Bu Blogda Ara

19 Temmuz 2013 Cuma

Ali Şehepli: Uyuyan Güzellere, "Nev-i Şahsına Münhasır Bir Âlem"

[© Ali Şehepli - KanalKultur] - Son zamanlarda okumaktan ziyade internette dolaşmayı, sohbet odalarında dostlarla söyleşmeyi huy edindim. İş seyahatlerimden arta kalan zamanımda artık ne mimarî tasarım yapabiliyorum; ne de cok sevdiğim psikolojideki son gelişmelerin neler olduğuna ağırlık verebiliyorum. Galiba yaşlanıyorum. Bir sohbet ortamı bulduğumda, hemen yüksek sesle konuşmaya başlayıp, artık "ille de ben, ille ben" diye öne çıkmayı da bazen sevmiyor değilim. Ancak, dostlar sağolsunlar sohbetlerine katılmamı istiyorlar ve yazı yazmamı da.

Neticede bu yaştan sonra, iş seyahatlerimi erteledim; Türkçe kursuna kaydoldum; çoluk-çocukla aynı sıraları paylaşıp, harıl harıl geçen üç aylık bir süre sonunda zat-ı âlilerinizin karşısına anlaşılma kaygısı olmadan çıkmaya karar verdim. Ehh, ne de olsa "ağzı olan konuştuğu gibi herkes de yazıyor netekim" dedim; "ha bir eksik, ha bir fazla; ne farkeder" diye düşündüm ve “güncel yaşam”a ait nacizane müşahadelerimi yazmaya karar verdim.

İşte bu noktada sorunlarla karşılaştım.

Önceden herşeyin güllük-gülistanlık olacağını düşlerken, hiç hesapta olmayan şeyler çıktı. Evet, güncel yaşamla ilgili müşahadelerimi yazacaktım, ama nasıl? Bir süreden beri güncel yaşama ait iki tür tarz oluşmuş; bendenizin haberi bile olmamış! Dehşetli bir şekilde farkettim ki, kendisini modern olarak gören bendeniz, uzun süreden beri ne de-modeymiş de bundan bihabermişim.

Neyse fazla uzatmadan, sabrınızı zorlamadan konuya rücu edeyim.

Meğerse güncel yaşamın içinde iki paralel dünya varmış: Biri "real" olarak adlandırılıyor; diğeri de "sanal". Bu sınıflama bana ait değil. "Sanal" âlemin "kralları" ve "kraliçeleri" bunu yapıyor.

"Sanal âlem" dediğiniz malum teknolojik gelişmeler neticesinde icad ettiğimiz ve bugün güncel yaşamın vazgeçilemez parçası haline gelen "internet" efendim. Bilgisayarınız vasıtasıyla bir tuşa basıyorsunuz, "sözde" sınırları aşıp dünyayı kurcalıyorsunuz; dostlarınızla dünyanın neresinde olursanız olun kucaklaşıp, görüş teatisi yapabiliyorsunuz, bu az birşey değil.

"Sanal âlem"de yeni atasözleri de oluşmaya başlayacak, bu gidişle: "Söyle bana messenger listende kimler var, söyleyim sana kim olduğunu", "içinde bulunduğun oda aynandır", "ettiğin küfür sanadır" vb. gibi.

Hâl böyle olunca, yıllar önce bu günleri göreceğimi ve dünyanın böyle iki paralel dünyadan ibaret olacağını hiç aklıma bile getirmemiş olmaktan utanç duydum doğrusu.

Sanal âlemde edindiğim dostlar, bana kolayca yol yordam gösterdiler. Netekim, Türkçe kursuma paralel "öbür dünya"da da yaklaşık üç aylık bir eğitim sürecinden geçtim. Hatta orada kavga etmeyi bile başarabildim...

Neticede "selam millet" diye odaya nasıl girilir, nasıl selamlaşılır; kimler ne için "kırmızı" yer, kimler neden ban'lanır; ne tür sohbet edilir; nasıl gül veya karanfil gönderilir, halay nasıl çekilir, zılgıt nasıl atılır vs. yavaş yavaş öğrettiler.

Öğrendikçe meraklandım, meraklandıkça öğrenmeye başladım. Bu tam dipsiz bir kuyu gibi...

Heyhat, zaman su gibi akıp geçti ve okumaktansa "Hû eren canlar" diyerek girdiğim sohbet odalarında daha çok dostlarla söyleşmeye başladım. Bazen deyişleri dinledim, bazen XVI. - XVII. yüzyıldan "Vîran bahçelerde bülbül öter mi", "Lâmekân elinden misafir geldim", "Cümle mahlûkata cismü can olan", "Nâcî dirler bir gürûha uğradım", "Zâhirde bâtında sen imdad eyle" vs. diye orijinal deyişler yazdım. Ama Hakk - Muhammet - Ali aşkına itiraf etmeliyim ki, bu deyişleri kimse anlamadı. Anlamadıkları gibi "ne bunlar" diye de sordular. Beyhude uğraştığımı görerek, sonunda ben de yazmaktan vazgeçtim.

Bu arada ekleyim; bazı dostlar sık sık odalarda lakap değiştiriyorlar. Lakap, ki buna "nick name" deniyor, değiştirdikçe değişen, kah uysallaşan, kah canavarlaşan tiplerle de karşılaşıp, görüşüp, tanışıyoruz. Buna "maske" deniyor, nasılsa? "Maske takmak" veya "maskeleri indirmek" gibi deyimler giderek yerleşiyor orada.

Neyse, daha fazla uzatmadan lafın hülâsası, üstad Aziz Nesin'i yad ederek "sanal âlem"den naçizane müşahadelerime devam edeceğim... [© Ali Şehepli - KanalKultur]

[28.07.2008]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder