Ekrem Kahraman - Yeni yasa tekifi, tuval üzerine yağlıboya, 205 x 205 cm., 2012 |
Kahraman, her zaman geçmişi ile hesaplaşmaktan, geçmişin geleneksel, modern ve çağdaş sanatın, kültürün özlerini tartışmaktan kaçınmayan ve bunların özlerinden benimsediği sonuçlarını da kendi en son yeni bütünü ile sentezlemeyi başarabilen ender sanatçılardan biri.. "Açık Adres" kavramı da her anlamda bu durumu ima ediyor...
Sanat çevreleri Ekrem Kahraman'ı dünyayı, düşünceyi, nesneleri olduğu gibi alıp kullanmak yerine kendine ait bir yol ile zaman zaman çok boyutlu, zaman zaman da birbirine alabildiğine zıt görünen diller ile ifade etmekten kaçınmayan bir sanatçı olarak değerlendiriyor...
Sanatçıya göre "Artık masumiyet çağı kimliklerimizi, adreslerimizi ve ütopyalarımızı kaybettik. Oysa tanıklarımız var, daha dün oradaydık. Fakat şu an neredeyiz, kimlerleyiz, neyiz bilenlerimiz pek az! Aramızda kaybettiklerini 'artık hükümsüzdür!' diye ret ilanları verenlerimiz bile var.
Hayatın sokaklarında sahte yüzlerimiz, kimliklerimiz ve adreslerimizle dolaşmaktayız...
Oysa elimizde açık adres var ve kaybettiğimiz ne varsa o adreste..."
Ekrem Kahraman - Ortak paradoks, tuval üzerine karışık teknik, 205 x 235 cm., 2012 |
"1985 yılında Avrupa'da çağdaş sanatın en önemli dört ismi olarak kabul edilen Alman sanatçılar Joseph Beuys, Anselm Kiefer, İtalyan sanatçı Enzo Cucchi ve Yunanlı sanatçı Jannis Kounellis ile sanat tarihçi Jean-Christophe Ammann İsviçre Basel'de bir araya geldiler.
Avrupa'da çağdaş modern sanatın artık çökmeye yüz tutmuş ideolojik alt yapısını, kültürel kaygılarını, temel ölçütlerini, estetik, ahlaki çıkmazlarını ve diğer yaratıcılık sorunlarını saatlerce tartıştılar, kendilerince bir çözüm aradılar.
Birlikte üretebildikleri tek çözüm ise eskisinin yerine yeni 'Bir Katedral İnşa Etmek' ve bu gerçekleşene kadar da sanat yapmayı bir süre ertelemekti.
Türkiye'de günümüzde 'çağdaş sanat'lıktan güncel çağdaş sanatlığa dönüştürülen yeni sanatın söylemleri, koordinatları da benzer bir çıkmazda.
Artık 1990'lı yıllardan itibaren altı çizilerek ısrarla öne sürülen post-modern ideolojik iddia da tıkanmış görünüyor. Bütün iddialarına karşı artık bütün dünyada çağdaş sanat bir kez daha büyük bir ideolojik, ahlaki kriz ve tarihsel bir çöküşle karşı karşıya...
Çünkü küreselleşmeyle birlikte tüm insanlık ve çağdaş uygarlık değerleri de ahlaki, sanatsal ve kültürel olarak önemli ölçüde derin bir krize girmiş durumda...
Ne yazık ki artık masumiyet çağı adreslerimizi, kimliklerimizi ve ütopyalarımızı kaybettik. Hala tanıklarımız, tanıklıklarımız, belgelerimiz var ama bir türlü bulamıyoruz!
Daha dün orada ve onlarlaydık oysa...
Fakat şu an neredeyiz, neyiz, nereye doğru yürüyoruz bilenlerimiz pek az! Aramızda kaybettiklerini 'artık hükümsüzdür!' diye ret ilanları verenlerimiz bile var.
Hayatın artık alabildiğine kirlenmiş sokaklarında sahteleşmiş yüzlerimiz, kimliklerimiz ve adreslerimizle melül melül dolaşmaktayız...
Oysa ellerimizde açık adreslerimiz var ve kaybettiğimiz ne varsa o adreslerde...
Bir zamanlar sahip olduğumuz her değerli şey akıllarımızda ve gönüllerimizde kayıtlıydı. Şimdiyse hangi vatandaşlık, hangi IBAN, hangi vergi numaralarıyla ile kayıtlıysak onlarla dolaşıyoruz. Cep telefonlarımız, e-maillerimiz, bilgisayarlarımız var fakat çoğumuzunki bir sonraki aramaya kadar çoktan değişmiş oluyor ya da ulaşılmaza düşüyor.
Sözüm ona güncel dijital teknolojilerimiz, iletişim kanallarımız arttıkça ilişkilerimiz artacağına daha da kopuyor...
Sonsuz, sınırsız, aşırı küresel hırs, vahşi kültürel benmerkezcilik, sürekli manipüle edilip bozulan koflaştırılmış bilgi insanlığı yeniden çok daha derin bir Ortaçağ'a doğru sürüklüyor.
Hangi konumda olursak olalım hepimiz de tüm bu olanların suç ortaklarıyız.
Sözüm ona çok çağdaşlaştık, çok kültürlerimiz, kimliklerimiz, çok adreslerimiz, çok dostlarımız, aşıklarımız, sevenlerimiz oldu.
Sözüm ona kimimiz çok zenginleşti, kimimiz çok okudu, çok bilgi sahibi oldu ama sonuçta hep birlikte bir kültürel, ruhsal felaketin tam ortasındayız.
Her anlamda darmadağın, kimsesiz ve yapayalnızız...
Durumun geç de olsa farkına varmaya başlayanlar yeni yeni asıl olanın peşine düşmeye, sahiplenmeye başladılar bile...
Aslında kimdi, neydi, ne kadardı, nereye kadardı ve nerede duruyordu yeniden aramaya girişildi ki günümüzün tek iyi gelişmesi de budur aslında...
Şimdi insanın ya da sanatçının önündeki temel soru şu: Yeniden katedral gibi dini anlamlar / formlar yaratmayı ve bulana kadar da iyilik ya da sanat yapmayı ertelemeyi mi deneyeceğiz yoksa yeni bir çağdaş kimlik, sanat, kültür arayışına mı girişeceğiz?
Aslında her şey o kadar açık ki!
Ellerimizde açık kimliklerimiz, açık adreslerimiz ve daha nelerimiz nelerimiz var:
Hala yeterince kirlenmemiş, bozulmamış doğa, yeryüzü, gökyüzü, bilgilerimiz, tecrübelerimiz, yaşama ve hayal kurma arzumuz, geleceğe inancımız, insan, kültür, matematik, geometri, teknoloji...
Açık, Ekrem Kahraman olarak benim sanatsal, entelektüel alfabem de esas olarak bu alabildiğine yalın niyetler, sözcükler ve anlamlar ile arkasındaki gizemli atıl ama masum dünya üzerine kurulu... Yeni sergimin ismini de bu yüzden 'Açık Adres' olarak belirledim ve bu yeni/eski imgeler üzerinden ilerlemeyi sürdürüyorum. İstanbul'un gökdelenlerinin, sokakta yürürken üzerimizde hükmederek gezinen inşaat vinçlerinin, Anadolu'nun kıvrılıp giden sonsuz, ıssız, tertemiz ve umut verici yollarının, tarlalarının, dağlarının, ovalarının, tepelerinin, ağaçlarının fotoğraflarını çekip resimlerin bitmelerine yakın üzerilerine pigment baskıyla geçiriyorum. Kendimce üst üste aşırı yığılanla, aşırı seyrekleşmiş geniş ıssızlıklarla, çoktan terk edilmiş, yok edilmiş hazır imgelerle insani olan arasındaki çatışmalı yaratıcı kurucu anlamı kurmayı deniyorum.
Kaldı ki kanımca zaten çağdaş sanat açısından sanat tarihinin kendisi de hala en zengin, en olanaklı bir açık adres. ..
O adreste günümüz sanatçısının kullanabileceği her tecrübe, her olanak orada olduğu gibi duruyor. Bir sanatçı olarak ben de oralardan kendimce çıkarsamalar üretiyorum aklımca. İleriye gitmek için kendime kullanışlı yeni kültürel basamaklar kuruyorum bir bakıma...
Ekrem Kahraman, 11 Nisan 2013, İstanbul"
Ekrem Kahraman
1948'de Tarsus'da doğdu. 1971 yılında İstanbul Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nden mezun oldu. Çeşitli Ortaöğretim kurumlarında öğretmenlik yaptı. 1989 yılında öğretmenlikten ayrılarak sanatçı yaşamını tercih etti. Plastik sanatlar alanında teorik yazılar yazdı. Yazıları Sanat Çevresi, Türkiye'de Sanat, Genç Sanat, Çekirdek Sanat, CEY Sanat, rh+ Sanart ve Artist sanat dergileri ile Bosphorus SANAT gazetesinde yayımlandı. 2007-2008 yılları arasında Sanatçının Atölyesi dergisini ve 5 şiir kitabı (Sessiz Bir Aşkı Dillendirmek 1985, Rıhtım ve Ihlamur 1987, Fısıltılar ve Çığlıklar 1992, Aşk olsun Hayat 2002, Üşümez mi Sandın meşe Ağacı Soğukta 2011) ve Aşk Olsun Hayat isimli bir Toplu Şiirler ile bir Seçme Şiirler kitabı yayımladı. Ayrıca sanat ve sanatçılar üzerine deneme yazılarının yer aldığı Ateşin Peşinde (Bilim sanat Galerisi, 2002, İstanbul) ve Sesli Düşünmek (RenArt Sanat Galerisi, 2013, İstanbul) isimli 2 kitabı bulunuyor. 80'nin üzerinde kişisel sergi açtı; çok sayıda karma ve grup sergilerine katıldı, ulusal ve uluslararası fuarlarda yer aldı. 16 ödül kazandı. Sanatı hakkında birçok kitap, katalog ve broşür yayımlandı; iki belgesel film çekildi. İstanbul'da yaşıyor. [KanalKultur]
Ekrem Kahraman - Açık Adres | Open Full / 14 şubat - 5 mart 2014; Galeri Soyut, Yıldızevler Mah. Tagore Cad. Şehit Mustafa Doğan Sokak No: 82 / A, Çankaya - 06550 Ankara; Tel.: ( 0312) 438 86 70
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder