Bu Blogda Ara

23 Temmuz 2013 Salı

Hasan Gürgenarazili: Deli Dülü

Hasan Gürgenarazili
[© Hasan Gürgenarazili - KanalKultur] - Pazarola "akl-ı selim" okur!

Bugün yoğun meşgalemin ardından 2009'un son, 2010'un ilk gününü geçirdiğim Viyana'yla ve nihayetinde Georges Prêtre yönetimindeki Viyana Filarmoni Orkestrası'nın yeni yıl (2010) konseriyle ilgili "deli dülü" birşeyleri sizlerle paylaşmak, Joseph Roth ile Radetzki Marşı'nından (Radetzkymarsch [Berlin 1932]) bahsetmek isterken, "gelişigüzel" yerine kullandığım "deli dülü" sözcükleri bir "delibazarı" gibi, bu haftaki yazı konusunun değişmesine yol açtı...

* * *

Yavuz Selim Karakışla, "Eski İstanbul'un Delileri: Pazarola Hasan Bey" (İstanbul 2006) adındaki eserine "Sunuş"tan sonra "Deme sen gaflet ile Ferhâd ü Mecnûn'a deli / Eyle sen halka nazar, her biri bir gûne deli" dizeleriyle başlar ve
"Eskiden İstanbul'un sokakları, kedileri ve sokak köpekleriyle olduğu kadar, delileriyle de ünlüydü. Sokaklarda yaşayan delilere dokunulmaz, ne yaptıklarına bakılmaz, sokaklarda sürdürdükleri garip hayatlara da pek ilişilmezdi. Delilik ermişlik ve bilgeliğin diğer bir hali olarak algılanır, asla yadırganmazdı. ... gençlerine 'delikanlı' diye seslenen Osmanlı toplumu, kendi içindeki delilerine de ... olağan davranıyordu." (Karakışla 2006: 9)
der. Bunu deliler hakkında üretilen atasözü ve deyimlerden verdiği bazı örnekler izler: "deli ile devletli bildiğini okur"; "deli deliden hoşlanır, imam ölüden"; "deli sarhoştan korkmuş"; "deli söylemiş akıllı inanmış, deli kazanmış akıllı yemiş"; "deliye çan anma boynuna takar, deliye taş anma başına atar"; "deli kız evde, delik boncuk yerde kalmaz"; "deli kız düğün yapmış, kendisi baş sedire geçmiş"; "deliye her gün bayram"; "delinin biri kuyuya taş atmış, bin akıllı çıkartamamış"...

* * *

Hakikaten "deliliği" konu edinen "ağlama ölü için, ağla deli için"; "alın pas tutmaz, deli yas tutmaz"; "gördün deli, savul geri"; "küçük deli, büyük deli, beşikteki başını sallar"; "yiz verdik deliye, çemrendi sıçtı halıya"; "aş deliye kalmak"; "deli divâne olmak"; "deli Raziye"; "deli saçması"; "deli saraylı"; "atın dorusu, yiğidin delisi"; "al Allah kulunu, zapteyle deliyle"; "delinin eline değnek vermek"... gibi atasözleri ve deyimler Türkçeye ayrı bir zenginlik katarken, toplum mentalitesine de bir şekilde ayna oluyor.

Akıldan "muaf" deli / meczup, yapıp ettiklerinden de azaddır: "Akıllı düşününceye kadar deli oğlunu everir"miş! Bir sürü suçlunun "deliliğe vurarak" tımarhanede gözetim altına "kendi isteğiyle" girip yapıp ettiklerinden "muaf" tutulmasını yani "fermanlı deli" addedilmesini "yüce makamdan" "talep ve arz etmesi" beyhude bir uğraş değildir. Bazı "tımarhane kaçgunları"nın da karıştıkları sosyal olaylar, işin bir tür tuzu veya "delibiberi"dir. Ne de olsa, "demir ıslanmaz, deli uslanmaz"...

"Deli deli akanı bura bura tıkarlar" denir denmesine ama, siz siz olun yine de "deli dostun olacağına akıllı düşmanın olsun" atasözünü şiar edinin! Eh, ne demişler; "deli ile çıkma yola, başına getirir belâ". Zira "deliye bal tattırmışlar, çarşıda katran bırakmamış"...

 * * *

Deligücükten sonra delibéçe vakti, delidamındaki delibulundan demlenen bir Âdem, deli debilden, delibalta yiyen deli dedirgen, amma delibaş ve delibayram, delibozuk biriyle karşılaşmış. "Deli bal kabağından olmaz ya" diyerek bir süre onunla yarenlik etmiş... Delibulundaki dem nihayete erince, deli dülü bir şekilde, delibaş-delibozuğa "deli bal mı yedin de Deli Corci gibi deli depek birisin?" demiş. Delibaş-delibozuk delicesine deli deli kahkaha atıp şunu söylemiş: "Hamamda deli var! Deli güllâbicisi değildim, lâkin şimdi öyleyim. Deli kızın çeyizi gibi, deli dembesek konuşan, deliceye deli çıbık aşılayan Â-dem, bidemsiz olursa, deli saçması yapar; deli gönlün deli divâne ettiği deligöz bir delifişeği idrak edemez."

Siz siz olun, "deliden alın uslu haberi"!.. [© Hasan Gürgenarazili - KanalKultur]

[03 Ocak 2010]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder