Bu Blogda Ara

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Hasan Gürgenarazili: Uyur idik uyardılar; uyanmış idik uyuttular...

Hasan Gürgenarazili
[© Hasan Gürgenarazili - KanalKultur] - "Tıknefes" olduk, "Nefes"siz kaldık, ama "türkü"süz kalmadık! Nenni de nenni...

Bir dostum sayesinde tanıştığımız ve "öbür dünya" olarak tanımladığımız, sanal âlemde ve orada kurulan chat odalarında, canlar türküler dinliyor, dinletiyor; kâh halaylar çekiyor, kâh zılgıtlar (tiyy veya teww) atıyor; bazan birbirlerine rakı kadehleri göndererek "aşk" ile mest oluyor.

"Okey" ve "kağıt oynama" illeti, özel programlar aracılığıyla canlar arasında rutin olduğu üzere, sadece kültür derneklerinde değil; "öbür dünya"da da devam ediyor; çifte gidip, okey dönmeler ve okey atmalar, bundan dolayı atışmalar da yaşanıyor.

Kısaca, "öbür dünya"daki yaşamın bu dünyadaki yaşamdan pek büyük bir farkı bulunmuyor. Canlar alışkanlıklarını ve yaşam stillerini hemen hemen birebir "öbür dünya"ya da taşımışlar. Sadece bir farkla, sınırları aşan bir şekle büründürerek. Ne de olsa kolay "adapte" oluyoruz. Lakin "biz bize benzeriz" düsturunu unutmadan.

* * *

Canların biraraya gelerek, kimilerinin zaman zaman hem sesli hem de yazılı olarak "gelin canlar bir olalım; başka yerde düşman yok düşman içimizdedir" dedikleri "kendilerince kendilerini aktardıkları" şu "türkü" odalarını sözlü, yazılı ve görüntülü chat odalarının bulunduğu bir sanal âlem programında geçen süre içinde belirleyebildik ve kaydedebildik:

@)>-->>-->-TuRKuLeR-DiYari-<--<<--<(@

Belirttiğimiz odalarda, bazan "türkü" değil de "hicaz", "hüzzam", "hüseyni", "uşşak", "gerdaniye", "segâh", "hicazkâr", "acem" vb. makamlarında "nefesler" aktarmaya çalıştık veya kalkıştık. Bu "nefesler" şunlardı:
  • "Subh u şam ey gönül çekelim gülbank",
  • "Dün gece seyrim içimde ben Dedem Ali'yi gördüm",
  • "Biz elest bezminde demişiz beli",
  • "Kurretül ayn'ı habibi kibriyasın ya Huseyn",
  • "Şahım Ali abaya girenlere aşkolsun",
  •  "Alem yüzüne saldı ziya Ali Muhammed",
  • "Haktır Allahım Muhammed mahım",
  • "Şahı merdanın avazı turna derler bir kuştadır",
  • "Göster cemalin şem'ini",
  • "Medet senden medet sultanım Ali",
  • "Zümre-i nacileriz",
  • "Eşrefoğlu al haberi",
  • "Güzel âşık cevrimizi çekemezsin",
  • "Zâhit gel gör halimizi",
  • "Gelin ey nazenin canlar",
  • "Zâhit bizim tarikimiz sorar isen",
  • "Ya Hü",
  • "Gel Derviş",
  • "Zühd-ü Riya" vb.
Ancak "bu da ne böyle", "Alevi odasında ilahi dinletilmez de dinlenmezde" denilerek tepki gösterildiğini gördük.

İlginçtir, "sanat müziği" odalarında bu denemeler, yadırganmadı ve bilakis teşvik edildi; "nefes"ler tanınmak istendi.

Bir şeylerin ters gittiğini düşünerek, "nefessiz kaldık canlar ama türküsüz kalmadık" dedik. Dedik amma anlatamadık, sadece "teww" çekildi.

* * *

Folklorcu akademisyen Pertev Naili Boratav "türkü" için şöyle diyor:
"Türkiye'nin sözlü geleneğinde, bir ezgi ile söylenen halk şiirlerinin her çeşidini göstermek için (âşık şiirleri için dahi) en cok kullanılan ad 'türkü'dür. Bölgelerle konulara değgin özel hallerde, ya da ezginin ve sözlerin çeşitlenmesine göre, türkü kelimesi yerine şarkı, deyiş, deme, hava, ninni, ağıt adları da kullanılır".
Bununla birlikte Pertev Naili Boratav, Âşık şiirlerini "türkü" kavramının dışında bırakıyor; "türkü"yü "düzenleyicisi bilinmeyen, halkın sözlü geleneğinde oluşup gelişen, çağdan çağa ve yerden yere içeriğinde olsun, biçiminde olsun değişikliklere (zenginleşmelere, bozulmalara, kırpılmalara) uğrayabilen, ve her zaman bir ezgiye koşulmuş olarak söylenen şiirler olarak" tanımlıyor.

Kısaca "Gesi Bağları,Cevizin Yaprağı,Dersini Almış da Ediyor Ezber,Ordu'nun Dereleri, Hekim Oğlu, Denizin Dibinde Hatçam, Hacel Obası, Feraye, Kızılcıklar Oldu mu" vb. "türkü". Ama canlar bunlardan ziyade müzik formunda Âşık şiirlerini dinliyor. Bu Âşık şiirleri Abdülbâki Gölpınarlı'nın da değindiği gibi canların kendi geleneklerini, inançlarını, onlara özgü sözleri içeren, ulularını öven; menkıbeleri aktaran; erkândan, ayinden bahseden; Tanrı'yla şakalaşan, zâhidi taşlayan ve kızdıran bir içerik taşıyor. Yani canlar aslında dini anlamları olan veya dini anlamlarla yüklü olan "Düvazdeh İmam", "Mersiyeler", "Devriyeler" vb. ibaret olan Âşık şiirlerini, "nefesleri" "türkü diye" dinliyor; onları seçici olarak "türkü şeklinde" tercih ediyor. Lakin neyi dinlediklerinin farkında olmuyor!
"Nefes"ler tüketilirken, "türkü"ye dönüştürülürken beraberinde içeriğindeki değişiklikleri getiriyor. Burada Ahmet Kaya ön plana çıkıyor. Ahmet Kaya'nın "türkü"leri eleştiri kabul görmez bir şekilde "âyet-i kerîme" olarak dinleniyor; bu "türkülerin" Alevilikle bağlantısının sorgulanması bile "yasaklanıyor".

Özetle "Türkü Geceleri"nin artması dikkat çekiciyor. "Uyur idik uyardılar"ın yakında "Uyanmış idik uyuttular"a dönüşme rizikosunun neleri beraberinde getireceği üzerinde dikkatle durulmalı ve düşünülmeli. Unutmayalım ki, "nenni" de bir "türkü formu". [© Hasan Gürgenarazili - KanalKultur]

[31 mart 2004]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder