıtları'nı çözdüğünde dünya bilim çevrelerinde büyük coşku yaşanmıştı. "Türkoloji tarihinin bu en şerefli üyesi"[15]nin güzelim yüreği 13 Mayıs 1927 günü durduğunda aynı çevreler bu kez acı ile sarsıldı.
Büyük bilgin Kopenhag'ta toprağa verildi.
Orhon yazıtlarının çözülüşünün üzerinden yüz yıldan fazla zaman geçmişken bu kez de Türk bilim adamları Moğol meslektaşları ile ortaklaşa hazırladıkları bir projeyi geçtiğimiz yıl (2001) içinde uygulama alanına koymuş bulunuyorlar.
Başta Bilge Kagan anıtı olmak üzere Orhon vadisinde yer altında ve yer üstünde bulunan her türlü tarihi kalıntıyı kurtarma ve değerlendirme çalışması Gazi Üniversitesi Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Hakkı Acun'un başkanlığında yürütülüyor. [© Zeynel Kozanoğlu - KanalKultur]
Notlar
[1] A. Dilaçar, Thomsen. Türk Dil Kurumu Yayını Ankara 1963, 40 s. (7s)
[2] Mehmet Hengirmen, Türkçe Dilbilgisi. Engin Yayınevi, Ankara 1998 (26s)
[3] Kutsal Yazı anlamına gelen ve Hiyeroglif adı verilen Mısır yazısı, pek çoğu nesnelerin adını simgeleyen birbirinden rahatlıkla ayırdedilebilen 700 den fazla işaretten oluşmuştu. Fransız bilgin Jean-François Champollion (1790-1832) yazının anahtarını 1822 yılında bulmayı başardı.
[4] Babillilerin irili ufaklı çizgilerden oluşan Çivi yazısı Alman Profesör Georg Friedrich Grotefend (1775-1853) tarafından 1802 yılında çözüldü.
[5] "Orhon Kitabelerinin Keşfine Dair bir Konferans" Türkçesi Ragıp Hulusi Özden, Türk Yurdu Dergisi, Yıl 1930, Sayı 27/28.
[6] Dr. T., "Türk Kültürüne hizmet etmiş Danimarkalılar", Türk Kültürü Dergisi, Temmuz 1963, Sayı 9.
[7] Prof. Dr. Zeynep Korkmaz bu doğrultudaki "irade-i taltifat" ın 1655 numaralı belgesinin Başbakanlık Devlet Arşivinde bulunduğunu bildiriyor. "Vilhelm Thomsen'in Hayatı ve Türklük Bilimine Hizmeti", Türk Kültürü Dergisi, Ocak 1994.
[8] Prof. Dr. Zeynep Korkmaz "Vilhelm Thomsen'in Hayatı ve Türklük Bilimine Hizmeti", Türk Kültürü Dergisi, Ocak 1994.
[9] Keleti Szemle Dergisi, Yıl 1915, Cilt ıı (241-251s)
[10] "Vilhelm Thomsen Bütün Eserleri / Samlede Afhandlinger", Üçüncü Cilt / Gyldendal Yayınevi Kopenhag –Kristiania 1919, 516 s.
[11] Ragıp Hulusi Özden, "Moğolistandaki Türkçe Kitabeler", Türkiyat Mecmuası –III, 1935 (81-118s)
[12] "Fil Nişanı / Elefentordenen" Danimarka'nın en eski ve en seçkin şovalye nişanıdır. 1457 yılından bu yana genellikle Kraliyet ailesi üyeleri ile yalnız yabancı ülke prensleri ve yabancı devlet başkanlarına verilmesi gelenek halindeyken Vilhelm Thomsen için bu kuralın dışına çıkıldığı görülüyor.
[13] A. Dilaçar, "İskandinav Yurtlarında Türkoloji II", Türk Dili Dergisi, Şubat 1973.
[14] Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, "Vilhelm Thomsen'in Hayatı ve Türklük Bilimine Hizmeti", Türk Kültürü Dergisi, Ocak 1994.
[15] A. Dilaçar, Thomsen. T. D. K. Yayını, Ankara 1963 (35 s.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder