Anadolu'da yüzyıllardır ana dilde eğitim veren azınlık okullarının dünü ve bugününe ışık tutan rapor, azınlık okullarının sorunlarına getirilecek çözümlerin Türkiye'deki ana dilde eğitim tartışmaları için de bir rehber teşkil edeceği tespitinde bulunuyor.
Yrd. Doç. Dr. Selçuk Akşin Somel ve Nurcan Kaya tarafından hazırlanıp 3 cilt kitap olarak yayımlanan raporda azınlık okullarının yaşadığı sorunlar gözler önüne seriliyor.
"Ana dilde eğitim Anadolu'da yüzyıllardır yapılıyor!"
Türkiye'de son dönemlerde yaşanan ana dilde eğitim tartışmalarına ışık tutacağı düşünülen rapor, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Musevilerin, Ermenilerin, Rumların, Bulgarların, Keldanilerin, Süryanilerin, Marunilerin ve başka toplulukların ana dilde eğitim yapan okullarının bulunduğuna dikkat çekiyor. Cumhuriyet kurulduktan sonra Ermeniler, Rumlar ve Musevilere ait olanların dışındaki tüm gayrimüslim okulları kapatıldığını vurgulayan rapor ana dilde eğitimin Anadolu topraklarında yüzyıllardır yapıldığına dikkat çekiyor.
"Gayrimüslim okulları fesat yuvası olarak görüldü"
Rapor, 1894 yılı verilerine göre İmparatorluk bünyesinde 6437 gayrimüslim okulu olduğunu söylerken yalnızca İstanbul'da 302 gayrimüslim okulu olduğuna dikkat çekiyor. Bugün ise Türkiye'de, tamamı İstanbul'da 22 azınlık okulu bulunuyor. Bunların 16'sı Ermenilere, 5'i Rumlara 1'i de Musevilere ait. 20. yüzyılda kapanan binin üzerinde Ermeni okulundan yalnızca birinin Cumhuriyet kurulduktan sonra yeniden açıldığına dikkat çeken rapor, iki dilli eğitim vermek dışında devlet okullarından farkları olmayan gayrimüslim okullarının bölücü fikirlerin aşılandığı fesat yuvaları olarak görüldüğü tespitini yapıyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve kamu görevlilerinin önyargılı tutumları nedeniyle hukuki ve bürokratik açıdan ayrımcılığa maruz bırakıldığı düşünülen okulların sayısının azalmasında bu olumsuz tavrın oynadığı vurguluyor.
"Azınlık okulları 90 yıldır eşitsizliğe ve yok olmaya karşı direniyor"
Azınlık okullarının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı müdürler tarafından yönetilmesine rağmen devlet gözünde "yabancı" olarak sınıflandırıldığına dikkat çeken rapor, okulların hak ve yükümlülükleri belirlenirken hala "mütekabiliyet" ilkesinin uygulandığına ve dış ülkelerin gösterdikleri tavra göre politika belirlendiğini vurguluyor. Azınlık okullarının 90 yıldır eşitsizliğe ve yok olmaya karşı mücadele ettiğini verilerle açıklayan rapor, azınlık okullarının öğretmen yetiştirmek ve ders materyali hazırlamak konusunda kaderleri ile baş başa bırakılmış durumda oldukları tespitini yapıyor:
- Türkiye'de azınlık okullarında çalışacak Ermenice ve İbranice öğretmeni yetiştiren eğitim fakülteleri bulunmuyor.
- Türkiye'de azınlık okullarına ders kitapları ve materyalleri hazırlayan bir kamu kurumu veya özel kurum bulunmuyor.
- Uluslararası insan hakları hukuku, anayasa tarafından güvenceye alınmış olan eşitlik ilkesi ve Lozan Antlaşması'ndaki açık düzenlemeye rağmen azınlık okullarına devlet bütçesinden pay ayrılmıyor.
Yasalara göre bugün bir çocuğun azınlık okulunda okuyabilmesi için, çocuğun anne ya da babasının T.C. vatandaşı olmasının yanında Ermeni, Rum ya da Musevi olduğunun ispatı gerekiyor. Nüfus kayıtlarında Müslüman olarak görünen bir Ermeni veya Rum çocuğunun azınlık okullarına kaydolması yasalar çerçevesinde imkânsız kılınıyor. Ayrıca azınlık okullarında T.C Devleti vatandaşı olmayan Ermeniler, Rumlar ve Museviler sadece 'misafir öğrenci' statüsünde okuyabiliyorlar.
Azınlık okullarının yaşadıkları sorunlara bulunacak çözümler, Türkiye'de anadilde eğitime yönelik olarak geliştirilecek politikanın aynası olacak
Rapor, azınlık okullarının adaletli ve eşit bir muamele görmesini sağlamanın tüm toplulukların anadillerinde (iki dilli ya da çok dilli) eğitim görmelerine yönelik olarak gösterilen çabaların merkezinde olması gerektiğini vurguluyor. Bunun için azınlık okulları ile diğer tüm okullarda öğrenci andının okutulmasına son verilmesi gerektiğini de ekliyor.
Azınlık Okulları Raporu TBMM'ye ve MEB'e de sunuldu!
Tarih Vakfı tarafından hazırlanan "Geçmişten Günümüze Azınlık Okulları: Sorunlar ve Çözümler" adlı proje raporu, Milli Eğitim Bakanı, TBMM Eğitim Komisyonu Başkanı, AKP, CHP, MHP ve BDP'li Eğitim Komisyonu üyelerine ve bazı parti grup başkanvekillerine sunuldu.
Rapor Milli Eğitim Bakanı'nın masasında Proje Koordinatörü Gülay Kayacan, Proje Araştırmacısı ve Yazarı Nurcan Kaya ile proje danışma kurulu üyeleri Garo Paylan ve Mihail Vasiliadis'ten oluşan heyet, 8 Ekim 2013 günü Ankara'da Milli Eğitim Başkanlığı'nda düzenlenen bir saatlik toplantıda üç cilt kitap halinde hazırlanan raporu Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı'ya tanıttı.
Görüşmelerde uluslararası insan hakları hukuku alanında uzman Nurcan Kaya, Tarihçi Selçuk Akşin Somel'in yazdığı Gayrimüslim Okulları Nasıl Azınlık Okullarına Dönüştü adlı raporun birinci cildi ile kendisinin kaleme aldığı "Geçmişten Günümüze Azınlık Okulları: Sorunlar ve Çözümler" adlı ikinci cildin içeriği konusunda bilgi verdikten sonra, Paylan ve Vasiliadis de azınlık okullarında bugün halen sürmekte olan temel sorunları aktararak çözüm önerilerini anlattılar.
CHP ve BDP'den Avrupa Birliği'ne
Aynı heyet, Milli Eğitim Bakanı'yla yapılan görüşme sonrasında TBMM'ye giderek TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Fikri Işık ile görüştü. Görüşme sonrasında aynı rapor bu kez CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesi CHP Millet Vekili Namık Havutça, CHP Millet Vekili Metin Lütfi Baydar, CHP Millet Vekili Ayşe Danışoğlu ve CHP Millet Vekili Şafak Pavey'e aktarıldı.
9 Ekim 2013 günü BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ve TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Üyesi Özcan Yeniçeri ile Ankara temaslarını sürdüren heyet, daha sonra Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu'nun ev sahipliğinde Avrupa Birliği'ne üye 25 büyükelçilik temsilcisini ve insan hakları alanında çalışma yürüten uzmanları ziyaret etti.
"Çok dilli eğitim öğrenme hızını artırıyor"
Büyükelçilik temsilcilerine İngilizce olarak sunulan raporun devamında katılımcılardan birinin hükümetin açıkladığı Demokratikleşme Paketi'nde yer alan ana dilinde eğitimin özel okullar çerçevesinde yapılması önerisinin, yüzyıllardır ana dilde eğitim yapan okullar olan azınlık okullarını etkileyip etkileyemeyeceğini sorması üzerine, Paylan ve Vasiliadis, azınlık okullarının Lozan Antlaşması ile güvence altına alınmış olduğunu belirtti. Ancak Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan farklı etnik ve dini grupların kendi ana dillerinde eğitim görme haklarının olduğunu ve tüm yurttaşlara kendi ana dillerinde eğitim olanağının sağlanmasının kamunun sorumluluğu olduğunu vurguladı.
Paylan, aynı zamanda iki dilli ya da çok dilli okulların, düşünülenin aksine, pedagojik olarak öğrencinin öğrenme hızını artıran okullar olduğunun altını çizerek Türkiye'nin, ulusal dille birlikte ana dilde eğitim veren kurumlar olarak azınlık okulları deneyiminden faydalanabileceğini, bu konuda kendilerinin bilgi ve deneyimlerini aktarabileceklerini ve her türlü yardımı yapmaya hazır olduklarını dile getirdi.
Raporda ön plana çıkan temel sorunlar
Görüşmelerde 1924 Tevhidi Tedrisat Kanunu'ndan günümüze azınlık okullarının karşılaştığı sorunları toplumsal ve siyasi nedenleriyle birlikte aktaran heyetin üzerinde durduğu bazı konu başlıkları şöyle:
Statüsüzlük, mütekabiliyet ilkesi, azınlık okullarına kayıt için T.C. yurttaşı olma koşulu, azınlık okullarına kayıt için aynı azınlığa mensup olma koşulu, azınlık okullarına devlet bütçesinden pay ayrılmaması, okulların yönetimi ve denetimi, (Türk) müdür başyardımcıları ve öğretmen yetiştirme ile işe almada yaşanan güçlükler, Türkçe ve Türkçe kültür dersleri öğretmenleri ile ders kitapları ve eğitim materyallerinin temini, vb. [KanalKultur]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder