Bu Blogda Ara

28 Temmuz 2013 Pazar

Hasan Gürgenarazili: Müsvedde

Hasan Gürgenarazili
[© Hasan Gürgenarazili - KanalKultur] - Hafta sonlarımı kendime ayırırım. Yazı yazma zamanımdır. Bunu gerçek bir Mephisto olan 'imalathatası'yla uğraşmaya başladığımdan beri yaparım.

Adam, yıllarca dernekçidir; hem de profesyonel dernekçi. Türlü derneklerde bulunur. O dernek senin, bu dernek benim, dolaşır durur. Her dernekte takkesini değiştirir. O dernekte küser, başka derneğe gider. Oradan ayrılır başkasına gider. Gene gelir, gene gider...

Herşeye yeniden başlar. Temiz sayfa açma rekortmenidir. Bakkal defterine dönmüş eski defterlerini görmeden.

Önce bir dernekte bulunur övgüler düzer; sonra takkesini aldığında eski dava arkadaşlarıyla ilgili tuttuğu notlarını yazar. Elinin kalem tuttuğunu düşünür. Küsünce, yazar da yazar...

"Fi tarihinde şöyleydi" diye başlar. İyi de takkesi başındayken ne haltlar karıştırdığını es geçer.  Birilerinin de onu yazdığından habersizdir. Yaşadıklarından ve yaşattıklarından habersiz göründüğü gibi.

Zeytinyağı gibidir. Bakar, "fi tarihinde öyleydi" der; bugünkü durumun sorumluluğundan sıyırır aklınca. Yağ gibi üste çıkar. Cıyaklamasının kalemi olduğunu düşünür. Düşünür de düşünür...

Yeri geldiğinde, araştırmacıdır, yeri geldiğinde edebiyatçı...

 Siyasetçidir ve dernekçi...

Eline-beline-diline düsturuna sahip olduğunu da düşünür.

Tarihçiliğe soyunur; aklı sıra a-tipiktir, ama aslında anakroniktir.

Ehh artık internet de icat olunca, orada da at oynatır. Partiden, dernekten arta kalan mesailerini internette gruplarda değerlendirir. Artık "intellektüel"dir ya. Elinde takkesiyle. Al takke, ver külâh; o grup senin bu grup benim yazar durur. Bir grupta yaşasın şu, öbür grupta ölsün şudur. Kaynamış şeker, şerbeti iyi bilir. Ne de olsa kadayıfı pişirmeyi öğrenmiştir. Nabza göre şerbet verir, ortama göre de söylev değiştirir. Hangi grupta ne söyleyeceğini iyi bilir. Takkesi elindedir. Ne de olsa söylevi dernekte, kulislerde ve de msn'de şekillenmiştir. Kendine ricâl-ı gayb "misyonu" yükleyip o'nu, bu'nu, şu'nu "sanal" diye itham eder; aklınca Hoca Nasreddin gibi göle maya çalar! Sonra bakarsınız, ortalıktan kaybolmuştur; hakikaten gayb olmuştur...

Alışkanlıkları icabı organize olmayı becerir. Yutarlarsa!

Gazete kültürüyle yetişir; tâlidir. Velakin, tâli olduğundan dahi habersizdir. Bir bakarsınız, "boyalı basın"a veryansın edenler arasındadır. Sonra veryansın ettiği boyalı basına okur mektubu yazanlardan biridir; nihayetinde onunla söyleşi yapanlar arasında rastlarsınız adına, çarşaf çarşaf hem de...

Ona sorsan teorisyendir. Analfabet değildir, ama okumaz.

Çakır keyif kahvesini yudumlar, 'öbür dünya'ya dalar. Gerçek dünyada yaşadığından sanki habersizdir. Yazar da yazar... Ne de olsa yazardır! Artık kendine verdiği bir ünvan da vardır: Hem araştırmacı hem yazar. Dernekte ders aldığı "kendisi gibi" "meslektaşı"na akademik ünvan bile verir; "ordinaryüs profesör" olarak dahi lanse eder...

Adam sen de pişkindir. Mephisto ile pazarlıkta takkesi elinde, külâhı belindedir. Ona sorsan, o bir "intellektüel"dir!

Geçiniz, o sadece bir müsveddedir... [© Hasan Gürgenarazili - KanalKultur]

[ilk yazım 22 kasım 2004; yeniden gözden geçirme 25 mayıs 2008]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder