Bu Blogda Ara

1 Şubat 2014 Cumartesi

Yaşar Kalafat: Hemşehrilerde Halk İnançları

Dr. Yaşar Kalafat
Hemşehriler Azerbaycan'a 1939 yılında Güney Azerbaycan'dan gelmişlerdir. Gelişleri ilkin Ağdam'a olmuş orası Ermeni işgaline girince Ağdaş Reyonuna gelmişler toplam birkaç hanedirler. Hemşehrilerden 1946 yılında gelenler de var. Bunlar güneyden Eher'den, Demirci'den gelmişlerdi. Burada Sünni ve Şiiler bir arada yaşamaktadırlar ve Şii inançlı Müslüman kesim çoğunluktadır. Ana dilleri Azerbaycan Türkçesidir.[1]

Hemşerilerde evlilikte başlık vardır. Daha ziyade yağ düğü / pirinç koyun alınır. Başlık olarak para alınmaz. Kız kaçırma yöntemi ile evlilikler olmaktadır. Kız kaçırmak kız uğrulamak, kız çalmak olarak da geçmektedir. Doğu Karadeniz'de kız kaçırmak, kız çekmek olarak geçer. Sünni ve Şii inançlı halk arasında evlilikler olmaktadır. Karaçi inançlı Müslüman kesime kız verilip alınır ancak Hıristiyana kız verilip alınmaz. Şiilere ve Sünnilere ait olduğu bilinen camiler vardır ancak cemaat karışıktır.

Hemşehrilerde kan davası yoktur. Kan güdülmez. Evlilikler tek eşlidir. Bir Hemşehri birden fazla eş almaz. Geçmişte ölen büyük kardeşin dul kalan eşini küçük kardeşin aldığı olurdu. Şimdilerde bu uygulama kalkmıştır. Dul kalan eş ve çocukları ile yakından ilgilenilir, ancak evlenme yoktur. Bacı takası olarak bilinen tarafların karşılıklı birbirlerinin kız kardeşlerini almak suretiyle yapılan evlilik hemşehrilerde vardır ve ' Kız kıza' olarak bilinir.[2]

Hemşehrilerde çocuk olanda öz kohumarı şenlik geçirir, doğum toyu yaparlar. İlk saç çocuğun birinci yaşında kesilir ve sadece ilk saç da şenlik yapılır. Bu ilk saç çocuğun yastığının içive konulmak suretiyle saklanır. Çocuğun ilk çıkan dişi için Hedik yapılır.

Hemşehrilerde kirvelik vardır. Kirvenin kızı ile sünnetli çocuk bacı kardaş gibidirler. Kirve aileler arasında kız alınıp verilmez.[3] Hemşehrilerin halk inançların da doğal olarak aşerme inancı ve onun gereklerinin yerine getirilmesi vardır.

Hemşehriler'de çok güçlü bir sılayı rahim duygusu var. Ağdaş'da yerleşmişlerden burada ölenlerden halen Ermeni işgali altında bulunan Ağdam'a defin için gidenler var. Ancak mali durumları pek iyi değil. Burada gazi karşılığı olarak veteral ismi kullanılıyor ve maaşları ayda 5 Şirvan'dır. Hemşehriler hakikaten şuurlu kimseler. Ölen eşini defin için İran'dan göçüp geldiklere yerlere götüren bir hemşehri 'Hamı / herkes bilsinki biz o toprakların da sahibiyiz. Uçaklarımız bilsinlerki orası bizim öz toprağımızdır. Ordakiler de desinler ki bu da bizim adamımızdır.' demektedir. 'Eskiden Ermeniler Ağdamlıların desteği ile geçinirlerdiler, Biz gelende ayağa durardılar / ayağa kalkardılar. Şimdi Ermeniler Ağdam'ı haricilerin örneği ile alılar' diye durumu izah etmektedirler.

Hemşehriler yani güney Azerbaycan'dan gelip kuzey Azebaycan'a yerleşmiş olan Türklerin kültürü Azerbaycan'ın diğer halklarından pek farklı değildir. Bu halkta da Pir etrafında tavaf yapılacaksa sağdan başlanılarak 3 defa dönülmek suretiyle yapılır. Hasta yaşlı veya çocuk ise bunlarda da dönme işlemi kucakta veya sırtta olur. Adak koç da tavafa iştirak eder. Koça kına yakıldığı olur, al kurdela bağlanır ve ayna tutulur. Nezir / adak kurbanının dağıtımında hayvanın her aksamından bir tike / parça olarak pay ayrılmalıdır.

Hemşehrilerde de Nevruz bütün ayrıntısı ile kutlanmakta ve bu arada Çerşembeler / çarşambalar tanınmaktadır. Bunlardan Hava Çerşembesi, Su Çerşembesi, Od Çerşembesi ve Toprak Çerşembesi ki son Çarşamba budur. Bunlar Anadolu Türk kültürlü halklarda daha ziyade cemreler olarak bilinirler.

Başına dönme inancının izahında ilginç tespitlere şahit olduk. 'Pervane ışığın etrafında helak olurcasına dönerken kendisine ışığa nura feda etmektedir.' Burada etrafında dönülene etrafında dönen kendisini feda etmiş olmakta ve güçlülüğünü kabul etmiş olduğu ondan bir beklenti içine girmektedir. Pir dönmelerinde de güçlü olan Pir'dir ve etrafında dönen ondan şifa talep etmiş olmaktadır. Pervane kendi hayatını ortaya koyarken hasta sahibi de koçu kurban etmiş olmaktadır. Azerbaycan halk inanç kültüründe 'Pir olasan başına dönüm' gibi söz vardır ki, Sen pir ol ben başına dönüm anlamındadır.

Rüyada kurt görmek Azerbaycan halk inançları kültüründe muharebe olacağı anlamına gelir. Çok yerde kurt, yağma savaş olarak anlamlandırılır. Ayrıca bebek bekleyen ailelerde rüyade kurt görenin oğlunun olacağına inanılır. Çok kere de rüyada kurt görmek kuvvete alemettir. Rüyada ve hayatın diğer safhalarında kurt, Türk kültürlü halkların halk inançlarında geniş yer tutar. [4]

Azerbaycan halk kültüründe görülen bir inanç şekli de ölünün sinesine ayna koyulmasıdır. İnanca göre kişi öz ruhu ile ilk defa burada bu aynada gördüğü ile karşılaşır. Bu noktada alnına ayna koyulan koç, aynada ilgili meleği mi, Ölüm Meleğini, Azrail'i (a.s.) mi görmüş olmaktadır. Batı Anadolu halk kültüründe yeni ölen kimsenin mezarına ayna konulur. Ölenin kırkı çıkana kadar o ayna orada kalmalıdır. Aksi halde ölünün ruhu uçunca oraya konabilir. Bu takdirde ölünün ruhunu yaşayanlardan birisi görebilir. Bu hale ' Ruh tuttu' denir. Ruhun tuttuğu kimse hastalanır Ruh Tutması hastalığının tedavisi yoktur. Bizim Anadolu Türk halk kültüründen yaptığımız tespitlerde ruhun bedenden ve hayatta iken yaşamış olduğu muhitinden ayrılmasının 40 gün sürdüğü şeklindedir ki, bu bilgiler tamamlayıcı mahiyettedirler.

Azerbaycan halk inanç kültüründe, rüya tabir edilirken yılanın iyi ve kötüsünün olduğuna inanılır. Bu biraz da yılanın görünme şekline, cinsine ve görene değişmektedir. Çok yerde 'Yılanın ağına da nahlet karasına da' diye bir söz vardır. Anlatıya göre Yılanlar Toyu diye bilinen bir toy vardır. Yılanların bu toyunun üçünden yedisine kadar onlara deymemeli / dokunulmamalıdır. Yılanlar daima 7 kardeştirler. Kardeşlerden birisini öldürenden diğer kardeşler intikam alırlar.

Azerbaycan halk masallarında 'Sır Kardeşliği', 'Süt Kardeşliği' gibi inançlara rastlanır. Kurt ile olan sütkardeşliğinde kurdun insanoğlunu beslediği görülür. Keza Süt Hakkı ve Süt Pulu veya Süt Harcı diye bilinen ve anneye ödenen mebla ve annenin gargışı / bedduasısın süt ona mani olacağı için tutmayacağı Türk kültürlü halklarda ve bu arada hemşehrilerde de vardır. Ahiret Kardeşliği ise Kabir Kardaşlığı / Gor Komşuluğu olarak geçer. Ayrıca Beşik kesme / Beşik Kertme, Göbek Kesme inanç ve uygulamaları da sık olmasa da görülür. Mağıllarda / masallarda kesik baş, kuru kelle olarak geçer

Kesik baş inancını tam karşılamamakla beraber bu konuda dinlediğimiz bir anlatıda, Kerbala Savaşı'nda Yezid'in tarafında iken Hz. Hüseyin'in tarafına geçen Hür'ün mezarını Şah İsmail açtırır. Hür'in cesedi bastırıldığu / gömüldüğü zamanki gibidir. Hür'ün başındaki taç açılınca kan akmaya başlar ve tekrar gömerler. Bu konuda,

"Şah İsmail Seyre çıktı
Açtı Hür'ün gabrini
Bar-ı İlahi et kıl ki
Tövbekârım doğrusu"

denir.

Azerbaycan nağıllarındaki kesik baş motifi bazı ortaklıklar belki içiriyor olsa da çok farklı mahiyettedir. Defnedilmemiş ölünün kellesi '39 can aldım 1 can daha alacam' der, ancak bastırılmadan evvel heyihak olur, bağışlar hatta kahramının yoldaşı olur. [5] Bu hikâye Anadolu Türk halk kültüründe, nadim olanın muhakkak affedileceği, pişmanlığın sınırının olmadığı kişi son anda da olsa tövbekar olmuş ise mükâfatını göreceği şeklinde anlatılır. Anadolu ve Balkanlar Türk kültür coğrafyasında ise kesik baş, Allah yolunda ölenlerin gerçek ölüler olmadıkları, onların kafaları bedenlerinden ayrılsa da Hakk yolunda savaşabilecekleri, ta ki, sırları açık olunca, o anda ve orada şehit düşüp geçecekleri şeklindedir.

Azerbeycan halk kültüründe, uzak sefere çıkan kimseye çörek ısırtırlar / ekmek ısırtılır. Bu inanç Anadolu Türk halk kültüründe de vardır. Daha ziyade askere gidenlere uygulanır. Giderken ısırtılmış çörek asker sılaya dönünceye kadar saklanılır. Bu özel yapılmış bir çörektir ve saklanılan kısmı çok kere duvara asılarak teskere gününü bekler. O gün gelince asker diğer kısmını ısırır. Yanılmıyorsak bu inancın temelinde 'kısmetin çekmesi' inancı vardır. Askerin kısmeti onu çekip yine sılasına getirecektir.

Azerbaycan Türk kültürlü halklarında ve bu arada Hemşehriler'deki ekmekle ilgili diğer inançlara göre, ilk gidilen ev ziyaretine çörekle gidilir. Bu inanç ve uygulama Özbekistan Türk kültür coğrafyasında aynen yaşamaktadır. Gelin kaynanaya ilk karşılaşmalarında çörek verir. Azerbaycan Türk halk inançlarına göre 'naşükür insan çöreği dizüste kırar. Bu şükürsüzlük şeytanın çöreğini dizüste yemesinden gelmektedir. Bu çöreğe saygısızlıktır. Anadolu Türk kültürlü halklarında da ayakta ekmek yenmez, yenirse bereketi kaçar. Büyükler çocuklara 'otur da ye doyamazsın sen yukardan yersin şeydan aşağıdan kaçırır sen aç kalın şeytan doyar' derlerdi.

Metanet Abdullayeva'nın Azerbaycan'ın Lezgi, Avar, Sahur, Inguloy, Ereşti ve diğer halklarının toy adetlerinden hareketle anlattığı gibi, Azerbaycan halklarının halk kültürleri bir bütün oluşturmuştur. Bir dörtlüğün dört ayrı şekilde söylenişi bunun göstergesidir.

O qızın ağ şalı var,
Ağ şala ohşarı var.
Özü Avar balası
Mugala ohşarı var

Başında ağ şalı var,
Ağ şala ohşarı var
Özü Gürcü balası
Müsülmana ohşarı var

Başında ağ şalı var,
Yanağında halı var
Özü ceyran balası
Gör kime ohşarı var.[6]

Azerbaycan halk kültüründeki bu bütünlük, Azerbaycan aydınının zihniyetini oluşturmuştur. Şerih Tahirli ''Men' isimli şiirinde;

"Odlar Ülkesinden güç alır odum,
Xalqım mene dostdur, yox özgem, yâdım.
Üstümde edebi var şair adım
Heç kimle savaşıb-söyüşmerem men.

Diğer Türk kültürlü halklarda olduğu gibi Azerbaycan halk inançlarında da tuz ile ekmek çok kere bir arada anılır. 'Tuz çörek hakkı' ifadesi çok büyük bir hatır, o derece etkili bir yemin ve bağlayıcı bir ifadedir. Azrail (a.s.) canını almaya geldiği bir insan, ölüm meleğine 'Tuz ekmek hakkı' demiş ve Ölüm Meleği onun canını almamış tarzında yoğun söylenen bir söz vardır. Etkili bir söze göre, 'İnsan çörekten gül ümez dostluk gelir kılıç çekmez'? İnsan çöreğini komşuya verer. Hayata / bahçeye yılan gelse, girse o tuz çörekle yola koyular. Gelin arabasının, atı tuz çörekle kesilir. Çok yağan nisan yağmurunu durdurmak için çöreğe tuz serpilir ise, yağmur durur.

Türk kültürlü halklarda ölüm meleği konusu halk inançları çerçevesinde Azerbaycan'da[7] ve Türkiye'de de çalışmalar yapılmıştır.[8]

Azerbaycan coğrafyası Türk külürlü halklarında renklerle de ilgili bazı inançlar vardır ki, bunlar Hemşehrilerin de halk kültüründe yaşmaktadırlar. Mesala sarı, ayrılıktır. Al / kırmızı toy bayram mutluluk rengidir. Nazara karşı iyi geldiğine kanı durduğuna inanılır. Mavi, Türklüğün simgesidir. Yeşil renk, ihlâsı temsil eder. Kara, yüceliğin simgesidir. Ağ / Ak, paklığı anlatır.

Allah'ın insanoğlunu kırk günde yarattığına inanılır. Yedi, yerin ve göğün katlarıdır; gibi sayılarla ilgili inançlar vardır. Günlerle de ilgili bazı inançlar vardır. Pazartesi elbise dikilmez çimilmez / banyo yapılmaz. Patlar / giysi yıkanmaz, bu gün için ' Şeytan Günü' denir. Salı günleri için de çocuk yıkanmayacağı inancı vardır. Ancak bu inançların her bölgede aynen kabul gördükleri ve devam ettikleri de pek söylenemez. Günlerle onların kutsal ve olmadıkları ile ilgili Türk kültürlü halklarda benzeri inançlar olmakla beraber ortak paydayı bulmak pek de kolay değildir. Buarada Azerbaycan halk inançları kültüründe bazı yörelerde haftanın 1. ve 4. günlerinde toy yapılmaz, 4. gün rahmete gidilir. 5. gün torağa tapşırarlar / toprağa emanet edilir. İnsan sorgu sualsiz cennetliktir. 6. gün Çıldak Günü'dür. Çıldak Piri, Pir Hasan, Korku Piri… Şerit halinda bez yumağını yandırarlar ensesine, sağ ve sol kolunun ayaklarının oynaklarına, yanar halde dokundururlar irkilmek suretiyle korkusu gider inancı vardır.

Ölünün dalınca taş atmalı, yerinde kalsın ruhu dönüp gelmesin diye Anadolu da Türk kültürlü halklarda gelin baba evinden çıkarken cebine taş konur ve böylece eşinin evinde ağır olup oturması zırt pırt baba evine koşup koşup gelmemesi istenilmiş olunur. Azerbaycan'da oğlan evi, kız evinin hayatından, çiftler evlenmeden çok evvel bir taş alıp saklarlar. Bir hafta o evde ölen iten olmasa o gelin iyi gelindir Onun taşı saklanır veya iyi değil ise o gelinin gelin taşı atılır. Buradan hareketle 'Taşım ağırdı başınıza düşsün' denir. Bunun anlamı benden uzak durun beni bu işi bulaştırmayın, başım büyüktür, belalıdır, olup biteni benden bilirler, demektir.

Yaslı kimse 40 gün başka bir yasa gitmez zahı hanım ve bebek 40 gün özel korumaya alınır. Evlenmede de 7 ve 40 hamamları yapılır. Bu ve benzeri ortak inançlar halklar arası kültür yaşamında bazı mevzii farklılarlar gösterir ki, her halk kesimi münasebe ile ayrıntılı olarak ele alınacaklardır.

Hemşehrilerin Azerbaycan Türkçelerinde de dilin güzelliklerini gözlemek mümkündür. Mesela, 'götürüm seni uzatım, yola salım' biz bu ifadeyi Kars'dan hatırlıyoruz. 'Seni yola kayayım, yolcu edeyim' anlamındadır. 'Yıkılıp yatmak', zamanı geldi yatıp uyumak; 'şaş-baş kalmak', şaşırıp kalmak, şaşa kalmak; 'soğuk azarlıyor', soğuklar üşütüyor. 'Ermeni değirmenine su dökmek', 'Gorum var ki kefenim ola', 'Kansız kahramanlık' deyimlerini ilginç bulduk.

Notlar

[1] Kaynak Kişi; Resul Enralov, Ağdaş'da ticaret yapıyor. Yüksek tahsili, Ağdaş'a İran, Tebris-Kelheyber bölgesinden gelmiş.
[2] Kaynak Kişi; a.g.ş.
[3] Kaynak Kişi; a.g.ş..
[4] Kenan Tanyeri, Dr. Yaşar Kalafat'ın Araştırmaları Çerçevesinde Halk İnançlarında Kurt, Giresun Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Lisans Tezi, Giresun, Haziran 2007. 
[5] Ramil Eliyev, "Azerbaycan Nağıllarında Mifoloji Metinleri" Azerbaycan Xalk Edebiyatına Dair Tedqiqler XIX Azerbaycan Milli Elmler Akademiyası Folklor İnstitutu., Bakı, 2006, sh. 40–58.
[6] Metanet Abdullayeva, 'Şeki-Zaqalata Bölgesinde Yaşayan Milli Azhalklılar/Lezgi, Avar, Sahur, İngiloy, Ereşti Vs s.' Ortak Türk Keçmişinden Ortak Türk Geleceğine, II. Uluslar arası Folklor Kongresi, Sh.272–273.
[7] Leman Süleymanova, 'Şeki'den Toplanmış Folklor Metinlerinde Ezrail Obrazı', Azerbaycan Milli Elmler Akademiyası Folklor İnstitutu, Azerbaycan Şifahi Halk Edebiyatına Dair Tedqiqler, XIX, Bakı, 2006 Sh. 142–159.
[8] Yaşar Kalafat, "Van Gölü Havzası Örnekleri İle Halk İnançlarında Ölüm Meleği", II. Van Gölü Havzası Sempozyumu, Bitlis, 04–07 Eylül 2006.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder