© Roz Kohen |
[KanalKultur] - Mektup yazma alışkanlığını elektronik yazışmanın başlangıcı ile herkes gibi bende de yıllar önce kaybetmeğe başladım.
Postacının gelişini heyecanla beklediğim günleri hatırlarım...
O zamanlar mektup almak, dost ve yakınlardan haber almak anlamına gelirdi. Şimdi ise, postacının getirdiği fatura ve reklam evrakından ibaret.
Dost haberlerimizi, internet üzerinden yüzlerce kıymetsiz mesajın arasında, kısa haberler şeklinde ve anında alıyoruz.
Bu mesajların bir kısmı elden ele dolaşıp tekrarlanan fıkra, söylenti ve reklamlardan ibaret. Çoğunu da hiç okumadan siliyoruz.
Birkaç hafta önce temizlik yapma niyeti ile açtığım bir ayakkabı kutusunda, aile fertlerinden ve dostlardan seneler önce gönderilmiş mektupları buldum.
Her mektup, el yazısı ve değişik renk mürekkeplerle ve ayrı ayrı lisanlarda; kimisi Türkçe, kimisi İngilizce, kimisi de İbranice yazılmış... Mektupları geldikleri zarflarda tutmuşum. Hepsinde de özenle seçilmiş pullar var.
© Roz Kohen |
Annemin yaşıtları, İstanbul'un Yahudileri arasında kendilerini Yahudi İspanyolcası ile en iyi ifade eden son nesil. O yüzden duygusal değerleri çok yüksek.
Annem üşenmeden bana İsrail ve Amerika'da yaşadığım uzun yıllar boyunca, mektup yazmaya devam etmişti.
Heyecanla benden mektup beklemiş; yıllarca postacının yolunu kollamıştı. Birbirimize her hafta bir mektup yazmağa söz vermiştik. Onun mektupları hep dualarla başlardı: "Sevgili kızım, Allah ne muradın varsa versin, bolluk içinde, mutlu olmanı diler hayırlı bayramlar temenni ederim."
Bu süre içinde ben, bir ülkeden ötekine göç ederken; arkadaş, komşu, okul, iş değiştirip, farklı lisanlar konuşup, değişik kültürlerde çocuk yetiştirirken; annem bana aynı temaları, annesinin kullandığı biçimde Musevi İspanyolcası ile aktardı. Konular onun ve benim için bu konuştuğumuz dilde duygusallığını da korudu.
Bana arkadaş, komşu ve aile fertleri ile ilgili haberleri; beni ilgilendireceğini bildiği için haber verdi... Bazen de bana değişen İstanbul'u; gelip giden iklim değişikliklerini, açılan yeni sinemaları, kapanan eski pasajları; aileye katılan yeni fertleri ve kaybettiğimiz aile büyüklerini anlattı.
Tabii ki, bir de Musevi bayramlarını hep hatırlattı; Hamursuz Bayramı'nda ne yapacağımı sordu; Musevi yeni yılının gelişinden de haber verdi. Büyük oruç gününde hepimiz adına oruç tutacağını bildirdi.
Zaman zaman bir kuzenin nişanını veya bir ahbabın çocuğunun doğumunu kaçırdığıma üzülür, bu mektuplarda geçmişimi görürdüm.
Annemin mektupları, geçmişe ve Yahudi İspanyolcasına olan bağım oldu, böylece.
Annemi kaybedip de artık Yahudi İspanyolcası ile yazılmış mektup alamayınca, kendimi internet üzerinden lisanı bilenler arasında buldum...
Lisanı internet üzerinde kullanan bizim nesil, kendini bu lisanda iyi ifade ettiğinden değil de mirasımız olan bu lisanı korumak istediğimizden yazmaya başladık.
Sonuçta, en büyük sürprizi de ailece İspanya'da buluşup, hem aile fertleri hem de Madrid halkı ile Osmanlı topraklarında 500 yıl muhafaza ettiğimiz bu lisanla anlaşabilince yaşadım... [Roz Kohen - KanalKultur]
Bana Birzamanları hatırlattığınız için teşekkürler... Şişhane ve şişli sokaklarında ladino duyduğumuz 60 lı yılları...
YanıtlaSilDr isak Pardo