Bu Blogda Ara

2 Şubat 2016 Salı

Türkiye'de Kutuplaşma Araştırmasının Sonuçları Açıklandı: Türkiye'de, Aynı Dünyada Yaşanmıyor; Geçmişe Göre Ayrılıklar Artmış, Gelecekte de Artması Bekleniyor..

@kanalkultur - Karadeniz İşbirliği Fonu tarafından desteklenen ve Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği tarafından yürütülen 'Türkiye'de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması'nın sonuçları 1 Şubat 2016 tarihinde İstanbul'da düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu.

Araştırma sonuçlarına göre Türkiye'de farklı siyasi parti seçmenlerinin yaşamdan ekonominin gidişatına dair çok sayıda konuda tamamen farklı görüşlere sahip oldukları görülüyor. Seçmenlerin siyasi gündemdeki birçok konuyu sadece parti aidiyetiyle değerlendirdikleri net olarak ortaya çıkıyor..

3-10 Aralık 2015 tarihleri arasında, Türkiye seçmen nüfusunu temsil eden 1024 kişilik örneklemle gerçekleştirilen araştırma, 16 ilin kentsel ve kırsal bölgelerinde yapılan yüz yüze görüşmelerle gerçekleştirildi. Basit rastsal örneklem yöntemi varsayımıyla araştırmanın hata payı yüzde 3 olarak hesaplandı. Saha çalışması Infakto RW tarafından yürütüldü.

Araştırmanın sonuçlarını kamuoyuyla paylaşan Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği yönetim kurulu üyesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Emre Erdoğan, araştırmanın en önemli bulgusunun ülkemizde siyasi parti tabanlar arasındaki toplumsal mesafenin büyüklüğünü göstermesi olduğunu belirtti.

Araştırma sonuçlarına göre, AKP'li seçmenlerle diğer seçmenlerin hayattan memnuniyet dereceleri bile çok farklı. Kendisini AKP'ye yakın hisseden seçmenler arasında kendisini mutlu hissedenlerin oranı yüzde 44'ken, bu oran CHP seçmenlerinde yüzde 21 ve HDP seçmenlerinde yüzde 7'ye kadar düşüyor.

Benzer şekilde, ekonominin gidişatı konusunda da parti tabanlarının görüşleri neredeyse taban tabana zıt. AKP'li seçmenlerin yüzde 73'ü için ülkenin, yüzde 57'si için de ailelerinin ekonominin durumu son beş yılda iyiye gitmişken; bu görüşlere katılan CHP'lilerin oranı yüzde10'un altında kalıyor. HDP ve MHP seçmenleri de ekonominin son beş yıldaki performansına dair olumsuz görüşlere sahipler.

Araştırma çalışması, farklı partili seçmenlerin farklı kimliklere sahip çıktıklarını da gösteriyor. Aile ve hemşehrilik hemen herkesin benimsediği kimliklerken; AKP, CHP ve MHP seçmenleri için önde gelen kimlik olan Türklük ise HDP'lilerin sadece üçte biri tarafından benimseniyor. AKP'li seçmenlerin en fazla öne çıkan kimliği dindarlık (yüzde 66) ve muhafazakârlık (yüzde 45) iken; CHP seçmenleri kendilerini daha fazla Atatürkçüler (yüzde 75) ve eğitimli insanlarla (yüzde 65) özdeşleştiriyorlar. HDP'li seçmenlerin en fazla aidiyet duydukları kimlikse Kürtler.

Yaşanan toplumsal kutuplaşma, kendisini sadece kimliklerdeki ayrışmada değil, farklı kimliklerin kendilerini toplum içerisindeki yerlerini algılamalarında gösteriyor.

Toplumun geneline kıyaslandığında kendisini en fazla dışlanmış hisseden sosyal grup Kürtler olarak ön plana çıkıyor. Kendisini en fazla Kürt kimliğine yakın görenlerin sadece yüzde 24'ü toplumda saygı gördüğünü düşünüyor. Oysa en fazla özgüvene sahip olan gruplar ise sırasıyla muhafazakârlar (yüzde 73), dindar insanlar (yüzde 67), Türkler (yüzde 61) ve eğitimli insanlar (yüzde 56).

Araştırma çalışmasına katılanlara, kendileri en uzak hissettikleri siyasi parti seçmenleri sorulduğunda, en fazla HDP yanıtı alındığı görüldü. Görüşülen kişilerin yüzde 44'ü, kendilerini HDP'lilere, yüzde 22'siyse AKP'lilere uzak hissettiğini söyledi. MHP ve CHP yanıtı verenlerin oranıysa yüzde 8 civarında kaldı.

Söz konusu en uzak hissedilen parti taraftarları olduğunda kızının bu kişilerle evlenmesini istemeyenlerin oranı yüzde 83, iş yapmak istemeyenlerin oranı yüzde 78, komşu olarak istemeyenlerin oranı yüzde 76 ve çocukların arkadaşlık etmesini istemeyenlerin oranı yüzde 74. Üstelik bu oranlar, en uzak hissedilen parti hangisi olursa olsun benzer oranlarda seyretmekte.

Araştırma çalışmasına katılanların gözünde Türkiye'de en fazla ayrılığa yol açan konular sırasıyla Kürt sorunu (yüzde 39), 1980 Darbesi (yüzde 30), Gezi Protestoları (yüzde 30) ve 17-25 Aralık Yolsuzluk Suçlamaları (yüzde 29) olarak sayılırken diğer konular yüzde 10'un altında kaldı.

Bununla birlikte, parti tabanları arasında geçmişi değerlendirme konusunda önemli farklılıklar var. AKP seçmenleri arasında en yüksek oranda yanıtlar sırasıyla Gezi Protestolar (yüzde 38), Kürt Sorunu (yüzde 38) ve 1980 Darbesi olarak görüldü. CHP'liler arasında en fazla belirtilen kırılma yüzde 51 ile 17-25 Aralık Suçlamaları ve Kürt Sorunu (yüzde 42) öne çıkıyor. HDP sempatizanları Kürt Sorunu (yüzde 36) ve 1980 Darbesi (yüzde 39) kırılmalarını daha fazla belirtiyorlar. MHP'liler için de en önemli tarihsel kırılma olarak Kürt Sorunu (yüzde 58) ön planda.

Araştırma çalışmasına katılanların en fazla beğendikleri lideri de parti aidiyetleri doğrultusunda belirttikleri görülüyor. Recep Tayyip Erdoğan'ın genel beğeni oranı yüzde 47, Ahmet Davutoğlu'nunsa yüzde 41 iken, bu oranlar AKP seçmenleri arasında sırasıyla yüzde 86 ve 68'dir. Keza, Kemal Kılıçdaroğlu'nun beğenilme oranı genelde yüzde 16, CHP'lilerde yüzde 50 olarak ölçüldü. HDP'nin iki eş başkanının beğenilme oranları yüzde 10 civarındayken, kendi tabanlarında yüzde 75'in üzerine çıkıyor. Aynı durum MHP lideri Devlet Bahçeli için de geçerli.

Söz konusu iktidar muhalefet ilişkileri olduğunda, parti tabanları arasındaki kutuplaşma açıkça görülüyor. AKP seçmenlerinin yüzde 65'inin “muhalefetin hükümetin işini yavaşlattığı” görüşüne katılmalarına karşın, diğer üç muhalefet partisi arasında bu görüşe katılanların oranı düşük ve iktidarın işlerin yavaşlaması pahasına diğer partiler tarafından denetlenmesi gerektiği kanısına katılanlar çok daha fazla.

Keza, AKP seçmenlerinin yüzde 70'i iktidarın işine karışılmasaydı ülkenin durumunun daha iyi olacağı görüşüne katılmalarına karşın; başta CHP'liler olmak üzere muhalefet partilerine sempati duyanları hükümetin muhalefetin sözünü dinlemesi gerektiği kanısında.

Örneğin başkanlık sistemine destek söz konusu olduğunda, genelde yüzde 35 olan destek oranının, AKP sempatizanları arasında yüzde 66'ya çıktığı; CHP'de yüzde 5, MHP ve HDP tabanlarında yüzde 13 - 14'e kadar düştüğü de görülüyor.

Sayılan bir dizi kurum arasında en fazla güvenilen kurumun yüzde 75 ile ordu ve yüzde 65 ile üniversiteler olduğu görülüyor. Cumhurbaşkanlığı söz konusu olduğunda bu oran yüzde 56, hükümette yüzde 53, Meclis yüzde 51 ve siyasi partiler yüzde 39 oranında güveniliyor.

Öte yandan partililer arası karşılaştırma, siyasal kurumlara güven arasında da farklılaşma olduğunu gösteriyor. AKP'liler arasında hükümet ve Cumhurbaşkanlığı'na güvenenlerin oranı yüzde 90'ın üzerindeyken, bu oran CHP'lilerde yüzde 13 ve 16, HDP'lilerde 12 ve 18, MHP'lilerde yüzde 36 ve 38.

Türkiye'de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması'nın 'Temel Bulgular'ı şu şekilde özetleniyor:

Türkiye'de;

1. Aynı dünyada yaşanmıyor.

2. Partililerle kimlikler örtüşmüş.

3. Siyasi görüş farklılıkları sosyal mesafeye dönüşmüş.

4. Geçmişe göre ayrılıklar artmış, gelecekte de artması bekleniyor.

5. Siyasal konular sağduyuyla değil, parti aidiyetiyle değerlendiriliyor.

6. Farklı mecralardan bilgileniyor, diğer mecraları taraflı bulunuyor.

7. Sosyal medya farklı bilgileri getirmiyor, kendi görüşümüzü yansıtıyor.

Özetle, Türkiye'de Kutuplaşma Araştırması'nın sonuçları, siyasi parti tabanları arasındaki sosyal mesafenin arttığını ve farklı parti tabanlarının ülkenin sorunlarını siyasi parti aidiyetleri çerçevesinden değerlendirmeyi tercih ettiklerini gösteriyor.

Araştırma sonuçlarını değerlendiren uzmanlara göre, sağlıklı bir demokrasiye ulaşabilmek için tespit edilen siyasal kutuplaşmanın giderilmesine yönelik tedbirlerin alınması ve bu yönde adımlar atılması gerekiyor. @kanalkultur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder