[KanalKultur] - "Türkiye'de Sanatta Sansür: Modaliteler ve Aktörler"; "Kültürel Haklar ve Kürtçe Sanat"; "Sanatta Sansürle Mücadele Stratejileri"...
İfade özgürlüğü, uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve Türkiye anayasası maddelerinde demokrasinin vazgeçilmez bir koşulu olarak ortaya konurken aynı anda milli güvenliğin ve kamu düzeninin korunması gibi gerekçelerle sınırlamalar getiriliyor ve sansür uygulamaları meşrulaştırılıyor. Bu sınırlayıcı maddelerin muğlaklığı sebebiyle nasıl yorumlandıkları, uygulayıcıların ideolojik tercihlerine bağlı oluyor ve bu, sansürün keyfi ve tesadüfi bir şekilde uygulanmasına neden oluyor. Toplumsal hassasiyetlerin gerekçe olarak gösterildiği söylemler, esas olarak sansürün ifade özgürlüğü hakkının ihlali olduğunu gizliyor. Farklı aktörler tarafından gerçekleştirilen sansürde ise devlet, sanatçının hak ve özgürlüklerini koruma görevini yerine getirmek yerine, çoğu zaman uygulamaları destekler nitelikte hareket ediyor.
Ana akım medya, sansür vakalarında kilit bir rol oynuyor ve muhafaza etmeye çalıştığı güç dengesi gereğince hareket ediyor. Kimi zaman sansür vakalarını sansür mağdurunu destekler şekilde haber yaparken, kimi zaman da sansürü tetikleyici bir rol üstlenebiliyor. Günümüzde meydana gelen birçok sansür medyanın sanatçıları ve eserleri haber yaparken hedef göstermesi ve kitleleri provoke etmesiyle gerçekleşiyor. Ana akım medyada yer almayan sansür vakalarından, ancak sosyal medya ve alternatif iletişim ağları sayesinde haberdar olunabiliyor. Bu iletişim ağları dar bir çevreye ulaşabildiğinden, sansür vakalarının geniş bir kitle tarafından duyulması imkansızlaşıyor.
Ayrıca, insan hakları alanında çalışan birçok aktivistin, akademisyenin ve siyasilerin, "sanatta sansür"ü ifade özgürlüğü hakkının ihlali olarak değerlendirmedikleri gözlemleniyor. Buna ek olarak, sansüre maruz kalan sanatçının işleyişe dair yeterince bilgiye sahip olmaması ve temel hak ve özgürlükleri konusunda mücadele etmesi için yasal destek alabilecekleri bir yapının eksikliği sanatçıyı sansür vakalarında daha da yalnız bırakıyor...
Siyah Bant ve DEPO ortaklığıyla 29 eylül 2012 tarihinde Cezayir Salon'da "Sanatta İfade Özgürlüğü ve Sansür" başlıklı bir toplantı gerçekleştirildi.
Siyah Bant, Türkiye'de farklı aktörler tarafından farklı yöntemlerle sanata uygulanan sansür vakalarının kent ziyaretleriyle desteklenerek araştırıldığı, web sitesi aracılığıyla belgelendiği ve tartışıldığı, sansürle ilgili kaynakların ve yurtdışından sansür örneklerinin paylaşıldığı bir platform oluşturmak amacıyla ağustos 2011'de başladı. Siyah Bant, Hollanda Konsolosluğu Matra / İnsan Hakları Fonu ve Açık Toplum Vakfı tarafından destekleniyor.
"Sanatta İfade Özgürlüğü ve Sansür" başlıklı toplantının amacı, Siyah Bant'ın yaptığı ilk araştırmanın sonuçlarını paylaşmak ve değerlendirmek, sansürle mücadelede farklı deneyimleri tartışarak yeni stratejiler oluşturmak ve sonraki adımları belirlemekti.
Toplantı, Pelin Başaran (Siyah Bant) ile Banu Karaca'nın (Sabancı Üniv. Misafir Öğretim Üyesi, Siyah Bant Danışma Kurulu Üyesi) yer aldığı "Türkiye'de Sanatta Sansür: Modaliteler ve Aktörler" başlıklı ilgili genel bir değerlendirme ile başladı ve yıl boyunca yapılan toplantıların son oturumu olarak tasarlanan "Kültürel Haklar ve Kürtçe Sanat" oturumu ile devam etti. Bu bölümün moderatörlüğünü Tümay Arslan (MSGSÜ, Sosyoloji Bölümü) yapıyor ve katılımcılar arasında Serhat Kural (Koreograf), Aydın Orak (Tiyatrocu ve Yönetmen), Kazım Öz (Yönetmen) ve Diler Özer (Müzisyen) bulunuyordu.
Moderatörlüğünü Asena Günal'ın üstlendiği (DEPO Koordinatörü, Siyah Bant Danışma Kurulu Üyesi) "Sanatta Sansürle Mücadele Stratejileri" adlı bölümde, konuşmacılar, İngiltere ve Türkiye'de sansürle mücadele konusunda deneyimlerini ve önerilerini aktardılar. Bu kısımda yer alan konuşmacılar ve konu başlıkları şunlardı: Julia Farrington (Sanat Bölümü Direktörü): "İngiltere örneği: Index on Censorship"; Şanar Yurdatapan (Direktör): "Türkiye Örneği: Düşünce Suçuna Karşı Girişim"; Prof. Dr.Turgut Tarhanlı (Bilgi Üniv. Hukuk Fakültesi Dekanı): Sansürle Mücadelede İnsan Hakları Aktivizmi"; Niyazi Selçuk (Kamusal Sanat Laboratuvarı): "Sansürle Mücadelede Sanatsal Stratejiler ve Sanatçı Aktivizmi".
Tüm dinleyicilerin katılacağı bir forum olarak tasarlanan "Yeni Bir Yol Haritası: Değerlendirme, Tartışma, Öneriler" başlıklı son bölümde, gün boyunca yapılan sunumlarda ortaya çıkan soruları tartışarak öneriler geliştirildi ve sansürle mücadelede bir yol haritası belirlendi. Bölümün moderatörlüğünü Pelin Başaran (Siyah Bant) üstlendi.
Toplantıda aynı zamanda, sanatta ifade özgürlüğü ve sansürle ilgili çeşitli yazıların, dosyaların ve vaka analizlerinin yer alacağı kitabın tanıtımı ve ücretsiz dağıtımı gerçekleştirildi.
Siyah Bant
Türkiye'de farklı aktörler tarafından farklı yöntemlerle sanata uygulanan sansür vakalarının kent ziyaretleriyle desteklenerek araştırıldığı, web sitesi aracılığıyla belgelendiği ve tartışıldığı, sansürle ilgili kaynakların ve yurtdışından sansür örneklerinin paylaşıldığı bir platform. Sanatta sansür vakalarını belgeleyip analiz ederek bir bellek oluşturmayı hedefliyor. Sansür kavramını geniş anlamıyla kullanılıyor. Sadece yasalarla değil, farklı aktörlerle uygulanan çeşitli sansür yöntemlerinin hepsini kapsıyor: Cezalandırma, yasaklama, hedef gösterme, tehdit etme, korkutma, aşağılama, engelleme, saldırı, gayrimeşrulaştırma, ötekileştirme gibi... Sansürü uygulayanlar arasında devlet kurumları, politik gruplar, partiler, devletin çıkarını gözeten bireyler, mahalle örgütlenmeleri, kültür-sanat kurumları, küratörler, meslek örgütleri, sektör temsilcileri, fon veren kuruluşlarını sayıyor...
Çıkış noktası, sanata yapılan sansür hakkında kamuoyunun yeterince bilgiye sahip olmaması, sansürle mücadele yöntemlerinin tartışılmaması ve genel olarak, sanatta sansürün uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve Türkiye anayasası tarafından tanımlanan ifade özgürlüğü hakkının ihlali olduğu konusunda farkındalığın olmaması. [KanalKultur]
Sanatta İfade Özgürlüğü ve Sansür / 29 eylül 2012; Cezayir Salon, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder