Entropi // Kaos ve Tao | Entropy // Chaos & Tao / 22 ekim - 23 kasım 2013; Artnext Istanbul |
Sanatçıların ortak özelliği; hepsinin içinde bulundukları zamana karşı özel bir duyarlılık geliştirmiş olmaları. Serginin konsepti; yaşadığımız süreç ile bizlere bozulma olarak görünen deneyimlerin, "entropi" ve ilintili diğer kavramlar bağlamında sorgulanması ve sanatçıların bu kişisel sorgulamalar karşısında verdikleri cevaplar yoluyla eserlerini üretmeleri üzerine kurgulanmış. 2013 haziran ayında çalışmalarına başlanan sergide yer alan işlerin tamamı, sanatçıların zamana dair bireysel algı filtrelerinin birer görseli veya ürünü. Resim, heykel, yerleştirme ve video disiplinlerinde işlerin yer aldığı sergi, on sanatçının kavramsal çalışmalarından oluşan güçlü bir içerikle izleyicinin karşısına çıkıyor.
Sergide merkez alınan kavram olarak "entropi", "herhangi bir sistemin evrenle birlikte düzensizlik ve tesirsizliğe doğru olan eğilimidir." Fizikte "entropi", bir sistemin mekanik işe çevrilemeyecek termal enerjisini temsil eden termodinamik terimidir. Felsefede çoğunlukla bir sistemdeki rastgelelik ve düzensizlik olarak tanımlanır ve istatistikten teolojiye birçok alanda yararlanılır. Termodinamiğin ikinci temel yasasıdır. Aynı zamanda "her şeyin yıprandığını" söyleyen yasadır! Canlılar yaşlanır ve ölür, otomobiller paslanır… ve evrendeki düzensizlik artar.
Alper Bıçaklıoğlu - Sistem Şematiği | System Schematic |
Kaos kuramı gibi Buddha düşüncesinde de bir "entropi" yaklaşımı vardır. Buddha, "bileşik olan her şeyin önünde sonunda çözüleceğini, dağılacağını," söyler. Bu evrensel bir yasadır ve istisnası yoktur. Ayrıca Buddha düşüncesinde, bu düzensizliğin ardından yeniden düzenlilik geleceği öngörülmemiştir. Bu alan Batı düşüncesinde "Kaos Kuramı", Doğu düşüncesinde ise Tao ve Sufizm kaynaklı açılımlarda ele alınır.
Eserler hakkında
Müge Akçakoca: Fotoğraf üzerine boyama tekniği ile ürettiği işlerinde "gerçek görüntüde" düzensizliği, kaosu ve anarşizmi yaratmak için fotoğraflara müdahale ediyor! Sanatçı, işinin anlamını; "evrenin temel kurallarından biri 'düzensizlik ya değişmez ya artar'. Fotoğrafların tekinsizliği ve tuhaflığı da "entropi" kavramındaki düzensizlik ve kaosa işaret etmektedir", şeklinde ifade ediyor. Bomboş bir parkta doğal olmayan şekilde belirmiş kırmızı otlar ve her an biri ya da bir şey çıkıp gelecekmiş hissini veren bu parkın gece görüntüsündeki gibi.
Bulut Bagatur |
Alper Bıçaklıoğlu: "Mickey" adlı tuval / yerleştirmesinde; tüketim, pazarlama sektörü ve savaş gerçekliği arasındaki ortaklığı (aynı zamanda görsel ve anlamsal zıtlıkları) sokak sanatı estetiğini kullanarak bütünleştiriyor. Bu eserde "Mickey" karakteri bir çizgi karakterden daha fazlası olarak karşımıza çıkıyor. Kimi zaman dünyaca ünlü bir markanın tasarımında, kimi zaman evlerimizdeki kara kutularda, kimi zaman da bir galerideki duvarda, sergide karşılıyor bizleri. Yüzündeki gaz maskesiyle "içinde bulunduğu bu tüketim savaşının, pazarlama sektörünün karşısında durarak" bizlere bir şeyler anlatıyor. "Sistem Şematiği" ile ölümü sorgulayan sanatçının, eski pencere çerçeveleri ve diğer atık-dönüşümlü malzemeleri kullanarak yaptığı bu enstalasyon; bölünmüş ve parçalara ayrılmış kafatası ve diğer organların biçimleri ile izleyicinin gözünde çarpıcı ve keskin bir estetik yapıya bürünüyor. Sistemdeki canlı "entropi"nin en yüksek noktası olan ölüm, aynı zamanda biyolojik çözülme ve ruhsal enerjinin başka bir yere kaçışı anlamında da sorgulanıyor. Alper Bıçaklıoğlu eseri için şunları söylüyor; "Varolmak kadar gerçekti ölüm. Her ne kadar kabullenmek zor olsa da, dünyaya gelişimiz coşkuyla karşılanırken, yok olmamız (ölmemiz) ağıtlar, acılar, feryatlarla yaşanıyor. Bu sistemin bir parçasıydı belki de. Belki de ölümden sonra da devam edecek, devam eden bir sistem gibi, sonu olmayan, tekrarlanan... Sistemler gelişmeye, değişmeye, çökmeye ve tekrar oluşmaya programlanmış gibi. İnsan bedeninde de olduğu gibi. Doğar, büyür, evrilir ve çökeriz. Bu kimi zaman bir hastalık, kimi zaman vaktinin gelmesi, kimi zaman da yanlış tanılar, tetkikler sonucu yaşanır."
Serdar Çongar: "Overload" serisindeki çağdaş rölyef ve heykelleri; terörün, sokak çatışmalarının ortasında geçmiş bir öğrencilik döneminin etkilerini taşıyor. Sanatçı günümüzde de hâlâ devam eden etnik, dinsel çatışmaların, silah yasalarıyla herkese silah edinme hakkı tanınmasının ve tüm bunlara rağmen hayata devam etmenin zorluğunun etkilerini çalışmalarında çeşitli dokular ve renk kontrastları ile yansıtıyor.
Taşkın Esin: "Kaosa Teslimiyet" serisinde oluşturduğu koordinat sistemi dahilinde tuval üzerine belli bir düzen içerisinde formüller uyguluyor. Resimlerin rakamlar ve sembollere dökülmüş hali olarak da okunabilecek metinler, sanatçının farklı renkleri verili zaman ve miktarlarda belli koordinatlar üzerine ne şekilde uyguladığını gösteriyor.
Özlem Gök: "Ayaklar" isimli yerleştirmesinde; "siluet biçiminde imajların çoğaltılmasıyla, mevcut olan imgenin imajını izleyicinin gözünde yeniden sorgulamayı" hedefliyor. Eser, bu sorgulamanın yaratacağı yeni söylemlerle "iktidar kaybı ve kazanımı arasında gidip gelen zihin" durumunu anlatıyor.
Uğur Hasekin: Baskı, direnç ve enerji kavramlarını yansıttığı heykeliyle izleyiciyi karşılıyor. Sanatçı eseri hakkında; "aşırı kontrol altına alınan toplumlar o baskıyı kırmak isterler çünkü baskı onları bir düzene sokmak ister; ancak toplum daha düzensiz olmak ister", diyor.
Ahmet Özcan: Kompozisyonları ve karakterleri, esasında "canavarlar" olarak nitelendirebileceğimiz gerçekte varolmayan canlıların yaşam alanlarını ve gündelik hallerini ortaya çıkarmayı hedefler. "Gerçek Dünya"nın işleyişinden sıkılmış izleyicinin dikkatini, alternatif olabilecek veya alternatif olamayacak kadar korkutucu bir yeni gezegene yönlendirir. Bu yeni mekanlarda; siyasi çekişmeler, güç savaşları, politik planlar, para hırsı, birer dev çöplüğe dönüşen kentler, doğal yaşamı yağmalama "mecburiyeti", sınırsız tüketimler ve yasaklanan doğrular yoktur. Sanatçının ideal birer mekan yaratma çabası da yoktur! Zaten ölüm, acı, yorgunluk, hastalık, açlık bu mekanların da doğasında vardır. Ancak, insanoğlu bu mekanların birer parçası değildir. Sadece oralarda kendiliğinden oluşmuş, sanatçı tarafından her yeni eserde evrimleri sürdürülen canlılara ait mekanları izlemektedir, böylece bu gerçeküstü anlara tanıklık eder. Bu şekilde, mecazi olarak "kötülüğe" karşılık gelmeyen canavarlarla yüz yüze tanışmış oluruz.
Korhan Özsoy: "Azap" ile değişim sürecinin heyecanının bastırılmasını formlarına yansıtıyor. Sanatçı, bir kaçış anı olarak da gördüğü heykeli için; "aslında kaçıştan çok ufak bir sızıntı," ifadesini kullanıyor. "İçeride bir yerlerde dışarıya çıkmaya çalışan bir tutsak, her geçen gün daha da güçlenen ve güçlendikçe değişen. Aynı zamanda da zapt edilmesi güç bir hâl alan!"
Baysan Yüksel: "Ağaç Yiyen" resmindeki figür, zamandan ve mekândan bağımsız bir şekilde boşlukta. Bu boşluğun içinde gördüğümüz, iki elinde birer ağaç olan dev bir insan. Bu kişi, kendisi için sürdürülebilir imkânlar sunan bu ağaçları kökünden koparmış ve tek seferde yutmaya hazırlanıyor. Bir elinde yemek üzere olduğu ağaç dururken diğer elinde de bir başka ağacı yedek olarak bekletiyor. Bu figür, yaptığı eylemin farkındalığına sahip değil. Tanrı kompleksine kapılmış ve gözü doğabilecek sonuçlara kör. Ayrıca bu eylemi kötü niyetinden de gerçekleştirmiyor. O, aslında zaman ve mekândan bağımsız olduğu gibi, bu eylemden de bağımsız ve boş. Sanatçıya göre; "Ancak, kendimizi bu kişi gibi boşlukta hayal edebilirsek yaptığımız eylemlerin durduğu yeri ve ileri vadedeki sonuçlarını fark edebiliriz. Böylece tıpkı resimdeki gibi boşluk dağılmaya başlar ve sonunda anlam kazanır. Küçük farkındalıklar daha büyük farkındalıklara kendiliğinden yönelir ve böylece bilinç, bilinçsizliği kaplamaya başlar."
* * *
Entropy // Chaos & Tao
Artnext Istanbul is proud to present "Entropy // Chaos & Tao" exhibition curated by Didem Hazinedar and includes works by ten different artists. The exhibition can be visited at Artnext Istanbul Contemporary Art Space between October 22 – November 23, 2013. The exhibition includes artists: Müge Akçakoca, Bulut Bagatur, Alper Bıçaklıoğlu, Serdar Çongar, Taşkın Esin, Özlem Gök, Uğur Hasekin, Ahmet Özcan, Korhan Özsoy and Baysan Yüksel.
The common point of the artists at the exhibition is their shared sensitivity towards the time they live in. The concept of the exhibition is conceptualized as the questioning of experiences which may at first seem as deterioration in light with "entropy" and related concepts and the artists' responses to these personal questioning. In preparation from June onwards, "Entropy // Chaos & Tao" exhibition covers works resulted from artists' use of their personal perception filters towards contemporary time. The exhibition meets the audience with a powerful selection which includes ten artists' conceptual works from different art disciplines such as painting, sculpture, installation and video.
The central concept of the exhibition "entropy" is the tendency of any system towards disorder and ineffectiveness. Entropy in physics is the thermodynamics term which stands for the mechanically redundant thermal energy of a system. In philosophy, the term is generally defined as the randomness and chaos in a system and it is employed in various disciplines from teology to statistics. It is the second law of thermodynamics. It also suggests that "everything is bound to deteriorate"! Living beings get old and die, automobiles get rusty... and disorder in universe is on a constant increase. Entropy in a system increases in accordance with disorder. For instance, a stone dropped from above is inclined to fall as the part below has a lower energy level. A gas block compressed in an iron container tends to escape for the gas compounds outside are more disordered. According to sociology and politics, societies under opression tend to overcome this oppression as it aims to put society in order, however the incilination is towards increasing disorder.
Similar to Chaos Theory, Buddha teachings also include an understanding of "entropy". Buddha suggests that "everything complex ultimately dissolves and decays". This is a universal law without exception. Buddha teachings do not suggest any projection concerning the replacement of chaos with order. A similar insight can be found in Western thought as "Chaos Theory" whereas Eastern tradition refers to "entropy" in context of Tao and Sufism.
About the Artworks
Müge Akçakoca: Using the technique of painting on photography, the artist manipulates the photographs with an aim to create chaos and anarchy in "real images". The artist comments on the works as: "one of the fundamental principles of the universe is whether 'disorder icreases or remains constant'. The uncanniness and pecularity of the photographs emphasize the disorder and chaos relevant to the concept "entropy". Like the red colored grass that unnaturally appears at a vacant park and the night image of the same park which makes one anticipate something or someone will come out uninvitedly.
Bulut Bagatur: The artist's three acrylics on canvas works in the exhibition advocate art's mission to create awareness in the face of one's loss of individuality as he becomes alienated and unresponsive in a social structure which also becomes increasingly transparent. With a concern to convey "loss of identity" behind what's apparent baldly to the audience, the artist chooses self's most powerful reflection, "portraiture", in order to solidify the sense of being in limbo between awareness and sleep.
Alper Bıçaklıoğlu - Mickey |
Serdar Çongar: The series "Overload" together with contemporary relieves and sculptures, carry the impacts of an early school period lived through terror and street conflicts. The artist also reflects the effects of current ethnic / religious conflicts and increasing gun permits by using different textures and colour contrasts in his works and expresses the hardness of continuing life with this knowledge.
Taşkın Esin: In his series "Submission to Chaos", the artist makes use of different formulae on the canvas through a definite coordinate system. The texts, which can be read as the transmission of paintings into numbers and symbols, show the audience how the artist uses different colors at a chosen time and on a specific coordinate with a given density.
Özlem Gök: The installation "Feet" aims at questioning the existent image in the eyes of the audience through a practice of proliferation. Through the fresh discourses this questioning may lead, the work comments on the state of the mind stuck between loss and gain of power.
Uğur Hasekin: The artist contributes to the exhibition with his sculpture "Process" which reflects pressure, resistance and energy. The artist comments on his work as: "socities under extreme pressure are directed to break free from this pressure as pressure wants to put society in shape while the society's tendency is towards disorder."
Ahmet Özcan: The artist's compositions and characters aim to reveal the habitats and daily existence of unreal beings which may also be defined as "monsters". They direct the attention of the audience bored with the "real world" to a new planet which is too horrifying to be an alternative (or non-alternative). These new spaces do not host political conflicts, wars of power, political plans, economic ambition, cities as giant dumping sites, "imperative" to violate natural life, infinite consumption and fobidden truths. The artist also does not aspire to create ideal spaces. Death, pain, disease and hunger are already embedded in the nature of these spaces. However, humans are not part of these spaces. They only see the spaces belong to creatures that develop on their own and are evolved by the artist in every new work. Thus, the audience witnesses these surreal moments and meet the monsters that do not metaphorically match with "evil".
Korhan Özsoy: With his sculpture titled "Torment", the artist reflects the supression of the excitement resulted from the process of change. Described as the artist as a moment of escape, the work is further defined "as a leak more so than an escape". "Somwhere inside, there is a prisoner who changes, struggles to come out, becomes more powerful and less easy to restrain!"
Baysan Yüksel: The figure in "The Tree Eater" is presented in emptiness without any context of time and space. In this emptiness, there is a human being with giant trees in his hands. This human has ripped off trees which give him sustainable opportunities and is ready to devour them at single bite. He holds a tree he is about to eat on one hand and keeps another as spare on the other. The figure does not have the awareness of his act. He suffers from God complex and is blinded towards the possible outcome. He also does not commit his act with evil intentions. He is equally derived from his act as he is derived from time and space. According to the artist: "One can only realize the condition and effects of one's acts in the long run by imagining oneself in emptiness. This is how emptiness starts to disperse and ultimately gains meaning. Tiny bits of awareness are directed towards broader parts and consciousness starts to cover unconsciousness." [KanalKultur]
Entropi // Kaos ve Tao | Entropy // Chaos & Tao / 22 ekim - 23 kasım 2013; Artnext Istanbul - Çağdaş Sanat Alanı / Contemporary Art Space, 17. Kat - Windowist Tower, Eski Büyükdere Cad. No: 26, Maslak - 34467 İstanbul; Tel.: (0212) 999 3990
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder