Fotoğraf, 1839’da doğduğu andan itibaren hem modernitenin bir parçası oldu hem de onu simgeledi. Bu yeni teknoloji, sağladığı kaydetme ve sergileme imkanları ve taşıdığı kesinlik ve gerçeklik iddialarıyla modern dünyanın hareketliliğine sıkı sıkıya kenetlendi. Osmanlı İmparatorluğu da fotoğrafı büyük bir heyecanla kucakladı. Fotoğrafın etkisi ve anlamı, Tanzimat hareketinin modernleşme ve Batılılaşma atılımıyla birleşti. Fotoğraf, yirminci yüzyıl başında Osmanlı topraklarında günlük yaşamın, basının ve devlet aygıtının standart bir parçası haline geldi.
Bu kitap, Osmanlı İmparatorluğu örneğinde, fotoğrafla modernite arasındaki yakın ilişkinin en çarpıcı yönlerini ele alıyor. İçerdiği malzemenin önemli bir kısmı, padişahların imparatorluğunu Batılı kitlelere göstermek amacıyla ısmarladığı fotoğraflarda ve albümlerde olduğu gibi, modernitenin fotoğraf aracılığıyla sergilenmesine dair. Modernite fotoğraf sanatının bir parçası haline gelmiş, onu sıradan, alışılmış bir uygulama haline getirmiştir. Resimli basınla, aile üyelerine veya isimsiz koleksiyonculara yollanan kartpostallarla, arkadaş ve tanıdıklara verilen portrelerle, çalışanların veya mahkûmların resimleriyle, fotoğraf kamusal ve özel hayatın bütün alanlarını işgal etmeye başlamıştır.
insan ve kültüre dair... | twitter: @kanalkultur | instagram: ismailenginhd | facebook: kanalkultur
Bu Blogda Ara
30 Nisan 2015 Perşembe
İşimiz Gücümüz Yaşamak: İş Cinayetleri, İşçi Filmleri Festivali'nde
İşçi Filmleri Festivali, iş cinayetlerini görüyor, gösteriyor!
10. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali 1 - 10 mayıs 2015 tarihleri arasında izleyicilerle buluşuyor!
İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır’da eş zamanlı festivalde bu yıl “İşimiz Gücümüz Yaşamak” teması ile toplam 75 film gösteriliyor.
2 mayıs 2015 cumartesi, saat 19.00’da Şişli Belediyesi Kent Kültür Merkezi’ndeki açılış gecesini Funda Eryiğit sunuyor. Gezi direnişinde milyonların müziği ile tanıştığı Hakan Vreskala’nın ezgilerinin eşlik edeceği gecede bir set işçisine plaket veriliyor. Sinemacıların sansür mücadelesini anlatan “Yollara Düştük” belgeseli festivalin açılış filmi ve sansüre direnen sinemacılar sahneye davet ediliyor.
10. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali, 4 şehirdeki gösterimlerden bir süre sonra birçok kenti kapsayan uzun bir yolculuğa çıkıyor ve gösterimler her yıl ki gibi ücretsiz...
Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından emekçilerin yaşamlarını ve mücadele deneyimlerini izleyicilerle buluşturmayı ve Türkiye'de işçi filmi üretimini özendirmeyi amaçlayan festival, DİSK / Sine-Sen, DİSK / DEV SAGLIK-iş, DİSK / Birleşik Metal-iş, DİSK/Basın-iş, Türk-iş / Petrol-İş ,Türk-iş / Tek Gıda-iş, Türk-iş / Kristal-iş, KESK / SES , TTB, Halkevleri , Sendika.Org ve ÇapulTV tarafından düzenleniyor.
10. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali 1 - 10 mayıs 2015 tarihleri arasında izleyicilerle buluşuyor!
İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır’da eş zamanlı festivalde bu yıl “İşimiz Gücümüz Yaşamak” teması ile toplam 75 film gösteriliyor.
2 mayıs 2015 cumartesi, saat 19.00’da Şişli Belediyesi Kent Kültür Merkezi’ndeki açılış gecesini Funda Eryiğit sunuyor. Gezi direnişinde milyonların müziği ile tanıştığı Hakan Vreskala’nın ezgilerinin eşlik edeceği gecede bir set işçisine plaket veriliyor. Sinemacıların sansür mücadelesini anlatan “Yollara Düştük” belgeseli festivalin açılış filmi ve sansüre direnen sinemacılar sahneye davet ediliyor.
10. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali, 4 şehirdeki gösterimlerden bir süre sonra birçok kenti kapsayan uzun bir yolculuğa çıkıyor ve gösterimler her yıl ki gibi ücretsiz...
Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından emekçilerin yaşamlarını ve mücadele deneyimlerini izleyicilerle buluşturmayı ve Türkiye'de işçi filmi üretimini özendirmeyi amaçlayan festival, DİSK / Sine-Sen, DİSK / DEV SAGLIK-iş, DİSK / Birleşik Metal-iş, DİSK/Basın-iş, Türk-iş / Petrol-İş ,Türk-iş / Tek Gıda-iş, Türk-iş / Kristal-iş, KESK / SES , TTB, Halkevleri , Sendika.Org ve ÇapulTV tarafından düzenleniyor.
Bahar Oganer - Mesajınız Var!
Bahar Oganer- İsimsiz, tuval üzerine karışık teknik, 135 x 135 cm., 2015 |
Sanatçı, Merkur’deki ilk kişisel sergisinde figür ve onu çevreleyen doğa tasvirleri ile masalsı bir anlatı kuruyor.
Sonsuz bir fon sağlayan doğa tasvirleri Oganer’in resimlerini taze ve süresiz bir zemine taşıyor.
İzleyiciye kaçamak bir bakış atmak yerine onunla doğrudan iletişim kuran renkli kadın imgesi ve monokrom doğa tasvirlerini bir arada kurgulayan sanatçı, mekan ve zamana bağlı olmayan bir ebediyet hissi yaratıyor.
Sanatçının seçtiği sahneler izleyiciye belirsiz bir heyecan vadederken sıradan ve olağanüstü olanı aynı çerçevede sunan öyküleyici bir resimsel dil yaratıyor.
29 Nisan 2015 Çarşamba
Türkiye’de Hilafetin İlgası ve Mısır Ulemasının Tepkisi
Toplumsal Tarih, mart 2011'de yayınlanan 207. sayısındaki başyazısında saltanatın ve hilafetin ilgasını ve ilgadan sonra halifeliği kapma telaşının nasıl bir rekabete yol açtığını ve Kahire’de Mart 1924’te yayınlanan bir risale üzerinden Mısır’daki ulemanın tepkisini ele alıyor.
Zafer Toprak, beş yazılık dizisinin dördüncü yazısında Şevket Aziz Kansu’nun başını çektiği Erken Cumhuriyet Dönemi’ndeki antropoloji çalışmalarını ve bu çalışmaların nasıl la-dini bir tarih anlayışına yol açtığını ortaya koyuyor.
İpek Çalışlar, Tarih Vakfı Arşivi’nde bulunan, Nazım Hikmet’in dayısı Ali Fuat Cebesoy’a yazdığı mektupları inceleyerek mektupların yazıldığı koşulları ve Nazım’ın içinde bulunduğu durumu değerlendiriyor.
Ayşe Yazıcıoğlu, İşgal Dönemi'nde Aydede’den Yansıyan İstanbul’un ekonomik ve siyasi meselelerine ilişkin çıkan sonuçları irdeliyor.
Tülin Ural, Tek Parti Dönemi takdim ve selamlaşma usulleri üzerinden adab-ı muaşeret kuralları ile toplumsal hiyerarşilerin nasıl kurulduğuna ilişkin örnekleri paylaşıyor.
Zafer Toprak, beş yazılık dizisinin dördüncü yazısında Şevket Aziz Kansu’nun başını çektiği Erken Cumhuriyet Dönemi’ndeki antropoloji çalışmalarını ve bu çalışmaların nasıl la-dini bir tarih anlayışına yol açtığını ortaya koyuyor.
İpek Çalışlar, Tarih Vakfı Arşivi’nde bulunan, Nazım Hikmet’in dayısı Ali Fuat Cebesoy’a yazdığı mektupları inceleyerek mektupların yazıldığı koşulları ve Nazım’ın içinde bulunduğu durumu değerlendiriyor.
Ayşe Yazıcıoğlu, İşgal Dönemi'nde Aydede’den Yansıyan İstanbul’un ekonomik ve siyasi meselelerine ilişkin çıkan sonuçları irdeliyor.
Tülin Ural, Tek Parti Dönemi takdim ve selamlaşma usulleri üzerinden adab-ı muaşeret kuralları ile toplumsal hiyerarşilerin nasıl kurulduğuna ilişkin örnekleri paylaşıyor.
Neş’e Erdok - 1953 – 2014 Desenler
[KanalKultur] - Çağdaş figüratif Türk resminin ustalarından Neş’e Erdok’un yeni sergisi 14 nisan – 12 mayıs 2015 tarihleri arasında Evin Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşuyor.
İlk kişisel sergisini 1972 yılında Paris’te açan Neş’e Erdok’un bu sergisi sanatçının otuz ikinci kişisel sergisi.
Neş’e Erdok “1953 – 2014 Desenler” sergisi sanatçının 1953 yılında kağıt üzerine yaptığı ilk resimlerden başlayarak bugüne kadar ürettiği desenlerden oluşuyor.
Kronolojik sıralama çerçevesinde düzenlenen sergi ana hatlarıyla sanatçının akademide aldığı eğitim öncesi, akademi yılları ve mezuniyetinden günümüze uzanan yılları bir araya getiriyor.
İlk kişisel sergisini 1972 yılında Paris’te açan Neş’e Erdok’un bu sergisi sanatçının otuz ikinci kişisel sergisi.
Neş’e Erdok “1953 – 2014 Desenler” sergisi sanatçının 1953 yılında kağıt üzerine yaptığı ilk resimlerden başlayarak bugüne kadar ürettiği desenlerden oluşuyor.
Kronolojik sıralama çerçevesinde düzenlenen sergi ana hatlarıyla sanatçının akademide aldığı eğitim öncesi, akademi yılları ve mezuniyetinden günümüze uzanan yılları bir araya getiriyor.
28 Nisan 2015 Salı
Filiz Başaran - Baskı Resim Sergisi
Filiz Başaran - Küçük Kız |
Filiz Başaran’ın 1975 yılından yaklaşık günümüze kadar bir zaman dilimi içinde üretilen gravür-baskı resim dosyasında yer alan çalışmalardan bir seçki olarak sunulan sergi, 9 nisan - 9 mayıs 2015 tarihleri arasında Galeri Apel’de sanatseverlerle buluşuyor.
Düşünce ve duyarlılıkların iç içe geçtiği, ince, hassas bir teknikle çinko ve bakır plaka yüzeylere iğne uçlarıyla kazılarak oluşturulan gravürlerin kurgularında insan-doğa yorumları ön plana çıkıyor.
27 Nisan 2015 Pazartesi
İskender Yediler - Nepenthes | Suibriğigiller
İskender Yediler - İsimsiz | Untitled, kağıt üzerine akrilik, 21 x 30 cm., 2014 |
Yurt dışı faaliyetlerinin yanı sıra Türkiye'de 4. İstanbul Bienali'ne katılmış, işleri Elgiz Müzesi koleksiyonunda ve Santralİstanbul'da sergilenmiş Yediler'in İstanbul'daki ilk kişisel sergisinde sanatçının heykellerinin yanı sıra geleneksel İznik çinileriyle gerçekleştirdiği duvar panoları ve kağıt çalışmaları yer alıyor.
23 Nisan 2015 Perşembe
23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği | 23 Nisan Internationales Kinderfest / Berlin, 2010
"23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği | 23 Nisan Internationales Kinderfest", © Foto: İsmail Engin, Brandenburger Tor, Berlin, [24.04] 2010 |
Beylikten İmparatorluğa Osmanlı Denizciliği
Bir kara devleti olarak tarih sahnesine çıkan Osmanlılar kısa sürede denizle tanıştılar ve onu eski sahiplerinden yavaş ama emin adımlarla teslim aldılar.
Karadeniz ve Akdeniz adlarıyla yeniden tanımladıkları iki büyük denize sahip ve hâkim oldular.
Artık Osmanlı padişahları “sultân/hâkānü’l-bahreyn” olarak anılıyordu.
Akdeniz’de öylesine güçlülerdi ki, iki donanmayı birden sefere gönderebiliyorlardı.
II. Bayezid devrinde Kızıldeniz’de baş gösteren ve mukaddes toprakları denizden tehdit eden Portekiz tehlikesi karşısında Memlûkler Osmanlı Devleti'nden yardım istiyor, Osmanlı denizcileri açık denizlere yöneliyordu.
Barbaros Hayreddin Paşa’nın Preveze’de Akdeniz hâkimiyetini kesinleştirdiği yıl, Mısır Beylerbeyi Hadım Süleyman Paşa donanmasıyla Süveyş’ten çıkıp Yemen’i fethederek Hindistan’a gidiyor ve Kanuni, bizzat çıktığı Boğdan seferinde Bender’i fethediyordu.
1538 tarihli Bender kitabesine göre artık o, “bahr-ı frenk ve mağrib ve Hind” denizlerinde “gemiler yürüten” bir sultandı.
Karadeniz ve Akdeniz adlarıyla yeniden tanımladıkları iki büyük denize sahip ve hâkim oldular.
Artık Osmanlı padişahları “sultân/hâkānü’l-bahreyn” olarak anılıyordu.
Akdeniz’de öylesine güçlülerdi ki, iki donanmayı birden sefere gönderebiliyorlardı.
II. Bayezid devrinde Kızıldeniz’de baş gösteren ve mukaddes toprakları denizden tehdit eden Portekiz tehlikesi karşısında Memlûkler Osmanlı Devleti'nden yardım istiyor, Osmanlı denizcileri açık denizlere yöneliyordu.
Barbaros Hayreddin Paşa’nın Preveze’de Akdeniz hâkimiyetini kesinleştirdiği yıl, Mısır Beylerbeyi Hadım Süleyman Paşa donanmasıyla Süveyş’ten çıkıp Yemen’i fethederek Hindistan’a gidiyor ve Kanuni, bizzat çıktığı Boğdan seferinde Bender’i fethediyordu.
1538 tarihli Bender kitabesine göre artık o, “bahr-ı frenk ve mağrib ve Hind” denizlerinde “gemiler yürüten” bir sultandı.
21 Nisan 2015 Salı
Metin Yurdanur - Hamam 1955
[KanalKultur] - Metin Yurdanur’un, “Hamam 1955” adlı kişisel heykel sergisi 25 nisan – 13 mayıs 2015 tarihleri arasında Galeri Soyut / A Salonu’nda izleyicilerle buluşuyor.
Metin Yurdanur
1951 yılında Sivrihisar’da doğdu. 1972 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nden mezun oldu. 1972-1978 yılları arasında Öğretmen Okulu ve Liselerde öğretmenlik, 1978-1981 yıllarında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nde modelaj öğretmenliği yaptı. 1979 yılında Ankara Belediyesi’nin “kentin plastik unsurlarla donatılması projesi” kapsamında, gelen talep üzerine çeşitli heykel tasarımları hazırladı. Bunlar bugün Abdi İpekçi Parkı’ndaki “Eller”, Gar Meydanı’ndaki “Miras”, Batıkent’teki “Dayanışma”dır.
1981 yılında serbest çalışmaya başladı. Heykellerinin bir kısmı Almanya, Japonya, Macaristan, Libya, Türkmenistan, Moğolistan ve Küba’da bulunuyor.
2005 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi yerleşkesinde 50’den fazla heykelden oluşan “Ben Anadoluyum, Ben Cumhuriyetim, Ben Halkım” adlı bir yıl süreli sergiyi açtı.
Metin Yurdanur
1951 yılında Sivrihisar’da doğdu. 1972 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nden mezun oldu. 1972-1978 yılları arasında Öğretmen Okulu ve Liselerde öğretmenlik, 1978-1981 yıllarında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nde modelaj öğretmenliği yaptı. 1979 yılında Ankara Belediyesi’nin “kentin plastik unsurlarla donatılması projesi” kapsamında, gelen talep üzerine çeşitli heykel tasarımları hazırladı. Bunlar bugün Abdi İpekçi Parkı’ndaki “Eller”, Gar Meydanı’ndaki “Miras”, Batıkent’teki “Dayanışma”dır.
1981 yılında serbest çalışmaya başladı. Heykellerinin bir kısmı Almanya, Japonya, Macaristan, Libya, Türkmenistan, Moğolistan ve Küba’da bulunuyor.
2005 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi yerleşkesinde 50’den fazla heykelden oluşan “Ben Anadoluyum, Ben Cumhuriyetim, Ben Halkım” adlı bir yıl süreli sergiyi açtı.
Haydar Ekinek - Renklerim & Hayallerim
Deyim Sanat Galerisi’nin Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı yararına düzenlediği, ressam Haydar Ekinek’in resimlerinden oluşan "Renklerim & Hayallerim" başlıklı sergi 11 nisan – 2 mayıs 2015 tarihleri arasında sanatseverlerle buluşuyor.
Vanlı ressam Haydar Ekinek, yağlıboya tablolarında fırça yerine çivi kullanıyor. Başta TBMM olmak üzere birçok ünlü mekanda sergi açan ressamın çivi kullanarak yaptığı resimleri hem yurtiçi hem yurtdışında büyük ilgi görüyor.
Ekinek, resimlerinde çivi kullanmasının nedenini şöyle anlatıyor:
“Pahalı malzemeler alıp resim yapamıyordum. Ama resmi çok seviyordum. Yerde bulduğum çivilerle resim yapmaya devam ettim. İmkansızlıklar yüzünden edindiğim bir teknik bana dünyada bir ilki yaşattı. Çivi ile resim hem sanat ışığım hem de yolum oldu.”
Resimleri ile duyulmaya başladığı ilk dönemlerde, resim yeteneğini fark edenlerin ilgisini sanatçının tuval üzerinde fırça yerine çivi kullanması çekti. Sanatçı, bununla kendisini kabul ettiren bir tarz yakaladı.
Vanlı ressam Haydar Ekinek, yağlıboya tablolarında fırça yerine çivi kullanıyor. Başta TBMM olmak üzere birçok ünlü mekanda sergi açan ressamın çivi kullanarak yaptığı resimleri hem yurtiçi hem yurtdışında büyük ilgi görüyor.
Ekinek, resimlerinde çivi kullanmasının nedenini şöyle anlatıyor:
“Pahalı malzemeler alıp resim yapamıyordum. Ama resmi çok seviyordum. Yerde bulduğum çivilerle resim yapmaya devam ettim. İmkansızlıklar yüzünden edindiğim bir teknik bana dünyada bir ilki yaşattı. Çivi ile resim hem sanat ışığım hem de yolum oldu.”
Resimleri ile duyulmaya başladığı ilk dönemlerde, resim yeteneğini fark edenlerin ilgisini sanatçının tuval üzerinde fırça yerine çivi kullanması çekti. Sanatçı, bununla kendisini kabul ettiren bir tarz yakaladı.
20 Nisan 2015 Pazartesi
İsmail Acar, Lale temalı sergisiyle Lale Müzesi'nde
İsmail Acar - "ters lale"100 x 71 cm., 2014 |
Sergiyle, aynı anda "Lale Müzesi"nin de açılışı yapılıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'yle birlikte İstanbul Lale Vakfı, Osmanlı döneminde lale şehri olan İstanbul'da, lale konulu araştırmalara ev sahipliği yapan “İstanbul Lale Müzesi ve Araştırma Merkezi” 10. Lale Festivali (10th İstanbul Tulip Festival) kapsamında açılan İsmail Acar “Tulip İstanbul” Lale Sergisi 3 yıldır bu mekanda gerçekleşiyor.
2006 yılından bugüne 8. kez açılan İsmail Acar lale temalı resim sergisi Türkiye'de ve dünyada yapılmış en büyük lale tuval resmine de ev sahipliği yapıyor...
İsmail Acar
1971'de Suşehri'nde doğdu. 1992 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü, Prof. Ergin İnan atölyesinden birincilikle mezun oldu. 1993 yılında Teknoloji ve Sanat mastır tezini verdi.
16 Nisan 2015 Perşembe
Heidelberg'te 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı | 23 Nisan Internationales Kinderfest kutlamaları
[KanalKultur] - 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, "23 Nisan Internationales Kinderfest" olarak Heidelberg'te 18 Nisan 2015 günü [Bürgerhaus Heidelberg Stadtteil Emmertsgrund Froum 1, 69126 Heidelberg, Saat 14:30'dan itibaren] kutlanıyor.
"23 Nisan Internationales Kinderfest", Heidelberg Eğitim Bölgesi Türk Dili ve Kültürü Dersi öğretmenleri ile Heidelberg Türk Okul Aile Birliği tarafından ortaklaşa düzenleniyor.
"23 Nisan Internationales Kinderfest", Heidelberg Eğitim Bölgesi Türk Dili ve Kültürü Dersi öğretmenleri ile Heidelberg Türk Okul Aile Birliği tarafından ortaklaşa düzenleniyor.
8 Nisan 2015 Çarşamba
Mehmet Ali Doğan - Cennet ve Günahlar
Ressam Mehmet Ali Doğan 9 nisan 2015 - 4 mayıs 2015 tarihleri arasında Ankara Peker Sanat Galerisi'nde “Cennet ve Günahlar” konseptiyle sanatseverlerle buluşuyor.
Üniversite yıllarında atölye çalışmalarında, ürettiği resimlerde, kendiliğinden oluşan geometrik alanların varlığını hisseden sanatçı, zaman içerisinde resimlerinde bu devamlılığı güçlendirdi. Böylelikle geometrik formlar resimlerimde tercih nedeni olmanın yanı sıra, asıl anlam yüklemeye çalıştığı alanlar oldu. Bugüne kadar, Kadın ve Şeritli Mekân, Siyam Serisi, Anadolu Uygarlıkları Çeşitlemeler Serisi, Kastamonu Serisi, Yer-Gök-Deniz Serisi, Sınırlanmış Alanlar Serisi ve şimdi de Cennet ve Günahlar Serisi ile dönemler halinde resimler üretti.
Cennet ve Günahlar serisine devam eden Sanatçı, bu seride günümüze, yaşama ait kavram ve içerikleri sorguluyor. Bu nedenledir ki ağaç formlarını bir metafor olarak kullandığı gibi şehir görüntüleri ve siluetleri tercih nedeni oluyor.
Üniversite yıllarında atölye çalışmalarında, ürettiği resimlerde, kendiliğinden oluşan geometrik alanların varlığını hisseden sanatçı, zaman içerisinde resimlerinde bu devamlılığı güçlendirdi. Böylelikle geometrik formlar resimlerimde tercih nedeni olmanın yanı sıra, asıl anlam yüklemeye çalıştığı alanlar oldu. Bugüne kadar, Kadın ve Şeritli Mekân, Siyam Serisi, Anadolu Uygarlıkları Çeşitlemeler Serisi, Kastamonu Serisi, Yer-Gök-Deniz Serisi, Sınırlanmış Alanlar Serisi ve şimdi de Cennet ve Günahlar Serisi ile dönemler halinde resimler üretti.
Cennet ve Günahlar serisine devam eden Sanatçı, bu seride günümüze, yaşama ait kavram ve içerikleri sorguluyor. Bu nedenledir ki ağaç formlarını bir metafor olarak kullandığı gibi şehir görüntüleri ve siluetleri tercih nedeni oluyor.
Ortaçağ Kıbrıs’ında Sosyal ve Kültürel Hayat
Toplumsal Tarih Nisan 2015'te yayınlanan 256. sayısında Ahmet Usta’nın editörlüğünü yaptığı dosyayla, “Ortaçağ Kıbrıs’ında Sosyal ve Kültürel Hayat”ı ele alıyor. Dosya yazıları Kıbrıs’ta Lusignanlar dönemini etnik ve dini gruplardan köle ticaretine, avcılıktan duvar resimlerine farklı yönleriyle inceliyor.
Luca Zavagno “Geç Antik Dönem ile Ortaçağ Arasında ‘Ortak Payda’ Olarak Kıbrıs” başlıklı yazısında, Bizans ve Arap dünyası arasındaki mücadelede yerleştiği konumdan hareketle Kıbrıs’ı “ortak payda” kavramıyla ilişkilendiriyor. Seyit Özkutlu “Ortaçağ Kıbrıs’ında Dini Gruplar Arasındaki Sosyokültürel Etkileşim” yazısında, Latin ve Ortodoks kiliselerinin aksi yöndeki çabalarına rağmen dini ve kültürel gruplar arasında var olan alışverişi; bunun yanında Katolik din adamlarının yasa dışı faaliyetlerini inceliyor. “Lusignan ve Venedik Dönemlerinde Kıbrıs’ta Avcılık (1192-1570)” ile, Nicholas Coureas krallar, asilzadeler, şövalyeler ve tüccarların avcılık faaliyetlerini yasa metinleri ve kronikleri esas alarak anlatıyor. Ahmet Usta “Ortaçağ Kıbrıs’ında Uzun Mesafeli Köle Ticareti ve Türk Köleler” başlıklı yazısında 14. yüzyılda Kıbrıs’ta görev yapmış Cenevizli noter Lamberto di Sambuceto’nun kayıtlarından yola çıkarak Famagusta’daki (Mağusa) köle ticaretini örneklerle aktarıyor. “Ortaçağ Mağusa’sında Duvar Resimleri, Yazmalar ve Çokkültürlülük” başlıklı yazısında Michael J. K. Walsh, halen Mağusa’da bulunan sonradan cami olan bir Katolik kilisesindeki “Sabaste’nin Kırk Şehidi” freskinin kalıntılarını inceleyerek, Mağusa’da kültürler arasındaki uyum ve uyumsuzluğun izlerini sürüyor.
Luca Zavagno “Geç Antik Dönem ile Ortaçağ Arasında ‘Ortak Payda’ Olarak Kıbrıs” başlıklı yazısında, Bizans ve Arap dünyası arasındaki mücadelede yerleştiği konumdan hareketle Kıbrıs’ı “ortak payda” kavramıyla ilişkilendiriyor. Seyit Özkutlu “Ortaçağ Kıbrıs’ında Dini Gruplar Arasındaki Sosyokültürel Etkileşim” yazısında, Latin ve Ortodoks kiliselerinin aksi yöndeki çabalarına rağmen dini ve kültürel gruplar arasında var olan alışverişi; bunun yanında Katolik din adamlarının yasa dışı faaliyetlerini inceliyor. “Lusignan ve Venedik Dönemlerinde Kıbrıs’ta Avcılık (1192-1570)” ile, Nicholas Coureas krallar, asilzadeler, şövalyeler ve tüccarların avcılık faaliyetlerini yasa metinleri ve kronikleri esas alarak anlatıyor. Ahmet Usta “Ortaçağ Kıbrıs’ında Uzun Mesafeli Köle Ticareti ve Türk Köleler” başlıklı yazısında 14. yüzyılda Kıbrıs’ta görev yapmış Cenevizli noter Lamberto di Sambuceto’nun kayıtlarından yola çıkarak Famagusta’daki (Mağusa) köle ticaretini örneklerle aktarıyor. “Ortaçağ Mağusa’sında Duvar Resimleri, Yazmalar ve Çokkültürlülük” başlıklı yazısında Michael J. K. Walsh, halen Mağusa’da bulunan sonradan cami olan bir Katolik kilisesindeki “Sabaste’nin Kırk Şehidi” freskinin kalıntılarını inceleyerek, Mağusa’da kültürler arasındaki uyum ve uyumsuzluğun izlerini sürüyor.
Yapımda Yapımcının Yaptığı - Belgeselde Yapımcının Rolü
Belgeselde 'yapımcı'nın rolü nedir? Daha doğrusu ne olmalıdır? Özellikle bazı filmler neden yapımcı ile yapılmak zorundadır? Yönetmenin yapımcısız yapamayacağı durumlar nelerdir? Türkiye'de belgesel sektörünün yükü genellikle yönetmenlerin sırtına yüklendiği ve bu alanda sağlıklı bir 'yapımcılık' mekanizması işlemediği için çoğu belgesel yapımcı olmadan gerçekleştirilmek zorunda kalıyor. Ne yazık ki, ülkemizde yapımcılık kurumu belgesel sektörüne henüz uğramış değil, bunun bedelini ise yönetmenler ve projeler ödüyor.
Güliz Sağlam, İlker Berke'nin yapımcılığında gerçekleştirdiği, Documentarist'te FIPRESCI Ödülü alan, SİYAD tarafından da Yılın En İyi Belgeseli seçilen son filmi "Tepecik Hayal Okulu"nun 10 yıla yayılan yapım sürecinden yola çıkarak, 8 Nisan 2015, Çarşamba günü 18'de "Its Open / İTÜ Taşkışla Kampüsü"nde yapımcıyla çalışmanın gerekliliğini ve önemini anlatıyor.
Güliz Sağlam, İlker Berke'nin yapımcılığında gerçekleştirdiği, Documentarist'te FIPRESCI Ödülü alan, SİYAD tarafından da Yılın En İyi Belgeseli seçilen son filmi "Tepecik Hayal Okulu"nun 10 yıla yayılan yapım sürecinden yola çıkarak, 8 Nisan 2015, Çarşamba günü 18'de "Its Open / İTÜ Taşkışla Kampüsü"nde yapımcıyla çalışmanın gerekliliğini ve önemini anlatıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)