Hasan Gürgenarazili |
* * *
Geldiler, akın akın... Oradan, buradan, şuradan... Ama 'doğu'dan...
Sürü sürüydüler... Sürüleriyle geldiler... Atlıydılar, göçebeydiler; atlı göçebeydiler; çobandılar... 'Azap çeken hayvanları' gördüler...
* * *
Bir kısrak başı görünümündeki yere, geldiler... Orada yeniden 'doğdular'; 'ölmeden öldüler'. Ve dahi ölmeden ölürken, yeniden doğarken O'na, 'Canan'a 'ikrar' verdiler. 'Sırra erdiler'.
* * *
Çakalın dahi giremeyeceği 'aslanlar yurdu'ndan gelip-geçtiler... 'Altın boynuz'un önlerine dayandılar. Zincirleri kırdılar... Diyâr-ı Rûm'u yurt tuttular.
* * *
'Derviş'tiler, 'alp'tiler, 'eren'diler. Misyonları vardı, 'misyoner'diler. 'Alp-eren' oldular. 'Tahta kılıç' kuşandılar. Kimileri, ellerinde 'tahta kılıç'la geldiler...
Tahta kılıçlarını dağlara, kayalara 'çaldılar'. Dağlar yarıldı, kayalar ikiye bölündü. Yarılan yerden sular fışkırdı. 'Ab-ı hayat'ı buldular.
'Ab-ı hayat'tan 'bade' verdiler, 'dolu' verdiler, tas tas: 'Âşıklar'a.
Fethettiler ülkeleri, gönülleri.
Aşkla yoğruldular, yandılar, kavruldular... 'Canan'a vuslatla...
Kimileri vardı; 'serden geçtiler'. Ellerinde 'tahta kılıç'la 'serden geçtiler'...
* * *
'Serden geçtiler'...
Ser verdiler, 'sır' vermediler...
'Alıp başını gittiler'...
'Âlem-i gayb'tan geldiler, 'âlim-i gayb'a erdiler... Hem-hâl oldular.
* * *
Açıklama: Elimizde, Anadolu'da değişik yörelerden derlenen 'kesik-baş' destanları, efsaneleri, hikâye ve menkabeleri bulunuyor. Bunlar arasında 'Dâsitân-ı Kesikbaş' gibi, genelde yazma ve basma olan 'Mevlid' nüshalarına kaydedilenleri de var. 'Kesik-baş' menkabelerinin en tanınmışı, asıl kahraman olarak Hz. Ali'yi işleyen 'Hikâye-i Mevlidü'n-Nebî'deki 'Dâsitân-ı Kesikbaş' (İstanbul 1311: 38-42) şeklinde karşımıza çıkıyor. Anadolu'da 'kesik-baş' destanlarına, efsanelerine, hikâyelerine ve menkabelerine kaynaklık yapan türbeler de bulunuyor: Mardin - Cizre'de, Sakçagözü'nde, Elazığ - Harput'ta, Tokat - Turhal'da, Antakya'da, Adana'da ve Sıvas'ta... 'Kesik-baş' olarak ünlenen ulu şahsiyetler arasında Habîb-i Neccar, İsmail Mâşukî, Abdülvahab Gazi, Muşlu Ali, Seydi Sultan... adı geçiyor. [© Hasan Gürgenarazili - KanalKultur]
[24 haziran 2007]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder