Osmanlı saray teşkilatı içinde Harem-i Hümâyûn’un kavram olarak hem somut (fiziki mimari) hem de soyut birer karşılığı vardır. Fiziki bir yapı olarak Harem-i Hümâyûn, padişahın, aile üyelerinin ve onlara hizmet eden cariyelerin yaşadıkları, dışa kapalı bir mekânı temsil ederken, mimari olarak incelendiğinde Osmanlı saray teşkilat, teşrifat ve âdâbın tüm izlerinin, mekâna yansıdığı görünür.
T. Cengiz Göncü'ye göre, "Harem" ve "Harem-i Hümâyûn" kavramlarının soyut anlamı ise çoğu kez dikkatlerden kaçar. Harem kelimesi Osmanlı sarayı için söz konusu olduğunda sadece sarayın hanımlar için ayrılan özel bir bölümünü ifade ettiği sanılır. Oysa bu kavram başta padişah olmak üzere tüm saltanat ailesinin özel yaşamlarını, kişisel ilişkilerini dış dünyayla paylaşmadıkları daha mahrem bir alanı kapsar.
Harem-i Hümâyûn söz konusu olduğunda çağrışım yapan bir diğer kavram da cariyeliktir.
Cariyelik, "Harem-i Hümâyûn"un temel insan kaynağını sağlayan bir kurum olması bakımından büyük önem arz eder.
Göncü, "Cariyelik" kavramının tarihsel süreç içinde gerçek anlamından farklı anlamlar kazandığından yola çıkarak, padişahların saraydaki çok sayıdaki eşlerinden her biri olarak akla ge(tiri)len cariyeliğin, Osmanlı saltanat yapısı ve daha genel anlamda Türk-İslam kültür ve medeniyetine olumsuz bakışın aracı olarak kullanıldığını, genellikle söz konusu olan yaklaşımın doğruyu aramak araştırmak yerine Batılı harem ve cariye tasvirlerinin kabullenilmesi olduğunu ileri sürmektedir.
Yazar için, "Harem" eğer bir piramide benzetilirse bu piramidin zirvesinde valide sultan en altında ise acemi cariyeler yer alır. Cariyeler sarayın sadece hizmet kadrosunu oluşturmakla kalmamış, onun ötesinde valide sultan, kadın efendiler, ikballer gibi padişah anne ve eşleri de çoğunlukla onlardan seçilmişlerdir...
T. Cengiz Göncü: Osmanlı'da Harem ve Cariyelik 19.Yüzyıl. İBB Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul 2015, 263 S., ISBN: 9786054700813
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder