Hasan Gürgenarazili |
Dünyayı "domuz gribi" kasıp kavurmak üzereyken, "devletin malı deniz yemeyen domuz" diyerek de olsa domuz yâd eden memleketim insanı, yine "bir şey olmaz" havasında. Atalarımız "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" özlü sözünde, bu durumu ne güzel de açıklamış aslında...
Özde değişmediğini, ancak geçen yılların kendisini tabiatıyla değiştirdiğini, "evrildiğini" söylerken bugünkü liberal – muhafazakâr ve mağrur, dünkü devrimci – ilerici ve mağdur kardeşimin okuyacağını düşünmüyorum bu yazıyı! O bodoslama memleket meseleleriyle "tavizsiz" uğraşırken yine, ideoloji üniforması kuşanmış bir şekilde, "liberal – devrimci" kimliğiyle mücadele ediyor tekrar militarizmle. Bilinç altına işlemiş şu özlü sözle: "Köprüyü geçene kadar ayıya dayı de!"..
Hâl böyle olunca, TÜBA üyesi dostumun sık sık verdiği bir örnek geliverdi aklıma. "Hiç yoktan iyidir" deyip paylaşmak istedim, arada "ne şiş yansın ne kebap" diyen "aklı selim" okurla...
Birbiriyle geçinemeyen kentli – köylü ya da köy kentli yaşlı ve genç iki "huysuz" komşu – aynı zamanda akraba arasındaki ağız dalaşı veya "çiş yarışı", köy kahvesinde de devam eder.
Yaşlı olanı şöyle söyler:
"Günü vâdesi dolunca, sen de herkes gibi öleceksin. Seni gömecekler. Bedenin toprağa dönüşecek. O toprakta biten otları ve yoncaları hayvanlar yiyecek. Yararlı besinlerden süt yapacaklar. Yaramaz olanları öbek öbek sağa sola bırakacaklar. Ve ben, işte o öbeklere bakıp, 'huysuz komşum' ne kadar da 'değişmiş' diyeceğim."
Genç olanı da şu sözlerle buna karşılık verir:
"Madem ki hep ölümlüyüz, bütün bu değişim süreçleri senin de başından geçecek. Ve ben, aynı öbeklere bakıp 'huysuz komşum' ne kadar da 'değişmemiş' diyeceğim."
Tartışmanın bu aşamasında köy muhtarı da konuya müdahil olur. İşi tatlıya bağlar:
"Biz köylüyüz, aklımız ermez böyle şeylere. Fakat bu söylediğiniz o sağlı sollu şeylerin aynı maddeden yapıldığını bilir ve söyleriz..."
Pazar keyfiniz daim ola, pazarola okurbaşı... [© Hasan Gürgenarazili - KanalKultur]
[01 Kasım 2009]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder