Bu Blogda Ara

26 Temmuz 2013 Cuma

Kudret Saylık: Bir Tahtacı Ozanı - Âşık Mehmet Civaroğlu

[© Kudret Saylık - KanalKultur] 1935 yılında Antalya ilinin Finike ilçesine bağlı Gökbük köyünde doğan âşık daha sonra Elmalı ilçesinin Akçaeniş köyüne yerleşmiştir. İlkokul mezunu olan Civaroğlu toplam altı evlilik yapmıştır. Dördü kısa süreli (Kaş'tan 20 gün, Yeniköy'den 15 gün, Gökbük'ten 20 gün, Kaş'tan 30 gün) olduğu için kendini iki evlilik yapmış olarak sayar. Beşinci eşi Elif 1950'de üzerine tomruk göçmesi sonucu vefat etmiş ve 1967 yılına kadar üç kız çocuğuyla (Eşe, Bilan, Güllü) yaşamış 1967'de Burdur'dan Eşe (Ayşe) ile evlenmiş ve bu evlilikten Kader ve Yaman isimli iki çocuğu olmuştur.

İlk yakımlarını 15 yaşlarındayken aynı obada âşık olduğu bir kıza yazmıştır. Kızın bu obadan başka obaya göçmesi onun âşıklığını pekiştiren olay olmuştur. Âşığın elinde çok az şiiri kalmıştır. Bunun nedeni ise kitabını bastıracağını söyleyen bir kişi tarafından alınan şiirlerin bir daha geri getirilmemesidir.

Âşık halen yaşamını Akçaeniş köyünde sürdürmektedir. İlham kaynağını sorduğumuzda aşk, açlık ve acı olduğunu söylemiştir.

Başlıca şiirleri

Beşinci karısı Güssü hamiledir ve tahtacılığın büyük oranda insan emeğine dayanmasından dolayı çalışmaya devam etmektedir. Âşık ağacı kestiğinde yıkılmak üzere olan ağacın dalı hamile kadına çarpar. Hastaneye acilen yetiştirilmek için orman dairesinden araç istenir. Olumlu cevap alınamayınca tomruk yüklü bir kamyonla Elmalı'ya indirilir. Kadın ölür ve çocuk ta ölü doğar bunun üzerine âşık şu yakımı yakar:

Balıklarım su içinde boğuldu
Yurdum göçtü birer birer dağıldı
Harmanlarım kış gününde savruldu
Yaba kürek kırık diyemedim ben

Arkadaşlar iyi tutun yabanı
Kuzulara tutamadık çobanı
Çocuklarım dedi nettin anamı
Onlara da yalan deyemedim ben

Gettimidi gelemedim ker ile
Gözlerimde doldu kanlı ter ile
Muayeneye girdim Necdet Kür ile
Emaneti senin deyemedim ben

Söyler Âşık Mehmet dağlar bayırlı
Su altları olur ince çayırlı
Fakir isen ölmek herdem hayırlı
Allaha zengin et deyemedim ben

Aynı karısına ikinci bir ağıt:

Kalk der deli gönül sürdü yörüdü
Seherde esişen yellere döndüm
Felek sevdiğimi elden alalı
Kervanı kesilmiş yollara döndüm

Feleğin elinde ben dolanırım
Ayrılık elinden sevdalanırım
Çalkanı çalkanı dalgalanırım
Ördeği gelmedik göllere döndüm

Yarimin başında gördüm bir tarak
Yanına gitsem de yollarım ırak
İçimi sardı günlerdir marak
Ayrıldım eşimden dullara döndüm

Ne acılar gördüm çeşit kullardan
Dolaşırım her an acı dillerden
Boynu bükük yavru gezer yollardan
Yerinde açmamış güllere döndüm

Dostları acıdı Mehmet Civar'a
Ellerimde gezer üçbeş cigara
Ciğerimde bitti iyiolmaz yara
Birden gelmiş geçmiş sellere döndüm

1956 yılında İsmail Ayar'a ait Isuzu kamyon buğday yüklüdür. Yevmiye dönüşü işçiler kamyonu durdururlar ve kendilerini de Gökbük'e götürmelerini ister. Arabayı İsmail Ayar'ın şöförü Hüseyin kullanır. Her ne kadar almak istemeselerde ısrara dayanamayıp yolcuları kabul ederler ve kamyonun Gökbük yakınlarında freni patlaması sonucu 15 kişi ölür, çoğu kişi yaralanır. Tahtacıların en büyük kazalarından birisi olan bu kaza sonucu âşık şu yakımı yakar:

Altı lastiktir de üstü vesait
Yazarım destanı kamyona ait
Felek bize karşı yaptığın ayıp
Vadesiz ölümü görün gardaşlar

Nice canlar yedi o kara taşlar
Isuzu geliyor geliyor idi ovadan
Keramet görmedik deli duadan
Haber yok mu karısı Hava'dan

Vadesiz ölümü görün gardaşlar
Ondört kişi yedi o keskin taşlar
Herkes dostuna da açtı kucağı
Kiminin kolu kopmuş kiminin bacağı

Söyündü Bayatlı ustanın ocağı
Vadesiz ölümü görün gardaşlar
Nice canlar yedi o kara taşlar
Âşık Mehmet der ki kendi gitmedi

Herkes dostan başkasına bakmadı
Şöför Hüseyin der fren patladı
Vadesiz ölümü görün gardaşlar
Nice canlar yedi o kara taşlar

Dağda çalışırken sürüden ayrılan bir keçiyi çalıp yedikten sonra kalanı gömmüşler çoban sorduğunda görmedik demişler köye geldiğinde âşık sazı eline almış ve şunu söylemiş:

Kimi Mürebbi de kimisi bacı
Kesiyor kısırı vuruver sacı
Sen sırf köfte yap ana bacı
Ciğeri ortaya versek ne idi.

Gelin arkadaşlar bir iş yapalım
Deriyi götürüp göle atalım
Mıstık gelir belki yola bakalım
Deriyi tenhaya gömsek ne idi

Etin üstüne de yesek mısırı
Al ekber af eder bizim kusuru
Saat 12'den sonra kestik kısırı
Böbreği Haydar'a versek ne idi

Aldın parayı da durma oğlum aş
Bektaş Metin hepsinden baş
Akıla gelmedi İsmail Karataş
Arka budu da ona versek ne idi

Belada godunuz Bektaş Metin'i
S..ecekler çıban emmim g..ünü
Götü yanık yemez kısır etini
Sus payını da ona versek ne idi

Vallahi doğrudur âşığın sözü
Yaktılar kısırda ciğeri közü
Hırsıza benziyor Haydar'ın yüzü
İlk kesimi ona versek ne idi

Diğer şiirlerinden örnekler

Gittim

Yaşayan ozanların aldım sesini
Çevremde koklanan gül idim gittim
Aklıma gelmedi işin tersini
Ayaklar altında yol oldum gittim

Çalışırdım gücüm vardı eveli
Evelleri yıkıyordu el eli
Gençlik çağımda yaptığım temeli
Yapamaz duruma düşünce gittim

Şu benim savaşım geriye hücum
Bağım bahçem yok kalmadı gücüm
Sağlık sigortam olmadığı için
Hastahaneden geri döndüm de gittim

Bilenler çekiyor göze sürmeyi
Yakıştırır idim demler süzmeyi
İngiliz kilodu körük çizmeyi
Sazım kucağımda düş oldu gittim

Geyik olup gitsem yüce dağlara
Hırsız derler giremedim bağlara
Derdimi anlatsam Fikri Sağlar'a
Yardımcı olamazsa o zaman gittim

Ben âşık Mehmet Civaroğlu'yum
Bin dokuz yüz otuz beş doğumluyum
Güllüden doğma Hüseyin oğluyum
Akan boz bulanık sellerle gittim

Dost Bildiklerim

Dost elleri gurbet oldu bir anda
Bana kimsin dedi dost bildiklerim
Baykuş olsam ötemem ki viranda
Vurdu hançeri dost bildiklerim

Aşamadım dağlar çıktı karşıma
Yağmur gibi taşlar yağdı başıma
Gizli gizli gözden akan yaşıma
Alkış yapıp güldü dost bildiklerim

Düşürdüler beni dilden dillere
Benzettiler bilmediğim ellere
Boz bulanık akan coşkun sellere
Atıp seyrettiler dost bildiklerim

Âşık Mehmet küskün olsun yarına
Vatanına dönemedi kârına
Hala inanmıyom yaptıklarıma
Taştan taşa çarptı dost bildiklerim

Sakın

Güzel sözler ile sohbet edene
Selam ver almazsa dinleme sakın
Kardan soğuk ne var sardı bedene
Temmuz aylarını bekleme sakın

Kimseye söyleme suçlu halını
Alıp götürmezsin dünya malını
Gücü yetse vermez arı balını
Tütsüsüz kovana yaklaşma sakın

Allahı andırır söylersen hüda
Okunur mu yazı yazarsan suda
Konuşsan dinlemez derin uykuda
İşi yoksa yatsın sallama sakın

Elinle koymadığın bir şeyi alma
Yalnız kalırsın geride kalma
Dibi görünmeyen sulara dalma
Yüzme bilmez isen uğrama sakın

Barış derler darılana küsene
Şeker yenmez derler balın üstüne
Bir garaz attılar benim üstüme
Alayden konuşur dinleme sakın

Aldatma günahtır sakın aldanma
Hayalin gerçeği olacak sanma
Keremin kabri yok aslıya kanma
Âşık Mehmet gibi yorulma sakın

Ağlar

Kimi hoş görsek de kimi suçlasak
Kime gel desek de kimi dışlasak
Demokrasi denen işe başlasak
Yazan ağlar bozan ağlar bel ağlar

Kriz patladı beller büküldü
Kaç bacı dul kaldı yuva yıkıldı
Oduna benzetip insan yıkıldı
Yanan ağlar yakan ağlar yel ağlar

Vatan hizmetine asker gönderdik
Kalleş kurşunuyla ölsün demedik
Gece gündüz dua niyaz eyledik
Hacı ağlar hoca ağlar sal ağlar

Nişanlı olanlar yolu gözlüyor
Evli olan canlar mektup özlüyor
Aldanmışlar aldanana gizliyor
Yasa ağlar tasa ağlar dil ağlar

Yazar Âşık Mehmet söylemez yalan
Akan göz yaşları kurusun galan
Pişman olup hazin hazin ağlayan
Tüfek ağlar mermi ağlar kol ağlar

Ozanlar Gitti

Güzel Anadolum ozanlar yurdu
Gerçeğe hizmeti verenler gitti
Sözleri saz ile yurda duyurdu
Bülbülü gülene verenler gitti

Hakk yoluna şehit olan Pir Sultan
Ona kar etmezdi kılıçla kalkan
Kırklar meydanında edeple erkan
Hakk'ın divanına duranlar gitti

Âşıklara önder olan Kul Himmet
Bir can için asla etmezdi minnet
Saz ile sözleri bizlere emanet
Kalbinde saklayın diyenler gitti

Kul Hüseyin Âşık Hakk'a inandı
Feleğin çarkında yundu elendi
Karacaoğlan'ın şalı kemendi
Güleç gülperinin kolunda gitti

Kaygusuz Abdalım kapıldı sele
Ozanlar vuruyor sazında tele
Her tarafı aydın Âşık Veysel'e
Yanıldığım şeyi sormadan gitti

Âşık Mehmet anar Dertli Kerem'i
Her yerde kabul et halktan geleni
Cura saz kemandır halkın şöleni
Yandım Aslım diye kül oldu gitti

Arkadaş

Katarlanmış gider dünya kervanı
Arkasından yetebilsek arkadaş
Herkesin elinde ayrı fermanı
Bozuk düzen olamaz mı arkadaş

Doğru doğrudur yanlış belleme
Çabuk varır giden yolcuyu eyleme
İnanmazlar sonra yalan söyleme
Selamını alan olmaz arkadaş

Alışkanlık yapma kötü şeylere
İyi çalış muhtaç olma beylere
Yurdunu terk edip gurbet ellere
Gitme gelmem çok güç olur arkadaş

Dibi görünmeyen sulara dalma
Topluma uyda geride kalma
Elinle koymadığın bir şeyi alma
Hasıyatım düşük olur arkadaş

Birlik doğar doğruluğun özünden
Kemlik gelmez bize atasözünden
Bana de ki neler çektim yüzünden
Bu sözlere uygun olda arkadaş

Âşık Mehmet der ki söylemem yalan
Akan göz yaşları kurusun galan
Baban döver ama ağlarsa anan
İleriyi görmek güçtür arkadaş

Kader

Gam kasavet gitmez oldu başımdan
Kervanım solumdan geçiyor kader
Mendilim kurumaz bu göz yaşımdan
Bağımda güllerim soluyor kader

Kış gününde serbest yerde yaksaydım
Alevine perdağına baksaydım
Uzaklara alıp gidip satsaydım
Mahsun kalışıma biliyor kader

Asla bırakmadın benim peşimi
Nere getsem engelledin işimden
Rahatladın ayrı düştüm eşimden
Düşmüyor yakamda kalıyor kader

Gerçek emelimi bana dön ettin
Göz yaşlarım yere düştü göl ettin
Nereye gittim ise arkamdan yettin
Hançeri elinde sallıyor kader

Âşık Mehmet bunu böyle söyledi
Söyledi de enginleri boyladı
Yokluk kanım emdi gene doymadı
Baktım arkamdan da gülüyor kader

Türkçe sor bana

Sayın hocam bana sual sorarsan
Arapça anlamam Türkçe sor bana
Keba için insan kalbi kırarsan
Arapça anlamam Türkçe sor bana

Neslin Türk soyundan lisanın Arap
Mekke Medine'de Necaf'ta durak
Allah bir Muhammed Ali dersen Hakk
Arapça anlamam Türkçe sor bana

Kuran doğru söyler yanlış gitmedim
Ayet yol gösterdi gezdim yitmedim
Beş vakit kırk rekat inkar etmedim
Arapça anlamam Türkçe sor bana

Âşık Mehmet doğru eser havası
Toroslara uzanıyor yaylası
Her âşığın vardır anar mahlası
Arapça anlamam Türkçe sor bana

Bilir misin?

Adem baba andıranı
Havva kimdir bilir misin
Seni beni kandıranı
Kardeşin kim bilir misin

Alevi var Sünni nedir
Türk dilini kim belirtir
Akıllıyı ne delirtir
Cahil kimdir bilir misin

Kov kovarlar sana bana
Ayıp olur dersek ona
Kimi doğru kimi yana
Çeken kidir bilir misin

Demokrasi ne anlatır
Su yüzüne çıkar hatır
Güzel insanı yalvartır
Çirkin nedir bilir misin

Misafire olur hürmet
Karşılığı vardır elbet
Böyle söyler Âşık Mehmet
Canlar kimdir bilir misin

Gitti

Pir Sultan ölmedi kaderi böyle
Makamı sivasta yok oldu gitti
Hızır paşa denen köleye şöyle
Bir güvercin geldi uçurdu gitti

Taş yağmuruna tutulduğu zaman
Bağlıydı kolları demedi aman
Can dostu olan bir kaç eleman
Taş yerine gülü vuranda gitti

Dar ağacında da hırka görenler
Hakkı hak bilene idam verenler
Karşımızdan geldi gördük diyenler
Sazı kucağında sır oldu gitti

Abdal Musa'ya Gaygu Kızıl Deli'ye
Balım Sultan Yunus Bektaş Veli'ye
Necaf'ta bekleyen İmam Ali'ye
Ziyareti vardı oraya gitti

Söyler Âşık Mehmet gücün yeterse
Açılsın kapılar Şah'a giderse
Beslediğin köle böyle ederse
Gahrından dergaı bıraktı gitti

Atatürk ve biz

Bu yurdun sahibi kimin atası
Türküm doğruyum şimdi biz varız
Anıtta huzurlu rahat yatası
Ebedi yaşatacak yine biz varız

Savaş bir cinayettir sakın unutma
Cumhuriyetten başka kesin yol tutma
Kardeşi kendinden asla soğutma
Eller sıcak olmaz yine biz varız

Irk, dil, din, mezhep ayırma sakın
Laiklik altındır kalbine takın
Birlik beraberlik bize çok yakın
Yarı yoldan dönme yine biz varız

Eğitim özgürlüktür yaşamak için
Tahsile arkadaş de güven o biçim
İnsan hakları ne ister seçin
Yeter ki Kemal ol gene biz varız

Toplumun huzuru dayanışmayı
Demokrasiyi bil baraj aşmayı
Adalete boyun eğ bırak şaşmayı
Cehalete uyma yine biz varız

Kemal Atatürk böyle diyordu
Gençlere emanet etti bu yurdu
Söyle bize cumhuriyeti kim kurdu
Âşık Mehmet der ki yine biz varız [© Kudret Saylık - KanalKultur]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder