Bu Blogda Ara

20 Temmuz 2013 Cumartesi

Ece Çayırlı: 'Hemşerim, Nerelisin?' ya da Avrupa'da Türk Kültürünü Yaşatmak

[© Ece Çayırlı - KanalKultur] - Biz Türkler, hemşeriye düşkün milletiz. Yurt içinde ya da yurt dışında nerede Türkçe konuşan bir kişi duysak, hemen yanına sokulur; "hemşerim, memleket nire?" diye sormadan edemeyiz. Bu davranış ve soru, sanki genlerimize işlemiş. Avrupa'da üçüncü kuşak Türkler bile, bu davranışı gösterebiliyor; soruyu sorabiliyor. Oysa, onların büyük bir kısmının anne ve babaları göç ettikleri ülkede doğmuş. Verilen cevaptan; yani "Artvin", "Tunceli", "Adana" ya da "İstanbul"dan ne sonuç çıkarırlar onu da tam anlamış değilim. Çünkü çoğu bu diyarları ya hiç tanımaz  ya da ömründe bir - iki kez, o da birkaç günlüğüne aile ziyareti için o diyara gitmiştir.

Enteresan olan ve esas anlatmak istediğim husus, bu hemşerici insanların, geçmiş yıllarda yurt dışında yaşadıkları şehirlerde yerden mantar biter gibi "kültür dernekleri" kurmuş olmaları. Örneğin Berlin'de ya da Köln'de Türkiye'nin en ücra köşesindeki herhangi bir kasabanın adını taşıyan bir kültür derneği bulabilirsiniz. Adı da genelde "Sütlüce ve civarı kültürünü yaşatma ve destekleme derneği"dir.

İnsan bu gibi oluşumları gördüğü zaman seviniyor; Türklerin nihayet kültürüne ve tarihi kökenlerine sahip çıktığı heyecanına kapılıyor. Ne de olsa günümüzde kültürel mirasımıza sahip çıkmak, bizim pek belirgin özelliğimizi oluşturmuyor. Aksi takdirde ülke camilerinde taşınabilir ne kadar tarihi el yazması Kuran, hat, halı ve fayans varsa hırsızlanıp, yurt dışındaki koleksiyonculara satılır mıydı? Devlet müzelerinden bir gecede kaybolan ve adı ayyuka çıkan tarihi parçalardan hiç söz etmiyorum...

İşte bundandır ki, "Alamanya" diyarına göç etmiş Türklerin kültür dernekleri kurmaları, insanı heyecanlandırıyor ve; "tamam, tarihi dönüm noktasındayız, insanlarımız bilinçlendi" dedirtebiliyor.

Memleketimin nadide insanlarının peşi peşine kültür derneği kurma girişimi, nihayetinde Almanların da merakını uyandırmış olmalı ki, geçenlerde ülke genelinde yayınlanan ve çok okunan  günlük bir gazete, muhabirlerinden birini konuyu derinlemesine araştırması için görevlendirmiş. Bizim bildiğimiz titiz çalışan bir Alman da sırayla bu kültür merkezlerini gezmiş ve karşılaştığı insanlarla söyleşiler yapmış; edindiği bilgilerle gözlemlerini de bir makalede toplamış.

Onu en şaşırtan gözlemi, en başta veriyor (tabii parantez içinde itiraf etmem gerekiyor, beni Türk olarak Alman'ın gözlemi şaşırtmadı): "Bu kültür merkezlerinin hiç birinde ismin çağrıştırdığı gibi kültür falan yapılmıyor; yani ne resim ve plastik sanatlar, ne de  edebiyat, hatta kitap bile bulmak mümkün değil. Çok şanslı iseniz spor sayfası açılmış günlük bir gazete bulabilirsiniz..."

Alman gazeteci, pek çok kültür derneği gezip gördükten sonra, ismini vermediği bir Türk kültür derneğinde orada bulunan birine soruyor: "Sizin derneğinizin adında neden kültür kelimesi geçiyor? Görebildiğim kadarıyla burası kültür ya da sanat yapılan bir yerden ziyade, bir kahvehane." Aldığı cevap çok ilginç: "Biz buralara kültür derneği adını veriyoruz, çünkü buralarda kültürümüzü icra ediyoruz. Yani biz erkekler bir araya gelip, çay, sigara içip sohbet ediyoruz!"

Alman gazeteci, başka bir kültür derneğinde neden sadece erkeleri gördüğünü, bayan üyelerin olup olmadığını soruyor: "Hayır bizim bayan üyemiz yok, çünkü burada içki de içiyoruz ve bayanların karşısında içki içmek kültürsüzlüktür. Bundan dolayı bayanların gelmesini ve üye olmasını istemiyoruz!" cevabıyla karşılaşıyor.

Sözünü ettiğim gazete makalesi, göç ettiğimiz ülkelerde geldiğimiz durumu bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriyor: Biz Türklerin büyük kısmı, yıllardır dünyanın sayılı sanat koleksiyonlarını barındıran müzelerin olduğu şehirlerde yaşıyoruz, ama maalesef zahmet veya merak edip de orada ne vardır diye, bunları gezmek aklımızın ucundan geçmiyor.

Tabii gazete makalesi bir şeyi daha gösteriyor: Biz Türkler, katiyen "kültürsüz" insanlar değiliz. Sadece, bizim anladığımız ve icrâ ettiğimiz kültür, başka milletlerin kültür anlayışından haliyle çok farklı. Ne yapalım yani, onlar kültürü öyle anlıyor diye, kendi kültür derneklerimizin kapısına kilit mi vuralım? Sonra gurbette kim yaşatacak atalarımızdan günümüze süregelmiş erkek - erkeğe sohbet kültürünü? [© Ece Çayırlı - KanalKultur]

Not: Bu yeni sitede ve ilk yazımda İsmail Engin'e kurduğu güzel "kültür" sitesi için teşekkür eder, hizmetin meraklısına ulaşmasını dilerim!

[29 Ağustos 2007]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder