Bu Blogda Ara

21 Haziran 2016 Salı

Summer Collective II

Ardan Özmenoğlu - Ya Pehlivan | Oil Wrestler,
Post-it notlar üzeri karışık teknik | Mixed media on post-it notes,
82 x 150 x 5 cm., 2011
@kanalkultur - Galeri İlayda, 23 haziran – 18 eylül 2016 tarihleri arasında “Summer Collective II” isimli grup sergisine ev sahipliği yapıyor.

Sergide, Ardan Özmenoğlu, Atilla Galip Pınar, Aysel Alver, Barış Cihanoğlu, Caner Şengünalp, Damla Özdemir, Derya Özparlak, Didem Yağcı, Gazi Sansoy, Kerim Yetkin, Mehmet Turgut, Nurdan Likos ve Özcan Uzkur’un işleri izlenebilir.

Ardan Özmenoğu, geçtiğimiz aylarda, ilk müze sergisini Almanya, Hagen'deki Osthaus Müzesi'nde “Made in Istanbul” sergisiyle açan ve hayli ilgi ile karşılanan sanatçı, Türk Serisi’nden yapıtlarıyla sergide. Alışılmış kalıpların dışında özgün, orijinal fikir ve tekniği ile göz dolduran ender çağdaş sanatçılardan olan Ardan Özmenoğlu, özgün baskı tekniğiyle buluşturduğu post-it notlar ile yarattığı eserleri, cam heykelleri, neon kullanarak ürettiği eserleri ve enstalasyonlarıyla tanınıyor.
.
Atilla Galip Pınar, son dönem eserlerinde de, geçmişten günümüze süregelen varoluş karşısında insanın çaresizliğini, yalnızlığını, tedirginliğini, tutsaklığını, doğayla ilişkisini temel alarak yansıtmaya odaklı kavramsal altyapıya sadık kalıyor. Bununla birlikte, eserlerde kullanılan renklerde dengeli bir sadeleşme farkediliyor. Form ve imgelerde ise girift yapı artarak sürerken, doğada yer alan hayvan ve insan figürleriyle birlikte resmedilen düşsel varlıklarla kendini gösteren bir kişiselleşme göze çarpıyor.

Aysel Alver, kağıt hamuru ile biçimlendirilip, kolaj tekniği ile son şeklini verdiği bu figürleri, kimlik ve kimliksizlik sınırlarını çoktan geride bırakarak “en”ler içinde var olan bir imge çiziyor. Kesintiye uğrayan modernleşme ve aydınlanma sürecini dengesi bozulmuş hümanizm anlayışı ve deforme olmuş ahlaki ve etik değerler üzerinden irdeliyor. Heykellerinde gerçekleştirdiği psikanalitik bir yaklaşımla ahlaki ve etik değerlerin yitimini izleyiciye deneyimletmek istiyor.

Barış Cihanoğlu - Hedonist,
tuval üzerine yağlı boya, 165 x 135 cm., 2016
Caner Şengünalp, "düşünmenin sınırlarında gezen bir sanatçı… Şengünalp sanatın, üstelik heykelin diliyle akıl almaz bir metafizik macera sergiliyor. O, heykellerinde kullandığı doğal malzemelerin dokusuyla düşüncelerin dokusu arasında yol alırken doğaya nüfuz eden insan aklının paradoksal girdaplarını açıyor.. Şengünalp’in sanatı insan doğasının tarih üstü hakikatini arayan, antropolojik ve felsefi bir altyapı ile kendi sanatsal ifade yollarını açıyor." (Meriç Bilgiç)

Damla Özdemir, üç boyutlu dijital kolajlarıyla dikkat çekiyor. Marcus Graf sanatçıyı ve yeni eserlerini şöyle yorumluyor : "Yeni işlerinde resmedilen mekanlar diğer parçalara kavramsal bir katkı da sunuyor. Ana karakter ile onu çevreleyen ortamın arasındaki ilişki, dünya ile insanın arasındaki sorunlu bağlantıya dikkat çekiyor. Nihayet, çoğunlukla tuhaf görünen figür-bağlam ilişkisi, Özdemir'in son çalışmalarına biraz gerçeküstü bir karakter veriyor. Bu çalışmalar, Damla Özdemir'in sanatsal yolculuğunda gayet iyi ilerlediğinin bir kanıtı. Ayrıca, işlerindeki sürekli gelişen içerik ve kompozisyon karakteri de, gelecekte sanatçının birçok muazzam serisini göreceğimizi vaat ediyor."

Derya Özparlak, sergide yer alan heykelleri hakkinda şu yorumlarda bulunuyor. "Uçan balonlu figürleri düşünce balonu fikri ile ortaya çıkardım. Daha sonra bu figürler, kendilerini yerçekimine karşı balonlarla uçarak ifade ettiler. Metalin ağırlığı ve soğukluğuna karşı, renkli ve hafif balonlarla zıtlık oluştururken hem teknik hem de kavram olarak hafifliği yakaladım."

Didem Yağcı, çalışmalarında, felsefi ve sanatsal anlamda edindiği farklı bakış açılarını kendi geliştirdiği özgün teknik ve malzeme kullanımı ile dönüştürüp yenilikçi ve yaratıcı formlar meydana getirirken, görsel kompozisyon ve renk dengesi arasındaki ilişkiye özel bir önem veriyor. Sanatçının eserleri ile ilgili Marcus Graff şu yorumu yapıyor: "Didem Yağcı, kompozisyonlarında renklerin yanı sıra, kumaşlar, eski kitap sayfaları ile geleneksel keçeyi birarada kullanıyor Didem Yağcı’nın yapıtları, böylece görsel güzelliğin çok ötesine geçiyor keza içeriğindeki figüratif kompozisyonlar, insan olmaktan kaynaklı varoluşsal meseleleri de eleştirel bir gözle yeniden sorgulatıyor."

Gazi Sansoy, farklı teknikle çalışmaya başladığı Yüzsüzler Serisi işleriyle ilgili şu yorumda bulunuyor: "Temelinde minyatür serisini oluşturmak için kestiğim figürlerin ardında kalan renk lekelerinden kaynaklanan/oluşan biraz rastlantısal bir fikirdi, sonraları çok sevdiğim Rönesans resimlerinde sadece etleri yok edip pop renklerle boyayarak klasik ve çağdaş renk ve kompozisyon zıtlığını oluşturabileceğimi fark ettim. Arkasından da İsa, Meryem, havariler ve mitolojik imgelerin tamamen o dönem koşullarıyla sanatçılar tarafından resmedildiğini (ya da resmettirildiğini), aslında her birinin o resmi yapan sanatçının yani insanın düş gücü olduğunu dolayısıyla aslında o imgelerin gerçek olmadığını ve zaten olamayacağını böylelikle de aslında tamda “Yüzsüzler” adını hakedecek resimler olabileceğini düşündüm… Takip eden süreçte yani bugünlerde sadece bu anlamda resimlere bağlı kalmadan daha çok klasik ve modern zıtlığını birinci plana alarak bu serinin yeni resimlerini ürettiğimi söyleyebiliriz…"

Kerim Yetkin, kullandığı farklı teknikler ile dokuda fırça darbelerinden ziyade, kesikler, yarıklar ve silmeler ile geçişler elderken, kimi zaman yalın, kimi zaman da bütün içindeki grift anlatım şekliyle izleyicinin öze, çok derinlere gitmesini arzuluyor. Bu yansımalar, sanatçının bazen oldukça geniş tuval yüzeylerinde, bazen de parça bütün ilişkisini irdelediği küçük boy onlarca eserden meydana gelen çoklu kompozisyonlarında muhteşem bir armoni içinde karşımıza çıkıyor.

Mehmet Turgut, "Koza" eserinden ilham alarak çekimlerini gerçekleştirdiği yeni serisinde, yıllar sonra, ruhundaki kadını ifadelendirme arayışında yeni bir yolculuğa çıkıyor. Sanatçı serinin çıkışı noktası ile ilgili olarak "Bir kadının bütün uzuvlarını çekmek istiyorum. Dirseğini, sırtını, kafasını, kollarını, göğüslerini… Parça parça çekmeye başladım. Niye çektiğimi bilmeden basıyordum deklanşöre. Sonra dedim ki, "Kafamdaki kadını yaratacağım" Sonunda bir koza çıktı karşıma. Tamamlayamadım kafamdaki kadını, insan formunu veremedim ya da zaten tam değildi kafamdaki kadın." yorumunda bulunuyor.

Nurdan Likos, Aklımdakiler serisinden bir eseri ile sergide. Sanatçı, bu seride kendi kişisel hikâyesinden yola çıkarak kadınlara ait bir dünyanın mahremiyetini, günahlarını konu alıyor. Renkler ile anlatımlarını güçlendirdiği kompozisyonları yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgiye de işaret ediyor. Sanatçı sanatsal üretimlerinde kendisinin de yaşadığı çelişkili bir dünyanın tanımlamasını yapmaya çalışıyor.

Özcan Uzkur, oluşturduğu kimliksiz bedenler, birbirine savaş açmış insan bedenlerinden izler sunuyor izleyicilere. Uzkur’un yapıtlarında, lif ve kan öne çıkarak, bir yandan bedeni oluşturmak üzere bir araya gelip bir yandan ondan ayrılıyorlar. Birleştiği anda tekrar dağılmaya başlayan beden, belki de kendi bedenine yabancılaştığını ve hiçbir zaman tam bir bütün olamayacağını ifade ediyor. @kanalkultur 

Summer Collective II - Grup Sergisi / 23 haziran – 18 eylül 2016; Galeri İlayda, Hüsrev Gerede Cad. No:37, Teşvikiye - İstanbul; Tel.: 0.212.227 92 92 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder