Hüseyin Korhan Atay: Adalar'da İz Bırakanlar / Those Who Left Marks on the İstanbul Islands. Adalı Yayınları, İstanbul, 108 S., ISBN: 978-975-9119-25-6 |
Adalar Müzesi tarafından Türkçe-İngilizce olarak yayınlanan 108 sayfalık kitabın tasarımı Karamustafa Design tarafından yapılmış. Adalar Müzesi sponsorlarından UPM'in kâğıt desteği verdiği "Adalar'da İz Bırakanlar", 29 temmuz 2010'da Büyükada İskelesi'nde açılan ve küratörlüğünü gazeteci-yazar Korhan Atay'ın yaptığı aynı adlı geçici sergiyi anlatıyor. Sergi tasarımına uyması için kısaltılan Türkçe metinler kitapta orijinal uzunluklarıyla yer alıyor. Öykü anlatımlarında küçük kurgulara yer verilse de metinlerin tamamı Adalar Müzesi için yapılan sözlü tarih söyleşilerine, müze sergileri için ilgili uzmanların yaptıkları çalışmalara, Adalı Yayınları'nın kitaplarına ve Adalar'la ilgili yayınlanmış pek çok kitap ve araştırmaya dayanıyor.
"Adalar'da İz Bırakanlar", çağlar boyunca yaşamış Adalılar'ın küçük bir bölümünün yaşam kesitlerini, didaktik anlatımlar yerine öykü lezzeti içinde sunuyor.
İki Ada Öyküsü
Tanburî Mustafa Çavuş'un sevgilisi Büyükada'ya kaçmış
"Vefa yoktur akan suda, / Ne hâl oldu bize bu da, / Hasret kaldım dilberime, / Yere geçsin Büyükada. / (...) Bir denk ile çıktın gittin / Adalarda ne zevk ettin? / Dağ başında odlara yan, / Tanburî'den niçün geçtin?"
1700'lerin başıyla, ikinci yarısı arasında yaşadığı tahmin edilen Tanburî Mustafa Çavuş'un aksak hüzzam şarkısının sözleri böyle. "Küçüksu'da gördüm seni / Gözlerinden bildim seni" mısralarıyla başlayan o çok ünlü ve sevilen şarkının bestecisi Tamburî Mustafa Çavuş'un sevgilisi onu terk edip Büyükada'ya kaçtı mı gerçekten?
Şarkının, ünlü bestekârın hayalinin mi, hayal kırıklığının mı ürünü olduğunu bilmek mümkün değil. Ancak üstadın, "Bir Rum dilbere oldum müptelâ / Keman kaşlı gözleri gayet ela / Mislini seyreden varsa sâlî / Bir Rum dilber-i mümtaz / Yaktı beni o işveyle bu nâz" mısralarıyla başlayan bir Karcığar şarkısı da var... Anlaşılan o ki Adalar'ın, henüz vapur seferlerinin başlamadığı 18. yüzyılda da İstanbul aşk hayatında önemli bir yeri varmış.
Burgazada'nın şanlı 6-7 Eylül direnişi
Bekçi Halit, Hüseyin Kaptan'ın teknesindeki 20 kişiyi uygun noktalara yerleştirdi. Av tüfekliler burunda, yanlarda ve kıçta konuşlandı. Sapanla taş atacak gençler de onların arasına yerleştirildi. "Dur!" ihtarına uymayan teknelere taş atılacak, tüfekliler komut verildiği zaman denize veya teknelerin su kesimine doğru ateş edecekti. İnsanlara ateş etmek kesinlikle yasaktı...
1955 yılının 6 Eylül Salı günü "Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba konuldu" haberiyle resmi bir provokasyon yaratılmış, İstanbul'da farklı dinlerden gelen insanlara ait ev ve işyerleri saldırıya uğrayıp yağmalanmıştı. Yaralamalar, cinayet ve tecavüzler de yaşanmıştı. Yağmacıların, vapur ve motorlarla gelerek, farklı dinlerden olan İstanbullu'ların yoğun olarak yaşadığı Adalar'a saldırması bekleniyordu. Nitekim Heybeliada'dan silah sesleri duyulmuş, alevler yükselmişti.
Burgazada'nın Nahiye Müdürü Zühtü, komiserleri Remzi ve Ahmet adalıları örgütledi. Farklı dindekiler, müslümanların evinde korumaya alındı; silahı olan silahla, olmayanlar sopa ve taşlarla adanın çeşitli kıyılarındaki karaya çıkılabilecek kritik noktalara yerleştirildi.
Adanın vapur iskelesi ve rıhtımına yaklaşacak gemi ve motorların karaya ulaşmasını engellemek de Hüseyin Kaptan'ın teknesindeki direnişçilere düşüyordu. Tekneler geldi; taşlar, silahlar atıldı. Burgazadalı'lar sonuna kadar direndi; adanın arkasından ve liman tarafından yapılan saldırılar püskürtüldü. Yağmacıların kaçmaya çalışan iki teknesi çarpıştı, biri battı ama kimse vurulmadı ve ölmedi...
Hüseyin Korhan Atay: Adalar'da İz Bırakanlar / Those Who Left Marks on the İstanbul Islands. Adalı Yayınları, İstanbul, 108 S., ISBN: 978-975-9119-25-6
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder