Bu Blogda Ara

10 Eylül 2013 Salı

Hasan Gürgenarazili: Büyüklere masallar - Wiyanawanda - II

Hasan Gürgenarazili
[© Hasan Gürgenarazili - KanalKultur] - Geçtiğimiz günlerde, zamandan, gerçekten ve tarihten bağımsız gibi düşünülen, lakin üçünü de birbirine sımsıkı bir zincirle bağlayan, kenetleyen ve hepsini içeren bir masal anlatalım dedik.

Küçükler için değil, siz büyükler için kaydıyla, tanrıların insan biçiminde olduğu, tanrılar tarafından yönetilen şehr-i Wiyanawanda'yı anlattığımız masalımıza başladık:

* * *

Baş tanrı "Tarhunt"a sunakta sunulacak "Wiyana"nın (şarap) hazırlanması amacıyla, onun adına sarayı yöneten Sultan tarafından "Gal gestın" (şarap başı) atanan kişi, "efendisini" korumak için "canla başla çalışacağına" ve hatta bunun için "ser"den bile geçeceğine, sadakatının bir köpekten dahi daha fazla olacağına, mutlak itaate dair yemin ettikten sonra, saraydaki makamına oturur; bir eli yağda, bir eli balda bir hayat sürermiş.

Sultan'ın önünde "Tarhunt" adına yapılan "Gal gestın" atama yemininin ve de töreninin adına "Köpekleşme" denirmiş.

"Gal gestın" bu yeminin ve törenin ardından, Sultan önünde köpek postundan bir entari giyer, onu bir daha hiç ama hiç çıkarmazmış. Köpek postundan yapılan bu entariyi giyme hakkı ise sadece "Gel gestın"e aitmiş. Herkes onu üzerindeki giysiden, entarisinden tanırmış.


Baş tanrı "Tarhunt"un en önemli yardımcısı, Sultan ile "Tarhunt" arasındaki irtibatı sağlayan "Alkanası"ymış.

Yarı tanrı, yarı insan olarak "Alkanası"; uzun boylu, uzun parmak ve tırnaklı, dağınık saçlı, yağlı vücutlu, el ve ayakları küçük, dişlek, bir dudağı yerde-bir dudağı gökte, bazan suratsız, devler gibi göbeğindeki yağları omuzlarından geriye atan, tepesinde gözüyle ve sürekli giydiği tilki postuyla, küpüne binerek bir anda kainatı dolaşıp, korkunç ses çıkaran bir hilkat garibesiymiş. Ve tenha yerlerde, nehir kenarlarında, kaya, çeşme gibi su kaynaklarında ikamet edermiş.

"Alkanası" Sultan'a "Tarhunt"un buyruklarını iletir, nizam-ı alemin "Tarhunt" adına kurulmasının ve işlemesinin bekçiliğini yaparmış. Bununla kalmaz, "Tarhunt" adına saraya Sultan'ı, Sultan da "Gal gestın"ı atarmış.

O, "Tarhunt" adına Zaman'ı parçalayarak, Gerçek'i zamandan bağımsızlaştırırmış. Yani Tarih'sizliği oluştururmuş. Zira, Gerçek'ten uzak Tarih, Zaman'ın parçalanmasıyla yeniden "Tarhunt tarihi" ve gerçeği olarak ortaya çıkarmış. Böylece herşey "Tarhunt"la başlar, "Tarhunt"la biter; Tarih ve Gerçek, "Tarhunt" olurmuş. Ezeli ve ebedi bir durum, "Tarhunt"un kendisi görülürmüş. "Alkanası" böylece "Tarhunt"un kutsanmasını, sürekli yeniden kutsanmasını sağlarmış.

Onun için nerede bir "hareket" varsa, o barındığı yerden çıkar, rüzgarla yolculuk eder, "hareket"i parçalamaya gidermiş. Yanında sürekli kara kara kargalar olurmuş.

Tilki postuyla dolaşan "Alkanası"nın postunun üzerinde karga motifleri varmış. Şehr-i Wiyanawanda ahalisi, gökte uçan bir karga bile görse, "Alkanası" geliyor der; korkuyla bekleşirmiş.

"Alkanası", "Hareket"in ciğerini alır, onu suya çalar veya hemen yermiş. Böylece "Hareket" daha oluşmadan, hareketsizliği dolayısıyla sükuneti sağlarmış. "Tarhunt" için, hareketsizlik hareketmiş ve hareketsiz hareket de "demokratik bir hareketmiş".

Ahali hareketsiz kalınca, Sultan ahaliyi toplar; "hareket var, bereket var" dermiş. Böylece "Tarhunt" yeniden güçlenir ve ona daha da bereket versin diye "Gal gestın" gözetiminde "Wiyana" sunulurmuş. Sultan "hareket yok, bereket yok" diyenleri "Alkanası"na söyler, "Alkanası" onların ciğerlerini alır, yermiş. [© Hasan Gürgenarazili - KanalKultur]

[30 temmuz 2005]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder