© Roz Kohen |
Hiç beklenmedik bir sonbahar gününde babamın en son çocukluğunda gördüğü teyzeoğlu David Haleva, Melek Apartmanı'nın kapısında belirmişti. David ailesiyle çocukluğunda Beyrut'a taşınmış ve orada yeni bir yaşama başlamış, ondan sonraki hayatını ve kendi ailesini orada kurmuştu. Akşam babam eve gelip karşılaştıklarında, ikisinin de mutluluğu gözlerinden okunuyordu.
Doğdukları ülkeden ayrılan çocuk muhacirler, bana sorarsanız, yaşamlarına çeki düzen verdiklerinde, hep eski dost ve akrabaları görmeye gelirler...
David Haleva'nın artık övüneceği çocukları, evlenme çağındaydı ve Beyrut'ta küçük bir kırtasiye dükkanı işletiyordu. İstanbul'da geçirdiği bir hafta süresince, eski mahalleleri ve mesire yerlerini dolaşırken, babamla; geçen 40 yılın arasını kapatmaya çalışıyordu. Ondan sonraki yıllarda, taşındığımız yeni ülkelerden, onun ailesiyle haberleşmeye devam ettik. Kimimiz, İstanbul'da; kimimiz Tel-Aviv'de; Stocholm'da; Nashville'de; Toronto'da ve Londra'da olsak da David Haleva'nın 1950'lerdeki bu bir haftalık ziyareti, Devora ve Estreya'nın torunlarını o gün bu gündür bir araya getirdi, getiriyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder