27 haziran 2009'da Aksaray Barosu ve Adli Bilimciler Derneği işbirliği ile Aksaray'da yapılan "Aile İçi Şiddet ve Cinsel İstismarın Önlenmesi Sempozyumu", "Sonuç Bildirgesi" ile önemli hususlara dikkat çekti.
Aile içi şiddetin, tüm sosyo-kültürel gruplarda, yaş gruplarına görüldüğüne atıf yapılan bildirgede; daha çok kadınların maruz kaldığına işaret edildi.
"Sonuç Bildirgesi" ile aile içi şiddete en çok kadınların, çocukların, sakatların ve yaşlıların maruz kaldığı vurgulandıktan sonra, hastane acil servislerinde tedavi edilen her 9 kadından birinin; ayaktan tedavi veren kurumların acil servislerinde muayene edilen her 7 kadından birinin; her 5 gebeden birinin; istismar nedeniyle başvuran çocukların yarısının annesinin; intihar girişiminde bulunan her 3 kadından birinin; psikiyatri hastalarının % 40-70'inin "aile içi şiddet kurbanı" olduğu belirtildi.
Aile içi şiddetin Türkiye'nin ve dünyanın sorunlarından biri; en yaygın insan hakları ihlali olduğu vurgulanan "Sonuç Bildirgesi"ne göre,
"Aile, içinde barındırdığı bireylerin fiziksel, sosyal, psikolojik, ekonomik ve cinsel gereksinimlerinin karşılandığı toplumsal bir birimdir. Şiddet saldırganlığa dayalı ilkel savunma düzeyinde bir tutumdur. İfade yeteneği olmaması ve yeterli muhakeme geliştirememe sonucu, dürtüsel nitelikte ortaya çıkar. Aile içi şiddet, aile içinden bir üyenin başka bir üyenin yaşamını, bedensel veya psikolojik bütünlüğünü, özgürlüğünü tahrip etmeye veya ona ciddi olarak zarar vermeye yönelik her türlü girişimde bulunması veya ihmal etmesidir. Aile içi şiddet, kendisini aile olarak tanımlamış bir grup içerisinde; zorlamak, aşağılamak, cezalandırmak, güç göstermek, öfke-gerginlik boşaltmak amacıyla bir bireyden diğerine yöneltilen şiddet davranışı olarak da tanımlanabilmektedir." "Eski eş, eski nişanlı, eski kız yada erkek arkadaş kavramlarının da aile içi şiddet kapsamına girmesi 4320 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği ile gündeme gelmiştir.""Aile İçi Şiddet ve Cinsel İstismarın Önlenmesi Sempozyumu"nun "Sonuç Bildirgesi"nde önemli sorunlar kamuoyu gündemine getirildi:
"Şiddetin olduğu bir aile, iiddetin yaşanacağı çok sayıda aileyi üretir.
Aslında sağlık profesyonelleri ile her karşılaşma, olası şiddete maruz kalma olasılığı olan grubu taramak, tanımak ve çözümü güçleşecek sorunlar çıkmadan korunmayı sağlamak için bir fırsattır.
Cinsel suçlar içerisinde saptanması en zor olan ve çoğunlukla gizli kalan olgular genellikle çocuğa yönelik cinsel istismar ve sömürü vakıalarıdır.
Çocuklara yönelik cinsel iİstismar vakıaları diğer istismar türlerinde gördüğümüz gibi uzun yıllar tartışılmamış, üzerinde çok geniş ölçüde çalışılmamış ve çeşitli nedenlerden dolayı profesyonel açıdan bir çok güçlükler içeren çok hassas bir konudur. Cinsel istismarın fark edilmesi çoğu zaman tesadüfidir. Bu sır, dış dünyanın etkisiyle açığa çıkar. Birisinin anormal bir davranışı fark etmesi veya çocuğunun bir fiziksel yaralanma ile doktora getirilmesi sonucu bu sır ortaya çıkar
Şiddetin oluşmasından önce önleme tedbirleri uygulanmalıdır.
Ülkemiz, aile şiddet ve cinsel taciz mağduru bireylerin saldırganlardan korunması amacıyla oluşturulmuş yeterli kurumlara sahip değildir. Bu olanak sağlanmadığı takdirde şiddete maruz kalan kadınlar resmi makamlara müracaat etmekten vazgeçeceklerdir. Bu tür mağdurlara sırf bu nedenle yeterli düzeyde yardımcı olunamamaktadır.
'Kadın Sığınma Evleri ve Çocuk Sığınma Evleri' açılmasında yerel ve merkezi yönetimler üzerlerine düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmelidirler.
Yaygın ve toplumun her köşesine kapsayan duyarlılaştırma,gruplarını bilgilendirme ve eğitime programları yoğunlaştırılmalıdır.
Evlilik içi özellikle ve genellikle cinsel olarak kadına şiddet boyutunda kadının resmi nikahla cinsel ilişkiyi kabul ettiği konusunda geri alınamaz bir irade beyanında bulunmuş sayıldığı anlayışı artık terk edilmeye başlamıştır. Kadın evlenmekle vücut bütünlüğü üzerindeki hakkından feragat etmemekte bu yetkiyi eşine devretmiş olmamaktadır. Bu kabul ve uygulamanın mevzuatla buna göre gelişmesi ülkemizin yadsınamaz bir gerçeği olan sorunun çözümüne katkı sağlayacaktır.
Aile içi şiddet kapsamındaki fiillerin Türk Ceza Hukuku çerçevesinde cezalandırılması için yasal çerçeve – bazı ayrıksı oluşumlar bir tarafa bırakılıra – yeterlidir. Önemli olan bu normların somut olaya doğru şekilde uygulanıp, etkili sonuçlar almanın kapısını açmaktır. Bunun için yapılması gereken ise konuyla ilgili aktörlerin hukuk uygulamacıların konuya ilgisini arttırmak ve hukukun kendilerine verdiği hak ve yükümlülüklerinin neler olduğunu açıkca ortaya koymaktır.
Vazifesini yerine getirmeyen tüm kamu görevlilerine gerekli hukuki yaptırımlar uygulanmalıdır
Aile içi şiddet bir toplumsal problemdir. Tek taraflı bir yaklaşımla çözüm yolunda ilerlenemez. 2006 / 17 saygılı Koordinasyon Genelgesi'nin işbirlik kazanması ve genelgede belirtilen iş ve işlemlerin yapılması için bütçelendirilmesi gerekir.
Kolluk açısından bakıldığında özellikle kadın mağdurların korunması şiddet gördüğü mekanına tekrar gönderilmemesi için gerekli tedbirlerin acilen alınması gerekir.
Şiddetin özellikle aile içinde meydana gelen kısmının eğitimle çözüleceği kaçınılmaz bir gerçektir. İlgililerin koordinesinde İlköğretim veya Ortaöğretimde farkındalık eğitimini verilmesi doğru olacaktır.
4320 sayılı kanunun uygulanmasındaki tedbir kararlarının kolluğun uygulayabileceği şekle getirilmesi, mağduru güçlendirecektir.
Kriminal laboratuarların en temel görevi sanık veya suçlunun her türlü şüpheden uzak somut delillerle, suçlu olduğunu veya suçsuzluluğunu bilimsel ölçülerle kanıtlamaktır.
Cinsel saldırı olgularında materyal alma işlemi iki ana hedefe yönelik olmalıdır. Bunlardan ilki saldırgana ait sperm, kıl, kan, tükürük gibi örneklerin varlığının ortaya konması ikincisi ise elde bir sanık veya şüpheli varsa bu örneklerin sanık yada şüpheliye ait olup olmadığının araştırılmasıdır.
Cinsel saldırı olgularında hangi bölgeden ve nasıl materyal alınacağı, nelere öncelik verileceği, olayın özelliğine, mağdurun yaşına ve cinsiyetine göre değişiklik gösterir.
Bundan dolayı olaya ilk müdahale eden ve materyal alan görevlilerin bu konularda özel olarak eğitilmiş uzman kişiler olması gerekmektedir.
Aile içi şiddet konusunda çalışacak emniyette, savcılıkta özel bir birim oluşturulmalı buralarda çalışan insanların eğitimden geçirilmelidir.
Mağdurlar tıbbi, hukuki yardım konusunda bilinçlendirilmelidir.
Tüm Kurullar duyarlı hale getirilmelidir.
Sağlık, Adliye, Karakol gibi kurumların bekleme salonlarına posterler asılmalı ve broşürler bırakılmalıdır
Şiddet görmüş kişilere nasıl müdahale edileceğiyle ilgili protokoller geliştirilmeli, tarama testleri oluşturulmalıdır.
Kadına destek verebilecek yerel kadın grupları , Savcılık, Polis, Sığınma evleri gibi ilgili tüm kamu ya da tüzel kişi kurumlarla ilişkileri arttırılmalıdır."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder