Bu Blogda Ara

8 Ocak 2014 Çarşamba

Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil: Şu Anda Gelecek Nedir?

18 ekim - 14 aralık 2014 günleri arasında İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 2. İstanbul Tasarım Bienali, "Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil" başlığı altında şu sorunun cevabını arıyor: "Şu anda gelecek nedir?"

Bienal, tasarımcıları manifesto üzerine yeniden düşünmeye, bu güçlü ve verimli janrı nereden geldiğimiz, nerede bulunduğumuz ve nereye gittiğimiz konusunu yeniden ele almak için bir platform olarak işe koşmaya davet ediyor.

Tarih boyunca manifestolar sınırsız diyaloğu besleyen ve radikal bir süreç olarak sorgulamanın peşinden koşan hedef beyanları olarak işlev gördü. Manifestolar çoğunlukla beyanla arzu arasında bir yerde duran metinler olarak üretildi. Peki bugünün bağlamında manifestoyu tasarımda eleştirel düşünce için bir katalizör olarak nasıl geri kazanabiliriz? Manifesto bir eylem, bir hizmet, bir kışkırtma veya bir nesne olarak yeni baştan icat edildiğinde, hem olumlu hem de olumsuz sonuçlara yönelik özgün ürünler oluşturmak yolunda hangi yeni ihtimalleri barındırabilir?

2. İstanbul Tasarım Bienali Küratörü Zoë Ryan ve 2. İstanbul Tasarım Bienali Yardımcı Küratörü Meredith Carruthers, konuyla ilgili şu hususların altını çiziyor:
"Manifesto" kelimesi, Latincedeki "belirtmek, açığa çıkarmak" anlamına gelen manifestare fiilinden türetilmiştir ve "görünür kılma" eylemine işaret eder. Manifestolar, hızlı bir değişim ve sorgulamanın yaşandığı, mevcut şartların geleceğe dair çoklu vizyonlar oluşturma potansiyeli sunduğu anlarda ortaya çıkar. Tarihin üretken anları, değişimden korkanlara göre değildir; 20. yüzyıl başında ortaya konan manifestoların birçoğu kolektif eylemden taraf olmuş ve yeni bir başlangıcın mümkün olması için şiddeti, yıkımı ve toplumsal kopuşu talep etmiştir (Fütürist Manifesto, F. T. Marinetti, 1909; Süsleme ve Suç, Adolf Loos, 1910). Bazıları da bir disiplini mekâna özgü analiz aracılığıyla yeniden düşünmenin (Las Vegas’tan Öğrenmek, Robert Venturi, Denise Scott Brown, Steven Izenour, 1972) veya içinde yaşadığımız dünyanın yeni bir portresini oluşturmak için geçmişi ve şimdiyi buluşturmanın (Çılgın New York, Rem Koolhaas, 1976) yollarını aramıştır. Başkaları ise ideal pratikler ve alternatif metodolojiler önermiştir (İyi Tasarım için On Prensip, Dieter Rams, 1980’ler; Eleştirel Tasarım, Anthony Dunne ve Fiona Raby, 1999). Onları ortaya koyan tasarımcılar kadar çeşitlilik arz eden tasarım manifestoları bir dizi konuyu ele almışlardır: ekoloji, bilim-kurgu, sürdürülebilirlik, oyun, renk, giyim, sorumluluk, şehircilik, normalcilik, DIY (kendin-yap), hikâye anlatıcılığı, alternatif metodolojiler, açık kaynak ve pesto sos!
Ne var ki 20. yüzyılın sonuna gelinmesiyle beraber manifesto çağının da sona erdiği hissedilmeye başladı. Manifestonun miadının dolduğu, tarihe karıştığı düşünülür oldu; ütopyacı proje artık ne güncel ne de yeterli görünüyordu. 21. yüzyılı katederken, acil meselelerin ve özellikle de küresel eşitlik dengesinin tekrar ele alınabilmesini sağlayacak yeni diller, formlar ve yöntemler aranıyor. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz dönem, manifestonun ne olabileceği üzerine tekrar düşünürken, manifestoyu tekrar gündeme almak, onun düşünceyi ifadeye büründürme gücünden ve önemli soruları çerçeveleme yetisinden yararlanmak için de uygun bir zaman."
Bienal kapsamında "Tasarım Manifestoları" için yapılan çağrıda;
"Geçtiğimiz yirmi senenin tasarım manifestolarının eleştirel bir okuması, ekoloji, bilim-kurgu, sürdürülebilirlik, oyun, renk, giyim, sorumluluk, şehircilik, normalcilik, DIY (kendin-yap), hikâye anlatıcılığı, alternatif metodolojiler, açık kaynak ve pesto sos gibi çok çeşitli konuları ele alan karmaşık ve disiplinlerarası bir dizi yaklaşımı ortaya seriyor. Peki çağdaş tasarım manifestoları nedir? Daha kıvrak, daha hafif, daha ucuz veya daha hızlılar mı? Kurnaz, uyanık, meraklılar mı? Geçmişten −ve şimdiden− fikirler devşiriyorlar mı? Duyarlılar mı: Çeperlere bakıyor ama aynı zamanda merkezi de kazıyorlar mı? Empati kurabiliyorlar mı: İnsanlarla enformasyon, nesneler, ritüeller ve hizmetler arasında yeni ilişkileri besliyorlar mı? Parçaların birleşiminden mi oluşuyorlar: Çoklu kaynaklardan besleniyor ve hiyerarşileri sorguluyorlar mı? Savunuculuk yapıyorlar mı: Toplumsal altyapıları yeni hedefler doğrultusunda harekete geçiriyorlar mı? Toplumun yeteri kadar incelenmemiş veya göz ardı edilmiş alanlarına ışık düşürecek ve tasarlanmış, kurgulanmış çağımız hakkında daha fazla araştırma ve fikir alışverişini kışkırtacak yeni tutum ve duyarlıkları teşvik eden manifestoların (metinler, eylemler, hizmetler, nesneler veya başka şeyler) peşindeyiz."
deniyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder