"Ah zorba, zalim, acınası, korkunç yazgı ah!" (s.106) "Görmüş geçirmişlere, yas nedir bilenlere ağlayın diyorsun. Biz hiç durmadan yas tuttuk yıllar yılı (...) Yeni bir gerekçemiz daha var şimdi ağlayıp sızlamaya. Haydi gidin ağlayın! (...)" (s. 50) "Nice ölüm töreninde hepimiz yola yola saç çözdük, kızgın küllere yüz sürdük, toza toprağa belendik. Urbalar indi omuzdan bele, boyun bağır açık, üstbaş perişan. (...) Gel Acı, şimdi, göster şimdi kendi gücünü! (...) Deniz, gök, bir baştan bir başa duyun bizi!" (s. 51)[*]
[İsmail Engin - @kanalkultur] 1960 Darbesi'nin ardından gerçekleştirilen 147'likler "tasfiye"sinde, İstanbul Üniversitesi'nin Rektörü Sıddık Sami Onar, tasfiye ile "Üniversite Çökmüştür" şeklinde açıklamada bulunmuştu... Fehmi Koru da “Üniversitelerimizin tarihi aynı zamanda tasfiyeler tarihidir” diyor...
* * *
Troya'nın son kurbanı Haydar göç etmiş dediler; Aleviler duymadı bile...
Türkiye, çorak topraklarında yetişen gerçek bir aydınını Seneca'sını kaybetmiş meğerse, Haydar Dönmez'i. "Hakk'a yürümüş", sesi onun için çıkmaz olmuş; Seneca'dan Latinceden çevirdiği Troyalı Kadınlar (Troades)'in korosu şimdi onun için de söylüyor: "Ölümden ötesi hiçlik"... (s. 67) Aleviydi; Alevilerin ondan haberi bile olmadı...
1980'lerin ortasında tanıdığım bir dostu. Latin Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'nda asistandı. Latincenin yanı sıra İngilizce ve İtalyancayı da bilirdi. Matematik, geometri, tarih, müzik ilgi alanları içerisindeydi. Devlet Tiyatroları'nın cuma günkü oyunlarını; Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın pazar konserlerini kaçırmazdık.
Akıcı ve duru bir Türkçesi vardı. Yazdığımız metinleri beğenmez, yeniden üzerinde çalışır, tekrar tekrar kontrol ederdi. Titiz çalışırdı, anlayacağınız, titiz...
Tüm eski kitapçıları hergün istisnasız gezer, neler var ya da geldi diye bakardık, beraber.
Hukuku değerler manzumesinin ötesinde bir kurum olarak addederdi ve güvenirdi. Hukukun dışına çıkılmasını düşünemez, kabul dahi edemezdi. Başına gelenler bu nedenle geldi: Necdet Serin'in Rektörlüğü ve Muzır Kurul Başkanı ve DTCF Dekanı Rüçhan Arık döneminde, fakülte yönetim kurulunun da onayıyla, hukuka davet ettiği için üniversitesinden atılıverdi.
Öyle lobisi falan yoktu, hani sesini çıkaracak, ne oluyor deyip, onun için eylem yapacak ve cübbesini bırakacak. Çok güvendiği hukuka başvurdu. İdare Mahkemesi ve Danıştay kararıyla geri döndü. O arada taksi sürücülüğünden elde ettiğiyle geçimini sürdürdü...
Devamı için, bkz. → Haydar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder