Sayfalar

17 Kasım 2013 Pazar

Roz Kohen: İstanbul'da Kış Gezmeleri

© Roz Kohen - Soğuksu, 09.05.1954

© Roz Kohen - Beykoz, 12.12.1954

© Roz Kohen - Soğuksu, 20.10.1956

© Roz Kohen
- Rafael Benshoam'ın evi;
Büyükada, 12.10.1957

© Roz Kohen - Düğün sonrasında damat
ve gelinin Şişhane'nin Karaköy'e inen yol
üstünde oturacakları apartmana gitmiştik.
Fotoğraf için hepimiz evin küçücük balkonuna
sığışmıştık... (28.2.1960).
En sağda yan yana duranlar damat ve gelin,
annemle babamın olgun yaştaki arkadaşları..
Düğün, 28.02.1960
 
© Roz Kohen - Bir kış ziyareti sırasında
babam annemin Bostancı mendireği üzerinde
bu fotoğrafını çekmişti.. Mendirek, 03.1960
Roz Kohen "Yahudi İstanbul'unu / İstanbul Yahudileri'ni" anlatıyor: İstanbul'da Yahudiler ve Yahudi Yaşamı

[KanalKultur] - Kış gezmelerinin başında, dost ziyaretleri ve Beyoğlu gezmeleri gelirdi.

Hafta sonu dendi mi, cumartesi ve pazar günleri mutlaka Beyoğlu'nda bir sinema veya tiyatroya gidilirdi. Emek Sineması'nın Melek Sineması olduğu günlerde, bu sinema salonu Saray Sineması gibi "Art Nouveau" stilinde inşa edilmiş, görkemli salonlara sahipti.

Hafta başında annem Beyoğlu'na gider; bizim için sinema, tiyatro biletlerini önceden alırdı. Çocukken seyrettiğimiz filmleri, hangi sinema salonunda seyrettiğimi bile hatırlarım. Örneğin, çizgi filmlerin çoğunu ve "Peter Pan"ı Ar Sineması'nda, "Godzilla"yı da Lüks Sineması'nda seyretmiştik.

Tiyatro repertuvarı epeyce çeşitliydi: Tepebaşı Dram Tiyatrosu'nda Engin Cezzar "Hamlet" rolünde karşımıza çıkarken, Melek ve Ar sinemalarının yanındaki Devlet Tiyatrosu'nda Zihni Küçümen'in başrolünü oynadığı çocuklara yönelik piyesler büyük bir heyecan kaynağı olurdu.

© Roz Kohen
- Büyükada, 19.03.1961
Beyoğlu, Şişhane'deki oturduğumuz Melek Apartman'a on dakikalık yürüme mesafedeydi. Ailece süslenir, vitrinlere baka baka yürür ve kol kola el ele sinemalara tiyatrolara yollanırdık.

Bir de günü birlik gezmelerimiz vardı. Bunların başında Kücük Çekmece, Büyük Çekmece gölleri ve Soguksu gezileri gelirdi.

Kalabalık bir arkadaş grubu ile Tünel ile Karaköy'e iner, oradan Sirkeci'ye ve Sirkeci'den de elektrikli trenle Soğuksu istasyonunda inerdik. Günün gerisi Küçük Çekmece'de döner lokantasına gitmekle başlar, sonra da göllerin kıyısında yoruluncaya kadar gezerdik.

Bir de sık sık vapurla karşıya geçer, Beykoz'da dostlarla bütün gün gezip, akşam vapuruyla dönerdik.

Bazen de yazın kiraladığımız evlerin sahiplerini ziyaret eder; özlediğimiz plajları, özellikle Bostancı mendireğini görmeye giderdik... [KanalKultur]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder