Bu Blogda Ara

20 Temmuz 2013 Cumartesi

Havva Engin: Farklı Alevilikler mi? - Almanya'da Alevilik ya da Alevitisches Leben in Deutschland

Prof. Dr. Havva Engin
[© Havva Engin - KanalKultur] - Konrad-Adenauer-Stiftung tarafından 3 - 4 eylül 2012 tarihleri arasında Almanya'nın başkenti Berlin'de "Alevitentum in Deutschland - Geschichte erforschen, Gegenwart gestalten" başlığıyla bir "Konferans" düzenlendi.

Konferans'ın açılış konuşmasını Dr. Ole Schrödern (MdB, Parlamentarischer Staatssekretär beim Bundesminister des Innern) "Herausforderung Vielfalt: Religiöse Minderheiten in Deutschland" [Çeşitliliği Önemsemek: Almanya'da Dini Azınlıklar] başlıklı konuşmayla yaptı.

"Alevitentum in Deutschland - Geschichte erforschen, Gegenwart gestalten" konferansının ilk gününde tarafımdan yönetilen "Alevitisches Leben in Deutschland" başlıklı panel bulunuyordu. Konrad-Adenauer-Stiftung'un Osnabrück Üniversitesi ile beraber düzenlediği konferansın açılış paneliyle, altı yıldır - değişik nedenlerden dolayı - uzak durduğum Alevilik / Aleviler konusuna geri dönmüş oldum...

İlgili panelin moderatörü olarak temel görevim, Almanya'daki Alevilik gerçeği ve Aleviler hakkında konuşmacıların veya panelistlerin neler düşündüğünü ortaya koymaktı. Panel'in konuşmacıları da Ali Doğan (Generalsekretär, Alevitische Gemeinde Deutschland e.V. AABF, Köln); Aynur Küçük (Zentrum für Interkulturelle Islamstudien, Universität Osnabrück) ve Ali Yıldız'dı (Sprecher des Arbeitskreises "Christlich-Alevitischer Freundeskreis der CDU" CAF, Berlin).

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu'nun [Alevitische Gemeinde Deutschland e.V.] (AABF) oluşturduğu "İnanç Kurulu"nda yer alan ve ilgili alanda da doktora çalışmasına devam eden Aynur Küçük, "dede kızı" (ocakzâde) olduğunu, o eğitimle yetiştiğini vurguladığı konuşmasında; Aleviliğe daha da yönelmesini sağlayan hususta "Sivas Katliamı"nın (1993) etkisine vurgu yaptı.
Aynur Küçük, Hacı Bektaş Veli'yi Alevilikte önemli bir şahıs olarak değerlendirdi. İnanç için, "dört kapı ve kırk makam"ın yadsınamayacak bir fonksiyonu olduğunu ifade ettiği konuşmasında özetle şu hususlara da yer verdi: "Alevilik İslamiyetin içindedir ve hatta İslamiyetin özüdür. Sünni-İslamiyetten farklıdır. Zira gerçek İslamiyeti yaşayan Ehli Beyt'e bağlı, ona gönül veren onun izleyicileri Alevilere göre, Sünniler, İslamiyeti farklı anlar, yorumlar ve yaşarlar. Aleviler, Ehl-i Beyt yolunu sürerek, gerçek İslamiyeti yaşatırlar."

Panelin katılımcılarından Ali Yıldız (Sprecher des Arbeitskreises "Christlich-Alevitischer Freundeskreis der CDU" CAF, Berlin), Alevilikle ilgili görüşlerini şu şekilde ortaya koydu: Alevilik bir kitap dini değildir. Aleviliğin "Offenbarung"u yani "vahyi" yoktur. Alevilikte cennet ve cehennem anlayışı bulunmamaktadır. Onun temelinde hayırseverlik ve yaratılanları koruma yatmaktadır. Böylelikle Hıristiyan anlayışına daha yakın durmaktadır. Dört kapı, kırk makamın anlamları problemlidir: Özellikle Şeriat Kapısı...

Ali Doğan (Generalsekretär, Alevitische Gemeinde Deutschland e.V., AABF, Köln) da panelde Alevilikte bilimin yerinin önemli hatta çok önemli olduğuna işaret etti ve devamında özetle şunları kaydetti: Alevilik hep "ilerici" olmuştur, sorgulamıştır. Öğrenmek ve sorgulamak bu meyanda çok önemlidir. Keza, kadının yeri de önemlidir... Türkiye'de devlet Alevileri "sistematik olarak" dışlamıştır ve dışlamaktadır. Alevilerin "asimile edilmesi" bir tür "devlet politikası"dır. Günümüzde, Almanya'da Aleviler ve Sünniler arasından "yaşanan ve var olan problemler", sadece geldikleri ülkeden kaynaklanan problemler değildir; yani sadece tarihi kökenleriyle açıklanamaz. Problemler, Almanya'da da "oluşturulmaktadır": Örneğin "Koordinierungsrat der Muslime"den kaynaklanmaktadır... "Sivas Katliamı"nda hüküm giymiş kişiler, Almanya'da kimi camilerde çalıştırılıp, kollanmıştır. Bu nedenle, bu tür kurumlarla beraber çalışılmamaktadır. Buna Alevi gençlere yönelik aktif politikalar oluşturan Gülen Hareketi de dahildir. Ayni şey Salafistler için de geçerlidir.. Tarihi ve olayları iyi analiz etmeden, beraber çalışılması mümkün değildir. Beraber - ortak bir "hatırlama belleği" ("Erinnerungskultur") geliştirmek için, öncelikle Alevilere tarih boyunca yapılanlardan dolayı özür dilenmesi gerekmektedir. Ondan sonra beraber çalışmanın yolları aranabilinir. Alevilik, demokratik ve inançların hür yaşanabilmesini hukuki olarak koruma altına almış Almanya'da "özüne" dönmüştür ve şu anda "özüne göre yaşanmaktadır". Bu bağlamda, bir "Alevilik rönesansı"ndan söz edilebilinir ve burada Hz. Ali kaybolmamaktadır. "Alevilerin Ali'si, Vahhabi Ali değildir."

* * *

Bir göç ülkesi olan Almanya'da, yakın zamanlarda, Türkiye'de 20. yüzyılın son çeyreğinde Mehmet Eröz, Fuat Bozkurt ve Nejat Birdoğan'la başlayan "Aleviliğin İslamiyetle ilişkisinin - ilintisinin problemli; ve hatta İslamiyetin Alevilikte bir cila olduğu" akımın veya ekolünün - İslamiyet dışılığın - temsilcileri, 21. yüzyılın başından itibaren artmaya başladı.

Kaldı ki, Almanya'da Aleviler, 1989 yılında (2.-7.10.1989) Hamburg'ta, Hamburg Alevi Kültür Grubu tarafından Hamburg Üniversitesi'nde düzenlenen Alevi Kültür Haftası'nda ("Alevitische Kulturwoche") yayınlanan ve / veya benimsenen "Alevilik Bildirgesi"nde, kendilerini "Alevi yoluna mensup müslümanlar" ve "Alevi-İslam" olarak tanımlamış ve kamusal alana açılmıştı.

Bir süre sonra, Faik Bulut'un "Ali'siz Aleviği", göçmenlerde "Alevilerin Ali'si, Vahhabi Ali değildir" söylemine dönüşürken, süreç sonucunda kanaatimce Almanya'da Alevilik ve Aleviler büyük bir yol ayrımına sürüklendi; sürükleniyor.

Artık, bilinen geleneksel Alevilik tanımı; Almanya'da yaşayan ve yaşatılan Aleviliğe pek uymuyor.

"Alevitentum in Deutschland - Geschichte erforschen, Gegenwart gestalten" konferansının "Alevitisches Leben in Deutschland" başlıklı panelinin katılımcıları Almanya'da doğmuş, büyümüş, üniversite eğitimi almış, kendilerini bir şekilde "Alevilerin sözcüsü" olarak görebileceğimiz "genç kuşağın" temsilcileri...

Köken ülkede başlayan veya başlatılan tartışmalar, bir süre sonra veya belli bir süreç sonucunda göç ülkesine de ulaşıyor ve göçmenleri etkiliyor. Farklılaşmayı da bir şekilde tetikliyor... Bu farklılaşma; gelenekselle modernite arasındaki problemleri, paralel olarak köken ülkede dahi yürütülen tartışmaları aşıyor: Alevilik açısından, Alevileri; göçte kanaatimce tarih, tarihin algılanması, tarih bilinci ve sosyal taban olarak Aleviliğin yeniden evrilmesine, "yeni bir Aleviliğe" veya "yeni Aleviliklere" doğru yöneltiyor ve götürüyor... Aynı anda muhteva açısından iki "farklı" Aleviliğe... Zira "geleneksel" de kendi sosyal tabanını bir şekilde muhafaza ediyor.

Buradan hareketle, denilebilir ki, "iki" farklı Ali'nin olduğu yeni bir durumdur bu... Veyahut farklı tarihe, tarih algısına, tarih bilincine ve sosyal tabana dayanan "iki farklı Aleviliğin" olduğu bir durumdur bu...

Bu yeni durum, "göçte", kendilerini "Alevi" olarak tanımlayan iki "farklı" üye tabanına sahip dini cemaatleri oluşturuyor ya da bununla destekleniyor. Öncelikle tarihsel - sosyal taban ve algı açısından "Aleviler" ve "Alevilik" yeniden ve farklılaşarak "cemaatleşiyor". Hz. Ali tanım(lamalar)ı da bunun odak noktasında bulunuyor. "Hangi Ali'den söz ediliyor" sorusu, "tarihsel - sosyal taban açısından cemaatlerin tanımlanmasında özel bir öneme haiz olacak gibi görünüyor... Kuşkusuz, "cemaatleşmeler" göç ülkesindeki Alevi algısını da bir şekilde etkileyebilir. "Algı"nın (Alevilik - Alevi) "algılara" (hangi Alevilik - hangi Alevi) dönüşmesine yol açabilir... Bu durum, bugün için Almanya'da yürütülen Alevilik Din Dersi'ni ve onun müfredat programlarını da bir süre sonra etkileyebilir..

Göçte ve göç ülkesindeki sosyal dinamikler ve buna bağlı olarak dilin farklılaşması, köken ülkede aynı inanca sahip Alevilerle, göçmen Aleviler arasındaki bağları da muhtemelen zayıflatabilir...

Özetle, Alevilik muhtemelen göç ülkesinde "değişim", "dönüşüm" ve "farklılaşma"yla ilgili tarihi bir aşamadadır ve bu aşamada, "cemaatler" arasındaki "makas" açılmaktadır. [© Havva Engin - KanalKultur]

* Prof. Dr., Heidelberg Eğitim Bilimleri Üniversitesi, Göç Araştırmaları ve Transkültürel Pedagoji Merkezi (Hei - MaT) Direktörü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder