[© Niyazi Öktem - KanalKultur] - Anadolu Aleviliğinin tarihsel ve sosyal kökenleri konusu, günümüzdeki bazı tartışmaların çözüme ulaşması açısından önem taşımaktadır.
Önce tartışmaları ana hatlarıyla ele alalım:
1) Anadolu Aleviliği Orta Asya ağırlıklı bir kökene mi, yoksa Anadolu ağırlıklı öğelere mi dayanmaktadır?
2) Anadolu Aleviliği ayrı bir din midir, yoksa İslam dininin bir yorum biçimi midir? Ayrı bir din ise, bu din nedir? İslam dini içerisinde ise, nerede yer almaktadır? Şia içinde midir? Şia'dan ne oranda etkilenmiştir? Yoksa tamamiyle Anadolu'ya özgü bir yorum mudur? Veya bir senkretizm (bağdaşım) midir? Senkretizm ise, hangi dinlerden, hangi kurumlar getirilmiştir?
3) Anadolu Aleviliğinde, Anadolu kültür yapılarının, etnik öğelerin etkisi mi daha fazladır, yoksa Orta Asya'dan, Horasan'dan, Maveranunehir'den gelen yapıların ağırlığı mı ön plandadır?
4) Anadolu Aleviliğinde olup da, İslam dininin diğer yorumlarında ve diğer coğrafyalarda bulunmayan dinsel kurumlar ve kültler nelerdir? Örneğin tavşan yememe geleneği sadece Anadolu Aleviliğinde vardır. Şia'da, Orta Asya'da, Arabistan'da veya Sünni İslam'da böyle bir yasak söz konusu değildir. Kırklar Meclisi, Miraç olayında Hz. Muhammed'in Aslan kimliğindeki Hz. Ali ile karşılaşması ve başka tür menkıbeler sadece Anadolu Aleviliğinde varken, diğer İslam yorum ve mezheplerinde neden yok? Bu kurumlar acaba Doğu Anadolu'nun ve İran'ın eski dinlerinden mi geliyor?
Yukarıdaki soru ve sorunlara sağlıklı, gerçekçi ve doğru bir çözüm bulabilmek için aşağıdaki hususlara önem vermek gerekir:
1) Her şeyden önce din sosyologları ve dinler tarihi uzmanlarının bu bağlamda çalışmalar yapması gerekmektedir. Araştırmacı-yazar diye ortaya çıkan, tarih ve din araştırmalarına disiplinli bir şekilde kariyerden girmemiş olan kimselerin, kaynak kullanmadan veya ciddi araştırmalara bakmadan ortaya attıkları görüşlerin hiçbir bilimsel değeri yoktur. Bu şahısların çok büyük bir bölümü yabancı dil bilmemektedir. Yabancı dil olarak batı dilleri yanında, Rusça, Çince, Farsça ve Arapça da bilmek gerekir, çünkü Türklerle ilgili tarihsel araştırmaları o dillerin mensupları yapmıştır. XIX. yüzyıla kadar vakanüvisler dışında tek bir Türk tarihçiden söz etmek mümkün değildir.
2) Din sosyologlarının ve din tarihçilerinin ağırlıklı olarak Anadolu'nun XI-XIV. yüzyıl arasındaki tarihini incelemesi gerekmektedir. Bu tarihler arasında Anadolu Müslüman olmuştur. Horasan Erenleri, bu tarihler arasında kimleri Müslümanlığa davet etmiştir? İslam misyonerleri olarak Horasan Erenleri, İslam dininin hangi yorumu üzerinden gitmişlerdir? Anadolu halkının Müslümanlaşma oranı nedir? Müslüman olanların eski dini veya eski din yorumu neydi? Ne tür kurumları içermekteydi? Bu kurumlardan Anadolu Aleviliğine intikal edenleri nelerdir? Eski din yorumlarının bazı kurumlarını ve kültlerini Anadolu Aleviliğine getirmek, Aleviliği ayrı bir din haline mi koyar, yoksa klasik Şii ve Sünni İslam'a farklı bir yorum mu getirir?
3) XI-XIV. yüzyıl incelemeleri, o yüzyıllara ilişkin tarih araştırmaları Bizans tarihçileri tarafından yapılmıştır. Bizim tarihçilerimizin değerli yapıtları vardır; ama demografik değişim, dinsel etkileşim, mezar taşların incelenmesi gibi konulara girilmemiş, ağırlıklı olarak öykücü tarih anlayışıyla yetinilmiştir. Belirttiğimiz yüzyılların sosyo-politik, kültürel, sosyal ve dinsel araştırmalarını yapacak bilim adamlarına ihtiyaç vardır. Bu bilim adamları önyargılardan arınmış bir şekilde çalışmalar yapmalıdırlar.
Sonuç olarak, Anadolu Aleviliğiyle ilgili sağlıklı bir araştırma, son yıllarda gördüğümüz ciddiyetten uzak Alevilik tartışmalarını bilimsel temellere oturtma işlevini yerine getirir. Anadolu Türklüğünün, bütünleşme çimentosu olarak gördüğümüz Anadolu Alevi İslam yorumu, böylelikle manipülasyonlardan uzak kalır ve ülkenin bütünlüğü ve beraberliği işlevini sürdürür. Bu durumda Orta Asya kökenlisi de Anadolulusu da, Gürcü'sü de, Lazı da, Zaza'sı da, Kurmançı da, Müslüman olan Rum'u da, Ermeni'si de Anadolu Aleviliği potası içinde Anadolu Türklüğünün çimentosu olma bilincine ulaşır. Ciddi ve gerçekçi bilimsel analizlerin bu tür yararları da vardır. [© Niyazi Öktem - KanalKultur]
* Prof. Dr.
[28 Kasım 2008]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder