Bu Blogda Ara

23 Temmuz 2013 Salı

Hasan Gürgenarazili: Şipşakçı Cukkaseven

Hasan Gürgenarazili
[© Hasan Gürgenarazili - KanalKultur] - Banker Bilo'da Maho

"Banker Bilo", Yavuz Turgul'un senaryosunu birlikte yazdığı ve 1980'de yönetmen Erten Eğilmez tarafından çekilen, görüntü yönetmenliğini Ertunç Şenkay'ın yaptığı başrollerini Şener Şen (Maho), İlyas Salman (Bilo), Meral Zeren, Ahu Tuğba ve Münir Özkul'un oynadığı 35 mm formatında renkli bir film.

Almanya'da çalışmak amacıyla hemşerisi Maho'nun yardımıyla köyünden çıkan, onun kandırmasıyla Münih yerine kendini bir anda İstanbul'da bulan Bilo'nun ve üçkağıtçı Maho'nun öyküsüdür "Banker Bilo". Bu filmde Şener Şen, her dolandırıcılığından sonra "sor bakiim niye yaptım" diyerek söze başlayan ve yaptıklarından kendi çapında etik ve mantıklı sebepler bularak sıyrılmaya çalışan dolandırıcı tiplemesiyle sivrilir. "Banker Bilo" Türk sinema tarihinde "Maho"nun en içinden çıkamadığı durumlarda sarfettiği "tamam oldii", "yaptım ama niye bi sor", "yaptım ama neden yaptım hele bir sor" sözleriyle ve sistem eleştirisiyle yer edinir.

Dolap Beygiri'nde Banker Yakup

"Dolap Beygiri", Atıf Yılmaz ve Suphi Tekniker'in senaryosunu birlikte yazdığı ve 1982'de yönetmen Atıf Yılmaz tarafından çekilen, görüntü yönetmenliğini Salih Dikişçi'nin yaptığı başrollerini Şener Şen (Yakup), İlyas Salman (Ali), Ayşen Gruda (Hacer), Yaprak Özdemiroğlu'nun (Ayşe) oynadığı 35 mm formatında renkli bir film.

Sistemin yozlaştığı ve ilişkilerin giderek çürüdüğü o günün Türkiye'sinde, babasının öğüdünü tutup dürüst olmak için elinden geleni yapan bir memurun (Ali) hikayesi filmin konusudur. Ali yalnızdır ve kısa yoldan köşe dönmeyi hedeflemiş, bunun için her yolu mübah gören, bunun için de devleti ve memleket insanımı "cukkalayan" eniştesi (Yakup) Ali'nin başına olmadık işler açar.

Sonradan banker olan Yakup müessesesinin tanıtım ve reklam filmlerinde geçen "bizi seçin! sermaye piyasasında bir numarayız", "Bize güvenin! Bize gelin, size yasalar çerçevesinde nasıl en yüksek faizi vereceğimizi belee biiir biiir anlatalım", "Banker Yakup, yarınınızın güvencesi", "Banker Yakup, Banker Yakup!" sloganlarıyla da izleyicinin anılarında yer edinir.

Alışkanlıklarını yaşayan memleket insanım

Memleket insanım, göç ettiği yere alışkanlıklarını, yaşam stilini de götürmüş. Tabii bu alışkanlıkları arasında "bana dokunmayan yılan bin yaşasın", "köprüyü geçene kadar ayıya dayı de!" "devletin malı deniz, yemeyen domuz" gibi düsturlarını da getirmeyi unutmamış. Doğal olarak alışkanlıklarını yaşamak için gruplar, topluluklar, dernekler oluşturmuş. Hatta kendi aralarında "Jet-pa", "Kombassan", "Mozaik" adlarıyla şirketmişler, holdingleşmişler. Sünniliğini hatırlamış camiler kurmuş, Aleviliğini unutmamış "Alevi Kültür Merkezleri" kurmuş.

"Canlar" "eline, diline, beline" sahip olmayı devam ettirsinler, dinsel ihtiyaçlarını gidersinler diye Cemler tutmuşlar veya yürütmüşler; bazen "maden ocağından""ithal" dedeler bile getirmişler. Sonra da başka örgütlerde palazlanan örgütçüleri kendi başlarına "ithal" etmişler. Tıpkı "ithal" damatlar, "ithal" gelinler gibi. Şimdilerde Türkiye'ye, anavatana politikacı olarak "ihraç" etme çabasındalar...

Sorunlar da başlamış ardından. Derneklerde hemşerilik, bölgecilik, yoldaşlık, aşiretçilik ilişkileri almış başını yürümüş. Dernekleşmeye alışkın olmadıkları için, "genel kurullarda" sorunlar çıkmış. Seçim sorunları, aklama-aklanma, karalama-karalanma hepsi bir arada yaşanmış; getirdikleri alışkanlıklarla birlikte. Bu arada bazan birbirlerini "ajanlık"la suçlamayı ihmal etmemişler: "Ajan" olmakla itham ettiklerinin "ajanlık"larını nereden bildiklerini veya nasıl öğrendiklerini açıklama gereğini duymadan...

* * *

"eR" kentinde "güzide" insanımız ve nadide bir derneğimiz

"eR" kenti Avrupa'nın en büyük liman kentlerinden biri. Keza, tüccarlığı ve deniz ticaretiyle ünlenmiş bir devletin de en büyük kentleri arasında.

Avrupa'ya dişleri doktor nezdinde kontrol edilerek kırsal kesimden gönderilen güngörmemiş, fukara memleket insanımın da haliyle yaşadığı ve konuk işçi ya da göçmen olarak çalıştığı bir kent, "eR" kenti.

"eR" kentindeki nadide derneğimizin / "örgütümüzün" "güzide" bir insanı da Şipşakçı... Şipşakçı, sadece "eR" kentinin değil, "öbür dünya"da Canların kümeleştiği türkü odalarındaki "mey ve meze" sohbetlerinin ve "edeb" derslerinin onur konuklarından. Onun hiçbir şeyden "gizlisi-saklısı" yok. Kısacası kendi deyimiyle "ne ise o" ve nadide derneğimizi "ajanlar"dan koruma misyonu üstlenmiş.
Nadide derneğimiz, geçtiğimiz günlerde bir "genel kurul" yapar. Genel Kurul'a sunulan denetleme kurulunda kaleme alınan şeyler, yenilir yutulur şeyler değil. Görevdeki yönetim kurulunun nadide dernekle ilişkisinin sorgulanmasını ister denetçiler, oybirliğiyle. Genel Kurul'da yapılan tartışmaların internet sitelerine yansıması sonucu bazı şeyleri öğrenmek mümkün olur.

Örneğin, nadide derneğin "güzide" bir üyesi, derneğe bir miktar bağış yapmış. Ancak, bağış kasada yokmuş. İşin aslı soruşturulmuş ve bağışın aslında olmadığı kayıtlara geçmiş. Bağışı yapan, bu bağışı vergi dairesine bildirdiğinde vergiden düşüp, ilgili yasalar uyarınca geri ödeme alabilmekteymiş. Konu genel kurulda gündeme gelmiş, o "güzide" kişinin Şipşakçı olduğu ortaya çıkmış. O da bunu reddetmemiş. Banker Bilo'daki gibi, Maho'nun meşhur sözlerini sarfetmekten de geri kalmamış:

"Tamam oldii", "yaptım ama niye bi sor", "yaptım ama neden yaptım hele bir sor"! [© Hasan Gürgenarazili - KanalKultur]
 
[10 ocak 2005]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder