Bu Blogda Ara

19 Temmuz 2013 Cuma

Zeynel Kozanoğlu: Danimarka'da Türk Güreşçiler

Macar güreşçi Çaya ve
Filiz Nurullah
[© Zeynel Kozanoğlu - KanalKultur] - Kopenhag'ta gazeteler 1896 yılının Eylül ayı sonlarına doğru Türk güreşçi "Memiş Efendi" ile Danimarkalı Magnus Bech-Olsen (1866-1932) arasında yapılacak "çetin karşılaşma"nın ilanları ile çıkmaya başladı[1].

Danimarka gazetelerinde "Memiş Efendi" diye anılan Türk güreşçi Kazandereli Memiş Pehlivan'dı (1859-1916) [2]. Plevne'de doğmuştu. Babası 1877 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında Türkiye'ye göç ederek Tekirdağ'ın Kazandere köyüne yerleşmişti.

Memiş Pehlivan Türkiye'de dürüstlüğü ve yiğitliğiyle ün kazandıktan sonra başta İngiltere ve Fransa olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde de ünlü güreşçilerle karşılaşmıştı. Boy gösterme sırası şimdi Danimarka'nın başkenti Kopenhag'taydı.

Memiş Pehlivan'ın karşısına zamanın kaynaklarınca "Bir ayı kadar güçlü" diye nitelenen bir pehlivan çıkacaktı. Kısaca Bech-Olsen diye anılan ve inşaat ustalığından geldiği söylenen bu güreşçi, Danimarka'da öyle tutuluyordu ki, göğsü madalayalarla dolu mayolu resmi pek çok firma için yıllardır reklam aracı olmuştu.

Çok sonraki yıllarda bile kibrit kutularının üstünü bu resim süslemiştir.

28 Eylül 1896 sabahı gazeteler bayram havası içindeydiler. Anlaşılıyordu ki, Memiş Pehlivan Danimarkalı güreşçinin karşısında tutunamamıştı. Gazetelerde "Güreşçimiz Türk'e çimenleri yedirdi," biçiminde başlıklar göze çarpıyordu.

Bech-Olsen hemen bir yıl sonra 28 Eylül 1897 günü Korkunç Yunan Antonio Pierri'yi de yenecek ve rövanş maçını da aldıktan sonra Pierri'nin 1890 yılında Londra'da kazandığı Dünya Şampiyonluğu kemeri'ne sahip olacaktı.

Ancak, Kazandereli Memiş Pehlivan'ın öcü kısa zaman içinde yine bir Türk güreşçi tarafından alındı. Danimarkalı Emanuel Magnus Bech-Olsen'ın karşısında bu kez kolay yutulamayacak bir lokma vardı. Güreş tarihimize Filiz Nurullah (1867-1911) adıyla geçecek olan dev yapılı pehlivandı bu.
Filiz Nurullah Şumnu doğumluydu ve 2.17 metre boyunda, 157 kilo ağırlığında koca bir dev adamdı. O da Kazandereli gibi "evlad-ı fatihan"dandı. Yirmi iki yaşına kadar Türkiye'de güreşte iyice piştikten sonra 1894 yılında ustası büyük güreşçi Koca Yusuf'un (1857-1898) yanında Paris'e gitmişti.

O yıllarda Avrupa'nın büyük merkezlerinde tiyatro salonlarında, ya da güreşe uygun geniş alanlarda güreşler gösteri biçiminde yapılıyordu. Gösterileri düzenleyenler hem seyirciden ve hem de güreşçiler üzerine oynanan bahislerden para kazanıyorlardı.

İri vücudu ve ağırlığı nedeniyle kendisiyle güreşecek adam bulmakta zaman zaman zorlanan Filiz Nurullah bu güreşlerde pek sık başvurulan hileli yollara razı olmayacak kadar dürüst bir Türk olarak tanınıyor.

Bir ara Birleşik Amerika'ya da giden ve "Amerika şampiyonu" unvanlı güreşçiyi dokuz buçuk dakikada yenen "Filiz Nurullah artık bütün dünyaca tanındığı ve karşısına her çıkarılan güreşçiyi birkaç dakika içinde yendiği için rakip bulamıyor ve düzenleyiciler de, ona ya çok az para veriyor, ya da güreşi uzatmasını öneriyorlardı"[3].

Kazandereli Memiş Pehlivan'ın yenilgisi üzerinden yedi yıl geçmişti ama, Danimarkalı güreşçi Bech-Olsen'ın burnunu çayırlara sürtecek bir güreşçi gelmemişti. İşte tam bu sırada Filiz Nurullah Kopenhag'ta ortaya çıktı.

Kopenhag'ta 27 Nisan 1903 günü yayınlanan gazeteler "Şampiyon Güreşçi Bech-Olsen'in ilk yenilgisi" diye yazıyorlardı. Sonra şöyle diyorlardı:

"Şampiyon Güreşçimiz uzun yılların ilk yenilgisine dün uğradı. Dev yapılı Türk Nurullah 28 dakikada şampiyonun geniş omuzlarını mindere yapıştırdı[4]".

Danimarka o yıl Nisan ayı ortalarında bile ağır kış koşullarıyla boğuşuyordu. Kopenhag - Roskilde arasında Taastrup dolaylarında seksen yolcusuyla kar altında kalan yolcu treni iki gün boyunca kurtarılamamıştı.

Böyleyken insanların aklı güreşteydi. Danimarka gazeteleri "İri yapılı Türk güreşçi aslında hiç de güçlü biri değil," demekten geri durmuyorlardı. "Ancak öylesine korkunç bir ağırlığı var ki, kuşkusuz öncelikle bu ağırlığı nedeniyle bu dev adam sonucu kendi lehine çevirmeyi beceriyor," diyorlardı.

Filiz Nurullah 2 Mayıs 1903 günü Danimarkalıların büyük umudu Bech-Olsen'la yeniden karşılaştı. Ve karşılaşmayı - hiç kimse ihtimal vermiyor olsa da - Danimarkalı güreşçi karşısında kaybetti. Maç 22 dakika sürmüştü. Böylece yeniden göze giren Bech-Olsen büyücek bir sirkte gösteri güreşleri yapmak üzere iş aldı.

Aradan iki hafta geçmeden Danimarka minderlerinde yeni bir güreşçinin boy gösterdiği görüldü. Bir araba tamircisinin yanında kalfa olarak çalışan Jylland'li genç Jess Pedersen'di bu yeni güreşçi.
Genç olduğu kadar güçlü ve yetenekli biri olan Jess Pedersen kendisinden hem yaşlı, hem de çok ağır olan Filiz Nurullah'la bir biri ardı sıra iki kez güreşti. İkisinde de sırtını yerde buldu. Filiz Nurullah ağır ama fırtına gibi bir güreşçi idi.

Filiz Nurullah bu karşılaşmaların galibiydi ama Jess Pedersen Danimarkalıların umudu olmaya devam ediyordu. Uzmanlar ona geleceğin Bech-Olsen'ı gözüyle bakıyorlardı. Nitekim, 5 Ekim 1903 günü Bech-Olsen ile karşılaşacak bu acar güreşçi yılların efsane adamını sadece 7 dakika içinde eziverecekti.

Jess Pedersen ile Türklerin yaşam çizgisi yıllar sonra bir kez daha kesişecek ve bu güreşçi beklenmedik bir biçimde ölüveren şampiyon güreşçimiz Kara Ahmet'in dul kalan Fransız asıllı eşiyle evlenecekti [5]. [© Zeynel Kozanoğlu - KanalKultur]

Notlar

[1] Axel Breidahl "Københaverliv 1894-1912 " 46.3 - Axel Breidahl (56s)
[2] Atıf Kahraman: Cumhuriyete Kadar Türk Güreşi, 1. cilt. Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 1989, 478 s.
[3] Ibid
[4] Axel Breidahl "Københaverliv 1894-1912"
[5] Atıf Kahraman: Cumhuriyete Kadar Türk Güreşi, 1. cilt. Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 1989, 478 s.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder