[İsmail Engin - @kanalkultur] Türkiye'de Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından gerçekleştirilen ve yıllık periyodlar halinde yürütülen "Yaşam Memnuniyeti Araştırması"nın 2016 yılına ait sonuçları açıklandı. TUİK'in verilere göre, Türkiye halkı giderek daha mutlu bir hayat sürüyor. Bireyler "mutlu", kadınlar daha "mutlu", gençler daha da "mutlu", en fazla evliler "mutlu", okulu bitirmeyen bireyler ise çok daha "mutlu"ymuş. Kadınlar ve erkekler, kısacası bireyler, geleceklerinden "umutlu"ymuş.
Bireyler "mutlu"
Türkiye'de mutlu olduğunu beyan eden bireylerin oranı 2014 yılında % 56,3, 2015 yılında % 56,6 iken; 2016 yılında % 61,3 olmuş. Mutsuz olduğunu beyan eden bireylerin oranı ise 2014'te % %11,7’den 2015'te % 11,4’e ve 2016'da % 10,4’e düşmüş.
Kadınlar daha "mutlu"
Kadınlarda mutluluk oranı, 2014 yılında % 60,4 iken 2015 yılında % 60,2’ye düşmüş; 2016'da % 64,5’e yükselmiş. Erkeklerde bu oran 2014'e % 52 iken 2015'te % 52,9’a; 2016'da % 58,1’e yükselmiş.
Gençler daha da "mutlu"
Yaş gruplarına göre mutluluk düzeyine bakıldığında, en yüksek mutluluk oranı 2015'te % 63,8 ile 18-24 yaş grubunda, en düşük mutluluk oranı ise % 51,7 ile 45-54 yaş grubunda gerçekleşmiş. 2016'da ise, % 65,1 ile 18-24 yaş grubunda, en düşük mutluluk oranı ise % 58,2 ile 35-44 yaş grubunu içeriyormuş.
insan ve kültüre dair... | twitter: @kanalkultur | instagram: ismailenginhd | facebook: kanalkultur
Bu Blogda Ara
28 Şubat 2017 Salı
26 Şubat 2017 Pazar
Münih'te UNESCO Uluslararası Dünya Anadili Günü Kutlandı
UNESCO tarafından ilan edilen Uluslararası Dünya
Anadili Günü, her yıl 21 Şubat'ta kutlanıyor. Uluslararası Dünya Anadili Günü
vesilesiyle Prof. Dr. Havva Engin, Ludwig Maximilians Üniversitesi Çok Dillilik
Araştırma Merkezi ve Münih Belediyesi’nin davetlisi olarak bir sunum
gerçekleştirdi.
Prof. Dr. Havva Engin yaptığı sunumda, son
elli yılda, Almanya’ya göç sürecinde gelen insanların sayılarının artmasına,
eğitim sisteminde çok dilli çocukların öğrencilerin yarısını oluşturmasına ve
bilimsel çalışmaların anadilin başka dilleri öğrenmede önemli rol oynadığını
ortaya koymasına rağmen, eğitim sisteminde neden göçmenlerin anadillerinin
dikkate alınmadığı üzerine durdu.
Heidelberg Göç Araştırmaları ve Kültürleraşırı
Pedagoji Merkezi Direktörü Havva Engin'in tespitlerine göre, göçmen dilleri,
toplum ve eğitim politikacıları tarafından bir katma değer olarak görülmüyor.
Almanya’da sadece bir-iki eyalette göçmen dilleri mevcut eğitim sisteminde
model projeler çerçevesinde seçmeli yabancı dil olarak okutuluyor. Geriye kalan
eyaletlerde, göçmen dilleri yabancı diller portföyünde yer almıyor ve aktüel
politika bu yönde bir değişiklik istemiyor.
Havva Engin, konuşmasının sonunda, değişik
göçmen dernekleri temsilcilerine seslenerek, temel insan hakkı olan
anadillerine sahip çıkmalarını ve eğitim sistemi dahilinde okutulması için
politik gayretlerini arttırmalarını istedi.
bkz. → Vortrag an der Ludwig Maximilians Universität München - UNESCO Internationaler Tag der Muttersprache, 21.02.2017
bkz. → Vortrag an der Ludwig Maximilians Universität München - UNESCO Internationaler Tag der Muttersprache, 21.02.2017
14 Şubat 2017 Salı
İsmail Engin: Haydar
"Ah zorba, zalim, acınası, korkunç yazgı ah!" (s.106) "Görmüş geçirmişlere, yas nedir bilenlere ağlayın diyorsun. Biz hiç durmadan yas tuttuk yıllar yılı (...) Yeni bir gerekçemiz daha var şimdi ağlayıp sızlamaya. Haydi gidin ağlayın! (...)" (s. 50) "Nice ölüm töreninde hepimiz yola yola saç çözdük, kızgın küllere yüz sürdük, toza toprağa belendik. Urbalar indi omuzdan bele, boyun bağır açık, üstbaş perişan. (...) Gel Acı, şimdi, göster şimdi kendi gücünü! (...) Deniz, gök, bir baştan bir başa duyun bizi!" (s. 51)[*]
[İsmail Engin - @kanalkultur] 1960 Darbesi'nin ardından gerçekleştirilen 147'likler "tasfiye"sinde, İstanbul Üniversitesi'nin Rektörü Sıddık Sami Onar, tasfiye ile "Üniversite Çökmüştür" şeklinde açıklamada bulunmuştu... Fehmi Koru da “Üniversitelerimizin tarihi aynı zamanda tasfiyeler tarihidir” diyor...
* * *
Troya'nın son kurbanı Haydar göç etmiş dediler; Aleviler duymadı bile...
Türkiye, çorak topraklarında yetişen gerçek bir aydınını Seneca'sını kaybetmiş meğerse, Haydar Dönmez'i. "Hakk'a yürümüş", sesi onun için çıkmaz olmuş; Seneca'dan Latinceden çevirdiği Troyalı Kadınlar (Troades)'in korosu şimdi onun için de söylüyor: "Ölümden ötesi hiçlik"... (s. 67) Aleviydi; Alevilerin ondan haberi bile olmadı...
1980'lerin ortasında tanıdığım bir dostu. Latin Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'nda asistandı. Latincenin yanı sıra İngilizce ve İtalyancayı da bilirdi. Matematik, geometri, tarih, müzik ilgi alanları içerisindeydi. Devlet Tiyatroları'nın cuma günkü oyunlarını; Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın pazar konserlerini kaçırmazdık.
Akıcı ve duru bir Türkçesi vardı. Yazdığımız metinleri beğenmez, yeniden üzerinde çalışır, tekrar tekrar kontrol ederdi. Titiz çalışırdı, anlayacağınız, titiz...
Tüm eski kitapçıları hergün istisnasız gezer, neler var ya da geldi diye bakardık, beraber.
Hukuku değerler manzumesinin ötesinde bir kurum olarak addederdi ve güvenirdi. Hukukun dışına çıkılmasını düşünemez, kabul dahi edemezdi. Başına gelenler bu nedenle geldi: Necdet Serin'in Rektörlüğü ve Muzır Kurul Başkanı ve DTCF Dekanı Rüçhan Arık döneminde, fakülte yönetim kurulunun da onayıyla, hukuka davet ettiği için üniversitesinden atılıverdi.
[İsmail Engin - @kanalkultur] 1960 Darbesi'nin ardından gerçekleştirilen 147'likler "tasfiye"sinde, İstanbul Üniversitesi'nin Rektörü Sıddık Sami Onar, tasfiye ile "Üniversite Çökmüştür" şeklinde açıklamada bulunmuştu... Fehmi Koru da “Üniversitelerimizin tarihi aynı zamanda tasfiyeler tarihidir” diyor...
* * *
Troya'nın son kurbanı Haydar göç etmiş dediler; Aleviler duymadı bile...
Türkiye, çorak topraklarında yetişen gerçek bir aydınını Seneca'sını kaybetmiş meğerse, Haydar Dönmez'i. "Hakk'a yürümüş", sesi onun için çıkmaz olmuş; Seneca'dan Latinceden çevirdiği Troyalı Kadınlar (Troades)'in korosu şimdi onun için de söylüyor: "Ölümden ötesi hiçlik"... (s. 67) Aleviydi; Alevilerin ondan haberi bile olmadı...
1980'lerin ortasında tanıdığım bir dostu. Latin Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'nda asistandı. Latincenin yanı sıra İngilizce ve İtalyancayı da bilirdi. Matematik, geometri, tarih, müzik ilgi alanları içerisindeydi. Devlet Tiyatroları'nın cuma günkü oyunlarını; Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın pazar konserlerini kaçırmazdık.
Akıcı ve duru bir Türkçesi vardı. Yazdığımız metinleri beğenmez, yeniden üzerinde çalışır, tekrar tekrar kontrol ederdi. Titiz çalışırdı, anlayacağınız, titiz...
Tüm eski kitapçıları hergün istisnasız gezer, neler var ya da geldi diye bakardık, beraber.
Hukuku değerler manzumesinin ötesinde bir kurum olarak addederdi ve güvenirdi. Hukukun dışına çıkılmasını düşünemez, kabul dahi edemezdi. Başına gelenler bu nedenle geldi: Necdet Serin'in Rektörlüğü ve Muzır Kurul Başkanı ve DTCF Dekanı Rüçhan Arık döneminde, fakülte yönetim kurulunun da onayıyla, hukuka davet ettiği için üniversitesinden atılıverdi.
6 Şubat 2017 Pazartesi
Evaluationsergebnisse - Erster Durchgang des Kontaktstudiums Migration und Flucht
Am 27.01. und 28.01.2017 fanden die Abschlusscolloquien des ersten Durchgangs des Kontaktstudiums Migration und Flucht statt. Diese berufsbegleitende Weiterbildungsmaßnahme wird seit April 2016 an der Pädagogischen Hochschule in Verantwortung des Heidelberger Zentrums für Migrationsforschung und Transkulturelle Pädagogik (Hei-MaT) erfolgreich angeboten. Die Abschlusspräsentationen der Teilnehmenden ließen deren Vielfältigkeit der Arbeits- und Tätigkeitsfelder erkennen. Dementsprechend standen bei den Präsentationen unterschiedliche Aspekte im Zentrum.
Die Abschlussevaluation mit den Teilnehmenden zeigte auf, dass diese auf unterschiedliche Art und Weise von den Inhalten des Kontaktstudiums profitiert haben. Bei einem Teil der Teilnehmenden ermöglichte die Weiterbildungsmaßnahme die Vertiefung bestehender Fachkenntnisse; ein anderer Teil nutzte die Möglichkeit, über das eigene Tätigkeitfeld hinaus institutionelle Kontakte zu knüpfen.
An der abschließenden Fragebogenerhebung beteiligten sich 20 Teilnehmende. Die Frage, ob durch die Kursteilnahme Veränderungen des bisherigen beruflichen Arbeits- und Tätigkeitsfeldes stattfanden, beantworteten 30% der Teilnehmenden positiv. So gaben 6 Personen an, durch das Kontaktstudium eine neue berufliche Tätigkeit im Bereich <Arbeit mit Flüchtlingen> gefunden zu haben, wie beispielsweise als Integrationsbeauftragte, Ehrenamtskoordinator/in, Sprachdozent oder als Streetworker. Anderen wurden im bisherigen Tätigkeitsfeld neue Zuständigkeiten im Kontext der Fluchtmigration zugetragen.
Die Leitung des Kontaktstudiums zieht nach dem Abschluss des ersten Durchgangs eine insgesamt erfolgreiche Bilanz; sie sieht sich in ihrer Haltung bestätigt, dass eine fundierte berufsbegleitende Qualifizierung im Bereich Fluchtmigration für eine Reihe von Arbeits- und Tätigkeitsfeldern neue Chancen auf dem Arbeitsmarkt eröffnet.
Der dritte Durchgang des Kontaktstudiums startet im April 2017. Aktuell werden Anmeldungen entgegen genommen; die Nachfrage ist ungebrochen hoch.
Für Fragen bezüglich des Kontaktstudiums stehen Prof. Dr. Havva Engin (engin@ph-heidelberg.de) und Dipl. Päd. Sylvia Selke (selke@ph-heidelberg.de) gerne zur Verfügung.
Siehe: Evaluationsergebnisse - Erster Durchgang des Kontaktstudiums Migration und Flucht
Die Abschlussevaluation mit den Teilnehmenden zeigte auf, dass diese auf unterschiedliche Art und Weise von den Inhalten des Kontaktstudiums profitiert haben. Bei einem Teil der Teilnehmenden ermöglichte die Weiterbildungsmaßnahme die Vertiefung bestehender Fachkenntnisse; ein anderer Teil nutzte die Möglichkeit, über das eigene Tätigkeitfeld hinaus institutionelle Kontakte zu knüpfen.
An der abschließenden Fragebogenerhebung beteiligten sich 20 Teilnehmende. Die Frage, ob durch die Kursteilnahme Veränderungen des bisherigen beruflichen Arbeits- und Tätigkeitsfeldes stattfanden, beantworteten 30% der Teilnehmenden positiv. So gaben 6 Personen an, durch das Kontaktstudium eine neue berufliche Tätigkeit im Bereich <Arbeit mit Flüchtlingen> gefunden zu haben, wie beispielsweise als Integrationsbeauftragte, Ehrenamtskoordinator/in, Sprachdozent oder als Streetworker. Anderen wurden im bisherigen Tätigkeitsfeld neue Zuständigkeiten im Kontext der Fluchtmigration zugetragen.
Die Leitung des Kontaktstudiums zieht nach dem Abschluss des ersten Durchgangs eine insgesamt erfolgreiche Bilanz; sie sieht sich in ihrer Haltung bestätigt, dass eine fundierte berufsbegleitende Qualifizierung im Bereich Fluchtmigration für eine Reihe von Arbeits- und Tätigkeitsfeldern neue Chancen auf dem Arbeitsmarkt eröffnet.
Der dritte Durchgang des Kontaktstudiums startet im April 2017. Aktuell werden Anmeldungen entgegen genommen; die Nachfrage ist ungebrochen hoch.
Für Fragen bezüglich des Kontaktstudiums stehen Prof. Dr. Havva Engin (engin@ph-heidelberg.de) und Dipl. Päd. Sylvia Selke (selke@ph-heidelberg.de) gerne zur Verfügung.
Siehe: Evaluationsergebnisse - Erster Durchgang des Kontaktstudiums Migration und Flucht
Gastspiel des 'Theater Dialog Karlsruhe' im Hei-MaT-Zentrum stößt auf großes Interesse
@VeliAkademisiHD - Das bekannte Karlsruhe Theater „Theater Dialog“ gastierte am Sonntag, den 05.02.2017 mit dem bekannten Stück „Neyzen Tevfik“ im Hei-MaT-Zentrum in Heidelberg Neuenheim.
Im Mittelpunkt des Theaterstücks steht das Leben des Ney-Spielers Neyzen Tevfik, dessen bis heute ungebrochene Popularität auf seine Virtuosität auf dem Ney Instrument zurückgeht. Neyzen Tevfik, der mit bürgerlichem Namen Tevfik Kolaylı hieß, lebte von 1879 – 1953, erlebte damit den Untergang des Osmanischen Reiches und die Anfangsjahre der Türkischen Republik.
Bei seinen Zeitgenossen war Neyzen Tevfik für seinen starken Alkoholkonsum bekannt; darüber hinaus praktizierte er den Bektaschismus, eine besondere Form des Islam, welche sich insbesondere gegen religiöse und weltliche Obrigkeit auflehnt. Dementsprechend ist sein literarisches und poetisches Oeuvre durch Kritik und Auflehnung gegenüber den Herrschenden gekennzeichnet.
Das „Theater Diyalog Karlsruhe“, dessen Leiter Rusen Kartaloglu in der Rolle des Neyzen Tevfik eine beeindruckende Performance zeigt, hat sich zum Ziel gesetzt, durch Kunst und Theaterarbeit interkulturelle Bildung zu fördern, sowie interkulturelle Dialoge anzuregen und zu stärken.
3 Şubat 2017 Cuma
İsmail Engin: Akçaeniş Tahtacılarında Günlük Yaşamdaki Dini Davranış Kalıpları ya da Uygulamalar
[İsmail Engin - @kanalkultur] Akçaeniş Tahtacılarında günlük yaşamla ilgili belirleyebildiğimiz dini davranış kalıplarını, aşağıda yer alan sekiz genel başlık altında toplayabiliriz:
1) Suyla İlgili: Su içilmesi belirli kurallara bağlanmıştır. Buna göre, su, kutsal kabul ediliyor ve sol elle ayakta içilmiyor. Suyun, sağ elle oturarak içilmesi, genel kuraldır. Aynı zamanda, su içmeden önce, kişinin "Yezit'e lanet, Hüseyin'e rahmet" demesi gerekiyor. "Hz. Hüseyin" taraftarlarının Kerbelâ'da susuzluktan "kırılırken", "Yezitlerin sol elleriyle ve ayakta" su içtiğine inanılıyor.
2) "Eşik"le İlgili: "Eşik", kutsallık taşımaktadır ve evi kötü ruhlardan korumaktadır. Bu nedenle, eşiğe basmamak gerekiyor. Eşiğe basan kişi, o haneye kötülük etmiş sayılıyor. Eşiğin üzerinden geçen kişi, kötülüklerden arınarak eve girmiş kabul ediliyor. Türbe ve yatır ziyaretlerinde eşik, kutsallığını daha da artmış bir şekilde koruyor. Bu durumda eşik, yere diz çökerek üç kez öpülüyor ya da ona niyaz ediliyor. Eşik, ilk öpülen yerin sağı ve solu sırasıyla üç kez öpülürken ya da ona niyaz edilirken, "ya Allah, ya Muhammed, ya Ali" deniliyor. Burada Allah eşikte ilk öpülen yerdir; Muhammed ilk öpülen yerin sağ tarafı, Ali ise sol tarafıdır. Ali sol tarafta olarak kalbe daha yakındır. Türbe ve yatır ziyaretlerinden çıkarken de eşik yine üç kez öpülüyor ya da eşiğe niyaz ediliyor.
3) El Öpmeyle İlgili: El öpme, son derece önemli bir davranış kalıbıdır. Dedenin sağ eli, kaç yaşında olursa olsun, kendisinden küçük ve büyük herkes tarafından öpülmektedir. Öte yandan büyüklerin eli öpülürken, sadece elin dudakla öpülmesine dikkat ediliyor. Eli öptükten sonra alna götürmek söz konusu değildir. Bu davranış kalıbı, bir "Alevi el öpme biçimi" olarak değerlendirilmektedir. Akçaeniş Tahtacıları için, karşılaşılan kişinin Sünni olup olmadığı, el öpme tarzıyla da ölçülebilmektedir. Akçaeniş Tahtacılarına göre, Sünni bir kişi, eli dudakla öpmeden onu önce çenesine koymakta ve sonra alna götürmektedir. Keza, Akçaeniş'te elin öpülürken alna götürülmesi, ikiyüzlülük olarak kabul ediliyor.
1) Suyla İlgili: Su içilmesi belirli kurallara bağlanmıştır. Buna göre, su, kutsal kabul ediliyor ve sol elle ayakta içilmiyor. Suyun, sağ elle oturarak içilmesi, genel kuraldır. Aynı zamanda, su içmeden önce, kişinin "Yezit'e lanet, Hüseyin'e rahmet" demesi gerekiyor. "Hz. Hüseyin" taraftarlarının Kerbelâ'da susuzluktan "kırılırken", "Yezitlerin sol elleriyle ve ayakta" su içtiğine inanılıyor.
2) "Eşik"le İlgili: "Eşik", kutsallık taşımaktadır ve evi kötü ruhlardan korumaktadır. Bu nedenle, eşiğe basmamak gerekiyor. Eşiğe basan kişi, o haneye kötülük etmiş sayılıyor. Eşiğin üzerinden geçen kişi, kötülüklerden arınarak eve girmiş kabul ediliyor. Türbe ve yatır ziyaretlerinde eşik, kutsallığını daha da artmış bir şekilde koruyor. Bu durumda eşik, yere diz çökerek üç kez öpülüyor ya da ona niyaz ediliyor. Eşik, ilk öpülen yerin sağı ve solu sırasıyla üç kez öpülürken ya da ona niyaz edilirken, "ya Allah, ya Muhammed, ya Ali" deniliyor. Burada Allah eşikte ilk öpülen yerdir; Muhammed ilk öpülen yerin sağ tarafı, Ali ise sol tarafıdır. Ali sol tarafta olarak kalbe daha yakındır. Türbe ve yatır ziyaretlerinden çıkarken de eşik yine üç kez öpülüyor ya da eşiğe niyaz ediliyor.
3) El Öpmeyle İlgili: El öpme, son derece önemli bir davranış kalıbıdır. Dedenin sağ eli, kaç yaşında olursa olsun, kendisinden küçük ve büyük herkes tarafından öpülmektedir. Öte yandan büyüklerin eli öpülürken, sadece elin dudakla öpülmesine dikkat ediliyor. Eli öptükten sonra alna götürmek söz konusu değildir. Bu davranış kalıbı, bir "Alevi el öpme biçimi" olarak değerlendirilmektedir. Akçaeniş Tahtacıları için, karşılaşılan kişinin Sünni olup olmadığı, el öpme tarzıyla da ölçülebilmektedir. Akçaeniş Tahtacılarına göre, Sünni bir kişi, eli dudakla öpmeden onu önce çenesine koymakta ve sonra alna götürmektedir. Keza, Akçaeniş'te elin öpülürken alna götürülmesi, ikiyüzlülük olarak kabul ediliyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)