© Roz Kohen - Balat'lı Baruh Romano, Abdullah Biraderler Fotoğraf Stüdyosu, ~ 1897 |
Roz Kohen "Yahudi İstanbul'unu / İstanbul Yahudileri'ni" anlatıyor: İstanbul'da Yahudiler ve Yahudi Yaşamı
[KanalKultur] - Rahmetli ablamın fotoğraf koleksiyonunda bizler doğmadan vefat etmiş olan büyük babamız Baruh Romano'nun daha önce görmediğim bir fotoğrafını buldum.
Fotoğrafta Baruh yirmi yaşlarında görünüyor. 1877 doğumlu olduğuna göre fotoğrafın 19. yüzyılın sonlarında, 1897 civarında çekildiğini tahmin ediyorum.
Fotoğrafın eski ve yıpranmış görünüşü, Osmanlıca ve Fransızca arka kapağı, bu belgeyi diğer aile fotoğraflarından ayrı ve özel kılıyor.
Baruh'un elimizde olan en eski fotoğrafı ve diğer gördüğüm fotoğraflarından çok farklı: Gözleri ışıldıyor, ümitli, kıyafeti özenli. Fotoğrafın ön yüzündeki "Abdullah Frères" (Abdullah Biraderler) adı özenle konmuş ve dikkati çekiyor.
Araştırdığımda umduğumdan çok daha fazlasını buluyorum:
Abdullah Biraderler Fotoğraf Stüdyosu, Osmanlıların en eski fotoğrafçılarından. Abdullah Biraderler üç Osmanlı Ermeni vatandaşı ve 1863'ten beri Osmanlı Sarayı ve Hanedanının resmî fotoğrafçıları. O yüzden de fotoğrafın arkasındaki kraliyet tuğrası dikkati çekiyor. Adları Vichen, Hovsep ve Kevork olan bu üç kardeş Osmanlı İmparatorluğunu belgelerle resimlemek üzere görevlendirilmiş ve başarı ile Sultan II. Abdülhamid'in Osmanlı İmparatorluğu'nu Batılılaştırma niyetini fotoğraflarda göstermişler. Pera'daki Tünel yakınındaki stüdyoları da 1899 da kapanmış. Hanedanın resmi fotoğrafçı sıfatını kapanış yılı olan 1899'a kadar korumuşlar.
Gelelim bizim Balat'lı alçakgönüllü ama hevesli büyükbabam olan fotoğraftaki genç adama:
Bana sorarsanız Abdullah Biraderler'in çektiği bu fotoğraf Baruh hakkında epeyce bilgi veriyor. Baruh'un geleceğe ümitle bakan gözleri, Batılı görünümü, annemin anlattığı hassas çekingen, ailesine düşkün kalıcı bir meslek sahibi olamamış babadan farklı.
Fotoğraftaki Baruh, İstanbul'un tarihi yarım adasının Balat semtinde oturmasına rağmen, daha çok ecnebîlerin oturduğu ve Avrupalılaşmış Galata-Pera kısmında, kendini evde hissediyor gibi. Baruh, epeyce umutlu olmalı o yıllarda. Belki de 1909'da evlenip kısa bir süre için de olsa, Belçika'ya göç etmesi bu maceracı ve iyimser kişiliğinden kaynaklanıyor.
Eski İstanbul hayalimde canlanıyor: Baruh güneşli bir sonbahar günü özenle bayramlıklarını giyiyor, taranıyor, Balat'tan kayıkla Haliç'i geçip emin adımlarla Kasımpaşa'dan Altıncı Daire'ye, oradan Tünel'e yürüyor. Baruh'un niyeti "Abdullah Birader" Fotoğrafçısında bu fotoğrafı çektirmek...
Fotoğraf o gün bugündür çok el değiştirmiş.
Önce Balat'taki ahşap evin duvarında çerçevelenmiş; sonra Kuledibi'nde bir küçük apartman katında sergilenmiş. Derken, Şişhanedeki Melek Apartmanı'nda 30 yıl bir çekmecede, oradan kızı olan annem Ester'le Şişli'ye gitmiş... Babamın vefatı üzerine, telaşla toplanmış annemin bir valizinde 1987 yılında Londra'ya yolculuğuna devam etmiş.
Son çeyrek asırda ise annemin özenle sarmaladığı bir kırmızı plastik kaplı dosyada, Londra'da, ablamın evinde diğer aile fotoğrafları ile bezenmiş albümlerde unutulmuş.
Bir hafta önce, yeğenimin düğününe Londra'ya gittiğimde, ailenin gençleri fotoğrafı bana devretti...
İşte bu 116 yaşındaki fotoğrafın St. Louis'e varışının öyküsü. [KanalKultur]
Roz Kohen, Temmuz 28, 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder